Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz Kanal 7 TV’de okulların tatile gireceği 19 Ocak Cuma günü tatile girmesi nedeniyle önemli açıklamalarda bulundu. Karnelerin öğrencilerin başarısını değil, verilenden ne kadarının kağıda dökülebildiğini veya dille ifade edilebildiğini gösterdiğini” ifade etti. Yılmaz, öğrencilere tatilde dinlenmelerini tavsiye ederek, "Her zaman tatillere girerken Lütfen öğrencilerinize ödev vermeyin.' Hiçbir öğrenciye biz ödev verilmesini istemiyoruz."ifadesini kullandı.
“öğrencilere
tatilde bol bol kitap okumalarını da tavsiye ederek, bunun öğrencilerin iç
dünyasını zenginleştireceğini, onlara yol göstereceğini ve yarınlara umutla
bakmalarını sağlayacağını” belirtti.
Bakan
Yılmaz, “öğretmenlerden, öğrencilerini kitap okumaları ve bulundukları
illerdeki yerleri gezmeleri konusunda yönlendirmelerini” talep etti.
UYGULAMADA DURUM
NASIL?
Eğer yakın bir zamanda durum değişmemiş ise değişmemiştir büyük
ihtimal ödev verme konusu sürüp gidiyor. Yeni sistemde ve yeni Türkiye her
alanda olduğu gibi ülke genelinde bilhassa öğretmen camiasında pek
anlaşılamıyor. İdare kısımların da ise
durum pek farklı değil. Onlar da günü kurtarma yoluna giderek eski alışkanlıklar
hep devam ediyor.
Dışarıdan hazır basılı ödevler para ile satın alınarak
velilerden bilerek ve bilmeyerek para toplanıyor. Bu paralar alınırken ise
hiçbir kayıt kesinlikle tutulmuyor.
Bilhassa bazı emekli öğretmenler okullara gelerek bakanlığın
yasakladığı bu basılı evrakları ve dergileri okullara bal gibi satıyor. Sınıflarda
öğrencilere bu evraklar veriliyor. Tatil Kitabı ve bilmem ne kitabı adı altında
çocuklara bunlar dayatılıyor.
Bakanımız İsmet Yılmaz “Tatilde Kitap Okuma” önerse de bu hiçbir
zaman pek uygulanmıyor. Çocuklar kesinlikle “Kitap okumaya özendirilmiyor.”
KÜTÜPHANESİ VE
KİTAPLIĞI OLMAYAN OKULLAR VAR
İnanmayacaksınız ama okullarda kütüphanesi ve kitaplığı
olmayan okullar var. Sınıflarda teftiş anında göstermelik kitaplıklar var. O
kitaplarda yılsonunda toplanarak ya kaloriferde yakılıyor ya da devletin
verdiği kitaplarla birlikte geri dönüşüme imha amacıyla gönderiliyor. Öğrencilerin
okudukları kitapların isimleri sisteme girilmesi zorunluğu olduğu için bu
rakamlar ve kitap isimleri kesinlikle yalandan yazılıyor. Bütün bunlara rağmen
çok gayret gösteren öğretmenler olup bu öğretmenler de yan gelip yatan
öğretmenler tarafından bir şekilde rahatsız ediliyor. Hatta “Mendil kapmaca
gibi” ek ders ücreti alacam diye yalandan uğraş veren öğretmenler haksız yere
ödüllendirilerek başarılı öğretmenlerin enerjileri bitiriliyor. Geçen yıllarda
verilen ödüllerin haksız yere verildiği anlaşıldığından 15 Temmuz’dan sonra
sessizce geri çekildi. Hatta bazı ödüllendirilen öğretmenler ihraç edildiğinden
ödüller kendilerine verilemedi. Resmi yazı ile okullara bu ödüllerin iptal
edildiği bildirildi.
Bilindiği gibi ders kitapları da öğrencilere devlet
tarafından ücretsiz veriliyor. Bu son derece yanlış. Hiçbir öğrenci velisi ve
öğrenci okuyacağı kitabı kesinlikle para ile almalıdır. Yani evlere mutlaka
kitap girmelidir. Mevcut durumda şu anda evlere hiçbir şekilde kitap girmiyor.
Şu anda “kitabın okullarda da evlerde de hiçbir kıymeti ve önemi yok.” Keşke
yıl boyunca gerçek manada belli sayıda kitap okuyan ailelere kitaplar ücretsiz
verilse. Devlet büyüklerimize bu öneriyi hatırlatmak lazımdır. Kimse de
internette kitaplar var, kütüphaneye gerek yok demesin. Dünyanın hiçbir yerinde
Kütüphaneleri ve kitapları hiçbir şey şimdilik karşılamaz. Temassız hiçbir şey
olmaz. Sanal evlilik, sanal arkadaşlık, sanal tatmin ve sanal kitap. Her birisi
ve tüm sanallar bir yönü ile hayalidir. Eskilerin tabiri ile affınıza sığınarak
tam da bir “ŞEYTAN ALDATMASIDIR”
GÖSTERMELİK OKUMA SEANSLARI
DÜZENLENİYOR
Gelen resmi yazıları yalandan yerine getirmek ve cevap
yazmak amaçlı göstermelik okuma seansları düzenleniyor. Bu yalan seanslara
diğer devletin kurum ve kuruluşları da alet edilerek iki de fotoğraf çekilip
yazılar bir üst kurumlara gönderiliyor.
Amirlerine
yaranma formatında yapılan bu uygulamalar okullarda da aynen uygulanıyor. Söz
konusu okuma saatlerinde kesinlikle okuma saatleri denilen saatlerde kitap
falan okunmuyor. Ama raporlar hazırlanırken bunlar etkinlik yapıldı olarak
yazılara ve raporlara geçiriliyor.
TALİM
TERBİYEDEN GEÇMEYEN KİTAPLAR OKULLARA SOKULMAMALI
Son zamanlarda kitap yazmak ticarete dönüştü. İmza
günleri altında okullar güya yazarları okullarına davet ediyor. Hayatında
hiçbir edebi eser okumamış bir şair tanımayanın yazdığı kişinin neyini okula
sokuyorsunuz. Kelime bilmez, kavram bilmez. Hayatında yazar bilmez oturma bilmez,
kalkma bilmez. Edebiyatın bir edep olduğunu bilmez. Bunları ne adına okullara
model olarak sokuyorsunuz. Bu son derece sakıncalı ve tehlikeli. Bilgi ve
birikim bu kadar ucuz değil. Bugünün bazı dipsizliğin asıl nedenlerinden en
büyüğü geçmişte bu tür müsamahalarımız. Aynı şeyin tekrarları kesinlikle
yapılmamalıdır.
Yazılan bazı şiirleri kitap denilen kaldırımlarda
satılan kağıt parçaları vallahi seviyemizi de ortaya koyuyor. Okullarımız ve
yetkililerimiz bu konuda duyarlı olmak zorunda.
“OKULLAR HAYAT OLSUN”
PROJESİ NE OLDU ACABA?
Milli Eğitim Bakanlığı bir ara çok önemsediği “Okullar Hayat
Olsun Projesi” başlatmıştı. Okul bahçeleri ve okulun bilgisayar sınıfları
velilere açılacak ve kullandırılacaktı. Hiç uygulanmadı. Öğretmen ve okul
idareleri bu projeyi başarısız kıldı. Sebebi kendilerine iş çıkması ve velilere
tepeden bakma, kafalarına göre okulları götürme niyetleri çoğunlukla bu projeyi
uygulatmadı.
OKULLARIN PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ TAM
REZALET
Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamaya soktuğu bu proje eğer
uygulamaya geçse tüm Türkiye’de başarısız okul kalmaz. Yıl boyu okullarda
yapılan tüm etkinlik ve projeler öğretmen ve idarecilerin bir fiil yer almak
zorunda olduğu bu proje maalesef okullarda uygulanmıyor. Uygulansa da tamamen
yalan ve sahte.
Okulla ilgili tüm bilgileri demirbaş ve öğrenci sayıları
dahil tüm bilgileri önce okul müdürü doldurmak zorunda. Sonra okul idarecileri
kendileri ile ilgili bilgileri ve yaptıklarını doldurmak zorunda. Kimse kimseyi
görmeyecek ve etkilemeyecek. Herkes kendi şifre ve TC numaraları ile sisteme girmek
zorundalar. Aynı uygulamayı öğretmen ve hatta okulda çalışanlar da yapmak
zorundalar.
Aynı bilgileri sınıf sınıf başkanları ve öğrenciler de
girmek zorunda. Sonra okul aile birliği başkan ve üyeleri de yüzlerce aynı
bilgileri girdikten sonra en son okulun öğrenci velileri de bilgileri
girecekler.
Sistem kısaca bu şekilde. Örnek olarak yüzlerce sorudan bir
tanesi şöyle olsun. “okulunuzda kaç kez gezi yapıldı?”
Ya da kaç kez veli ziyaretinde bulunuldu?
Ya da kaç kez etkinlik düzenlendi…Aklınızdan geçen tüm
sorular işte burada var. Benim dediklerim hakkı ile sizlere ulaşmış olsa zaten
bilecektiniz. Ama işte böyle. Sizlere bunların hiç biri ulaştırılmıyor.
Devam edelim.
Bir okulda hiç gezi yapılmamış, hiç veli ziyaret edilmemiş
ve hiç etkinlik düzenlenmemiş olsun.
Ama müdür bunların hiç birine “yapılmadı” diyemez. Derse orada durması biraz sıkar. Bu
durumda müdür yardımcıları, öğretmenler bir araya gelerek bu soruları
kendilerine uygun olarak cevaplarlar. Sonra öğrencilerinkisini her sınıf
öğretmeni kendi doldurur. Ve devamla velilerininkini de öğretmenler. İşlem
tamamadır. Okula laf gelmesin diye her şey olmasa da oldu gösterilir ve
raporlaştırılarak gerekli yerlere iletilir.
Genel durum böyledir.
Tabi bizim veli de “bizim oğlan mendil kapmaca yarışmasından
3 adet madalya aldı, koşudan hediye yağmuruna tutuldu, birinci oldu, yok bilmem
neyinci oldu diye öğünüp durur. Yıllar uzundur. O uyutanlar da yıllar sonra
bulundukları yerlerde olmayacakları için bu döngünün hesabı hiç sorulmaz.
Geçen yıllarda “Eğitim Şenliği adı altında yapılan
etkinlikte benim bildiğim 250’nin üzerinde madalya dağıtılmış. Velinin
birisinin çocuğuna “Mendil kapmacadan madalya verilmiş.” Geçen yıl bana da bir
tenekeden bir plaket verildi. Meğer bu plaket tam 750 kişiye verilmiş. Bende
zannettim ki bu teneke sadece bana verildi. Çünkü ödül olarak beni plaket aldı
diye “KORGAN TEPE ALANA GEZİYE GÖNDERDİLER”.
Diğerleri keyifte alemde…Plaket aldıklarından daha
öncesinden çok fazla çalışıyorlarmış. Bu yıl yapılacak şenliklerde öğrencilere
geçen yıldan çok fazla ödül dağıtılacakmış. Hedef verilecek madalya sayısı bini
geçecekmiş. Bu madalyalardan öğretmen ve öğrencilere de dağıtılacakmış.
Benimkisi duyum. Bunlardan velilere de verilse çok iyi olur. En azında plakatte
verenin adı evimizin vitrinlerinin en müstesna yerinde kabak gibi durur ve
görünür. Bu projede bu yıl emin olun
tutulur. Fikir babası olduğumdan bana da bir plaketi çok görmezsiniz sanırım.
Ama bu kez Korgan’a göndermeyin. Bu kez ben Çamaş’ı istiyorum. Çünkü Çamaş’ta
gelecek var. Ben öyle görüyorum.
Bakanımız “ödev vermeyin buyurmuşlar…Çocuklar kitap okusun”
buyurmuşlar. Tamam bakanım pek tutan olur mu bilinmez ama bizde pek
alışkanlıklar değişmez. Öyle bir halimiz var işte…
VALİBEY KILIK KIYAFET VE SİYASET
KONUSUNDA UYARIYOR
BİRİ ÇIKMIŞ : KİMSE BOŞUNA ORTALIĞI
KARIŞTIRMASIN” DİYOR
Bana yönelik kullandığı bu cümleyi bu öğretmen Valimizin
kendisine söylesin . Neymiş “reis hiçbir şekle benzemeyen kıyafeti bitirmiş.
Öğretmen bana yönelik “kimse boşuna ortalığı karıştırmasın” diyor.
Bana mı diyor Vali Bey’e mi diyor. İşine geldiğinde reis diyen bir çokları
işine geldiğinde her fırsatta her şeyi
diyebiliyor.
Ben buradan beni sürgün edenlere sesleniyorum. Vali Beyin
sözünü ettiği kıyafet yönetmeliğine uyulmadığı gibi her fırsatta siyaset
yapılarak işlerine gelmeyenlere her tür hakaret yapılıyor.
Beni hiç yoktan sürgün edenler bunları da görmezler ise en
üst yerlere kadar bu durumları ileteceğim.
Yukarıda ki ifade bana değil Vali Bey’e…Kıyafet ve siyaset
konusunda ortalığı karıştıran ben değil Vali Bey oluyor. Ben karıştırıyor isem Vali Beyin bu
ifadelerini yayınlamaya devam edeceğim. Asıl ortalığı karıştıranlar bana göre
şu kıyafet ve siyaseti düşündükleri kadar öğrencileri ve okulunu düşünmeyenler…
“Aynı cümlenin sonunda “ Valimiz yollarımızla ilgilensin artık”
diyor. Akıl vermeyi de ihmal etmiyor.
Beni Korgan’a sürgüne gönderenler bu türden yazıp çizip her
türden siyasete giren öğretmen ve memurlara bir şeyler yaparlar her halde. Yapmazlarsa
da kendileri bilirler. Ama ben bu tür bana hava atıp beni hala
etkisizleştirmeye çalışanları deşifre etmeye, onları gerekli yerlere sayfamda
ve resmi yollarla şikayete devam edeceğim. Bana ayar vermeye çalışanlar neden
kendilerini bir kez yanlış yaptıklarını düşünemezler. Artık sizler devlet
memurusunuz ben değil. Hani bazı siyasetçileri arkalarınıza alarak
kendilerinizi güya bir yerlere getiriyorsunuz ya onlardan farkım yok. Oturduğu
koltukta yediği fırçanın sonucunda koltuğunu terk eden zavallılar şimdilerde en
önde yürüyerek makam ve mevki dağıtıyor . Ona mübah olan bana da helal. Yasal
durumlar artık vatandaş olarak benim içim de geçerli. Ben o türden adamlar gibi
yetik ve ezik değilim. İhtiyacım olan bir şey olursa devletimiz bu türden yaklaşımlara
ihtiyaç duymadan vereceğine yürekten inanıyorum.
Bakınız “Ben sizi işe alıyorum.” Diyen aracılara da devlet
son olarak “taşeron” işçilerde noktayı koydu. Yakında “kendini devlet yerine
koyarak ona buna nimet dağıtanlara da bir dur denilecek. Bıktı bu millet
aracılardan ve şarlatanlardan.
Devletten nimetlenerek devlete kafa tutanların devri
bitiyor. Hala 15 Temmuz olmamış gibi davrananlar keşke bugün Osmaniye’de DEVLET
BAHÇELİ’yi izleseydi. 15 Temmuz’dan çok önce yani Mit Krizine kadarki
zamanlarda şu Fetöcü’ler” Ak Parti’de bizim devlette bizim “ diyorlardı. Ne
oldu şimdi. Hala illa Fetö kafası değil hanki kafa olursa olsun bu kafada ise
kendilerine bir çeki düzen versin. Devletin işlerini kendi işlerine
dönüştürerek ortalığı karıştırmasın. Devlet kanun ve kurallarla devlettir.
Valibeyimizin dediği gibi “ Devleti arkasına alıp gelişi güzel hareket hiçbir kamu
görevlisinin işi değildir.
Öğrencilere ödev vermeyin diyen bakanlığın sözüne uyulmama
inadı ya da Valibeyin Kılık kıyafet ve siyaset konusundaki uyarısı bir kamu
görevlisini neden rahatsız eder ki?
Aslında sıkıntı başka…Ama biz bu filmi her gün izliyoruz ki,
velilerimiz de halkta bu işi çoktan çözdü. Kimse halkın üstünde değil. Kimse
devletin üstünde değil. Herkes bundan sonra işine geldiği gibi davranmamalıdır.
Bu konularda yazmaya devam edeceğim.
Selam ve dua ile…
Bekir AKKAYA /14/01/2018 / KUMRU
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 2000 ©©
Sitemizde yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. Kaynak göstererek kullanmaya özen gösteriniz. Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ye aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir. ©
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...