EKREM SAYGI’NIN BU
YAZI İÇİN NOTU
Bu yazıyı 2006 Yılında, resimde gördüğünüz Şükrü Tevek
öğretmen arkadaşımızın(Allah Rahmet eylesin) öğretmen arkadaşlarıyla birlikte
pikniğe gittiği bir sırada ayağı kayıp göle düşmesi sonucu etkilendiğim için
naçizane kaleme almıştım.
Arkadaşımız saat 20 civarında göle düşüp boğuluyor ve
arkadaşları bir iki saatlik aramadan sonra arama işlemlerini ertesi günün
10'nuna bırakıyorlar. Aynı dönem de; İmam Hatip Futbol Takımının forması
üzerindeki reklamlar, İmam Hatip Kız öğrencilerinin Semazen gösterileri ve daha
neler,neler... Ne günlerden geçti sözüm onlara bu ilahiyatçılar yüzünde bu
ilçe.
Keser dönüyor, sap dönüyor...
SESSİZ ŞEHİR KUMRU/EKREM SAYGI
Çok şükür ya rabbi tesadüflerle dolu bu şehirde hala ayakta
isem şükürler olsun demekten alamıyorum kendimi. Düşüncem geçmişe ve geleceğe
takılmış halde bu şehrin insanları gelir aklıma...
Bu şehirde özden yapılması gereken hiçbir hareket kalmamış.
Öz değerler varmış gibi gözükse de, sadece sözle ifade edilir hale gelmiş.
Sevgi, saygı, diyalog, paylaşım, hoşgörü, huzur, dostluk, vefa, incelik,
nezaket vs. bütün kuralların içi boşaltılmıştır bu şehirde...
Unutmak ve unutturmak karabasan gibi çökmüş bu şehrin
üzerine. Sanki yeni bir dönem başlamış duyarlı olmak sıfırın altına düşmüş. Ne
formamızın üstüne yazılan ve yazdırılan reklamdan haberimiz var, nede oyun için
oynatılan tiyatrodan. Hep beraber anlamını bilmeden, anlamsız her şeyi
alkışlayan seyirlik bir insan topluluğu haline geldi bu şehir.
Olaylar hep anlık yaşanılır ve anlık unutulur bu şehir de.
Anlamlar, paylaşmalar sisler altına gizlenmiş, varlıklar ve yokluklar belli
değil, unutarak ve unutturarak, bilerek yada bilmeyerek ne olursa olsun her
şeyi eyvallah dercesine kabullenip içine sokar ve sonra da karın ağrısından ve
sancılardan kurtulamaz bu şehir.
Bu şehrin sokakları şaşkınlıklarla, hayretlerle doludur.
Köyleri ayrı derttir bu şehrin sınırındaki kazık davasından kurtulamaz, kenti
ayrı bir derttir bencillikten yol alamaz. Acele ve telaşla, kaşla göz arasında
hiç tanımadığınız ve yabancısı olduğunuz sokaklar haline gelir bu şehir.
Ölümleri bile basitleşmiştir bu şehrin. Beraber olduğu,
paylaştığı ve konuştuğu bütün ortamlar sanallaşmış özden uzak bir yaşam tarzı
başlamıştır bu şehir de.
Doğru, yalnız başına doğru değildir. Doğrular İnsan gönlüne
girince can bulur. Rüzgârın önünde savrulan gazel gibi hedefini şaşırmıştır.
Neyin doğru neyi yanlış, olduğu belli değil, sessizce, sessiz bir yolculuğa
doğru sürüklenmektedir bu şehir.
Bir kayboluş anında topyekün ayağa kalması gerekirken,
yanındakini unutan iş işten geçtikten sonra haberdar olan, sanal
birlikteliklerle, günü birlik yaşantılarla bütün bir araya gelişler gerçek
anlamından uzak, zorunluluk ve menfaate dönüştüğü bir topluluk haline gelmiştir
bu şehir. Olaylar karşısın da her şeyi sıradanmış gibi göstererek ciddiyetten
uzak bir yaşam tarzı sürdürülür bu şehirde.
Belki bir gün gelecek, bir ses bu şehre pişman olursun dese
de, artık çok geç olacak. Bu şehre ait değerler unutulunca ve bu şehir öksüz
kalınca, bu şehrin bedelini kimler ödeyecek, kimler bu şehrin sorumluluğunu
üstlenecek? Sanal bir yaşam tarzı sürdürülen bu şehirde, her gün kahır çekmemek
için birazcık olsun o saf çocukluğunuz kaldı ise bu şehrin sokaklarını ve
beraber olduğunuz arkadaş ve dostlarınızın nabız sıcaklıklarını ölçerek,
gözlerinizdeki ışığı dostların aynasına yansıtarak, bu şehrin yaşamına ve kendi
yaşantınıza yaşam ve heyecan katarak yaşamak lazım gelmez mi? Eğer bunları
yapamıyorsak, bu şehir de gelecekte ödeyeceğimiz birçok bedel var demektir.
Yaşadığımız yenilgiler bize yeter. Hadi var mısınız hep
beraber ayağa kaldıralım bu şehri?...
Ekrem SAYGI/ 22.06.2006 /KUMRU
******
©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©©******
----------------------
- Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ (BEKİR AKKAYA)'ya aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...