![]() |
Kumru İlçesi Fotoğraf : Bekir AKKAYA Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız... |
Kumru İlçesi'nin İlk Kültür ve Haber Sitesi -İnternette İlk Yayın : 1999
29 Ocak 2021
Kumru İlçesi /25 Ocak 2021
Kumru İlçesi /25 Ocak 2021
![]() |
Kumru İlçesi Fotoğraf : Bekir AKKAYA Fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız... |
27 Ocak 2021
Neye bakıyorum ki?
Neye bakıyorum ki?
Makbuleye baktık! Yemedik içmedik...Çok ileriye gitmedik Vallahi kokladık
Makbuleye baktık! Yemedik içmedik...Çok ileriye gitmedik Vallahi kokladık
Maklube Sohbetlerinden...(16 Fotoğraf)
Maklube Sohbetlerinden...(16 Fotoğraf)
26 Ocak 2021
Ordu İmam Hatip Lisesi’den Hatıra -(1978)
Ordu İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin öncülüğünde 1978 yılında MTTB’nin yapmış olduğu deneme sınavlarından sonra Ordu Lisesi’nin önünde aşağıdaki fotoğraf çekilmiştir. Fotoğraf bize o yıllarda hep öncülük yapan aktif Akıncılar ve MTTB’nin Ordu’da fikir ağabeylerimizden Yakup Kırca’nın facebook sayfasından alınmıştır.
O günün öncü hocalarımızdan bir kaçı bu fotoğrafta yer almıştır. Fotoğrafta bulunanlar: ?, Yakup Kırca,
Kemal Öner, ?, ?, İdris Naim Şahin, Ramadan Gökten, Mehmet Çalışıcı, ?, Mehmet Gudu (Osmanoğlu), ? , Hamdi İnan, Adem Köse, Mehmet Ali Kılıç, ? , Ahmet Karagöz. Soru işaretli kişiler tarafımdan tanınamamıştır. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara uzun ömürler diliyorum. Yakup Kırca ağabeye de Kumru’dan selamlarımı iletiyorum. Bekir AKKAYA /26.01.2020/ KUMRU
https://bekirakkaya.blogspot.com/, https://kumrubelgesel.blogspot.com/
Ordu İmam Hatip Lisesi’den Hatıra -(1978)
Ordu İmam Hatip Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin öncülüğünde 1978 yılında MTTB’nin yapmış olduğu deneme sınavlarından sonra Ordu Lisesi’nin önünde aşağıdaki fotoğraf çekilmiştir. Fotoğraf bize o yıllarda hep öncülük yapan aktif Akıncılar ve MTTB’nin Ordu’da fikir ağabeylerimizden Yakup Kırca’nın facebook sayfasından alınmıştır.
O günün öncü hocalarımızdan bir kaçı bu fotoğrafta yer almıştır. Fotoğrafta bulunanlar: ?, Yakup Kırca,
24 Ocak 2021
Örgütlü toplum mu? Demokratik toplum mu/ Cemalettin Yaktı
"İş örgütlenmede değil o örgütlenmenin bireyin gelişiminin ne kadar önünü açmadığında. Feodal bir yapıyı örgüt diye yutturmada değil, demokratlıkta."
Örgütlü olmanın hak aramadaki gücü, almadaki mahareti ,ikna ediciliği vs. Yaşam tecrübesi ile bilgi arasında tam
bir paralellik olması lazım. Bilgi yaşam tecrübesinin denetiminde ona kılavuz, onun yandaşı, onun en keskin muhalifi ve de yaşam tecrübesinin en sadık talebesi olmazsa işe yararlığı açısından eksiklikler içerir. Örgütlenme deyince aklımıza demokrasinin gelmesine nasıl alıştırıldık bilemem. Bazen öyle yanılgılar içine giriyoruz ki örgütlenirsek ,bir araya gelirsek sorunlar kendiliğinden çözülecek, halloluverecek gibi. Fakat örgütlenme öyle başka sorunları beraberinde getiriyor ki eski sorun; eskisinden de beter bir sorunlar yumağı haline geliyor. Salt örgütlenme amaç halini alınca örgütlenme için başta var olan amaç yitip gidiyor. Bizim toplumumuz tarih boyunca hep örgütlüydü zaten. Hiç bir tarihte örgütsüz olmadı ne yazık ki?
Aile, sülale, dergah, tekke,tarikat,parti,lonca,ahilik,mezhep, hemşerilik,bölgecilik,boy,soy,mülkiyelilik,tıbbiyelilik,memurluk,karayolculuk vs. Peki bizim yüz yılardır yarattığımız bu örgütlenmeler neden sorunlarımızı çözmedi? Batıdaki örgütlenmelerin hepsi bizde eskilerden beri mevcuttu. Ya onlarla aynı zamanlarda ya da çok fazla zaman aralığı olmadan mevcuttu. Bizim toplumumuz en eski tarihlerden beri her konuda örgütlenmeyi doğal bir davranış olarak benimsemiştir. Hatta örgütlenmeyi toplumsallaşma olarak algılamıştır. Biz cemaat olmayı her zaman sevmişizdir. Araştırın bakın ,sorun soruşturun bu böyle.
Peki o zaman neden kendimizin eskiden beri derin tecrübelerimiz olan bu konularda, eskilerimize dönüp bakmıyoruz? Aslında bu günkü bilinenin tersine tarihte hiçbir toplum bizim kadar örgütlü bir toplum olmadı. Biz padişahlar mı devirmedik? İsyanlar mı çıkarmadık? Bizim taşımızdan toprağımıza, fikrimizden zikrimize kadar her şeyimiz örgütlüydü.
Bizim asıl derdimiz işte bu örgütlerden kurtulmak olmalıydı. Biz birey olamadık bu örgütler yüzünden. Hala da olamıyoruz. Onun içinde hiçbir şeyde başarılı olamıyoruz. Aynı tip yaşantı, aynı tip düşünüş, hatta ve hatta aynı tek “üniforma” giyiniş bizde.
Toplumumuzda o kadar çok örgütlenmeler var ki artık gına geldi. Bireysel gelişimin, inisiyatifin, bireysel farklılıklar oluşturmanın, bireysel tercihler oluşturabilmenin önü bizde hep tıkalıydı zaten. Şimdiki ve önceden oluşturulan örgütler zaten bu gelişimin önünü kestikleri için bizden ilerilerde diye tarif ettiklerimiz varlar. Hatta ve hatta ticaretten siyasete, sanat ve edebiyattan, dini yaşantımıza kadar belirleyici bu örgütlenmeler. Hem de taraflı ve yanlı. Yandaşsa iyidir, doğrudur. Değilse kötüdür, yanlıştır.
Ben kendi şahsıma daha çok bireyleşme tarafındayım, daha çok özgürleşme tarafındayım. İş örgütlenmede değil o örgütlenmenin bireyin gelişiminin ne kadar önünü açmadığında iş. Feodal bir yapıyı örgüt diye yutturmada değil, demokratlıkta.
Örgütlü toplum mu? Demokratik toplum mu/ Cemalettin Yaktı
"İş örgütlenmede değil o örgütlenmenin bireyin gelişiminin ne kadar önünü açmadığında. Feodal bir yapıyı örgüt diye yutturmada değil, demokratlıkta."
Örgütlü olmanın hak aramadaki gücü, almadaki mahareti ,ikna ediciliği vs. Yaşam tecrübesi ile bilgi arasında tam
Konyalı Mustafa Uğurlu hocamızın kaleminden merhum Hamdi İnan
Hamdi İNAN hocamız...
Ordu İHLisesi Sivas caddesi üzerinde Şehir merkezinden bir bir buçuk kilometre uzaklıkta idi.
Şehir merkezinde oturanlar İ.H. lisesine gidebilmek için Ordulularin tabiriyle köprübaşı ve hastane sapağından geçmek zorunda idi
1980 ve öncesi.
Sağ sol çatışmaları her yerde başını almış gidiyor amma ordu, hele Fatsa( Ki solcular :
“Kızıl güneş Fatsa’dan doğacak” diyecek
kadar şımarmışlarO zamanlar genel kurmay başkanı olan k.evreni bile Fatsa’ya koymamışlardı.
Ordu'da köprü başı sapağı ki bu köprü bülbül deresi üzerinde idi Ve o zaman bu dere sanki Ordunun kanalizasyonu gibi idi ...
Bu köprüye solcular iki taraflı durur: Ordan geçenlere ;
Nerde sağcı varsa .........Diye küfürler ederler, eğer karşı koyan olur ise O dereye atarlardı.....
Hastahane sapağı da Sağcıların kontrolünde Bunlar da burda iki taraflı durur; Ordan geçenlere ,Nerde solcu varsa ..........Diye
Şimdi Arkadaşlar ;
“ Hocam peki siz buralardan geçerken ne yapar dınız ?Diye sorunca :Ne yapacağız ?Ben de ben de......Der ve oralardan geçerdim
Çünkü ben sağcı da değil solcuda değil Çok şükür Müslümanım
Müslüman olana başka sıfat gerekmez Diye Anlatmış Ve arkasından da : Bu iki yerden geçerken ;İçimiz titrerDışımız ise kukrerdi Diye de ilave etmişti ...
MerhumHamdi İnan hocam Rabbim rahmetiyle muamele etsin
Muhammed Mustafa sav me komşu eylesin bu güzel ve kibar hele hele örnek insanı...
Konya’lı Öğretmen Mustafa Ugurlu
Kaynak : https://www.facebook.com/groups/7545703641/
Konyalı Mustafa Uğurlu hocamızın kaleminden merhum Hamdi İnan
Hamdi İNAN hocamız...
Ordu
İHLisesi Sivas caddesi üzerinde Şehir merkezinden bir bir buçuk kilometre
uzaklıkta idi.
Şehir
merkezinde oturanlar İ.H. lisesine gidebilmek için Ordulularin tabiriyle köprübaşı
ve hastane sapağından geçmek zorunda idi
1980
ve öncesi.
Sağ
sol çatışmaları her yerde başını almış gidiyor amma ordu, hele Fatsa( Ki
solcular :
“Kızıl güneş Fatsa’dan doğacak” diyecek
Kumru Anıları /Mustafa Aru
Kumru Anıları /Mustafa Aru
23 Ocak 2021
İnsanoğlu hem aciz hem küstah. İbretlik video
İnsanoğlu hem aciz hem küstah. İbretlik video
Kumru Belgesel...: Haşmetname
Kumru Belgesel...: Haşmetname
22 Ocak 2021
İsmet Erçal ve Kumru /Bekir AKKAYA
İsmet Erçal ve Kumru /Bekir AKKAYA
21 Ocak 2021
Elekçi Köprüsü açılışında dua eden Müftü Hacı Tevfik Efendi'dir
Elekçi Köprüsü açılışında dua eden Müftü Hacı Tevfik Efendi'dir
Yavuz Bahadıroğlu vefat etti
Yavuz Bahadıroğlu vefat etti
20 Ocak 2021
Bizim toplum ve öz eleştiri ancak Bekle bakalım!
İki aydın insan aynı gün birbirlerinden habersiz TÜRKİYENİN GELECEĞİ- 2023 yılı ve sonrası ve Ak Parti İktidarının geleceğine dair süper bir analiz yaptı. Ben de aynı düşüncede olduğumdan yazıları çok önemli buldum. Ve sizlerle paylaşmanın faydalı olduğunu düşündüm. Aklın yolu bir ve bundan sonrasında Türkiye’yi kimse durduramaz…İşte o derinlikli yazılar…Her iki aydınımıza teşekkürler ediyorum…Bekir Akkaya/Kumru/Ordu
Bizim toplum ve öz eleştiri /Doç.Dr.Gültekin KAVUŞAN/
Bir arkadaşımın yazdığı yazı üzerine bunu yazdım ve istedim ki, öyle yorumlar içerisinde kaynayıp gitmesin. Biraz daha farklı bir bakışı herkesle , bu yazıyı okuyanlarla paylaşayım, daha doğru olur.
Temel konu şu: 2023 seçimlerinde göreceğiz, nasıl şimdi sefa sürenler devrilecek ve hesap verecekler konusu. Aslında herkes toplumun trendini merak ediyor, bende ediyorum ama benim öngörüm var. Farkımız burada. Öngörüm var çünkü yaşadığım kadarıyla bu toplumun niteliğini biraz eğri de olsa, doğru da olsa görmüşüm, yaşamışım.
Bu dediğimiz yani 2023'ye ne olur, daha sonra ise ne olur?
sorusuna yanıttır, veya öz eleştiridir, ya da ne derseniz deyin, adını da siz koyun.Arpası fazla gelen atın, ne yapacağı belli olmaz. Sosyal yapıdaki gerekli talepler ve sosyal evrilme olmadıkça, yapılan ekonomik evrilmelerin faydasını, evrilmemiş sosyal toplum kaldıramaz, karnı şişer ve kusar.
Özal zamanında da bunu sağda solda çok demiştim. Özal'dan sonra yaşananlar iyi oldu, millet bırak arpayı samanı, hatta otu bile bulamadı. Bir gecede 300 milyar dolarını bankalardan yabancılar soyunca da zil takıp oynamışlardı, o sırada günlerden perşembe idi ve saat 09-15'te cep telefonum acil koduyla çaldı açınca derste durumu öğrenmiştim.
Millet; 2 yıl sonra, 2003'te ancak beyinleri züğürt kalınca, "Dervişin soytarısı" olduğunu anlamıştı. Sosyal zekası ve refahı içine sindirememiş toplumların daima kafalarına batılılar tokatı basarlar. Zaten az kaldı. 2023 te dediğin gibi amerikalı, alman, ingiliz, fransız ve hatta ermeni ile yunan da öyle bir basacak ki, bugünleri mumla arayacaklar.
Hatırlarsanız Özal yanlış yapıyor, sosyal gelişme olmadan, ekonomik gelişme olunca, ata arpayı fazla yedirip öldürmek ile aynı şey diyordum.
Şimdi de aslında durum aynı. Ne gerek var, ne gerek var pandemide dünyanın en modern teknikleriyle savaşarak başarılı olmaya, ölen ölür kalan kalır; ne gerek var, bedava ilaca, evinde sağlıkçının aşı yapıp aman ölmesin 90lık demesine. Her yere koca koca şehir hastanelerine ne gerek var. Ne gerek vardı, bu hastaneye, zaten gereksiz olduğundan adam yolunu bile yapmadı, çıkıp laf eden kimsede olmadı.
Bırakın eski köhne pislik içinde yüzen tuvaletlerde yıkanan paspaslarla
silinmiş koridorlarda yerlerde sürünen hastalar ile onların arasından zıplayarak gezinen beyaz gömleklilerin ihtiyaçları mı vardı? Varsa neden kalkıp ilaç kuyruklarındaki SSK müdürüne kalkıp tek laf etmiyorlar?
Çanakkale köprüsüymüş ne gerek var, Yavuz sultan köprüsüne ne gerek vardı, adı niye Yavuzmuş diyerek ortaçağdan kalmış hala alevicilik yapmayı marifet sayanların seslerine kimse ağzını açmazken.
Bıraksınlar artık, bu her her yere otoban, dünyanın en uzun tünellerini, dünyanın en yüksek 3. Yusufeli barajını inşa etmeyi falan filan.
Yapın bir temel atmama töreni ve boğun Haliç'i eski pislik kokan şekline, sizden iyisi yok. Otobüs seferini azaltın, herkes iyice corona olsun, gebersin, inşaat ruhsatı için kendi partilinden bile inşaatın yarısı kadar para isteyip birde neden vermiyorsun diyerek kafa tutmayı.
Zaten arpaları fazla geldiği İBB, ABB, ABB,ABB BBB, MBB falan seçimlerinden belli değil mi? Acılı adana kültürüne alışmışlık varken, adamın sırtına sırtına daha da vuracaksın. Bu işin ustası da CHP'dir, ayrıca programı bile olmayan ödünç vekillerle partiyim diyerek daha halktan tek bir oy almamış partilerdir. Neden derseniz başındakilerin kim ve neden mevcut oldukları ayan beyan ortada. HDP zaten malum, ideolojisi de fikirleri de belli, arkasındaki kaynakta , destekte belli lafını etmek gereksiz, oyları da belli, nasıl oy aldıkları da zaten belli..
Merak etme, tıpkı senin dediğini diyenler gibi bu millette bu kafa varken daha bu ülkede bölünür, İstanbul'da konstantinopolis'e evriltilir, bu millette alkışlar. Nitekim nasıl cami yaptın diye de birilerine söverler, ama okudukları tarihte devir açıp kapayan fatihle ve burayı camiye çeviren sultanla da övünecek kadar da aptaldırlar, özellikle okuyup ellerine diploma diye kağıt verilmiş olup kendini aydın, entellektüel sana varlıklar.
Avrupalı 2 dünya savaşında 100 milyondan fazla kişiyi geberince öğrendi, Amerikalı kuzey-güney savaşını da sayısını bilmediği kadar insanı telef edince ve 1923 doğumluların hepsini Avrupa'da 2. dünya savaşında öldürünce öğrendi, yani batılılarda her evden 1 kişi niyazi olmuştu. Merak ediyorsan acaba önceliği hangi evlere verdiler diye biraz araştırıver, daha da ilginç gerçekleri görürsün. Beleşe detay bilgi yok. Bizde surum ne diye sorarsan, 1923 Türkiyesi'ne gelindiğinde de; her evden 2 kişiyi cepheye çektiler, 1'nin ölüsü bile köyüne dönmemiştir. 1985'ten bu yana her köyün mezarlığında mutlaka 1-2 tane bayraklı şehit mezarı var.
Beyinleriyle düşünen bir millet yaradılıncaya kadar bu sürecek, tıpkı batılılar gibi. Kimyada ekstraksiyonda saflık derecesi, yüksek kaliteli saflıktaki ürün elde etme; seri bağlı çoklu ekstraksiyon yapıldığında sağlanır. Eğer, tarihi, coğrafyayı, fiziği, kimyayı, matematiği ve diğer bilim dallarının bilgilerini ezberletirsen, ÖĞRETEMEZSEN sonuçta adamın kafası analitik düşünmeyi, sentezlemeyi, sebep-sonuç ilişkilerini anlayacak beyinsel evrimleşmeyi gerçekleştiremez. Eğitim bunun için şart. Her önüne gelene diploma çakarsan ürünün kalitesi bozuk çıkar. Hak edene diplomayı çakacaksın ki, toplumda kimin ak kimin aslında kara olduğunu çıkaracaksın.
Feto boşuna mı kendi içinde birbirleriyle elemanlarını evlendiriyordu? Neden kalkıp evlendirme bürosu gibi çalışan ablalar, abiler sistemi kurdular acaba? Hiç düşündünüz mü?
Sadece Türkiyeliler değil, tüm batı için bir deneyin sonucu. Osmanlı yıkıldıktan sonra, daha doğrusu 9 milyon kilometrekarelik alanda bir güzel sopalanıp dövüldükten sonra, batıdaki milli devlet kurma sürecinde en geç kalan ve 780 bin kilometrekarelik alana sıkıştırılmış 100 yıllık nasyonalist bir devlete evrilmenin Türk toplumunun sosyolojik açıdan ortak beyinsel evrimleşmesi deneyini merak ediyorlar. Evet , 1. dünya savaşında köylerine kadar girilip dayak atılmış bir toplumun eziklik derecesinin ne olduğunu aslında batılılar, özellikle amerikalılar ve ingilizler bizden daha çok merak ediyorlar. Siz merak etmeyebilirsiniz, ama amerikalı, ingiliz , alman, fransız merak ediyor.
Amerikalı hatta, Vietnam savaşından sonra o ülkede yaptığı araştırmalar ile savaşın sonraki nesillerdeki etkilerini inceliyor ve politikasını da ona göre çiziyor. Bu bilgiyi de araya sıkıştırıvereyim.
Doç.Dr.Gültekin KAVUŞAN
Kaynak: http://www.gultekinkavusan.com/
https://www.facebook.com/gultekin.kavusan
----------
Bekle bakalım /Engin ARDIÇ | Sabah
Kaçmadan bir süre önce, sanırım 2003 yılının aralık ayı, Cem Uzan bana şöyle demişti:
"Halk uyandı artık... İlk seçimde bunlar gidecekler!"
Hem kendini kandırıyor hem de beni aptal yerine koyuyordu...
Ne olmuştu da halk uyanmıştı? AK Parti daha bir yılda büyük bir fiyaskoya mı imza atmıştı?
O günden sonra hep daha güçlü geldiler.
On sekiz yıldır da iktidardalar.
Kendini kandırmayı tercih eden birçok kişi şimdi de "AK Parti gidici" diyor...
Çünkü "wishful thinking" yapıyorlar ve gönüllerinden geçeni gerçek sanıyorlar.
Bu ucuzluğu ve kolaylığı da onlara basında kalem oynatan birkaç kazma sağlıyor.
AK Parti'nin niçin iktidara geldiğini ve niçin orada kaldığını "analiz edebilme" yetenekleri yok.
Çünkü düşünme yetenekleri de yok.
Türkiye'nin 2002 yılında aldığı büyük dönemecin ve girdiği sürecin "halkla bürokrasi arasındaki büyük çelişki ve kavganın" sonucu olduğunu göremiyorlar.
Aynı yanılgıya 1950 yılında da düştüler, 1965 yılında da, 1983 yılında da... Halk ya aptaldı ya kandırılmıştı ya da oyunu bir paket makarnaya satıyordu...
Böyle düşünürsen, "seçmenin evine muslukçu çağırırsam oyunu da alırım" sanırsın tabii.
Türkiye'yi 2002 yılına kadar bürokrasi yönetti. Ama açık açık, ama üstü kapalı.
Osmanlı'da kapıkulları, cumhuriyette de onun mirasçısı olan bürokrasi.
"Vesayet rejimi" bu yönetimin üstü örtülü şeklidir.
Sonra iktidar halka geçti.
Bu elbette sosyalistlerin hayalini kurdukları ve gerçekte mevcut olmayan "alafranga halk" değildi.
Halkın iktidarı tekrar bürokrasiye bırakmaya hiç niyeti yoktur.
"Geleneksel güç odakları" yola getirilmiştir. Artık ne "Menderes'i öldürün" diye tutturacak rezil bir ulema zümresi vardır, ne de kolay kolay darbeye heves edebilecek bir asker.
Çünkü halkın gerektiğinde canını ortaya koyarak ve şehit de vererek darbeye karşı çıktığı görülmüştür. Bu, tarihte ilk defa olmuştur.
Çünkü halk bu iktidarda ilk defa "insan yerine konulduğunu" hissetmiştir.
Bezirgânın da burnu sürtülmüş, iktidar onca kötülük gördüğü sermayenin yanına kendi ürettiği ve ona rakip yeni bir sermaye sınıfı yerleştirmiştir.
Üstelik halka "eski ve büyük bir imparatorluğun mirasçısı" olduğu da hatırlatılmış, "mazlum millet" ezikliğinden çıkılmış, iki yüz yıldır hasret kaldığımız "özgüven" geri gelmiştir.
Hangi kuvvet bu iktidarı devirecektir bu durumda?
Ağlamaktan başka bir şey bilememiş "sol" mu?
Dış güçler...
Dış güçler ancak içeride müttefik bulurlarsa etkili olabilirler.
Bir potansiyel müttefik "ayrılıkçı Kürtler" tabii.
Buna oynuyorlar. Bürokrasinin hazin kalıntısı CHP de buna oynuyor.
Evet, bu iktidar ancak "halk isterse" gider.
Halkın hiç de böyle bir niyeti yoktur.
Çünkü "yeniden ezilmeye" hiç niyeti yoktur.
O zaman da çaresiz kalıp ya deprem beklersin ya yangın, ya sel felaketi ya da ordunun yenilmesini zavallı dostum... Beklemeye devam et bakalım.
Engin ARDIÇ