26 Aralık 2021

"Topaldan İmam Olmaz" Dediler Ama Ben İnat Ederek "Hem İmam ve Hem Öğretmen Oldum"/Bekir Akkaya


03 Aralık Dünya Engelliler Günü Olarak Kutlanmaktadır. Doğma ve hakiki olarak ben de bir engelliyim. 
          Türkiye'de geçmiş yıllarda engellilik de bir suçtu. Mevzuat açısından da bu böyle idi. Ayağımın eğri olarak doğmasından kaynaklı 1972 yılına kadar özürlü ayağımla ilkokulu bitirdim. Yaz ve kış 1972 yılına kadar sadece çarık ve cizme giydim. Ayağım eğri, ince, birinin çok küçük olması nedeniyle cizmeden başka bir şey giyemedim.
           Yine ayağım nedeniyle Devlet Parasız Okul sınavlarına sokulmadım. Hatta ilkokulda çok kez öğretmenlerimiz Beden Eğitimi Derslerinde beni düzen bozuyor diye sokmadılar. Çok kez buna çok ağladım. Çok kez okuldan kaçtım. Nihayet 1972 yılında İsparta/ Eğridir Kemik Hastalıkları Hastanesi'nde Dr. İsa Köklü tarafından ameliyat edildim. (Vefat etmiş. Allah rahmet eylesin)
              Bir yıl aradan sonra Çatak Kuran Kursunda götürüldüm. Nihayet dört yıl aradan sonra Ordu İmam Hatip Lisesi'ne kaydımı yaptırırken "Topaldan İmam Olmaz" diyen Okul Müdürü Ekrem Şahin beni okula kayıt yaptırmak istemedi. Aşağıdaki yazıda geçecek şekilde kaydımı okula yaptırdım. 
               Bir yıl sonra da Devlet Parasız Yatılı okulu kazandım. Bu kez de kayıt yenilerken heyet raporu istediler. Nihayet şimdi Prof. olan ve o günlerde Erzurum İslami İlimler Fakültesi öğrencisi Halil İbrahim Tanç'ın büyük çabaları ve yardımı sonucu "Sağlam Raporu" aldım. Ve Ordu İmam Hatib'in devlet parasız bölümüne kaydımı yaptırdım. 
          Ve ardından Üniversite İmtihanların'da Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümü'nü kazandım. Yine kayıt yaptırırken ayağımın sakatlığı yine önüme çıktı. "Ortopedik özürlü diye bundan öğretmen olmaz" gerekçesi ile fakültede kaydımı yapmadılar. Bunun üzerine ilgili raporu yırtarak yine zar zor "Sağlam raporu" alarak fakülteye kayıt yaptırdım. 
           Okul bitince de öğretmen olmamız için yine rapor istediler. Bir kaç devlet hastanesi dolaştım. En son bir şekilde Samsun Devlet Hastanesi"nde dokturu yanıltarak "Sağlam raporu" alarak Milli Eğitimde öğretmen oldum.
           Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan zamanında ortopedik sakat olanlar sınıf öğretmeni olamaz ibaresi kılavuzdan kaldırıldı da benim gibi özürlüler bu günden sonra zorluk çekmediler.
               Yıl 2002. 
            Bu tarihten sonra Türkiye'de Özürlüler rahat etti. Ak Parti iktidarında özürlüler bi nefes aldı. İstediğimiz  kadar olmasa da daha iyiye doğru müthiş bir gidiş var. 
           Kaldırımlar, resmi ve özel binalarda özürlü merdivenleri, kaldırımların özürlülere göre yapılma çabaları, iş imkanları, devlet in özürlülere memur olarak kontenjanlar vermesi, para yardımı, bazı hakların verilmesi. Buna benzer bir çok iyileştirmeler.                           2002'den önce Türkiye'de özürlülerin hakkından kimse söz edemez. Ak Parti gerçekten bu konuda büyük bir devrim yaptı. Özürlü çocukları olan aileler ve benim yaşımdaki özürlüler bu durumu kesinlikle biliyorlar. 

   Şimdi sizlere ben bundan on yıl önce yani 2008 yılında yazdığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Buyurun

                   TOPALDAN İMAM OLMAZ /13.05.2008

          Çatak (İslamdağ) Kur’an-ı Kerim Kursunda üç yıl okuduktan sonra Ordu İmam Hatip Lisesi Orta bire 1975-1976 yılında uzun uğraşılar sonra kayıt yaptırabildim. Benim kaydımı Şimdi Kumru Müftülüğünde Şef olarak çalışan Hüseyin Al Ağabey yapmıştı. Oysa Okul Müdürü Ekrem Şahin: “ Bu çocuğun ayağı topal, bundan imam olmaz, bunu kayıt yaptırman” demişti. Ben Ordu İmam-Hatip Lisesi Orta birde iken Hüseyin Al Ağabey son sınıfta okuyordu.


          Birkaç yıl önce vefat etmiş olan çok değerli Çatak Kuran-ı Kerim Kursu hocalarımdan Fatsa Meşebükü’nden Mehmet Bahar Hocam özellikle benim ortaokul mezunu olmamı istiyordu. 1973’lü yıllarda henüz Çatakta ortaokul yoktu ve o günlerde açılacağı söyleniyordu.

           1974 yılında kurulan CHP-MSP hükümeti dönemine kadar ortaokul kısmı kapalı olan İmam Hatip Liselerinin orta kısmı bu hükümet döneminde açıldı. İşte o günlerde benim gibi Kuran Kursunda okuyan yüzlerce kuran kursu talebesi 3-5 yılı hesap etmeyerek kendilerini İmam-Hatip Liselerine kayıt yaptırarak kurslardan ayrıldı. Kursta başarılı olan arkadaşlarımın tamamı 1974 yılında Çatak’tan ayrıldılar.

           Benim durumum biraz belirsizdi.
           Belirsizliğin birinci nedeni ayağımdı. 1972’de İsparta-Eğridir Kemik Hastalıkları Hastanesinde ameliyat olmuştum ama ayağımın üzerine hala basamıyordum. 1972’de bitirdiğim ilkokuldan sonra ayağımın topallığı nedeniyle bütün hazırlıkları yapmış olmama rağmen ve
ilk kez Kumru’ya beşinci sınıfta gelerek ilk kez bir fotoğraf çektirmeme rağmen beni yatılı okul imtihanına sokmadılar. Nedeni ise kazandığım takdirde ayağı topal diye okula almazlar korkusu. O yıllarda yatılı okulu kazanmak çok ama çok önemliydi. Bizim köyde o yıllarda benim son sınıf öğretmenim Eski Kumru İlköğretim Müdürü ve Eski Fatsa Ilıca Belediye Başkanı Mustafa Aydın’dı. Dördüncü sınıfta ise bizim öğretmenimiz şu anda Ordu Özel Seçkin Kolejinde Halen öğretmenlik yapan Naime Öztürk(Issı)’tü. Ara sıra da yakın bir zamanda Kumru Atatürk İlköğretim Okulu Müdürlüğü'nden Emekli olan Cevat Köstek’te derslerimize giriyordu. Bu üç öğretmenime buradan sevgilerimi sunar ellerinden öperim. Bizlerde çok büyük emekleri mevcuttur.

          Öğretmenimiz Mustafa Aydın beşinci sınıfta yaklaşık on öğrenciyi yatılı okullar için özel bir şekilde hazırlıyor idi. Bu özel kurslara sonuna kadar ben de katıldım. O yıllarda rahmetlik babam bu okullara tamamen karşıydı. Ve onun dediği oldu ve beni imtihana sokmadılar. İmtihana giren arkadaşlarımdan iki kişi okul kazandı. Bunlardan birisi şimdi Karadeniz Ereğlisi Cumhuriyet Savcısı Zülkarneyn Kısık ve diğer arkadaş ise Harun Ağcı. Bildiğim kadarıyla Harun Ağcı okumadı.

1968 yılında Fizme yolu yapılırken bir dozer şoförü ile güya arkadaş oldum. Hiç araba görmeyen biz çocuklar için dozer yolu yararken üzerinde hem de şoförün yanında oturmak benim için çok büyük bir ayrıcalıktı. O dozer şoförünün benim ayağımın yapıldığını söylemesi bize çok ilginç geldi. Nihayet 1972 yılında ilkokul bitince ben İsparta –Eğridir Kemik Hastalıkları Hastanesine ameliyat için gittim. Benim arkadaşlarım ise Kumru’da ortaokula başladılar.

                 Bir yıla yakın ayağım alçıda kaldı. Nihayet “benim büyük bir hoca” olmamı arzu eden babam beni Çatak Kuran-ı Kerim Kursu’na götürdü. Annem benim “hafız” olmamı arzu ederken, babam “Arapça” okumamı istiyordu. Nihayet babamın dediği oldu ve ben “Molla Camiye” kadar okudum.

          Hocamız Mehmet Bahar’ı (Allah rahmet Eylesin) “Babam beni İmam-Hatip’e verecek” diye kandırarak 1974 yılında Kumru’nun yolunu tuttum. Ancak babamın bundan haberi yoktu.

           Köye geldiğimde durumu anneme anlatınca, annem memnun oldu ve hatta babamı nasıl ikna edeceğini düşünüyordu. Kayıtların bitmesine on beş gün vardı. Babam neden geldiğimi sorunca da “Kursu 15 gün tatil ettiler” diye yalan söyledim.

           Kumru ve Fatsa’da İmam Hatip Lisesi yoktu. En yakın ise Ordu idi. Ordu’da okumak için ise babama göre çok para idi. Babamda ise hiç para yoktu. Bununda ötesinde babam böyle okullara tamamen karşıydı.

            Nihayet babam benim Çatak’tan kaçtığımı öğrenince ortalık karıştı. Evde kıyamet kopardı. Evden beni attı. Artık ben ahır ve samanlıklarda yatıyor, gündüz ise evi akşama kadar taşlıyordum.

          Sonunda bu kavgada babam galip geldi ve beni tekrar Çatak Kuran Kursuna geri götürdü.

            Bir yıl sonra ayağım biraz daha iyileşti ağrı, sızı azaldı. O yıl bir ay fındık ameleliği yaptım ve kaçmak için para biriktirdim. Eğer beni okula vermezlerse tekrar çok uzaklara kaçmayı planladım. Paramı da benden babam alır diye bankada bir hesap açtırarak oraya yatırdım. Okulların açılmasına az bir zaman kala ben Çatak’tan tekrar kaçtım. Eve geldiğimde annem beni kollarken babamdan her gün dayak yeme faslı başladı.

Pek umurumda değil ve ben planladığım şekilde arkadaşım Rasim Ahtikle birlikte İzmir’e kaçmayı kararlaştırdık. Rasim Ahtik’te Kumru’da Kursta hafızlık yapıyordu. Ve nihayet gününü ve saatini ayarladık. Ancak benim bankadan paramı almam gerekiyordu. Evden gizli Kumru’da cüzdanımla bankaya gittiğimde benden kimlik istediler. Daha sonra da yaşımın on sekizden küçük olması nedeniyle benim yatırdığım parayı bana vermediler. Yani yanımda babam olmalıymış. İşte bu nedenle de bizim kaçma planımız suya düştü.

        Ama ben pes etmedim. Emekli İmam Hatip Mehmet Özbek Ağabeyi ve kardeşi Prof.Dr. Abdullah Özbek Ağabeyi devreye soktuk. Bunun özerine babam Abdullah Ağabeye söylemediğini bırakmadı. Bugün bile hala babamın Abdullah Ağabey’e söylediği şu sözlere hala güleriz. “Vermem hatip imama, çocuğumu gavur yapacaksınız, sen okudun da ne oldu” ve buna benzer çok daha ağır sözler.

          Sonunda babam pes etti. Okullar kapanmadan Çataktaki Kurs aylıklarımı veren bizim “Hafız Emmim” dediğimiz Fatsa Hacı Hulisi Camii İmamı şu anda vefat etmiş bulunan (Allah Rahmet Etsin!) Hafız Mehmet Alkan Hocama durumu bildirmem için beni Fatsa’ya gönderdi. Ancak ben yanımda bulunan arkadaşım Rasim Ahtikle birlikte babamın verdiği 50 lirayı yedik. Hatta o gece akşam saatlerinde bir de yazlık sinemasına gittik. Sinemada elektrikler kesilince de sokakta kaldık. Geç olduğu için de bir tanıdığın evine gidemedik ve sokakta sabahlamaya karar verdik. İzmir’den gelen Aziz adında bir Kumrulu da bize katıldı ve biz üç kafadar sokaklarda gezerek sabahlamaya karar verdik.

            O yıllarda sokaklarda gece bekçileri olurdu. Gece on ikilerde sokakta bekçilerden fırça yedik. Bunun üzerine parkta yatma kararı aldık. Biraz sonrada bizi polisler alarak Fatsa Emniyetine götürdüler. Sordular ve durumumuzu öğrendikten sonra da bizi gece ağırladılar, karınlarımızı doyurdular ve emniyette sabahladık. Sabah olunca da Kumru’dan tekrar köye çıktık.

         Babama doğruyu söyleyerek “Hafız Emmimi göremedim” deyince de epey dayak yedim. Babam çaresiz olarak kendi Fatsa’ya gitti ve Hafız Emmimin onayını alarak beni Ordu İmam Hatip’e vermeye karar verdi.

               Nihayet Fizmeye gelerek gerekli hazırlıkları yaptım ve babamla birlikte Fatsa’ya götürüldüm. Burada Hafız Emmim Mehmet Alkan Hocam beni Topal Ahmet denilen Müftülükteki bir hocaya katarak benimle birlikte Turan Keskin ve Ahmet Şahin adındaki arkadaşları da alarak Orduya gittik. Nihayet beni Okul Müdürü Ekrem Şahin’in “bu topaldır bundan imam olmaz” talimatına rağmen Hüseyin Al Ağabeyin Kumru Fizmeden olması nedeniyle kaydım gizli olarak yapıldı. İşte ben Ordu İmam-Hatip Lisesine ilk okuldan üç yıl aradan sonra böyle kayıt yaptırdım.

Peki babam parayı nereden buldu?
         Ben Ordu İmam Hatip Lisesinin Orta birinci sınıfına kayıt olurken paralı yurduna da kayıt yaptırdım. Hatırladığım kadarıyla yurtta kalma ücreti bir yıl için dört bin lira idi. Bu paranın iki bin lirasını evdeki ala ineğimizi satarak karşıladık. Diğer kalan iki bin lirasını ise Fatsa’nın yardım severlerinden toplayarak benim okumamı sağlayan Hafız Emmim yani Hacı Hulusi Camii İmam-Hatipi Mehmet Alkan Hocamdı. Zaten Çatak Kursunda okurken benim aidatlarımı da Hafız Emmim karşılıyordu.

           Orta ikide ise bu para nasıl karşılanacak belli değildi. Mutlaka benim Devlet Parasız Yatılılığı kazanmam gerekiyordu. Aksi takdirde okumam mümkün değildi. Nihayet o yıl yapılan sınavda ilk beşte parasız okulda okumaya hak kazandım. Ve Ordu İmam Hatip Lisesinin şimdiki binanın en üst katındaki pansiyonunda ilk yıl paralı okudum. Diğer kalan altı yılımı ise hemen okul bahçesinde yapılan yeni pansiyon binamızda parasız olarak “devlet”in verdiği paralarla okudum. Ve ondan sonra da hem ben ve hem de babam rahat ettik.

                    Bu yazıları asıl yazma nedenim şu.
       İlkokuldan sonra ayağı topal diye beni sınavlara sokmamışlardı. Gerekçe ise yatılılığı kazanırsa okula almazlar diye…

          Aradan üç yıl sonra Ordu İmam Hatip’e kayıt yaptırırken de Okul Müdürü Ekrem Şahin paramızı yatırdığımız halde “bu çocuktan imam olmaz, bu topal diyerek” beni kayıt yaptırmak istememişti.

         Bir yıl sonra ise DPY sınavına girdim ve kazandım. Devlet Parasız öğrenci olarak okula kayıt yaptırırken yine benden hastaneden alınacak heyet raporu istediler. Sağlam raporu alamayacağımı anlayınca da gittim Ordu Devlet Hastanesinden sahte sağlam raporu aldım ve okula o raporla kaydımı yaptırarak altı yıl parasız okudum.

           Son bir not. Bu topal ayağım bugüne kadar hep benim önüme çıktı. Nasipse sizlerle onları da paylaşacağım…Şimdilik Hoşça Kalın!/Bekir AKKAYA/13.05.2008/ANI-HATIRA /KUMRU TV/13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...