İslam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İslam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Mayıs 2022

30 Nisan 2022

Fark Etmez (Şiir) /Bekir Akkaya

Şu dünya bir handır gelir gidilir.

Doğulsa ne olur, ölününce ne.

Bütün çaba hepsi bir kefen için

Birikse ne olur birikmese ne.

********

İlk doğuş nedir ki sonu nolacak

Dünya götürülmez almaz ki kucak.

Bu toprak gününde bizi alacak.

Yüz yaşasak nolur yaşamasak ne.

 ******

Ölüm bu hakikat gerçek ve gerçek.

Zalimde mazlumda burdan geçecek.

Güzelim çiçekler bir bir solacak.

Bizim olsa nolur olunmasa ne.

 ******

Gelmek hakikatse gitmekte öyle.

Hakikatın özü çok derinlerde.

Yaratılış neyse ölümde öyle.

Bilinse ne olur bilinmese ne.

 ******

Kimi fetva verir kimi söz söyler.

Bazen hakikate yanaşır özler.

Yaratan aslını gizlerde gizler.

Açık olsa nolur gizli olsa ne.

 ******

Yazılır çizilir öğrenmek için.

İcatlar en iyi yaşamak için.

İhtişam ve renkler göz zevki için.

Olunsa ne olur olunmasa ne.

 ******

Özün var olması mutlak hakikat.

Ölümden sonrası açılır kanat.

Ne bu dünya gerçek ne biz hakikat.

Yaratan biliyor, biz bilmesek ne.

 ******

Bekirim ben kirin pasın içinde.

Nefsim çok kudurmuş otun içinde.

Ansızın gideriz günün birinde.

Çok bilinsek nolur bilinmesek ne.

***Bekir AKKAYA/Kasım-2008/KUMRU



.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Fark Etmez (Şiir) /Bekir Akkaya

Şu dünya bir handır gelir gidilir.

Doğulsa ne olur, ölününce ne.

Bütün çaba hepsi bir kefen için

Birikse ne olur birikmese ne.

********

İlk doğuş nedir ki sonu nolacak

Dünya götürülmez almaz ki kucak.

Bu toprak gününde bizi alacak.

Yüz yaşasak nolur yaşamasak ne.

 ******

Kumru Müftülüğü Eğitim Kursu Hatırası (2009)

  • KUMRU MÜFTÜLÜĞÜ’NÜN HİZMET İÇİ EĞİTİM KURSU TAMAMLANDI
  •                 Kumru Müftülüğü tarafından organize edilen Din Görevlilerine yönelik  Kur’an-ı Kerim Hizmet İçi  Eğitim Kursu tamamlandı.
  •               Kumru Müftülüğü’ne bağlı olarak görev yapan 20 din görevlisinin katıldığı kurs, Ordu Atik İbrahim Paşa Camii İmam Hatibi Osman Gezgiç hocanın rehberliğinde gerçekleşti.
  •                 Toplam 120 saat süren kursta 20 din görevlisine Kurs Katılım Belgesi verildi. 
  • Haber : Bekir AKKAYA

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Kumru Müftülüğü Eğitim Kursu Hatırası (2009)

  • KUMRU MÜFTÜLÜĞÜ’NÜN HİZMET İÇİ EĞİTİM KURSU TAMAMLANDI
  •                 Kumru Müftülüğü tarafından organize edilen Din Görevlilerine yönelik  Kur’an-ı Kerim Hizmet İçi  Eğitim Kursu tamamlandı.
  •               Kumru Müftülüğü’ne bağlı olarak görev yapan 20 din görevlisinin katıldığı kurs, Ordu Atik İbrahim Paşa Camii İmam Hatibi Osman Gezgiç hocanın rehberliğinde gerçekleşti.
  •                 Toplam 120 saat süren kursta 20 din görevlisine Kurs Katılım Belgesi verildi. 
  • Haber : Bekir AKKAYA

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

26 Nisan 2022

DÜNÜN “EHVENİ ŞER”İ- BUGÜN “DİYALOG” MU?- İmam Hatiplinin Not Defteri-11

Bundan önceki yazımızda  Ordu’nun bir çok yerinde 1975 – 1980 arasında hemen hemen her akşam değişik kültürel etkinlikler oluyordu. Tiyatro ve sinema salonları tıklım tıklım dolardı. O yıllarda herkes kendini doğruluğuna inandığı temel bir düşünce ile tanımlıyordu. Belki bana öyle geliyordu ama gerçekten son derece hareketli ve yoğun günlerimiz geçiyordu. Onlarca dernek ve teşkilat daha çok fikri ağırlıklı etkinlikler yapılıyorlardı. Hatırladığım kadarıyla Milliyet Gazetesi’nden Abdi İpekçi o günlerde  bir köşe yazısında sadece sol örgütleri 45 kadar sayabilmiş ve devamın da ise vs…diyerek çok daha fazla olduğunu ifade etmişti.
          Salonlarda ve sinemalarda heyecanlı konuşmalar yapılıyordu. Kadir Mısıroğlu, Necip Fazıl Kısakürek gibi isimleri gerek sinema salonlarında ve gerekse dernek sohbetlerinde izleme imkanımız oluyordu.  Ankara ve İstanbul gibi yerlerden dergi ve gazetelerden yazılarını takip ettiğimiz hatipler geliyor bizleri coşturuyordu.
          Bizim dönemimizde İmam Hatiplerde pek solcu öğrenci olmazdı. En azından biz böyle biliyoruz. Solculuk deyince aklımıza komünizm gelir, Komünizm deyince de aklımıza din düşmanlığı gelirdi. Sosyal Demokrat söylemi o günlerde pek duyulan bir şey değildi. Komünizm’in dine bakışı ve din düşmanlığı bizler için tescillenmiş bir durumdu. O tür kitapların her türünü okurduk. O yıllarda Nobel ödüllü Rus Yazar Aleksandır Soljenitsin Batı Dünyasında olduğu kadar bizim Türkiye’de “sağcı” denilen kişilerce de biliniyor ve takip ediliyordu.  Kitapları ekmek su gibi okunuyordu. Aleksandır Soljenitsin Nobel Edebiyat Ödülü almış ve Rusyada sürgünlerden sürgünlere gönderilmiş ve Gulak Takım Adaları kitabı ile dünyada ve bizim gönlümüzde de büyük bir yer edinmişti.
              20.12.1977 tarihinde “Soljenitsin ve Batı” adında kitabın özetini çıkarmıştım. Bu kitaptan aldığım notları “Rusya ve Komünizm” başlığı altında toplamışım.
            İşte defterdeki o notlar: 

             Soljenitsin : “ Komünizmin ilerlemesiyle meydana gelecek felaket, yalnız bir ulusun değil, bütün insanlığın felaketi olacaktır. Komünizm bütün insanlığın yok olması demektir.

            Rus atasözü: “ Başına gelince anlarsın.”

 Marksizm bir bilim değildir. Rusya’daki insanlar da bunu anlamışlardır.
            Komünizm: Toplumun ve ferdin analizi ile açıklamasına el atmış olup, bir işi, ağır bir kasap baltası ile hastasını parçalayan operatörün kabalığı ile yapmaktadır.
          Komünizm ahlak kavramını boş verir.
Komünizm hem teorik hem de pratik açıdan insanlık dışıdır.
          Demirperde ülkelerinde akıl hastanelerinde günde üç kere enjekte edilen ilaçlarla itaatsiz beyinler allak pullak edilerek düşünülmez hale getiriliyor.

           Lenin: “Burjuvazi , onları asacağımız ipi kendi elleri ile bize teslim edecektir.
          Ticaret Nasıl Doğmuştur?
          Denizden gelen biri ile ormandan gelen birinin karşılaşması ticareti doğurmuştur.
Bu iki kişi ürettikleri malları birbirlerine gösteriyor ve değiş tokuş yoluyla ihtiyaçlarını temin ediyorlar idi. Herhangi bir silah taşımadıklarını göstermek için ellerini öne doğru doğru uzatıyor ve boş olduğunu ispat etmeye çalışıyorlar idi.
          Bu davranışın bugünkü adı “ YUMUŞAMA POLİTİKASI” dır.
          Rusya’da komünist parti dışında bütün partiler yok edilmiştir. Yalnız partiler değil bütün üyeleri de imha olunmuştur.
          Bu imha 15 milyon köylüyü 20. asırda ölüme göndermiştir.
          Rusya’da 1917 yılından evvel 80 yıl süresince, CAR’a karşı öldürme teşebbüsleri yüzünden ancak yılda 17 kişi idam edilmiştir.
        Rusya gizli polisinin 1920 yılında yayınladığı bir kitapta 1918-1919 ‘da ayda 1000 kişiyi mahkemesiz öldürmekle övünülüyordu.

            Daha sonraları, 1937-1938’deki STALİN terörünün en şiddetli devresinde ise, ayda öldürülenlerin sayısı gerçek bir tahmin olmamasına rağmen 40.000 kişiye ulaşmıştır.
            Sovyetler Birliğinde 40 yıldan beri gerçek bir seçim yapılmamıştır.
            Sovyetler Birliğinin ne bağımsız basını, ne de bağımsız adaleti vardır.
            Lenin: -“ Eğer bir şeyi ele geçirmek isterseniz, alın. Eğer taarruz edebilirseniz saldırın. Fakat karşınıza bir duvar çıkarsa geri çekilin.”
            Rus halkı ot gibidir. Rüzgarı gördü mü eğilir. Ama kökünden sökülmesine izin vermez.
            Prof. İvab Kurganov Aleksander’e göre yanılmışsa da şöyle demiştir. 1917-1959 yılları arasında, Sosyalizm Rusya’da 110 milyon kişinin hayatına mal olmuştur.

          KISACA ALEKSANDER SOLJENİTSİN’İN “SOLJANİTİN VE BATI” KİTABINDA HAYATI
      - 1918 yılında Rusya’da doğdu
      - 1945 -yılında tutuklandı
      - 1950 -Komüniz düşmanlığı nedeniyle siyasi suçlu olarak özel kampa götürüldü.
      - 1953 -8 yıl hapishanede yattı. Aynı yıl hastaneye yatırıldı.
      - 1955 -Hastaneden sonra tekrar sürgün edildi.
      - 1956 -sürgünden kurtuluş.
      - 1962 -Yazarlar Derneğine giriş.
      - 1965 –İlk çember-Kanser kovuşu ve yurt dışına kaçırılışı.
      - 1967 –Yazarlar Birliğinden kovuldu.
      - 1970 – Dünyada şöhrete ulaşması.
      - 1970 – Nobel Edebiyat Ödülünü aldı.
      - 1973 – “Gulak Takım Adaları” basıldı. Bardağı taşıran son damla oldu. Sovyet vatandaşlığından atıldı.
      - 1974 – Batı Almanya’ya geldi. Sonra İsviçre’ye yerleşmiştir.
      - Bu notlar tarafımdan 20.12.1977 tarihinde SOLJANİTİN VE BATI kitabından alınmıştır.
        İmam Hatipten okuyan bir öğrenci olarak aldığım bu notlar bugün defterimde sadece. O yıldan bu yana dünyada bir çok şey değişti. Rusya dağıldı. Demirperde ülkeleri kalmadı. Almanya’nın doğusu batısı kalmadı. Duvarlar balyozla yıkıldı. Almanya çoktan birleşti. Komünizm korkusu yerini bütün dünyada başka korkulara bıraktı.
          Ama o günlerde biz İmam hatipliler Komünizm ya da diğerlerine daha çok din ve özgürlük eksenli bakıyorduk. Ama bizim en büyük düşmanımız kesinlikle komünizmdi. Hatta bazı imam hatipli ağabeylerim “ehven-i şerden” söz ederlerdi. Komünizmin karşısında Amerika ve Nato ülkelerindeki olup bitenleri “ehven-i şer olarak nitelendirirlerdi.
          Ehven-i Şer” bakışı daha çok kendilerini “nurcu” diye tanımlayan kişilerce yapılırdı. Daha çok okudukları kitaplar “Saidi Nursi’nin” Risaleleri olurdu. Ülkücü ve Akıncıların dışında bunlar gazete olarak “Yeni Asya” gazetesini, parti olarak ta Süleyman Demirel’in liderliğini yaptığı Adalet Partisini tutarlardı. Mesela Erbakan ve Milli Selamet Partisine kesinlikle karşı idiler. Akıncılarla- Yeni Asyacılar arasında ciddi tartışmalar olur bu tartışmalar kitap, dergi ve gazete köşelerinde bile her gün yapılırdı.
          “Nurcu” diye kendilerini tanımlayan bu arkadaşlarımız çok fazla değildi. Kendilerini “sağcı” olarak tanımlasalar da “ülkücüler” gibi değildiler. Yaptıklarını ve söylediklerini Saidi Nursi’nin eserleri ile desteklerler ve onun sözlerini kaynak olarak öne sürerlerdi. Olaylara kesinlikle girmezler ve kendi yaptıkları sohbetlerin dışında hiçbir dernek ve teşkilata gitmezlerdi. Demokrasiyi önemsediklerini ifade ederler ve bununda öncülüğünü Amerika’nın yaptığını ve buna bağlı olarak Nato’nun yaptığını söylerlerdi. Amerika ve Nato’nun kesinlikle Komünizmle mücadelede desteklenmesi gerektiğini vurgularlardı. Rusya’ya karşı Amerika ve Batının “Ehven-i Şer” – Şerrin Hafifi” olduğunu belirtirlerdi. 

           “Akıncılar” benim hatırladığım kadarıyla böyle düşünmüyordu. Rusya ve Amerika’yı İslam düşmanı olarak görüyorlardı.

           O günlerde bugün tanınan Fethullah Gülen Cemaati diye bir cemaati en azından ben hatırlamıyorum. Nurcuların bir çok kolunun var olduğunu biliyorum. Bugün ise doğru ve yanlış olduğunu bilmediğim husus “Fethullah Gülen o günlerde Nur Cemaatinin içersinde olup seksenli yıllarda bu cemaatten ayrılarak yeni bir çalışma yöntemi oluşturmuş olmasıdır. Temelde “Nur Cemaati”nin içersinde ve aynı kaynağın bir parçasıdır. Seksenli yıllarda Ehven-i Şerri” hararetle savunan bir çok Nurcu Kardeşim bugün “Dinler Arası Diyalog” savunucuları haline gelmişlerdir. Benim hiçbir zaman aklımın almadığı bu “diyalog” düşüncesi yıllar sonra hangi söyleme dönüşür merak ediyorum. Bugün yine “Ehveni Şerri “ seksen öncesi olduğu gibi savunan ve böyle olduğuna inanan Nurcu kardeşlerimizin de olduğunu özellikle vurgulamak isterim.

Bu Yazı Devam Edecek….Bekir AKKAYA/KARADENİZ DESTAN GAZETESİ/ 7 Aralık 2011/KUMRU
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

DÜNÜN “EHVENİ ŞER”İ- BUGÜN “DİYALOG” MU?- İmam Hatiplinin Not Defteri-11

Bundan önceki yazımızda  Ordu’nun bir çok yerinde 1975 – 1980 arasında hemen hemen her akşam değişik kültürel etkinlikler oluyordu. Tiyatro ve sinema salonları tıklım tıklım dolardı. O yıllarda herkes kendini doğruluğuna inandığı temel bir düşünce ile tanımlıyordu. Belki bana öyle geliyordu ama gerçekten son derece hareketli ve yoğun günlerimiz geçiyordu. Onlarca dernek ve teşkilat daha çok fikri ağırlıklı

24 Nisan 2022

Ahmet Akkad’a İlahiyat Dersi : Felsefe ve Din Bilimleri /Ölümden Sonrasına Yolculuk-9

Elinizde bulunan bu gazetenin bu köşesinde “Ölümden Sonrasına Yolculuk ve ruhsal alemle” ilgili sekiz bölümlük yazının en sonunda da cennet ve cehennem kavramı üzerinde durarak konuyu bitirmiştim. Çok sayıda olumlu tepkinin yanında birkaç kardeşim tarafından da sert eleştirilere maruz kaldım.

Eleştiri boyutundan da öte bu yazılarım nedeniyle yazılarım ve düşüncelerimden çok branşım ve eğitim düzeyim sorgulandı. Kısacası bu yazılarım benim uzmanlık alanım değilmiş. Eleştirenler daha çok ilahiyatçı meslek sahibi kardeşlerim oldu. Cennet ve cehennem noktasında farklı düşünsek de ben şahsen kendimi bir cennet sakini olarak görüyorum. Bizim bulunduğumuz yerde boş yerin çokluğunu da belirtmek isterim.

Ben yazılarımın özellikle kelime ve kavramlar noktasına dikkat ederim. Kelime ve kavramların orijinal halini kullanmaya ve öyle düşünmeye gayret gösteririm. Uzmanlık alanım olmasa da beni eleştiren ve hatta küfre kadar götüren birkaç ilahiyatçı kardeşime “İlahiyat” kavramı üzerine görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde İlahiyat; Tanrı bilimi, Felsefe olarak açıklanmaktadır.

Hayat Büyük Türk Sözlüğünde ise : 1. Felsefenin uluhiyetten ve Tanrı’ya ait meselelerden bahseden kısmı 2. Dini ilimlerim bütünü Fr=teologie-teoloji( bu mana Türkçe’ye mahsustur): İlahiyat Fakültesi –Sayfa : 573

Din konusunda bize ağır ithamlarda bulunan ve İslami konularda kendilerinin uzman olduğunu söyleyen kardeşlerimizin okudukları okulların en eskisi ve en köklü olanı Ankara İlahiyat Fakültesidir. (Benim bildiğim kadarıyla Ankara dışındaki tüm şimdiki ilahiyatlar Enstitü idi ve bir de Erzurum İslami İlimler Fakültesi vardı.) 

Ankara İlahiyat Fakültesi Internet Sitesinde hangi derslerin okutulduğuna baktım. Hiçte benim sözünü ettiğim uzmanlık bölümleri ve kardeşlerimizin sürekli sözünü ettikleri bir uzmanlık durumu söz konusu değil. http://www.divinity.ankara.edu.tr/tr/index.php# Internet sitesinin akademik bölümler bölümüne baktığınızda 1. Temel İslami Bilimler 2. Felsefe ve Din Bilimleri 3. İslam Tarihi ve Sanatları 4. İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 5. Dünya Dinleri 6. Yaygın Din Öğretimi ve Uygulamaları olarak görülmektedir.

İlgili bölümlerden gördüğüm kadarıyla bir fakih ya da müfessir yetişmesi mümkün değil. Fakülteninde arkadaşların aksine böyle bir iddiası yok. Birinci madde olan Temel İslami Bilimleri bölümüne baktığımda şu açıklama mevcut “Temel İslam Bilimleri Bölümü, İslam düşünce tarihinde ortaya çıkan ve çok tanınan inceleme alanlarını, akademik düzeyde ele almayı ve öğretim konusu yapmayı amaçlayan bilim dallarından oluşmaktadır. İslam düşüncesinin çeşitli alanlarında sağlıklı dinî bilgi üretebilmek için akademik bakışı ilke edinen araştırmalara büyük ihtiyaç vardır. Bölümümüz, bu ihtiyacı karşılamak ve evrensel bilim ilkelerini de göz önünde bulunduracak başarılı çalışmalar ortaya koymak üzere Tefsir, Hadis, Kelam, İslam Hukuku, İslam Mezhepleri Tarihi, Tasavvuf ve Arap Dili ve Belagatı olmak üzere 7 anabilim dalından oluşmaktadır.” Açıklaması yer almaktadır.

Bu bilgileri verirken ben yorum yapmamaya gayret gösteriyorum. Geçen bir muhabbet esnasında söz konusu “boşanma” olunca, içimizden bir arkadaşımız “ bu konunun uzmanı benim ve bu konuda benden başkasının görüş ve düşüncesi yanlıştır.” Cümlesini kullanınca “teoloji” nedir? ya da Amerika’da da İlahiyat Fakültesi var mı? Demiştim.

Yukarıda iki sözlükten “ilahiyat” kelimensin Tanrı bilimi ve Felsefe anlamı taşıdığı ifade edilmektedir. Başka bir karşılığını bilen varsa onu da ben bilmiyorum. Tanrı ile bilimi bir arada tutmak ve savunmak Ahmet AKKAD’lara düşer. Uzmanlık dedikleri bu olsada bundan İslami konuların ya da dini konuların uzmanlığı çıkmaz.

Sevgili Uzman Kardeşim Ahmet AKKAD,

Ekşi Sözlük (http://sozluk.sourtimes.org/) girdim ve “ilahiyat” yazdım. Belki buralardan bir şeyler kaparak uzmanlığını geliştirirsin. Bak neler çıktı, neler…

- En yüksek sözel puan !!

-Dinle ilgilenilen bilim dalı, tanrıbilim, teoloji,

-mistisizm

-Teoloji : Din bilimi, üzerinde tartışılan dini inanışları doğru varsayıp akla uygun biçime sokmaya ve savunmaya çalışır. Teolojiyi din felsefesinden de ayıran budur.

-Bilimin deneme yanılmayla bilgi edinme üzerine kurulu bir güzellik olmasından, tanrı kavramının da deneme yanılmayla işi olmamasından hareketle katıksız bir oksimoron= paradoks olduğunu düşündüğüm terim.

-Oksimoron =paradoks): iki birbiriyle çakışan özellik veya düşünceyi barındıran tamlama. Bundan dolayı bu tamlamalar imkansız diye nitelendirilir. İki zıt anlamlı kelimenin beraber kullanılması...(kör ressam, dilsiz vaiz, köşeli daire, özgür aşk, sessizliğin sesi, ateist imam, tanrı bilimi, dini meslek, meslek dersi vs.)

Bütün bu bilgilerden sonra bana tepki gösterenler kendi aldıkları eğitimle ve neyin uzmanı olduklarını bir düşünsünler. Biz yazılarımızda bilimsel bir düşünce sergilemedik. Ruhsal hayatın ve ölümün bilimle izah edilemez olduğunu, cennet ve cehennem kavramı ise bilimin konusu olmadığını ifade etmiştik.

İki zıttı bir arada tutmak ve onu gerçeğe dönüştürmek zor bir iş. Zaten kafa karışıklığıda burada ortaya çıkmaktadır ki, en azında bizim zihnimizde böyle bir yorgunluk yoktur. 

“UZMANLIK : Ahmet AKKAD: Maaşallah... Bekir AKKAYA her konunun uzmanı!. Müfessire! ihtiyaç yok.” Cümlesini yazmadan önce, şu uzmanlık alanını ve beyin hücrelerini bi masaya yatır.

Buluşmak ümidiyle…

Şimdi sizlere bir link vereceğim. Bu linke tıkladığınızda hem videoyu ve hem de yazıyı okumanızı şiddetle öneriyorum...İşte ilgili adres
https://www.ihvanlar.net/2018/03/11/iste-ilahiyat-ve-ilahiyatin-yetistirdigi-nesil/

Bekir AKKAYA/28.12.2008 / KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Ahmet Akkad’a İlahiyat Dersi : Felsefe ve Din Bilimleri /Ölümden Sonrasına Yolculuk-9

Elinizde bulunan bu gazetenin bu köşesinde “Ölümden Sonrasına Yolculuk ve ruhsal alemle” ilgili sekiz bölümlük yazının en sonunda da cennet ve cehennem kavramı üzerinde durarak konuyu bitirmiştim. Çok sayıda olumlu tepkinin yanında birkaç kardeşim tarafından da sert eleştirilere maruz kaldım.

Eleştiri boyutundan da öte bu yazılarım nedeniyle yazılarım ve düşüncelerimden çok branşım ve eğitim düzeyim sorgulandı. Kısacası bu yazılarım benim uzmanlık alanım değilmiş. Eleştirenler daha çok ilahiyatçı meslek sahibi kardeşlerim oldu. Cennet ve cehennem noktasında farklı düşünsek de ben şahsen kendimi bir cennet sakini olarak görüyorum. Bizim bulunduğumuz yerde boş yerin çokluğunu da belirtmek isterim.

Ben yazılarımın özellikle kelime ve kavramlar noktasına

23 Nisan 2022

Simyacı'dan Notlar -2

Geçen hafta bu köşede  yazdığım Simyacı'dan Notlar -1'in devamı olarak bugünde Simyacıdan Notlar-2 olarak kitaptan aldığım önemli cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Çıktığında çok satanların en başında yer alan Özdemir İncenin Türkçe’ye çevirdiği Paulo Coelho’nun “Simyacı” adındaki kitabının 25. baskısını birkaç yıl önce okumuştum. 
İslam’ın Tasavvuf yönünden habersiz kesimlerce yere göğe sığdırılamayan kitabı dikkatli bir şekilde Okumakla
kalmayıp, önemli bulduğum cümleleri not almıştım. İslam Tasavvufunu az çok bilenler kitapta çok enteresan bir durumun olmadığını göreceklerdir.

 Kitap baştan sona benim anladığım kadarıyla Hıristiyanlığın mistik yönünü hayata yansıtmaya yönelik kaleme alınmış. İslam’ın tasavvuf yönüne ve hayatına yabancı olanlar için kitapta ilginç cümleler mevcut.

Hıristiyanlığı kaynak olarak alan batı kaynaklı bu tür kitaplar önemsenirken, kimsenin aklına İslam’ın Tasavvufla ilgili asıl ötelerin ötesi söylemleri bütün kütüphanelerimizde yüzlerce olduğu halde kimsenin dikkatini çekmiyor.

Roman türünden İslam tasavvuf hayatını gerçek hayata yansıtma ve kitaba dönüştürme bizde pek yaygın değil. Gerçek hayattan uzak “veliler -evliyalar kitapları ve filmleri bana göre İslami hayattan çok uzak bir yaşam öneriyor. Söz konusu bu tür yayınlar, tasavvufi hayatının, insanları dünya hayatından uzaklaştıran, eğlence ve dünya nimetlerinden uzak yaşamasının bir ibadet olduğu öneriliyor. Bu haliyle de İslam’la Hıristiyanlık dünya yaşamında bilerek veya bilmeyerek yer değiştiriyor. Bu durum ise kafa karışıklarından tutun da insanların aradıklarını, elinin altında olduğunu unutup başka yerlerde aramalarına neden oluyor. Hıristiyanlığın mistik yönü önemsetilmeye çalışılıyor. İşte “Simyacı” adlı kitaptan benim dikkatimi çeken cümleler…

Numaralar cümlelerin bulunduğu sayfaları göstermektedir.

“Göl Narkisos’un güzelliğini fark etmez. Çünkü gözlerin derinliklerinde kendi güzelliğinin yansımasını görüyordu.11-12”

“Koyunların yiyecek ve sudan başka bir kaygıları yoktur.23”

“Herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır. Hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez. Tıpkı, düşleri gerçeğe dönüştürmeyi beceremediği halde düş yorumculuğuna kalkışan cadı gibi.29”

“Tarlalarımızı ve kadınlarımızı görünce burada yaşamak isterler.21”

“Kişisel mankıbe, kişinin her zaman gerçekleştirmek istediği şeydir.34”

“Gizemli güç, olumsuz gibi görünen güçlerdir.34”

“Her şey bir ve tek şeydir. Bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar.34”

“İnsanın düşlediği şeyi gerçekleştirmesi için her zaman olanak bulunduğunu bir türlü anlamadı.35”

“Lutüf Kuralı: İlk kez kağıt oynadığın zaman kesinlikle kazanırsın, Acemi Talihi. Çünkü hayat senin kişisel Mankıbeni yaşamını istiyor.41”

“Tanrı, herkesin izlemesi gereken yolu yeryüzüne çizmişitr. Senin yapman gereken, senin için yazdıklarını okumak sadece.41”

“Everenin harikalarını tanı.”Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin.43”

“ Mutluluğun gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan.44”

“Parası olan insanlar hiçbir zaman tamamen yalnız değildir.48”

“Gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız, bütün evrenin sizin yararınız için işbirliği yapacağını söylemişti.49”

“Bütün dünyayı kucaklayamayacak kadar küçük biri olduğum için, sahip olduğum az bir şeyi her zaman korumaya çalışacağım.51”

“Dünya gerçeklerine oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum.52”

 “Kendi kararlarımı kendim almalıyım.53”

“Sözcüklerin ötesinde bir dil var.55”

“Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum.66”

“Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez, kendince görür.66”

“Her zaman, ne istediğini bilmek zorunda olduğunu anımsa.67”

“İnsanları en çok etkileyen şey güzelliktir.68”

“Değişmek istemiyorum, çünkü nasıl değişeceğimi bilmiyorum.68”

“Değeri bilinmeyen her lütuf felakete dönüşüyor.68”

“Öyle zamanlar vardır ki, insan, hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez.69

“Bütün hayatının gördüğü öğrenimlerin bir tek amacı vardı. Evrenin konuştuğu biricik gerçek dili bulmak.77”

“Bir şeye karar vermek başlangıçtan başka bir şey değildir.79”

“Kimse bilinmezden korkmamalı, çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir. Hayat hikayemizle (koku) dünya tarihinin aynı el tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman bu korku uçup gider(Sahip olunan şeyleri yetirme korkusu).86 “

“Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Çünkü hayat yaşanmakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.94”

“Kumullar rüzgarın etkisiyle değişirler, ama çöl hep aynı kalır. Aşkımız da böyle olacak.106”
“Aşk, sevilen nesnenin yanında bulunmayı zorunlu kılar.107”

“İstiyorum ki, benim erkeğim de kumulların yerlerini değiştiren, rüzgar gibi özgürce dolaşsın. İstiyorum ki, onu bulutlarda, hayvanlarda ve suda görebileyim.107”

“İnsan sevince” nesneler daha çok anlam kazanıyor.108”

“İnsanlar nesneleri gözlemleyerek Evrenin Ruhunu anlama yöntemini keşfedebilirler.109”

“Şimdiyi iyileştirebilirsen, gelecek olan daha iyi olacaktır. Geleceği unut ve hayatının her gününü şeriatın kurallarına uygun, olarak ve tanrının evlatlarına bahşettiği inayete güvenerek yaşa. Her gün kendisi ile birlikte ebediyeti getirir.111”

“Düşlere inanan kimse onları yorumlamasını da bilir.113”

“Yaşlı silahlar çöl gibi nazlıdırlar, gereksiz yere çıkartacak olursak daha sonra gerektiği zaman ateş almazlar. Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları, çünkü insanlar hazineye inanmazlar.138”

“Gözler ruhun gücünü gösterir.140”

Buluşmak ümidiyle.
BEKİR AKKAYA*13.12.2009 / KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Simyacı'dan Notlar -2

Geçen hafta bu köşede  yazdığım Simyacı'dan Notlar -1'in devamı olarak bugünde Simyacıdan Notlar-2 olarak kitaptan aldığım önemli cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Çıktığında çok satanların en başında yer alan Özdemir İncenin Türkçe’ye çevirdiği Paulo Coelho’nun “Simyacı” adındaki kitabının 25. baskısını birkaç yıl önce okumuştum. 
İslam’ın Tasavvuf yönünden habersiz kesimlerce yere göğe sığdırılamayan kitabı dikkatli bir şekilde Okumakla

7 Nisan 2022

İş Adamı Ömer Hibe 500 Kişiye İftar Yemeği Verdi (10 Adet Fotoğraf)

Hibe Fındık A.Ş. ve Hibe Petrol A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı İş Adamı Ömer Hibe Kumru Hayal Behçesi’nde iftar yemeği verdi.

         500’ün üzerinde davetliyi, kapıda İş Adamı Ömer Hibe ve eşi  Derya Hanım birlikte karşıladı. Karşılamada  Hibe Fındık ve Hibe Petrol çalışanlarının tamamı hazır bulundu.

         İftar programında şirket çalışanlarının yanında, Fizme Üşümbeşel Mahallesi’nin tamamına yakını ve Kumru’da çalışan Fizme’li iş insanları ve Kumru Demircili Mahallesinden Ömer ve Derya Hibe çiftinin yakın akrabalarının olduğu görüldü.  

İftara yarım saat kala Duman Köyü’nden Emekli İmam Hatip Sezai Türkoğlu, Karapınar Mahallesi İmam Hatibi Cengiz Hibe ve İmam Hatip Mehmet Omma ve Hocalar Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulundu. Hatim duasının Kumru Müftüsü Gençağa Sayan’nın yaptığı iftarda Kumru Belediye Başkanı Yusuf Yalçuva, Esnaf Sanatkarlar Odası Başkanı Namık Evin, Ak Parti İlçe Başkanı Aydın Çavuş ve çok sayıda misafirde yer aldı.

İş Adamı Ömer Hibe ve Eşi Derya Hibe’nin yemek boyunca tek tek misafirlerle ilgilenmeleri, görevlilerin şiir gibi hizmet etmeleri ve yemeklerin itina ile hazırlanarak lezizliği yer ve mekan olarak Hayal Bahçesi’nin seçilmesi ve pandemi nedeniyle iki yıldır hasret kaldığımız toplu iftar bereketi bu iftarla  iyi yıldır yaşadıklarımızı  bir nebze de olsa unutturdu. Allan niyetlerini kabul etsin.

Bekir AKKAYA /07.04.2022 /https://bekirakkaya.blogspot.com/  KUMRU

İŞ ADAMI ÖMER HİBE'NİN İFTAR DAVETİNDEN

FOTOĞRAFLAR




.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

İş Adamı Ömer Hibe 500 Kişiye İftar Yemeği Verdi (10 Adet Fotoğraf)

Hibe Fındık A.Ş. ve Hibe Petrol A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı İş Adamı Ömer Hibe Kumru Hayal Behçesi’nde iftar yemeği verdi.

         500’ün üzerinde davetliyi, kapıda İş Adamı Ömer Hibe ve eşi  Derya Hanım birlikte karşıladı. Karşılamada  Hibe Fındık ve Hibe Petrol çalışanlarının tamamı hazır bulundu.

31 Mart 2022

Geleceğin Hocaları İcazetlerini Kumrulu Hayırseverin Elinden Aldı

Kumrulu Hayırsever Kemal Apa Hocalarla...
Üsküdar/Ümraniye’de bulunan ve yurt içi ve yurt dışından çok sayıda öğrenciye eğitim hizmeti veren Muhammed-ül Emin Kültür ve Eğitim Vakfı 23 Mart 2022 Pazar günü 36 öğrencinin hoca olma eğitimlerini tamamlamaları nedeniyle icazet merasimi düzenledi.

Çok sayıda seçkin hoca ve davetlinin katıldığı proğramda 10 öğrenci Kıraat, 10 Öğrenci Arapça ve 16 öğrenci de Hafızlık eğitimlerini tamamlayarak hocalarının


ellerinden diploma ve icazetlerini alarak hocalığa adım attılar. Bir grup öğrenci de icazetlerini Davetlilerden hayırsever Kumrulu İş Adamı Kemal Apa’nın elinden aldı.

Muhammed-ül Emin Kültür ve Eğitim Vakfı Yüzlerce Öğrenciye hayırseverlerin yardımları ile eğitim veriyor.

Bekir AKKAYA / 23.03.2022 /Üsküdar /İST

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Geleceğin Hocaları İcazetlerini Kumrulu Hayırseverin Elinden Aldı

Kumrulu Hayırsever Kemal Apa Hocalarla...
Üsküdar/Ümraniye’de bulunan ve yurt içi ve yurt dışından çok sayıda öğrenciye eğitim hizmeti veren Muhammed-ül Emin Kültür ve Eğitim Vakfı 23 Mart 2022 Pazar günü 36 öğrencinin hoca olma eğitimlerini tamamlamaları nedeniyle icazet merasimi düzenledi.

Çok sayıda seçkin hoca ve davetlinin katıldığı proğramda 10 öğrenci Kıraat, 10 Öğrenci Arapça ve 16 öğrenci de Hafızlık eğitimlerini tamamlayarak hocalarının


ellerinden diploma ve icazetlerini alarak hocalığa adım attılar. Bir grup öğrenci de icazetlerini Davetlilerden hayırsever Kumrulu İş Adamı Kemal Apa’nın elinden aldı.

Muhammed-ül Emin Kültür ve Eğitim Vakfı Yüzlerce Öğrenciye hayırseverlerin yardımları ile eğitim veriyor.

Bekir AKKAYA / 23.03.2022 /Üsküdar /İST

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

24 Mart 2022

TAVSİYE EDİLEN KİTAPLAR ÜZERİNE/ İMAM HATİPLİNİN NOT DEFTERİ-6 / BEKİR AKKAYA

İmam Hatip Yıllarında Tuttuğum Notları sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.

Şimdi ise o yıllarda hocalarımız ve bizden büyük ağabeylerimizin bizlere tavsiye ettiği bazı kitaplardan
söz etmek istiyorum.

09.03.1977 yılında daha önceden sizlerle paylaştığım

TAVSİYE EDİLEN KİTAPLAR ÜZERİNE/ İMAM HATİPLİNİN NOT DEFTERİ-6 / BEKİR AKKAYA

İmam Hatip Yıllarında Tuttuğum Notları sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.

Şimdi ise o yıllarda hocalarımız ve bizden büyük ağabeylerimizin bizlere tavsiye ettiği bazı kitaplardan