Yazarlarımız-Şairlerimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazarlarımız-Şairlerimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mayıs 2022

Verimli Ders Çalışma Yöntemleri /Mehmet BENİZ

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

PLAN

Hayatta başarılı olmanın şartlarından biri, kişinin planlı ve disiplinli çalışmasıdır. Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez. Çok çalışmak her zaman iyi öğrenmek demek değildir. Önemli olan etkili çalışmaktır. Etkili çalışmak; Zamanı, belirlenmiş amaçlar ve tespit edilmiş öncelikler doğrultusunda   programlı olarak kullanmaktır. 

-      Niçin öğreneceğinizi biliniz

            Başarılı olabilmek için mutlaka amacın açık ve net

bir tanımının yapılmış olması, kişinin buna inanması ve bu amaca yönelik yıllık, aylık ve haftalık programların düzenlenmesi ön şartlardır. Günlük ve haftalık programlar içinde amacına zaman ayırmayan kişi “amaç sahibi” değil,  “hayal sahibi” bir kişidir. Unutmamak gerekir ki, amaçlar davranışları başlatır, sonuçlar bu davranışları sürdürür.

            Amacını açık ve net olarak tanımlayan kişinin bunu düşünmesi yetmez. Eğer amacınız bilgisayar mühendisi olmaksa, çalışma masanızın ya da çalıştığınız yerde hergün görebileceğiniz bir yere kartona “BEN BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ OLACAĞIM” diye yazarak asmak yararlıdır. Böyle bir tutum, insanın hayallere dalmasını önlemesi ve boş zaman etkinliklerini planlaması açısından çok yerinde olur.

            Unutmamak gerekir ki, başarılı insan, belirlediği amaçlarına belirli bir zaman dilimi içinde ulaşmış olan kişidir.         

 ÇALIŞMA PROGRAMI HAZIRLAMA

            Başarıya ulaşmak zamanı etkili kullanmakla mümkündür. Günlük  program hazırlarken bir gün boyunca yaptığınız faaliyetleri sıralayın. Bundan sonraki adım, her faaliyetin kişisel olarak sizin için önem derecesini belirlemektir. Bu amaçla her faaliyetin karşısına şu anlama gelecek şekilde A, B veya C diye bir harf koyun.

 A     En yüksek önem (öncelik) derecesine sahip olanlar. “Olmazsa olmaz “ grubu.

 B     Orta derecede öneme (öncelik) sahip olanlar. “Olursa iyi olur” grubu.

 0C     Düşük önem (öncelik ) derecesine sahip olanlar.  “Olursa iyi olur” grubu.

             Günlük programı hazırlarken ilk yapılacak olan programa önce A önem derecesine sahip olan maddeleri ve devam edecekleri süreyi yazmalarıdır..

            Daha sonra B önem derecesine sahip olan maddeler yerleştirilir.

            Eğer günlük programda zaman kalırsa, bu defa C önem derecesine sahip maddeler yazılabilir. C öncelik derecesine ait maddelere zaman yetmediği taktirde, bu madde veya maddeler program dışı kalacaktır.

            Günlük program içinde yemekler ve önceden görülemeyen durumlar için makul zaman ayırmak, uygulanma sansı olan gerçekçi bir program yapma açısından yerinde bir tutumdur.

             Zamanınızı düzenleyebilmemiz için öneriler:

-          Hangi günler ders çalışmaya zaman ayıracağınızı bir yere yazın. Örneğin:

-          Bayram günleri,

-          Özel günler,

-          Okul tatilleri... gibi.

-          Belirlemiş olduğunuz ders çalışamayacağınız günleri takvimde hazırlayın.

-          Kendinize haftalık takvim hazırlayın. Bir hafta kendinizi gözleyin; hangi saatler ders çalışıyorsunuz, en verimli çalışma saatleriniz ne zamandır( sabah erkenden, gece geç vakit, okul dönüşü..); diğer etkinliklerinize ne kadar zaman ayırıyorsunuz, yapılması gereken işler ne kadar zamanınızı alıyor; ulaşım, yemek araları, uyku sürenizi saptayın. Tüm bunları başlayış ve bitiş süreleriyle hazırlamış olduğunuz deneme niteliğindeki takviminize işaretleyin. 

-         Şimdi kendinize uygun olarak verimli çalışmanızı gerçekleştirebileceğiniz ders çalışma programı yapabilirsiniz. Bunun için öncelikle;

-          Sınav tarihlerini, ödevlerinizi teslim etmeniz gereken tarihleri önceden bilin.

-          O hafta hangi derslere çalışacağınıza ve onlara ne kadar çalışma süresi ayıracağınıza karar verin. Her ders için çalışma süreleri farklı olabilir. İlk hafta her ders için çalışma süreleri saptayın. O süre sonraki haftalarda değişebilir. O derse düşündüğünüzden daha fazla ya da daha az  zaman ayırmak durumunda kalabilirsiniz.

-          Çalışmayı planladığınız derslerinizi, başlayış ve bitiş sürelerini de belirterek takviminize yazın.

-          Aralıklı ders çalışmanın en verimli çalışma yöntemi olduğunu bilerek kendinize her ders çalışma süresinin sonunda dinlenmek veya başka etkinlikler için zaman ayırın.

-          Çalışma süreleri arasında verdiğiniz bu araları kendinize ödül olarak düşünün. Çünkü belirlediğiniz hedefe (ders çalışmak) ulaştığınızda, ödülü hak edersiniz ( televizyon seyretmek, müzik dinlemek, süt içmek vb. )

-          Günlük programınızda şu madde ve etkinlikler yer almalıdır:

·         Uykudan uyandığınız saat,

·         Kahvaltının bitiş saati,

·         Okula gidiş-geliş saatiniz,

·         Ulaşımda geçen süre,

·         Yemek için verilen aralar,

·         Öğrenme için ayırdığınız süre,

·         Dinlenme, gezme, spor, TV seyretmek, arkadaşlarla beraber olmak için belirlenen süreler,

·         Tekrar yapmak için ayrılan süreler,

·         Ev ödevlerine ayrılan süre,

·         Uykuda geçen süre.

       Bu programı yaparken öğrenmek için ayırdığınız zamanın sizin için en verimli ders çalışma zamanı

olmasına özen gösterin. Sabahları çalışılan dersler daha kolay hafızaya alınır. Öğleden sonra çalışılan dersler ise daha zor öğrenilir. Fakat bilimsel araştırmalar göstermiştir ki sabah öğrenilen dersler hafızada kısa süre kalır, öğleden sonra öğrenilen konular ise daha uzun süre hafızada kalır. Bunu dikkate alın. Saat 22.00’den sonra ders çalışmak doğru değildir.

      Arka arkaya çalışılan derslerin mümkün olduğu ölçüde farklı olmasına dikkat edin. Çünkü birbirine benzeyen dersler/ konular ilgi ve dikkatin dağılmasına bilgilerin karıştırılmasına neden olur.

   ÇALIŞMA ORTAMI                               

       Çalışmak için oturan bir insanın dikkatini dağıtan faktörler ya çevreden gelir veya kişinin kendi zihninden kaynaklanır. Bu sebeple çalışma ortamının belirli özelliklere sahip olması öğrenmeyi kolaylaştırır ve çalışmak için ayrılan zamandan en üst düzeyde yarar sağlanmasına imkan verir.

 ·         Çalışma masası camın hemen yanında olmamalı, böylece çalışan kişinin yazın sıcaktan, kışın soğuktan etkilenmesi önlenmelidir.

·         Çalışma odası iyi havalanmalıdır. Çünkü havadaki oksijenin azalması, gerginliğe yol açar ve bu durumda baş ağrısı gibi öğrenmeyi güçleştiren birçok etkinin doğmasına sebep olur.

·         Sandalye, çalışma odası için koltuktan daha uygun bir eşyadır. Çünkü koltuk fazla gevşemeye yol açarak öğrenmeyi güçleştirebilir.

·         Çalışma odası sessiz olmalıdır. Gençler arasında yaygın tutum “ders çalışırken müzik dinlemek”tir. Bu durumda zihnin dağılmasını sağlayan bir durumdur.

·         Öğrencinin odasında duvara asılı resim, poster, afiş türü şeyler genç ders çalışırken kafasını kaldırdığı anda onu alıp hayal dünyasına götürür, dersten kopmasına sebep olur ve değerli zamanının ziyan olmasına neden olur. Bu sebeple ders çalışılan ortamın, insana mümkün olduğu kadar çağrışım yaptıracak şekilde düzenlenmesinde yarar vardır. Bunun içinde gencin odasındaki düzenlenmeyi kendisinin gönüllü olarak yapması, yoğun çalışma dönemi geride kaldıktan sonra poster ve afişlerini dilediği gibi asması yararlıdır.

·         Herkes bir çalışma odasına sahip olmayabilir. O zamanda bir çalışma köşesi düzenlemek çok yerindedir.

Bir çalışma köşesi en az üzerinde yazılabilecek bir masa ve kitapların, notların, kağıtların, kalemlerin vb. malzemelerin konulması. Eğer çalışılan masa farklı bir amaçla kullanılıyorsa  çalışmaya başlamadan önce mutlaka temel bir değişiklik yapılması gereklidir. Örneğin yemek masası çalışma masası olarak kullanılıyorsa, mutlaka örtüsü değiştirilmelidir.

·         Çalışma masası sadece çalışmak içindir. Çalışma masasında uyumak, hayal kurmak gibi ders dışı faaliyetlerde bulunulmamalıdır.

 ZİHNİN DAĞILMASINA YOL AÇAN SEBEPLER

 A)    İÇ SEBEPLER

1)      Hayal Kurma

2)      Endişeye Kapılmak

 A)    İÇ SEBEPLER

1)      Ders çalışmaya devam ederken hayal kurmaya başladığınızı farkederseniz, hayal kurmayı 15 dakikalık dinlenme aralığına erteleyin, hayali kendinize ödül olarak sunun. Bu durum olmazsa kalkıp biraz yürüyün veya egzersiz yapın. Ama y.ne de kurtulamıyorsanız kendinizi kandırmadan ÇALIŞMAYI KISA BİR SÜRE SONRAYA PLAN VE PROGRAMINIZI YAPARAK ERTELEYİN. Bu bekleme süresinde kesinlikle televizyon radyo gibi meşguliyetlere girmeyin. Bu erteleme süresini bir dinlenme ve kendine gelme süresi olarak ayırın.

Zihniniz bir şeyle meşgulken okuduğunuz ve geçtiğiniz bölümler varsa mutlaka buraları yeniden çalışınız.

2)      Zihniniz geleceğe ait ya da sınavlarla, ders anlatma ile ilgili endişeler oluşur. Örneğin:

-          Bu sınavda başarılı olabilecek miyim?

-          Ya başaramazsam annemin, babamın yüzüne nasıl bakacağım?

-          Arkadaşlarım benden daha çok çalıştı, ben tam hazırlanamadım...

-          Bu iş olmayacak galiba...

-          Çalışacak bunca konu var, hiç zaman kalmadı. Mahvoldum, hapı yuttum.

 Bu ve buna benzer düşüncelerle başa çıkma yolları olarak kendimize şunları söyleyebiliriz:

-          Bu durum benim çalışmama kolaylık sağlıyor mu?

-          Amaçlarıma hizmet ediyor mu?

-          Endişelerim başarılı olmama yardım edecek mi?

-          Bu kaybettiğim süreleri değerlendirmem beni başarılı kılmaz mı?

Diye kendinize sorun. Cevabınız hayır ise bunları bir yana bırakın ve çalışmaya devem edin. Kararlı olmanız ve belirtildiği gibi planlı çalışmanız sizleri endişeden kurtaracaktır.

 “ İradeli ve sağlam kişilikli olunuz. Çalışkanlık, düzenlilik, iyilik, güzellik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, toplumla uyumlu yaşamak gibi kavramları kişiliğinizle bütünleştirin. Kendinizle çelişmeden ilkelerle hareket edip başarılı olmak ve insanlara faydalı olmak için yaşarsanız hayatınız boyunca endişe etmenizi gerektirecek hiçbir durumla karşılaşmazsınız. 

      Aşırı endişe vücutta Norepinefrin salgısını arttırır. Bu salgı protein sentezini imha eder, bu durum öğrenmeyi azaltır. Kaygı hali (daha yüksek kaygı-Anixetey) artınca ruh hali öğrenmeden tamamen uzak kalıp insanın bilinç düzenini sürekli kontrol altında tutar. Böylece beynimizin öğrenme ve uygulama fonksiyonları kilitlenir.

      Dengesiz insandan dengeli işler beklenemez. İradesi zayıf insanlar başarılı olma, iyi bir meslek sahibi olma gibi müthiş irade gerektiren işlere yönelemez. Üst okullara gitseler eğitimlerini tamamlayamazlar, tamamlasalar bile işlerinde başarılı olamaz, işlerini sevemezler. Bu işlerde çalışmaya devam etseler bile insanlardan yabancılaşıp toplum çarkları içerisinde kaybolurlar. Bu nedenle birey olarak kendinizi gerçekleştirin. İradeli İradeli kişilik sahibi olun. Kendinize inanın güvenin, endişeden uzak olun. BAŞARI SİSTEMLİ BİR İNSAN OLDUĞUNUZ TAKDİRDE MUTLAKA SİZİNDİR.

     B)    DIŞ SEBEPLER

·         Ders çalışırken masa başında oturulmalıdır. Yemek masası veya diğer işler için kullanılan masalar ders çalışma masası olarak kullanılacaksa masa üzerinde ufak tefek değişiklikler yaptıktan sonra ders çalışmaya oturun. Masa temin edilemeyecekse bir sehpa üzerinde çalışılır.

·         Çalışırken oturduğunuz yerin fazla yumuşak olmamasına dikkat edin.

·         Masa dışında divan, koltuk gibi yerlere yatarak, uzanarak ders çalışmayın.

·         Pencerenin yanında ders çalışmamaya dikkat edin . Dışarısı size daha cazip gelebilir.

·         Çalışma ortamı ne fazla sıcak ne fazla soğuk olmalıdır. Çalıştığınız yeri iyice havalandırın. Oksijen azlığı uyku getirir. Gerginliğe yol açar. Gerginlik baş ağrısı, , sıkıntı, huzursuzluk gibi  öğrenmeye engel teşkil edecek durumlar oluşturur.

·         Çalışmaya başlamadan önce çalışma sırasında gerekecek her türlü malzemenin el altında bulundurulmasında yarar vardır. Harita, ders notları vb...

            Mehmet Beniz /30 Aralık 2005 /Eğitim Uzmanı

Mehmet Beniz Kimdir?

         Mehmet Beniz, Kumru Fizme Ağlayanı doğumlu

          Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümünden 1993 yılında Mezun oldum. Malatya’da Özel Rahime Batu Lisesi, Hügem Dersanesi ve diğer dersanelerde coğrafya öğretmeni olarak çalıştım. Milli Eğitim Bakanlığında çeşitli liselerde ve ilköğretim okullarında çalıştım. Şu anda Malatya Fatih Lisesinde 2005-2006 yılı ikinci döneminde Coğrafya Öğretmeni olarak çalışmaya devam edeceğim. İlgi duyduğum alanlar Eğitim ve Teknoloji üzerinde çalışmak. Bu  arada eğitme örnek olabilecek örnekler ortaya çıkarmak amaçlarım arasında bulunmaktadır. 

Mehmet Beniz Hocamın Bana Yazdıkları

Mehmet Beniz beniz.mehmet@gmail.com

Ekler30 Ara 2005 23:36
Yanıtla
Alıcı: ben

Sevgili Bekir hocam Kumru.org sayfanızda sadece eğitim amaçlı yazı, makale, döküman kısmı bulundurup buraya direk bağlantı oluşturulursa daha yararlı olacağı kanaatindeyim. Sizlere bu dosya altında şimdiye kadar hazırlamış olduğum dökümanlarımı daha rahat göndermiş olurum. Ayrıca kumru foruöumda yazılara ulaşmak biraz caba gerektiriyor. Onu da dikkate almanız gerekiyor diye düşünüyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Mehmet BENİZ
coğrafya öğretmeni
MAlatya FAtih Lisesi 

----------
CEVABIM...

sELAM BEN BEKİR

bekir akkaya kumruhaber@gmail.com

30 Ara 2005 01:29
Yanıtla
Alıcı: beniz.mehmet

Değerli dostum,
Her iki yazını büyük bir keyifle okudum. Ziyaretci defterinden alara
formun http://forumkurdu.com/viewtopic.php?t=366&mforum=kumru    adresine koydum...
İlgi forma üyele olarak çalışmalarını bizlerle paylaşırsanız son derece memnun oluruz.
..SELAM VE SAYGILAR
--
BEKİR AKKAYA
..
.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Verimli Ders Çalışma Yöntemleri /Mehmet BENİZ

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ

PLAN

Hayatta başarılı olmanın şartlarından biri, kişinin planlı ve disiplinli çalışmasıdır. Başarıya giden yol çok çalışmaktan geçmez. Çok çalışmak her zaman iyi öğrenmek demek değildir. Önemli olan etkili çalışmaktır. Etkili çalışmak; Zamanı, belirlenmiş amaçlar ve tespit edilmiş öncelikler doğrultusunda   programlı olarak kullanmaktır. 

-      Niçin öğreneceğinizi biliniz

            Başarılı olabilmek için mutlaka amacın açık ve net

17 Mayıs 2022

Bu yazıyı okuyan ağlar- Yeter Artık Anne!/ Tamer Dursun Yazısı

Off anne of!

Yeter artık anne ya!

Yine mi yatağı ıslattın?

Yeminle vereceğim seni sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın, ben de...

diye söylendi kadın.

Annesi uzun zamandır yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı. Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı.

-Güzel kızım özür dilerim.

İnan bilerek yapmadım.

Vallahi farkında bile değilim.

Çok özür dilerim.

diyecekti.

Diyemedi.

Yatağın ucunda duran ve öfkeyle kendisine bakan kızıyla göz göze geldi. İki damla yaş daha fazla kirpiklere tutanamayıp, önce yanaklara, sonra da göğsüne damladı.

-Hah! Şimdi de ağla...

Yahu asıl ağlaması gereken benim anne ben. Senin yüzünden Hayri'yle ayrılma noktasına geldik.

Adam da haklı.

Evinde bile rahat edemiyor.

Sen ne güzel ağlıyorsun da söylesene ben kime ağlayayım.

Aylardır sana bakıyorum, altını temizliyorum,

Bıktım yeminle bıktım...

Araya kızgın bir demir gibi sessizlik girdi. Kadın söylene söylene yatak çarşaflarını değiştirdi. Annesi kızını daha fazla kızdırmamak için gözlerini kapattı. Biliyordu çocukcaydı ama sanki gözlerini kapatınca orada yokmuş gibi oluyordu. Son zamanlarda bulmuştu bu oyunu. Ne zaman evdekiler ona söylense, sitem etse, çemkirse, kötü davransa, o hemen gözlerini kapatıyordu.

Kadın hışımla yerdeki ıslak çarşafı alıp odadan çıktı. Annesi yine yalnızlığıyla başbaşa kalmıştı. Derin bir nefes aldı. Aldığı nefes göğsüne saplandı. Başını usulca pencereye doğru çevirdi. Pencerenin önünde duran ve ha kurudu ha kuruyacak bir tek kırmızı güle baktı. Bu odada yattığı zamanda, gül ona arkadaşlık etmişti. Sırlarını onunla paylaşmıştı. Ama gül de bakımsızlıktan önce yapraklarını dökmeye başlamış, sonra da boynunu eğerek dalından kopmuştu.

-Gidiyoruz galiba ikimizde. dedi.

-Vakit geldi değil mi?

Gül cevap vermedi.

Kadın da onu zorlamadı.

-Sen de haklısın.

Öleceğimizi bilmek kolay değil ama inan böyle ben burada yatağın ucunda, sen orada dalın ucunda yaşamakla ölüm arasında sallanıyoruz ya, inan bu da hiç kolay değil. Düşünsene ne ölebiliyoruz, ne yaşayabiliyoruz. Fazlayız dünyaya. Yük oluyoruz sevdiklerimize. En iyisi gitmek biran önce. Ah! Bak ne diyeceğim sana. Hani biz insanlar hapşırıyoruz ya. İşte mesela biz Türkler hapşırsak hemen çok yaşa derler. Ama almanlar hapşırsa, orada da iyi yaşa derler. Bence en doğrusunu onlar söylüyorlar. Mesele çok yaşamak değilmiş, iyi yaşamakmış.

Baksana halimize, çok yaşadık da ne oldu.

Azar, hakaret, kötü bakışlar...

Gül biraz daha koptu dalından.

Kadının kalbi sıkıştı.

Karanlık çöktü kente.

Sokak lambaları yandı.

Oturma odasından kahkaha sesleri geliyordu. Çocukların yine misafirleri vardı demek. Ne güzel eğleniyorlar diye iç geçirdi anne. Gülümsedi.

-Kuzum benim, gül elbette, ben seni çok üzüyorum, yoruyorum, haklısın.

Kurban olurum sana...

Gül dalından kopup pervazın üstüne yuvarlandı.

Kadının kalbi durdu.

Karanlık çöktü odaya.

Kadın elinde çorba tabağıyla odaya girdi. Yüzü asıktı. Biraz önce dışarda kahkahalar atan kadın gitmiş yerine suratsız sinirli biri gelmişti. Kadın tabağı yatağın yanındaki sehpanın üstüne koydu. Annesine bakmadan, yorganı kaldırıp, yine yatağı ıslatıp ıslatmadığına baktı. Ve -İnanmıyorum sana anne ya! daha biraz önce değiştirdim senin altını.

Sen inadıma yapıyorsun değil mi bunu.

Demin içerde birazcık güldüğümü duydun, sırf ben üzüleyim diye yine yatağı ıslattın de mi.

Ah anne ah!

Başını kaldırdı.

Annesinin gözleri kapalıydı.

Eli annesinin bacağına değdi.

Annesi soğuktu. Hem de buz gibi.

Kadın irkildi ve korkuyla geri çekildi.

-Anne...

diyebildi sadece.

Gerisini getiremedi.

Saksı dünyada kaldı.

Yatak da dünyada kaldı.

Diğer eşyalar gibi, toprak gibi, hava, su, ateş gibi, her şey dünyada kaldı.

Giden gül oldu, giden anne oldu.

Sonra kadın çok ağladı. Dayanamadı, ara sıra gidip annesinin mezar taşına sarıldı. Mezar taşı soğuktu, hatta buz gibiydi.

Mezar taşları yaşayan anneler gibi sıcak olmuyor.

Yaşarken sevdiklerine sarılmayanlar, onlar öldükten sonra mezar taşlarına sarılıyorlar.

Geç oluyor.

Kadın da yaşlanacak bir gün. O da çocuklarına muhtaç kalacak belki. Belki onu da bir odaya yatıracaklar ve oda da bir gül olacak.

Sonra gül dalından kopacak, kadın ölecek. Ve onun kızı da onun mezar taşına sarılıp ağlayacak.

Bu hikaye hep böyle devam edecek.

Saksı bu dünyada kalacak.

Yatak bu dünyada kalacak.

İlk ölen, erken ölen hep insan olacak.

Yüreğini hatırla insanoğlu.

Senin bir yüreğin var, hatırla...

Tamer Dursun..


.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Bu yazıyı okuyan ağlar- Yeter Artık Anne!/ Tamer Dursun Yazısı

Off anne of!

Yeter artık anne ya!

Yine mi yatağı ıslattın?

Yeminle vereceğim seni sonunda huzur evine. Sen de kurtulacaksın, ben de...

diye söylendi kadın.

Annesi uzun zamandır yatalaktı ve konuşamıyordu. Kızının sözleri üzerine kalp atışları hızlandı. Elleri terledi. Dudaklarını kımıldattı.

-Güzel kızım özür dilerim.

İnan bilerek yapmadım.

Vallahi farkında bile değilim.

Çok özür dilerim.

diyecekti.

15 Mayıs 2022

Bizde "FİZME SEVDALILIĞI" Timsahın Gözyaşı Gibi

Son zamanlarda Kardeş Sitemiz Fizme'de ilginç yazı ve yorumları her Fizmeli gibi ben de takip ediyorum. Bundan önceki yorumlarda Fizme neresidir? sorusuna epey yorum ve yazı, yazıldı çizildi.   Şimdi ise Fizme Başkanı ile ilgili lehte ve aleyhte yazılar okuyoruz. Bugüne kadar her hafta iki yerel gazete köşesine ve Kumru.org'ta yazı yazmama rağmen ciddi manada hiçbir Fizme yazısı kaleme almadım. Prensip olarak kişi ve kurumlarla ilgili özel bir manada kesinlikle yazı yazmam. Neticede kişiler bulundukları makamda

ne kadar kalırlarsa kalsınlar gidicidirler. Dolayısıyla başkanda olsa muhtarda olsa gidici biri için yazı yazmak pek hoş bir durum değildir. Bunun da ötesinde lehte ve aleyhte olunurken kişilerin özel ilişkileri nedeniyle ya zorunlu savunma ya da aleyhinde olma gibi bir durum oluşuyor ki bu ilişkiler bilinmediği için de tam da isabetli bir durum söz konusu olmamaktadır. O zamanda asıl konu güme gitmektedir.
            1987 yılında Ağlayan Mahallesine öğretmen olarak geldiğimde bir Fizmeli olduğumu biliyordum. Karapınar Mahallesinden olduğum halde bütün Fizmenin tamamını hala seviyorum. İnsanlarını da seviyorum. Kumruda olmama rağmen haftada iki kez yabancıları tüm Fizmeyi dolaştırır evlerde yetişen insanların nerelerde ne gibi görevlerde bulunduklarını söylediğimde herkes hayret kalır. Bende bunu severek yaparım. Açıkça söyleyeyim Fizme gerçekten çok güzel bir yer. Emin olun Kumruda hiçbir yer bu şekilde değil. Emin olun bu kadar yetişmiş insanı bulunan hiçbir yer belki de Orduda hiç yok.
            Ben belediye melediye bilmem…Ahmet Ağırbaşlı ile bir çok yerde beraber olur çayda içeriz. O beni tanır ben de onu…Gidin kendisine sorun. Belediye dünün konusu başkanlarda yeni bir durum. Fizmenin potansiyeli düşünüldüğünde belediyelerin oluşu da emin olun önemli. Ancak, belediye ya da başkan olmasa da Fizme bu öneminden hiç Bir şey kaybetmez. Benim düşüncem sadece şu belediye noktasında : Fizmenin bu potansiyeline belediyenin katkısı ne olabilir? Ya da Belediye olmasa bu potansiyeli nasıl bir araya getirebiliriz.   Konuşulması ve tartışılması gerekende budur işte…
            Bu konuda Değerli dostum Mehmet Arşin bir form açsın bunu konuşalım bunu tartışalım. Kişilere indirgemeden.
            Kocaman Fizmede iki belediye başkanı varsa bu konudan yola çıkarak bu noktadan hareketle ilgililere bazı şeylerin hatırlatılmasını da doğal karşılamak gerekir. Hiçbir kurum ne ağabeylerin ne dayıların ne de akrabaların yeri değildir. Kurum ve belediye ile ilgili bir şey konuşulurken kimsede "benim başkanıma" işi düşürmemelidir.
            Örnek olarak birkaç yıldır sizlerin gözü önünde hem de hiçbir maaş almadan özel çabalarımla www.kumru.org'ta yayın yapıyorum. Mehmet Arşin Dostumda Fizme sitesinde…Beni Bekir Akkaya olarak beğenmemeniz ayrı bir şeydir, yazı ve çizilerimden dolayı beni eleştirmek ayrı bir durumdur. Bu benim seçtiğim belediye başkanı ise ve de görevinden dolayı maaşta alıyorsa eleştirilmemesi ya da yapmadıklarının söylenmemesi diye bir durum olamaz. Üstelik banim adıma orada ve üstelik bu yaptıklarından dolayı parada alıyor. O zaman Fizmenin Belediyelerine bu yönden bakmak hakkımızdır. Kamu adına bir yerde iseniz yaptıklarınız da elbette konuşulacak ve tartışılacaktır.
            Ben şahsen Ahmet Ağırbaşlı ve Hüseyin Yanar'ın şahsına selamlarımı iletirim. Ama başkan sıfatları ile belediye başkanına Fizme ile ilgili çok söylemek istediklerim var. İnşallah gün gelir bunları da yazmak nasip olur. Yazım uzun olsa da ben onlardan ufakta olsa bu yazının hatırına şunları istiyorum. Başlılar halinde…
1.       İki beldeye yönelik şu bayramlarımızı bir festival coşkusu ile kutlamaya ne dersiniz?
2.       Çok sayıda yetişmiş gurbetteki insanlarımızı iki belde belediyesi bir pilav günü bahanesi ile bir araya getirmeyi düşünür müsünüz?
3.       Çok sayıda evliyalarımız var onlarla ilgili bir araştırma ve anma planı yapmaya ne dersiniz?
4.       Bu işlerin tamamı için bir komite oluşturma ve bunu gelenek haline getirme nasıl olabilir?
            Bunları çoğaltmak mümkün. Ne var ki insanları kaynaştırma, bu tür güzel şeylere zaman ayırma bir eğitim meselesidir. Kültürü anlamak bir özümseme meselesidir.
            Ben şahsen bu tür faaliyetleri yol ve su kadar önemsiyorum. Hatta benim için bu değerler paradan da öte önemlidir. Ben çok paralı insanı tanıdım ama bu değerlerden yoksun olduklarından kültürlü ve insani özelliklerden nasiplenmemiş olduklarını da şahit oldum.
            Bu tür oluşumlar beraberinde gelişmeyi ve seviyeyi de yüceltirler. İşte olması gereken ve Fizmede arzu edilmesi gereken benim açımdan bunlardır.
            Şunu bilmek lazım. Fizmenin geldiği noktayı geriye çekmek bundan sonra mümkün değildir. Ben her gün Fizmede olan biri olarak söylüyorum ki, şurda birkaç yıl sonra emekli olmuş değerler Fizmede duracaklar en azından yazın Fizmede ikamet edeceklerdir. İki belde ve iki ilçe arasında bulunan bir yerin kendiliğinden gelişmemesi mümkün değildir. Her evde bir memur ve her evde bir araba…Kimse yapmasa bile yolları kendileri yaparlar…O zaman şimdiden bir araya gelmenin ve bireysel yetişmişlikleri Fizmenin gelişmesi için seferber olmanın tam zamanı…İşte belediye buna nasıl bir katkı yapar ya da bu gelecekteki oluşumu şimdiden nasıl hızlandırır bunu konuşmak lazım.
            Bu tür oluşumları görebilen ve hızlandıran kim olursa olsun yanında olmak, geciktiren kim olursa olsun karşı olmak gerekir diye düşünüyorum. Benim şahsi kanaatim Fizmede yaşayan biri olarak bugün için ve bu günler kayıp yıllar olarak Fizme tarihine geçecektir.         
            Bu konularda ilerde daha geniş yazmak ümidiyle Tüm Fizmelileri selamlıyor saygılar sunuyorum…  
                Bekir AKKAYA /18 Temmuz 2006 /Kumru Haberci Gazetsi /Karadeniz Haber Postası Gazetesi

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Bizde "FİZME SEVDALILIĞI" Timsahın Gözyaşı Gibi

Son zamanlarda Kardeş Sitemiz Fizme'de ilginç yazı ve yorumları her Fizmeli gibi ben de takip ediyorum. Bundan önceki yorumlarda Fizme neresidir? sorusuna epey yorum ve yazı, yazıldı çizildi.   Şimdi ise Fizme Başkanı ile ilgili lehte ve aleyhte yazılar okuyoruz. Bugüne kadar her hafta iki yerel gazete köşesine ve Kumru.org'ta yazı yazmama rağmen ciddi manada hiçbir Fizme yazısı kaleme almadım. Prensip olarak kişi ve kurumlarla ilgili özel bir manada kesinlikle yazı yazmam. Neticede kişiler bulundukları makamda

14 Mayıs 2022

Niteliksizlerin Duası Kabul Olmaz Ama Parası Alınır /Bekir AKKAYA

      Geçenlerde bir cenazeye ve ardından aynı günün akşamı yasa gittim. Cenaze yakını olan biri cenaze sahibine;
            “Yiyenim, yoğun bir katılım oldu. Gerçekten ……………….ın ve sizlerin sevenleri çokmuş. Allah gani gani rahmet eylesin!” dedi.
            Cenaze namazında bende bulundum. Gerçekten cenaze namazına katılan çok fazlaydı.
            Cenaze sahibi bu sözlerin karşılığı olarak şu sözleri sarf etti.
            “Önemli olan kalabalık değil, nitelikli insanların cenazede hazır bulunması” dedikten sonra nitelikli insanları saymaya başladı. Cenaze yakınlarından birisi konuşmaya müdahale ederek nitelikli insanların daha fazla sayılmasına izin vermedi.
            Bir gün sonra cenaze sahibi cenazeye gelenler için bir teşekkür ilanı yayınladı. Ve o teşekkür listesi sayesinde adamın kafasından geçen nitelikli kişileri öğrenmiş olduk.
            Yayınlanan bu listede tahmin ettiğiniz gibi benim ve benim gibi
onlarca kişinin adı yoktu. Cenazeye katılanların büyük çoğunluğu Kumru ve vefat edenin köylüleri ve komşuları olduğu halde adamın kafasında nitelikli bir durumları olmadığı için kendilerine hiçbir teşekkür edilmedi.
            Yine geçenlerde bir düğüne gittim.
            Düğüne davet edilmişseniz, nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın vaktiniz yeterli ise gitmek gerekir. Ben de öyle yapıp düğünde bulundum.
            Yine düğünden bir gün sonra düğüne katılanların bir listesi yayınlandı ve onlara teşekkür edildi. İsimler tek tek yazılarak ve tek tek düğün sahibince teşekkür edilmiş.
            Listede ben ve benim gibiler yoktu ve bizlere teşekkür edilmemişti.
            Hem cenaze ve hem de düğünde olduğum halde “nitelikli adam” olmadığım için teşekkür listesinde yer almadığım için üzülmesem de böyle bir cenaze ve düğüne gittiğime pişmanlık duydum.
            Cenaze ve düğün sahipleri teşekkür yayınlayamazlar mı?
            Cenaze ve düğün sahipleri teşekkür mesajları yayınlarlar ama insanları nitelikli diye sınıflara ayırarak birkaç ismi kendi küçücük kafalarına göre nitelikli kategorisine ayırarak kafalarından geçen isimlere açıkça teşekkür edemezler. Bu her yönden hastalıklı bir durumdur.
            Bir kere cenaze sahibi kimin gelip gelmediğini sayamaz ve onları gözleyemez. İnsanlar oraya yasa ve duaya gelmişlerdir ki, kimin duasının nitelikli ya da niteliksiz olduğunu bilemez. Bu çok ayıp bir şey ki üzerinde durmaya bile değmez.
            Düğüne gelenler mutlaka davet edilmiştir ve o yüzden oradadırlar. Bu hastalıklı ruh burada da devrededir. Düğün boyunca kafasına göre oluşturduğu “nitelikli insan” arar durur. Düğünden sonrada bir ilan yayınlayarak onlara teşekkür eder. Kendinin davet ettiklerine büyük adam küçük adam muamelesi yapıp, büyük diye nitelendirdiği adamların isimlerini zikredip onlara teşekkür etmesi ayıbın ötesinde hastalıklı bir ruh halinin göstergesidir. Yırtına yırtına davet edildiği halde gelmeyen, kendine göre büyük adamları “mesaj çekti, telefon etti “ cümleleri ile kendinin büyük olduğunu bizim gibilere sunmaya çalışan bir insan tek kelime ile “Ezik ve Ezilmiş” bir insandır.
            Cenazelerine Allah rahmet eylesin. Düğünleri de hayırlı olsun.
            Bu tür yaklaşım içerisinde bulunanları nasıl ayırmak lazım diye düşünüyorum sadece?
            Cenazelerde de düğünlerde de adam sayılmaz. Biri için “sela” verilir gidilir. Birine davet edilir gidilir. Ayıp değil mi insanları tek tek saymak! Ayıp değil mi üç beş kişiyi büyük adam sınıfına koyup onlara teşekkür yayınlamak. Ama, düğünde “hediye diye gelen parayı almıyorum,” “Cenazede garip ve gurabanın ettiği duayı kabul etmiyorum” denilmiyor.
            Bu tür ezik ve ezilmişlere benim tavsiyem şudur.   Düğün ve cenazeden önce “Nitelikli Adamlar” diye kafanızda şekillenen kişilerin adlarını yayınlayarak millete duyurunuz. Cenazelerde bu iş zor olsa da kafadan hasta olan bu düğün sahipleri “Nitelikli Adam” kabul etmedikleri insanları düğünlerine davet etmesinler ve bizler de cenazelerinize de düğünlerinize de gelmeyelim. Dolgu malzemesi olarak yaşanmışlığınıza kimseyi alet etmeyiniz.  
            Bu hastalıkları ruhların derdi ne düğün ne cenaze.
            Bilinç altındaki ezikliklerini gidermek için cenazelerini de düğünlerini de malzeme yapıp kendilerini pazarlamak. Ama bu durum zor bir iş ve çok fazla birikim gerekli. Ne yaparsanız yapın geçmiş ezikliklerinizi ve kayıplarınızı telafi edemeyeceksiniz.
            Ne olsa da bu ezilmiş ve ezik insanlar bir günde kendilerini yaşasalar. Ömürlerini onu bunu gözleyerek geçirmek dünyanın en büyük işkencesidir. Cenazede de düğünde de başkalarını gözleyenin ne yası/acısı ne de mutluluğu olur.
            Selam ve dua.
            Bekir AKKAYA /İYAD/KUMRU HABER GAZETESİ /16.10.2019 /KUMRU
****** ©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©©****** ---------------------- - Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ (BEKİR AKKAYA)'ya aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.-