Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

18 Mayıs 2008

YANSITMA YASASI/IsIk Menderes - Radikal Gazetesi

Yeni bir gunun telasiyla hareketlenmis sokaklardan birinde, buzuldugu kaldirimin kosesinde, misil misil uyumaktaymis adam. Bu manzarayi gorenler, farkli yargilara varmislar.
"Butun gece kumar oynayip, yorgunluktan sizip kalmis olmali. Kumarbazlar boyledir iste," diye dusunmus birisi. Digeriyse, "Zavalli, cok hasta herhalde. Onu uyandirmamali. Kendine geldiginde evine gider nasilsa," demis ve yoluna devam etmis. "Su hale bak!" diye soylenmis otekisi, "Pis sokak serserisi, insan musvettesi! Bedava icki buldun; icip korkutuk sarhos oldun. Simdi de yolumuzu tikiyorsun." Son sahis ise, saygiyla adamin onunde egilerek soyle demis: "Bir ermis icin Tanri'dan baska hicbir seyin onemi yoktur. Su anda kim bilir hangi boyutlarda dolasiyor. Onu rahatsiz etmemeli." Metafizikcilerin onemini anlatmakla bitiremedikleri evrensel bir yasayi isliyor bu Hint hikayesi. Icimizdeki bir seyleri daimi olarak disariya projekte ettigimizi; yasamin ekraninda ancak kendimizde varolanlari gorup, algilayabilecegimiz i vurguluyor, "Yansitma Yasasi".
"Butun dunya kendi projeksiyonlari mizdan baska bir sey degildir," diye izah ediyor Swami Satchidananda, "Temeliyse, dusuncelerinize ve zihni tavirlariniza dayanir. Eger zihninizde cehennem varsa, hicbir yerde cenneti goremezsiniz. Eger zihninizde cennet varsa, cehennem bile sizin icin cennet olacaktir."
Kendi icindeki kizginligi, saldirganligi, kabaligi sahiplenmeyenler nereye giderlerse gitsinler, dunyanin agresif ve nezaketsiz insanlarla dolu oldugunu soyleyeceklerdir. Agzimizdan bilincsizce cikanlari, kulagimiz farkindalikla duydugunda; baskalarina atfettigimiz duygu ve dusunceler kendimizi sevmemiz ve yasadiklarimiza mutesekkir kalmamiz icin essiz birer firsata donusecektir. .


Gercege ulasmak istiyorsak eger, tahammul sinirlarimizi zorlayan insanlari dikkatle inceleyerek, onlar icin sarf ettigimiz sozlerin ne anlama geldigini irdelememiz gerekiyor. Oz guvenle ilgili bir probleminiz varsa mesela, zaman zaman yaptiginiz cikislarda, karsinizdakini "akilsiz ve aptal olmakla" suclayarak rahatlamaya yeltenirsiniz. Egonuzu asmakta zorlaniyorsani z, baskalarinda sahit oldugunuz ego sizi tedirgin ederek, cozum bulmayi bekleyecektir.

Calisma mekanizmasini ancak deneyerek kavrayabilecegimiz bu yasanin cok enteresan bir baska yonu de var. Baskalarina verdigimiz nasihatleri genellikle kendimiz duymak ve ikna olmak icin soyleriz. Dolayisiyla yol gosterip, nasihat verdiginizde, kullandiginiz kelimelere, kurdugunuz cumlelere dikkat edin. Onlarin mutlaka bir sekilde gecerli oldugunu; en iyiyi, en dogruyu secip yasayabilmeniz icin ipucu verdiklerini fark edeceksiniz. Soylediklerinizi dinlerseniz, icinizde kesfedeceginiz derinlik, dinginlik ve irfan, kendinize duydugunuz guvenin, saygi ve sevginin artmasini saglayacaktir.

Sahsimiza yoneltilen elestirilerden, kendimizi gelistirmek, guclendirmek adina payimiza duseni kabullenirken, sozlerin gerisindeki manayi desifre ederek karsimizdakini daha iyi anlama olanagini elde ederiz. Duyduklariniz sizi yureginizden vurdugunda, saldiriya veya savunmaya kalkismadan, durup dusunun. Cunku o, aciyan bir yaranin sozlere, hareketlere dokulerek, care bulma arayisidir.

Problemlerinizi halledip, yaralarinizi iyilestirdiginizde, onceleri gosterdiginiz asiri reaksiyonlar gittikce dinecek ve sizi daha notr bir davranis tarzina yoneltecektir. Genellikle sizi uzen, sinirlendiren, tedirgin eden bir tavir veya soz karsisinda artik hic etkilenmediginizi, tepki bile gostermediginizi fark ettiginiz an, bilin ki konu kapanmistir.

IsIk Menderes - Radikal Gazetesi

Mevlana çiçegi görenleri hayrete düsürüyor

Kırşehir'de, Makine Mühendisi Ömer Çetiner tarafından çekilen çiçek resminde ortaya çıkan semazenler, görenleri hayrete düşürüyor.
Sütleğen otunun yapraklarının üzerinde görülen semazenler, Makine Mühendisi Ömer Çetiner tarafından takvim haline getirildi. Yaklaşık 2 bin adet takvim yaptırarak kişi ve kurumlara hediye eden Çetiner, vatandaşların yoğun ilgisi nedeniyle tekrar bir çalışma yapacağını söyledi. Çetiner, çektiği resimler içerisinde en fazla yapraklarında semazenlerin görüldüğü Sütleğen Çiçeği'nin ilgi odağını kaydederek, "Sütleğen dediğimiz otta görülen semazenler görenleri ve beni hayrete düşürdü. Dünya Semazen Yılı'nda böyle bir resim yakalamak beni gururlandırıyor. Konya'dan çok kişi beni aradı. Özellikle Konya Mevlana Kültür Derneği'nden 'Bununla ilgili nasıl yardımcı oluruz ve tanıtırız' diye konuştuk. Ben hiçbir beklenti içerisinde değilim. Bu fotoğrafı istedikleri yerde sergileyebilirler" dedi.

Mevlana'nın tanıtımı için yapılacak her türlü faaliyete destek vermeye hazır olduğunu belirten Çetiner, "Yapılacak her türlü katkıya hazırım. Mevlana'nın dünyaya tanıtılması noktasında bir faydamız varsa ne mutlu bizlere" diye konuştu.

Hazırladığı resimlerin Kırşehir Güçsüzler Yurdu'nun duvarlarını süsleyeceğini vurgulayan Çetiner, yakın zamanda sergi açacağını ve sergide satılan fotoğrafların gelirini yine Güçsüzler Yurdu'na bağışlayacağını sözlerine ekledi
KAYNAK: http://www.e-yolla.com/news_2310.html

17 Mayıs 2008

ÇARIKTAN AYAKKABIYA GİDEN BİR HAYATIN ÖYKÜSÜ-1 –Bekir AKKAYA

Çok sayıda yazılmış anı ve hatıra okudum. Şimdi bir bir sıralasam pek hoş olmayacak. Ama hala bu tür kitapları okumayı çok ama çok severim. Kendi hayatımı yazmayı bugüne kadar hiç ama hiç düşünmedim. Benim gibilerin hayatı sıradan bir hayat ki, kimi ne kadar ilgilendirir ya da ne işe yarar? Okul hayatımdan kısa bir kesiti sizlerle paylaşmam birileri tarafında hiç akla gelmeyecek türden değerlendirildi ki beni hayli düşündürdü. Yazanı önemli değil ama şu iki cümle beni epey etkiledi. Cümleler şöyle “ 1- Acıklı bir hayat ama tuzaklı. 2. Köklü bir dönüşümden satır başları. Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcuttur.”

Aynı yazıdan şu cümleler bir ibretlik. “Hoca sende neler çekmişsin bu halkın çocuklarından. Acıdım. Fakat aldanmadım. Cambaza bak cambaza. Bizde cambaz gözleyecek göz mü var?” Yazının diğer “coni” muhabbetini ve oradan bir kesime sataşmalar yazımızın hiç konusu olamaz.
Demek yazılanlar önem arz ediyor. Demek yazılanlar birileri tarafından ters istikamete çekiliyor ya da önemseniyor. O halde gerçek olan yaşanmış hayatları duymak istemeyen ya da terse yönlendirmeye çalışanlara inat yediden yetmişe nakletmek gerek. En azından çocuklarımıza yaşadıklarımızı anlatmak gerek.

Geçmiş ve yaşanmış hayatımıza kimsenin acımasını talepte etmiyoruz. Acınası hayatlar dünyanın her yerinde olsa da bizler şu anda acınması gereken durumda değiliz. Allah’ta kimseyi acınacak duruma düşürmesin.

Birileri dinlediklerine inanmayabilir. Bu yaşanmışlıkları ya da yaşanılanları görmeyebilir. Bu böyle olsa da bizim gibilerin durumları geçmişte kalmış ama yaşanmış hayatlardır.
Yazdıklarımızın “Tuzaklı” olarak değerlendirilmesi gerçekten ilginç. Yine yazılarımıza atfen “çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir.” Cümlesi de enteresan bir cümle. Oysa bizim yazılarımızda isimler zikredilmekte ve şahitler gösterilmektedir. Bu kadar paranoyak bir insanın var olabileceğini insan düşünemiyor bile.

Geçen ay bizim köy olan Fizme-Karapınar’dan ve Fizme’de ilk, ilkokul diploması alan kız unvanlı Emekli Öğretmen Lale Türkoğlu (Saygı)’nın “Uluçayır’dan Gebze’ye…” adlı 164 sayfalık kitabını okudum. Lale Abla çok sağ olsun bir de bana göndermiş. Kitapta Lale Abla “ çocukluğundan başlayarak emekli olduğu güne kadar yaşadıklarını okuyucularıyla paylaşmış. Emekli olduktan sonra da Gebze Haber Gazetesinde köşe yazarlığını sürdürüyor.

Şimdi ben de çocukluğumdan başlayarak kendi yaşadıklarımı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Henüz hiç bir satır yazmadım. Yazarken ben de beni takip edenlerle kendi geçmişimi tekrar yaşamış olacağım. Bazen çocukluk arkadaşlarımla totuk ya da bokuç oynayacağım. Bazen de geceleri kiraz hırsızlığına bazen de kirmit toplamaya gideceğim. Bazen “sivri” göle bazen de “kısık” göle yüzmeye gideceğim.Bazen bostan hırsızlığı yapacağım, bazen de mal gütmeye gideceğim. Bazen tut ağacından bazen de kiraz ağacından düşeceğim. Bazen okula gitmeyeceğim, bazen de dersleri asacağım. Bazen yolda dövüleceğim, bazen de döveceğim. Bazen inşaata çalışmaya gideceğim, bazen de fındık ameleliği yapacağım.

Bilenlerin bildiği gibi benim bütün yazılarım kendime ait olan “BLOG” ta yayınlanmakta ve arşivlenmektedir. Tüm dünyada “blog” daha çok günlük tutmak ve hatıralar için kullanılsa da diğer internet yayıncılığını da barındırmaktadır. Ama ben kendimi yazarken özellikle de kendime ait “blog” sayfası için bu yazıları yazdığımın bilinmesini istiyorum. İsteyen http://bekirakkaya.blogspot.com/ bu sayfaya girerek yazılarımızı okur ya da www.kumru.org sayfasından güncel yazıların linkine tıklayarak bizim yazılarımıza ulaşabilir.

Henüz başlamadım ve ileriki günlerde çocukluğumdan başlayarak tüm yaşadıklarımı yazmaya çalışacağım. Bu yazdıklarım sadece gittim, gördüm, yedim ve iştim türünden olmayacak. Elimden geldiği ölçüde çevremde olup bitenlerle ilişki kurmaya ve bir sonuç çıkarmaya çalışacağım. O günlerde tuttuğum notlarda ilgili hatıralarda yer alacak. Zaman zaman çevremde insanlarla yer değiştirerek yaşamaya çalışacağım…

Size bir ip ucu. Mehmet Efe’nin Mızraksız İlmihal’ini okuduysanız bunun gibi bir şey. Mehmet Efe Bir Dönemin İslamcı Gençliği’nin Anatomisini yazmıştı. Ve yazdığı kesimden büyük tepki almıştı. Ben başkasını değil kendimi yazacağım.

Belki bir Kuran Kursu Öğrenci dünyamı ya da İmam Hatipli kendimi. Ama hep kendimi yazmaya gayret göstereceğim. Gerçi zor bir şey ama en azından yazmaya gayret göstereceğim. “Topaldan İmam Olmaz!” yazıma yazılan yorumlar beni hayli etkiledi.

CELALETTİN DERVİŞOĞLU Kardeşim Kuran Kursu için 35 yıl önce yazdığım şiiri için şöyle demişti. “Bekir Hocam 35 yıl önceki düşüncelerinle şimdiki düşüncelerinde hiçbir farklılık yok mu? Eğer varsa bu yazıyı yayınlaman bence yanlış. Kendi içinde veya yakın çevrenle mütalaa etmen daha doğru olurdu. Bazılarına bazı şeyleri ulu orta ve de yıllar sonra deklare etmek sanki şimdi de böyleymiş gibi görmelerinin sebebi olacağı gibi bazı kurumlara antipatiyle bakılacağı düşüncesindeyim. Yazınızın bu boyutlara çekileceğini belki düşünerek yazdığını da sanmıyorum. Kötü niyette aramıyorum ama talihsiz bir yayınlama olduğunu düşünüyorum. Geri çekerseniz iyi olur. Değerlendirmenizi diler hayırlı akşamlar dilerim.”

YAKUP ALYURT denilen bilinmeyen zat ise “Topaldan İmam Olmaz” yazımıza aynen şöyle yazmıştı. “Açıklı bir hikaye ama tuzaklı ,açımtırak, yalın anlatılmış. İmamlı bir tarz anlatım. Köklü bir dönüşümden satır başları . Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcutdur. BU güne gelelim şimdi yardım kaynaklarınız daha iyi , başadamınız conilerde yaşar palazlandıkça palazlanır maşaallahhh, marşal yardımınız gelişdi maşallah. Nazar deymesin işallah kem gözlere şiş , yürüyün be kim tutar conilerin yardımıyla sizi .Aslanlar bedirin aslanları. Irak da müslümanlar ölüyormuş , filistin de zülüm arşi delmiş size ne . Hele gelsin dolarlar, bak memlekete müslümanlaştı dolarlar fazlalaştı müslümanlarda işgüç onlarda . Sermaye onlarda ya allah amerikaaaaa. He be hoça sende neler çekmişsin bu halkın çoçuklarından gayrı. ACIDIM . fakat aldanmadım. MANZARAYA BAK BAK.. çambaza bak çambaza. Bizde çambaz gözleyeçek göz mü var. KORK HAÇIDAN HOÇADAN , KÖRDEN TOPALDAN , BİRDE YERE .............. YAKIN OLANINDAN. Söz doğru. İsabeti eyledik. Hoşçakalın .

Bu iki yazıyı karşılaştırdığımızda Celalettin Dervişoğlu haklı bir konuma geliyor. Yakup Alyurt gibi birilerine bazı şeyleri anlatmak mümkün değil. “Bana biri yardım etti” dediğiniz an Celalettin Dervişoğlu “sadaka, fitre, zekat, Allah için verme” anlarken Yakup Alyurt bu cümleden Amerikan ya da “coni” yardımı anlıyor.

Ben kesinlikle Celalettin Dervişoğlu kardeşime hak veriyorum ve bundan sonra da kendimi yazarkende söyledikleri önerileri hiç aklımdan çıkarmayacağım.

Ufak tefek kıyıdan kenardan yazılsa da Türkiye’de Kuran Kursları ya da bizim gibi oralarda yıllarını vermiş öğrencilerin dünyası henüz yazılmadı. Bu İmam Hatipler için de geçerli. Ben şahsen böyle bir kapsamlı ne roman ne de çalışma görmedim. İnanın ben şahsen böyle bir roman yazmayı bile düşündüm ama cesaret edemedim. Belki çocukluğumdan bu yana yazacaklarım arasında buralardan da geçmek nasip olur.
Ne bileyim. Bakalım söylediklerimi gerçekleştirebilecek miyim?

Mevla Görelim Neyler. Neylerse Güzel Eyler…

Buluşmak ümidiyle…

Bekir AKKAYA/18.05.2008/KUMRU

Odalar kapıları yedi /Adem EYÜPOĞLU

Koca bir malikanenin en küçük odası benimkiydi. Burası benim odamdı. En sevdiğim posterleri astım duvarlarıma. En sevdiğim oyunları raflarıma dizdim. Hatta odam küçük bir havuzu olan yeşil bir bahçeye bakıyordu. Güneş doğduğunda ışıklarıyla ilk benim odamı yıkardı. Bir gün kabına sığmaz oldum. Cılız bedenim irileştikçe odam sıktıkça sıktı beni. Malikanenin kuzeybatısında oturan bay çok bilmişle odamızı birleştirmeye karar verdik. Aradaki duvarları yıkıp, yalnızlıklarımızı arka bahçeye gömdük.

Çekip aldım odama, hayata dair gizemli başka ne varsa. Yan odada oturan şehvetle tanıştım. Hayatım 16’sında ele avuca sığmayan heyecanlara gebe yaşadı. Odamı bu kez şehvetle paylaştım. 10 metrekarelik minik odam gittikçe büyüdü. Boyum uzadı, yaşım ilerledi, bilgim arttı ve bu büyük malikaneyi daha yakından tanıdım. Odam demek istemiyorum çünkü artık 3 kişiyiz.

Odamızın güney cephesinde oturan büyük bir kalabalık en yakın komşumuzdu. Arada bir ‘Gooooooool’ diye bağırıyorlardı. Merakımıza yenildik. Odalar kapıları yediği için bizde odanın duvarlarını yıktık. Artık koca bir aileydik. Bilgi, ihtiras, şehvet, hırs, heyecan, adrenalin, gelecek derken küçücük odam büyük bir hane oldu. Koca bir malikanede daha yıkılacak çok duvar, tanışılacak çok komşu, bilinmesi gereken çok gizem vardı.

Annemin ninnileriyle başlayan müzik aşinalığım, yan komşum oldu. Duvarları, ritim eşliğinde şarkı söyleyerek yaktık. Kulağımdan eksik olmayan ritimle yaşamak oldukça keyifli hale geldi. Heyecanım, merakım hep mutlu odalarla karşılaştırmadı beni, malikanede bulunan güneş görmeyen kör odaları, rutubetten çürümüş yosunlu mekanları gördüm. Hatta iniltisini duyduğumda

16 Mayıs 2008

ANASİAD Başkanı Asım Cep'in Anemurion'da verdiği yemek, düşüncelerin harman olduğu bir görünümdeydi"

Her toplantıda kendi düşüncelerini ifade ederken evrensel doğrular ve kendidoğrultularında ,düşüncelerini ve karşı düşünceleri de ifade ederek ortaya koyabilmektir. Anamur'a hayranlığını, bu toplantıya da katılarak sevgi ve heyecanla ifade eden ;TBMM'nin 19 ve 20'nci dönem Milletvekilimizin düşünceleri ve esprileriyle toplantımıza damgasını vuran TEVFİK DİKER'in deneyimli kürsü hakimiyeti ve küreselleşen dünyada inandığı güncel iç ve dış politikaya değinmeleriydi.

Anamurumuzun Milletvekili ERSOY BULUT'un Anamur'un siyasal sosyal, muz ve çilek'le ilgili geniş kapsamlı sorunlarını dile getirirken yabancılara mülk satışı konusundaki düşüncelerini "Alanya'ya uğradığım zaman ilgililerle görüştüm. 45 bin yabancı ev almış" diyerek Ulusalcı bir hava ve etkin ifadelerle yabancıların devamlı kalması ve çok fazla mülk edinmelerine karşı olduklarını heyecanla ifade ettiler.

Araştırmacı yazar olarak düşünceleri çağdaş evrensel siyaset üzerine kurmuş olan TEVFİK DİKER bu düşünceye katılmadıklarını, şu örnekle ifade etti.

"Avrupa, Amerika, Asya, Rusya'da ve bütün dünyada yatırım yaparak, mülk edinen, Türk işadamları, binlerce vatandaşımız varken Türkiye'de yasaların el verdiği ölçüde aynı hakları yabancıların da kullanmasına şiddetle karşı olmamalıyız." diyerek daha uzun bir konuşmayla ifade ettiler.

Yüksekokul yapılmasının Anamur'u İl olma doğrultusunda destek olacağı açıklandı .Hava Radar Komutanımız ,Üniversite yapılmasının Anamur'u çağımızın önde gelen kentleriyle yarışır bir duruma getireceğini ve ANASİAD Başkanı ASIM CEP'le hemşeri olarak bu konuda başarılı adımlar atıldığını ifade ettiler. Bozyazı Kaymakamı ve Anamur Kaymakam Vekili M. Kamil Sağlam'da Anamur adına gerçekleşen tüm girişimlere destek olacaklarını ifade etiler.

Bir zeka oyunu gerçekleştirerek beni kürsüye taşıyan Gazeteci-yazar özellikle anamurhaber.com'un köşe yazarı TEVFİK DİKER: "Bu salonda en yaşlı kim varsa onun da düşüncelerini açıklamasını öneriyorum.!" dediler. Kürsü yöneticisi saçlarının akıyla gözüne fazla çarpan "Naci İnan" dedi ama, konuklar özellikle de Ali Arıcı beni işaret etti.

Doğrusunu isterseniz düşüncelerimi tekrar burada da yineliyorum. Anamur'a Üniversite de yapsak, İl de yapsak, Antik-Tarihsel bedenini anıtlaştırıp İlçemizin geldisini kimliğini restorasyonlarla anıtlaştıramazsak, işte Anamur burnuyla Ovacık arasına balık çiftliklerinden biri geldi. Dört balık şirketi de ruhsat aldı.. Biz haddini aşan betonlaşmayla Anamur büyüdü sanıyoruz. Rant kültürüne dönük bir büyüme var ama ANAMUR'da GELİŞME gerçekleştirilemediğinden Anadolu'nun zibilliği durumuna düşecek. Balık çiftlikleri geldi .Yarın nükleer santral da gelecek. Anamur kamu görevlileri ve sivil toplum örgütleri birleşerek bir platform oluşturarak restorasyon, balık çiftlikleri ve çarpık yapılaşmaya karşı tavır koymazsa bu memlekete yazık olur.

Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Kraliçesi Türkiye'ye geliyor. Ne Vali ne Üniversite var önceliğinde: Bursa'da İş kadınlarıyla görüşecek ama asıl amacı YEŞİL TÜRBE ve Yeşil Cami'yi gezip, İstanbul Boğazı, Haliç ve Topkapı müzelerini gezecekler.NİHAT ERKAN'nın HABERİ

Ehliyetler Degisiyor,Haberiniz Varmı?

Pek çoğumuzun haberi yok sanırım.2009 sonuna kadar tüm ehliyetlerdeTC kimlik numarası olması lazım.Biliyorsunuz trafik kazasına karışanlar artık tutanağı kendileri tutuyor.Bu iş içinde yeni ehliyet gerekecek.Belli bir geçiş süresi tanınmış.Şu anda kuyruk yokken biran önce ehliyetinizi değiştirin.

Gereken evrak:
-6 tane vesikalık foto.
-Herhangi bir hastaneden sağlık raporu (tam teşekküllü devlethastanesine gerek yok ufak özel hastaneler de bu belgeyi veriyor , göz veel titremesini kontrol ediyorlar ve 4 resim burada gidiyor)
-Nüfus kağıdı önlü arkalı fotokopi 2 nüsha
-Ehliyet fotokopisi ve aslı önce hastane raporunu alıp diğer belgelerle beraber İlçe Emniyet Müdürlüğüne şahsen gitmeniz gerekiyor çünkü ilk gün yeni ehliyetinize boşken imzanız gerekli.
Bir hafta sonrada eski ehliyetinizi alıp yenisini veriyorlar.
Hastane raporu 20 dakika ,ilk başvuru 10 dakika , ehliyeti almak 5 dakika sürüyor ama Yığılma başlarsa ne kadar süreceğini tahmin edebilirsiniz...Bizden hatırlatması.Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

ASYA, TSUNAMİDEN SONRA EN BÜYÜK FELAKETİNİ YAŞIYOR

Önce Myanmar… Sonra Çin…. Asya’da yıkıcı felaketler arka arkaya baş gösterdi. Yaşanan kasırga ve depremin bilançosu çok ağır: Onbinlerce ölü… Onbinlerce kayıp.. Onbinlerce yaralı.. Yüzbinlerce evsiz.. Hepimiz biliyoruz ki şu anda Asya’da yaşanan afetle sahip olduğu her şeyi yitirmiş yüz binlerce insan kendilerine uzanacak yardım elini bekliyor. Peki şu anda bir dünya vatandaşı olarak bizim üzerimize düşen ne?
Dünyanın neresinde olursa olsun insanlık adına darda kalanların yanlarında olmak. Ekmek, su, ilaç gibi temel ihtiyaçlarını karşılamayı bir insanlık görevi olarak addetmek.
Dünyanın neresinde olursa olsun ihtiyaç sahiplerine yardımı ilke edinen
Deniz Feneri Derneği, Çin ve Myanmar’a gitmeye hazırlanıyor. Bir insanlık görevi olarak addettiğimiz bu kampanyaya siz de destek verin.
Bir gün herkesin başına gelebilecek bu felaketlere karşı ayakta kalmaya çalışanlara küçük de olsa bir katkı sağlayın.
Deniz Feneri Derneği
Afet Web Sitemize Ulaşmak İçin Tıklayın :http://www.denizfeneri.org.tr/afet_cin_deprem.aspx
***
Bağışlarınızı tahsilat ekranlı bankalar aracılığıyla yapabileceğiniz gibi
www.denizfeneri.org.tr
ASYA yazıp 5560’a SMS göndererek ve

(0212) 414 60 60 nolu çağrı merkezimizle iletişime geçerek yapabilirsiniz.

15 Mayıs 2008

Duymasınlar!/ŞİİR/(1982)/ Bekir AKKAYA

1981-1982 Öğretim yılında Yeşilay’ın açtığı sigara, içki ve kumar konulu yarışmada şiir dalında birincilik alan şiirimdir.
*********
Yeşilay İstihbarat Teşkilatının çok gizli olarak aldığı habere göre, insanlara zararlı maddeler gizli bir mekânda toplantı düzenlemişlerdir. Çok tartışmalı olarak geçen toplantıda tehlikeli maddeler bir karara varıp akebinde bir anlaşma imzalamışlardır.

İnsanlık aleminden gizlenen bu anlaşmayı Yeşilay açığa çıkarmış, alınan kararları ve tartışa konularını “DUYMASINLAR” başlığı altında bir bildiri ile bütün insanlara duyurmuşlardır.

DUYMASINLAR!

Tütün derki : Dal dal olur çıkarım
Aheste aheste canlar yakarım.
Ahmağın elinde çalım satarım.
Zehirli yılanlar hiçtir yanımda.

KUMRULU PEHLİVANDAN OYUN(VİDEO)

Kumrunun en büyük pehlivanı Eyüp Ahtik sevenleri için göbek attı. Görenlere dudak ısırtan Eyüp Ahtik en iyi kalça kıvıranlara adeta ders verdi. Sitemizin ilanı üzerine yakında evlenecek olan Pehlivan Eyüp Ahtik düğünün de hem oynayıp hem de güreş yapacağını ifade etti. İleriki günlerde düğün gününü ilan edeceğini söyleyen pehlivan şimdiden düğünüme herkesi ve özellikle de derecesi olan pehlivanları davet ettiğini duyurdu.
Sevincinden yerinde duramayan Pehlivan Eyüp Ahtik Kumru Haber sitesi ziyaretcileri için de güzel bir oyun sergiledi. İŞTE O GÖRÜNTÜLER…Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU