Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

17 Mayıs 2008

ÇARIKTAN AYAKKABIYA GİDEN BİR HAYATIN ÖYKÜSÜ-1 –Bekir AKKAYA

Çok sayıda yazılmış anı ve hatıra okudum. Şimdi bir bir sıralasam pek hoş olmayacak. Ama hala bu tür kitapları okumayı çok ama çok severim. Kendi hayatımı yazmayı bugüne kadar hiç ama hiç düşünmedim. Benim gibilerin hayatı sıradan bir hayat ki, kimi ne kadar ilgilendirir ya da ne işe yarar? Okul hayatımdan kısa bir kesiti sizlerle paylaşmam birileri tarafında hiç akla gelmeyecek türden değerlendirildi ki beni hayli düşündürdü. Yazanı önemli değil ama şu iki cümle beni epey etkiledi. Cümleler şöyle “ 1- Acıklı bir hayat ama tuzaklı. 2. Köklü bir dönüşümden satır başları. Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcuttur.”

Aynı yazıdan şu cümleler bir ibretlik. “Hoca sende neler çekmişsin bu halkın çocuklarından. Acıdım. Fakat aldanmadım. Cambaza bak cambaza. Bizde cambaz gözleyecek göz mü var?” Yazının diğer “coni” muhabbetini ve oradan bir kesime sataşmalar yazımızın hiç konusu olamaz.
Demek yazılanlar önem arz ediyor. Demek yazılanlar birileri tarafından ters istikamete çekiliyor ya da önemseniyor. O halde gerçek olan yaşanmış hayatları duymak istemeyen ya da terse yönlendirmeye çalışanlara inat yediden yetmişe nakletmek gerek. En azından çocuklarımıza yaşadıklarımızı anlatmak gerek.

Geçmiş ve yaşanmış hayatımıza kimsenin acımasını talepte etmiyoruz. Acınası hayatlar dünyanın her yerinde olsa da bizler şu anda acınması gereken durumda değiliz. Allah’ta kimseyi acınacak duruma düşürmesin.

Birileri dinlediklerine inanmayabilir. Bu yaşanmışlıkları ya da yaşanılanları görmeyebilir. Bu böyle olsa da bizim gibilerin durumları geçmişte kalmış ama yaşanmış hayatlardır.
Yazdıklarımızın “Tuzaklı” olarak değerlendirilmesi gerçekten ilginç. Yine yazılarımıza atfen “çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir.” Cümlesi de enteresan bir cümle. Oysa bizim yazılarımızda isimler zikredilmekte ve şahitler gösterilmektedir. Bu kadar paranoyak bir insanın var olabileceğini insan düşünemiyor bile.

Geçen ay bizim köy olan Fizme-Karapınar’dan ve Fizme’de ilk, ilkokul diploması alan kız unvanlı Emekli Öğretmen Lale Türkoğlu (Saygı)’nın “Uluçayır’dan Gebze’ye…” adlı 164 sayfalık kitabını okudum. Lale Abla çok sağ olsun bir de bana göndermiş. Kitapta Lale Abla “ çocukluğundan başlayarak emekli olduğu güne kadar yaşadıklarını okuyucularıyla paylaşmış. Emekli olduktan sonra da Gebze Haber Gazetesinde köşe yazarlığını sürdürüyor.

Şimdi ben de çocukluğumdan başlayarak kendi yaşadıklarımı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Henüz hiç bir satır yazmadım. Yazarken ben de beni takip edenlerle kendi geçmişimi tekrar yaşamış olacağım. Bazen çocukluk arkadaşlarımla totuk ya da bokuç oynayacağım. Bazen de geceleri kiraz hırsızlığına bazen de kirmit toplamaya gideceğim. Bazen “sivri” göle bazen de “kısık” göle yüzmeye gideceğim.Bazen bostan hırsızlığı yapacağım, bazen de mal gütmeye gideceğim. Bazen tut ağacından bazen de kiraz ağacından düşeceğim. Bazen okula gitmeyeceğim, bazen de dersleri asacağım. Bazen yolda dövüleceğim, bazen de döveceğim. Bazen inşaata çalışmaya gideceğim, bazen de fındık ameleliği yapacağım.

Bilenlerin bildiği gibi benim bütün yazılarım kendime ait olan “BLOG” ta yayınlanmakta ve arşivlenmektedir. Tüm dünyada “blog” daha çok günlük tutmak ve hatıralar için kullanılsa da diğer internet yayıncılığını da barındırmaktadır. Ama ben kendimi yazarken özellikle de kendime ait “blog” sayfası için bu yazıları yazdığımın bilinmesini istiyorum. İsteyen http://bekirakkaya.blogspot.com/ bu sayfaya girerek yazılarımızı okur ya da www.kumru.org sayfasından güncel yazıların linkine tıklayarak bizim yazılarımıza ulaşabilir.

Henüz başlamadım ve ileriki günlerde çocukluğumdan başlayarak tüm yaşadıklarımı yazmaya çalışacağım. Bu yazdıklarım sadece gittim, gördüm, yedim ve iştim türünden olmayacak. Elimden geldiği ölçüde çevremde olup bitenlerle ilişki kurmaya ve bir sonuç çıkarmaya çalışacağım. O günlerde tuttuğum notlarda ilgili hatıralarda yer alacak. Zaman zaman çevremde insanlarla yer değiştirerek yaşamaya çalışacağım…

Size bir ip ucu. Mehmet Efe’nin Mızraksız İlmihal’ini okuduysanız bunun gibi bir şey. Mehmet Efe Bir Dönemin İslamcı Gençliği’nin Anatomisini yazmıştı. Ve yazdığı kesimden büyük tepki almıştı. Ben başkasını değil kendimi yazacağım.

Belki bir Kuran Kursu Öğrenci dünyamı ya da İmam Hatipli kendimi. Ama hep kendimi yazmaya gayret göstereceğim. Gerçi zor bir şey ama en azından yazmaya gayret göstereceğim. “Topaldan İmam Olmaz!” yazıma yazılan yorumlar beni hayli etkiledi.

CELALETTİN DERVİŞOĞLU Kardeşim Kuran Kursu için 35 yıl önce yazdığım şiiri için şöyle demişti. “Bekir Hocam 35 yıl önceki düşüncelerinle şimdiki düşüncelerinde hiçbir farklılık yok mu? Eğer varsa bu yazıyı yayınlaman bence yanlış. Kendi içinde veya yakın çevrenle mütalaa etmen daha doğru olurdu. Bazılarına bazı şeyleri ulu orta ve de yıllar sonra deklare etmek sanki şimdi de böyleymiş gibi görmelerinin sebebi olacağı gibi bazı kurumlara antipatiyle bakılacağı düşüncesindeyim. Yazınızın bu boyutlara çekileceğini belki düşünerek yazdığını da sanmıyorum. Kötü niyette aramıyorum ama talihsiz bir yayınlama olduğunu düşünüyorum. Geri çekerseniz iyi olur. Değerlendirmenizi diler hayırlı akşamlar dilerim.”

YAKUP ALYURT denilen bilinmeyen zat ise “Topaldan İmam Olmaz” yazımıza aynen şöyle yazmıştı. “Açıklı bir hikaye ama tuzaklı ,açımtırak, yalın anlatılmış. İmamlı bir tarz anlatım. Köklü bir dönüşümden satır başları . Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcutdur. BU güne gelelim şimdi yardım kaynaklarınız daha iyi , başadamınız conilerde yaşar palazlandıkça palazlanır maşaallahhh, marşal yardımınız gelişdi maşallah. Nazar deymesin işallah kem gözlere şiş , yürüyün be kim tutar conilerin yardımıyla sizi .Aslanlar bedirin aslanları. Irak da müslümanlar ölüyormuş , filistin de zülüm arşi delmiş size ne . Hele gelsin dolarlar, bak memlekete müslümanlaştı dolarlar fazlalaştı müslümanlarda işgüç onlarda . Sermaye onlarda ya allah amerikaaaaa. He be hoça sende neler çekmişsin bu halkın çoçuklarından gayrı. ACIDIM . fakat aldanmadım. MANZARAYA BAK BAK.. çambaza bak çambaza. Bizde çambaz gözleyeçek göz mü var. KORK HAÇIDAN HOÇADAN , KÖRDEN TOPALDAN , BİRDE YERE .............. YAKIN OLANINDAN. Söz doğru. İsabeti eyledik. Hoşçakalın .

Bu iki yazıyı karşılaştırdığımızda Celalettin Dervişoğlu haklı bir konuma geliyor. Yakup Alyurt gibi birilerine bazı şeyleri anlatmak mümkün değil. “Bana biri yardım etti” dediğiniz an Celalettin Dervişoğlu “sadaka, fitre, zekat, Allah için verme” anlarken Yakup Alyurt bu cümleden Amerikan ya da “coni” yardımı anlıyor.

Ben kesinlikle Celalettin Dervişoğlu kardeşime hak veriyorum ve bundan sonra da kendimi yazarkende söyledikleri önerileri hiç aklımdan çıkarmayacağım.

Ufak tefek kıyıdan kenardan yazılsa da Türkiye’de Kuran Kursları ya da bizim gibi oralarda yıllarını vermiş öğrencilerin dünyası henüz yazılmadı. Bu İmam Hatipler için de geçerli. Ben şahsen böyle bir kapsamlı ne roman ne de çalışma görmedim. İnanın ben şahsen böyle bir roman yazmayı bile düşündüm ama cesaret edemedim. Belki çocukluğumdan bu yana yazacaklarım arasında buralardan da geçmek nasip olur.
Ne bileyim. Bakalım söylediklerimi gerçekleştirebilecek miyim?

Mevla Görelim Neyler. Neylerse Güzel Eyler…

Buluşmak ümidiyle…

Bekir AKKAYA/18.05.2008/KUMRU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...