Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

3 Mart 2012

Fizmeliler Davulu Tartışıyor /Bekir AKKAYA


Kardeş sitemiz www.fizme.com sitesi editörü Mehmet Arşın’ın bir fotoğraftaki “FİZME DAVUL GİRMEYEN BELDE” yazıları ile ilgili yapmış olduğu bir yorum http://www.fizme.com/index.php?option=com_akobook&Itemid=37 sayfasında Gurbetteki Fizmeliler tarafından ilginç yorumlarla tartışılıyor.
            Mehmet Arşın “ 600 yılı askın süre ayakta kalan ve aşağı yukarı şeriatla yönetilen Osmanlı İmparatorluğu zamanında bile Davul besteciydi. Ordu savaşa giderken askeri coşturmak için çoğu zaman Mehteran bölüğü marslar çalardı ve bu muhteşem

FİZMEDE YÜZLERCE KİŞİ ALİMLERİ ANDI


            Bu yıl ikincisi düzenlenen Fizmede alimleri anma proğramına yüzlerce kişi katıldı. Beş yüzün üzerinde vatandaşın katıldığı proğrama bayanların da ilgisi büyüktü.
            Geçen yıl Ecelli Mahallesi Büyük Mezarlıkta yapılan proğram bu yıl Dikmeci denilen Dua yerinde gerçekleşti. Proğrama katılan yüzlerce insana yemek ikramında bulunuldu. Fatsa Yavuz Selim  Teşkilatı Kumru şubesi tarafından gerçekleştirilen proğrama iki Fizme’nin dışında çevre ilçe ve köylerden de yüzlerce misafir iştirak etti.
            Fizme Belediye Başkanı Hikmet

Eğitimde Kumru Sondan Dördüncü /Bekir AKKAYA


Ordu ve ilçelerinde bulunan 6, 7 ve sekizinci sınıflarda okuyan öğrencilerin başarılarını ölçmek amacıyla Ordu’nun 19 ilçesinde yapılan son sınavda  Kumru İlçesi 7. Sınıflarda 19 ilçenin  sondan 4. (dördüncü) sırasını alırken 8. Sınıflarda da Kumru İlçesi 19 ilçe arasında sondan yine 4. (dördüncü) sırada yer aldı. İlçe Başarı Sıralamasında Kumru 19 ilçe arasında ancak 16. (on altıncı) olabildi.
            Yine bu son yapılan sınavlarda Ordu Merkez dahil 19 ilçede Kumru 7. ve  8. sınıflarda 16. sırada yer alırken 7. sınıf öğrencilerinde eğitimi en yüksek olarak Ordu merkez Birinci olurken Fatsa  ikinci, Kabadüz Üçüncü, Aybastı dördüncü ve Gürgentepe İlçesi

Rüştü Akıcı'dan : Yaptığınız degeri olculemeyecek hizmet‏/Caterina Akici


degeri gercekten olculemeyecek hizmet‏
Von:
Caterina Akici (RAKICI@nyc.rr.com)

Mittleres RisikoMöglicherweise kennen Sie den Absender nicht.Als sicher markieren|Als unsicher markieren
Gesendet:
Dienstag, 20. September 2005 05:25:05
An:
kumruvehaber@hotmail.com
kiymetli Bekir agabey,
yapmis oldugun hizmetin,ortaya koymus oldugun hizmetin kiymetini ifade etmede kelimeler yetersiz kalir..kisitli olan imkanlarla hazirlanan bu guzel web sayfasi,kumruda dogmus hayatinin belirli bir bolumunu orada gecirmis dolayisi ile dunyanin neresinde yasarsa yasasin hayatinin her karesinde kumrudan izler tasiyan ben ve benim gibi yuzlerce kumrulunun hasretini bir nebzede olsa hafiflettigi gibi ,ayni zamanda guzel ilcemizin internet ortaminda baska insanlar tarafindan da taninmasina vesile olmaktadir...bu yuzden emeginiz gercekten cok degerli..saygilar sunuyor ,benim yapabilecegim herhangi bir sey olursa bir mesaj yazmaniz yeterli olur diyorum....Rustu Akici   New York

Emeklilik Dilekçesi Tamam / Bekir AKKAYA

Bugün gerçek olup olmadığına inanamadığım ama kesin gerçek olan bir mutlu günün sevinci içersindeyim. Aklımın ermeye başladığı ilk günden bu yana uzun bir süreçten geçip ilk göreve başlamanın heyecanı kadar mutlu ve huzurluyum bugün. Ben bugün bitmez- tükenmez denen yılları arkama atarak her görevlinin defalarca hayalini kurduğu emekli dilekçemi verdiğimin sevincini sizlerle paylaşmak istiyorum.
            Uzun yıllar edindiğiniz alışkanlıklarınızı arkanızda bırakmak, yaptığınız iş ve eylemlerden uzak kalmak elbette zordur. Hele de görevinizin dışında hiçbir aktiviteniz yoksa ya da işinizin dışında bir alışkanlık elde edilmemişse emeklilik çok daha zordur.
            Ben emekliliğin nasıl bir şey olduğunu bilmesem de zor bir kararın ardından “şükrolsun” bugün emeklilik dilekçesi verdiğimin mutluluğunu yaşıyorum.
            Göreve başlarken de beni nelerin

Kur'an-ı Kerim'in Konuları–5/ Bekir Akkaya

Önceden paylaştığım notlarıma devam etmek istiyorum.
            Şimdi sizlerle paylaşmak istediğim notlar 1979 yılında okuduğum Dr.H.H.Bilsel’in Kitabı “Allah Vardır”’dan alınma…
            “Allah Vardır” kitabından Kur’an-Kerim’le ilgili aldığım notlar şöyle…
            ------------
            KUR’AN-I KERİM
            Kuranı Kerim 114 süredir.
            Kuranı Kerimin Ayet Sayısı 6666’dır.
            Kuranı Kerimde 70389 kelime vardır.
            Kuranı Kerimde 321 586 tane harf vardır.
            --------------
            Kuranı Kerimde 6666 Ayetin
            200 tanesi Zekât hakkında.
            106 tanesi Sadakaya ait.
            100 tanesi Dua ve Niyaz.

Kitap Tavsiyeleri Üzerine /Bekir Akkaya

TAVSİYE EDİLEN YA DA OKUNAN KİTAPLAR ÜZERİNE
            İmam Hatip Yıllarında Tuttuğum Notları sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
            Şimdi ise o yıllarda hocalarımız ve bizden büyük ağabeylerimizin bizlere tavsiye ettiği bazı kitaplardan söz etmek istiyorum.
            09.03.1977 yılında daha önceden sizlerle paylaştığım bir notla bu yazıya başlamak istiyorum.
            Samuel Smıles’in Kitapların Arkadaşlığı bölümünde “Kitap Okurken Uygulanacak Yol” diye üç tavsiyesi bulunuyor. Bunlar:
1.      Yeni çıkan bir kitabı bir yıl geçmedikçe okumayın.
2.      Ün yapmış kitaplardan başka kitaplardan okumayın.
3.      Yalnız hoşlandığınız kitaplardan okuyun.

Dolu Dolu Okumalarımız /Bekir AKKAYA


Bu yazı İmam Hatip Lisesinde okurken tutuğum notların dördüncüsü. Not Defterimden sayfa atlamadan 1977 yılında tuttuğum notları sizlere aynen aktarmaya devam ediyorum.
            “Mukaddes Çile “ Mustafa Necati Bursalı’nın 1977 yılında okuduğum kitaplarından birinin adıdır. İlgili kitaptan tuttuğum notlar şöyle.
            14 asır boyunca pek çok devlet kurulmasına ve gayri Müslim devletleri dahi asırlarca idare etmesine bakılırsa Kur’an kadar muvaffak olmuş başka bir kitap gösterilemez. Ne var ki kıymetli kitapların kıymetli okuyucuları lazımdır.
            *********
            Kıymetli orduların kıymetli mensupları bulunur.

Ayakla Vesikalık Fotoğraf /Bekir AKKAYA


           "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur."
            Üzerine toz kondurulmayan ve ima yolluda olsa eleştirilmeyen bu söz benim için son zamanların en önemli sözü haline geldi. Ben demiştim ki, "Sağlam kafa sağlam vücutta değil, sağlam bir inanca ya da düşünceye sahip beyinle mümkündür."
            Biri çıktı geçende "Bu kafaya sağlam bir beden gereklidir tabii ki. Sağlam vücut bu kafanın düşüncelerini dimdik durarak hayata geçirecektir. Düşünce ile davranış arasında uyum akort koordinasyon olmalıdır." Demiş ve devamla hızını alamayarak ""Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" veciz sözüyle inceden inceye alay etmiş. Bu veciz söz acaba hocayı neden rahatsız etmiş olabilir. Hoca sağlam vücutta sakat kafa mı taşımaktadır. Sakat vücutta sağlam kafası vardır da onun için mi bu veciz söz yanlışlanmıştır." İfadelerini kullanarak bir yerlere de güya mesaj vermeyi ihmal etmemiştir.
            Bu sözün bize ait olmadığını geçen yazımda özellikle vurgulamıştım ki, veciz sözü eleştirdi diye "veciz sözüyle inceden inceye alay etmiş. Bu veciz söz acaba hocayı neden rahatsız etmiş olabilir." Sözü de ortada kabak gibi kalmıştır.
            Şimdide inceden inceye tehditler ve tahrikler.
            İlgili yazıda  doğru olan tek bir cümle "benim sakat olduğumdur."  Bu nedenle de "Bu kafaya sağlam bir beden gereklidir tabii ki" denilerek, sakatların sağlam kafalarının olmadığı sonucuna varılmıştır.
            İddialı bir yazıda bu kadar sakat düşünce olabilir mi?
            Demek ki olabiliyor.
            Ve sakat olmanız sizin için bir eksiklik olarak görülebiliyor ya da gösterilebiliyor.
            Görme ve gösterme bilinçli bir bakışla mümkündür. Hatta bakmakla görmek arasında bir fark olduğu da kesindir.
            İlgili yazıdan benim çıkardığım sonuç şudur. Ben sakatsam kafam da sakattır. Dolayısıyla sakat bir kafadan sağlam bir düşünce oluşması mümkün değildir.
            Atalarımız " Kork kelden körden, topal da geliyor geriden." Buyurmuşlar. İyi ki de buyurmuşlar…Bizim öncülerimiz bu durumda "körler ve keller" oluyorlar. Yani daha doğrusu yalnız değiliz. Sakatlık varsa bunun kafada olması, kafanın sağlam olmasını gerektirmez. Hatta kafa sakatlığı düşüncenin sakatlığına daha fazla bir etkendir. Bizim ayak hiç olmazsa kafadan biraz uzakta…
            Geçmiş yıllarda kör bir arkadaşım vardı. Ben sakatlığımdan söz ettiğimde bana "bırak ayağını, amuda kalkarak fotoğraf mı çektiriyorsun?" demişti. Hakikaten öyle. Ben hiç ayağını havaya kaldırarak vesikalık fotoğraf çekildiğine şahit olmadım. O günden bu güne hep iyi ki gözüm kör değil diye şükrederim.
            Her ne kadar bedenimde özellikle de ayağımda bir bozukluk olsa da kafama yakın bir mıntıkada bir sakatlık olmaması hep beni teselli etmiştir. Düşünsenize kafamın bulunduğu ve beynime yakın bir bölgede sakat olma durumu beynimi çok fazla etkilerdi.
            En çok beyni etkileyen büyük ihtimal gözdür. Bir göz yine idare ederde, iki gözün bulanık görmesi görüntüyü tamamen farklı istikametlere çekebilir(!)
            Aslında bana yazılan yazıların sahibi belli değil. Yazılardaki tutarsızlıklar beni bir noktaya götürüyor. Acaba bu yazıları kaleme alan yazar beyin, bedensel bir sakatlığı olmasın?
            Belden aşağıda bir sakatlık olması yazıların kalitesini bu kadar düşürmez. Büyük ihtimal bu yazarın "bel ile boyun" arasında da bir koordinasyon bozukluğu yok. Kâhin olmasam da bu kadar isabetsiz atış ancak "yedi delikli tokmak" dediğimiz "baş=kafa" kısmında bir noksanlık var ki edebiyat dünyasına böyle çapsız yazılar çıkıyor.
            Benim kesin düşüncem yazarın görme bozukluğu olma ihtimali. Bu bana göre bir eksiklik değil, hatta bu tür bulantılı görenlere yardımcı olmak bizim vazifemizdir.
            En kısa zamanda bizim Başkan Faruk Teber'e müracaat ederek bu tür bulanık görenleri derneğimize üye yapması için yazı vermek, bacaktan topal ancak görme durumu olan bizim gibiler için en kutsal vazife olacaktır.
            Bu yazıda sanal reklam uygulaması yapılmıştır.
            Buluşmak ümidiyle.