Bir insanın hayatını kaleme almak bazen ne
çok zorlukları içerir. Şayet kişiyle duygusal bağınız varsa objektiflikten
uzaklaşmanız söz konusu olabilir. Aynı şekilde kişiye muhasım iseniz onu
karalama yönünde kaleminiz işliyor olabilir. Bir noktada sabit kalıp sağlıklı
bir şekilde kişiyle ilgili değerlendirme yapmak gerçekten zor zanaattır.
Bütün
zorlukları göze alarak ve insani-ahlaki olmayı da ihmal etmeden eğer biyografi
yazabiliyorsanız, büyük bir sınavı başarmışsınız demektir. Aksi takdirde kul
hakkı gibi riskli bir bölgeye, tabir-i diğerle mayın tarlasına adım atmış
olursunuz. Her şeyden evvel biyografi yazmakla siz aynı zamanda tarihçi rolünü
de üstlenmiş, kendinizden sonraki nesle bir şahsın karakter ve düşüncelerini
aktarmış olursunuz. Dolayısıyla sonrakiler sizin bakış açınızla o şahsı
değerlendirecektir genel itibariyle.
Bütün bunlar göz önüne
alındığında biyografisini yazmaya karar verdiğiniz kişi hakkında epey araştırma
yapmanız gerekir. Yerinde incelemeler, birinci şahitlerin sözlerine kulak
vermeler, belgelerin tanıklığına başvurmalar, yeri geldiğinde
çetrefil bir
meselede güçlü tahmine yer vermeler...gerekebilir. Bu tür durumlarda biyografi
yazarı sözünün sonunu Allah’ü a‘lem [en iyisini Allah bilir] diyerek
bitirirse herhalde insanca davranmış olur diye düşünürüm.
Dahası yazınızın /
eserinizin sonunda [ekler kısmında] hayatını yazdığınız şahsa ait fotoğraf,
belge gibi unsurları doğru bir şekilde verebiliyorsanız ne mutlu! Bir de
yazının üslûbunun güzel, imlası yerinde ve anlaşılır olması da diğer önemli
meseledir. Elbette biyografide kişiyi tanıtmak için onun dikkat çeken
özelliklerine değineceksiniz. Ancak bilinmesi gereken ve fakat sizce o an için
pek de kıymet-i harbiyesi olmayan şeyleri de kaydetmeniz faydadan hâlî
değildir. Zira sizin içinde bulunduğunuz zaman diliminde değerli görülmeyen
nice unsurlar sonraki devirler için araştırılmaya değer şeyler olabilir. Buna
da dikkat etmek iyi olur.
Bizde biyografi yazarlığı,
ilim geleneği olarak tarihi bir yere sahiptir. Zira bu iş daha Hz.
Peygamber’den yaklaşık bir asır sonra hadis ilmini tespit etme devirlerinde
başlamıştır ki, buna ‘hadis ricali’ denilir. Bu bir nevi bugünün tabiriyle
‘fişleme’ işlemidir. Kim kendisinden hadis alma/nakletme noktasında ne derece
güvenilirdir konusunu işler hadis ricali ilmi. Sonraları buna tabakât
ilmi de denilecektir ki, buna başka ilimler de dahil olmuştur. Böylece ilimde
güvenilirliği temin için biyografi yazarlığının ne derece önemli olduğu
İslam’ın daha ilk yıllarında ortaya konulmuştur. Bu meyanda özellikle son
zamanlarda yazılmış biyografi eserlerine şöyle bir göz atalım istedim.
Beşir Ayvazoğlu’nun bu
konuda hatırı sayılır bir yeri vardır. Bir zamanlar Aksiyon’da Yakın Plan sütununda
epey biyografi yazdı Ayvazoğlu. Daha sonra bunları kitaplaştırdı: Sîretler
ve Sûretler ile Defterimde 40 Sûret bu çalışmanın ürünü
eserlerdendir. Kimler var bu eserlerde diye bakacak olursak: a- Sîretler ve
Sûretler: Sadullah Paşa, Enver Paşa, Ali Fuat Başgil, Hasan Ali Yücel,
Ahmet Hamdi Tanpınar, Nureddin Topcu, Kemal Tahir, Sabri Ülgener, Ziyad
Ebüzziya, Osman Turan, Ayhan Songar, Sezer Tansuğ, Barış Manço, Ali Ulvi
Kurucu, Nevzad Atlığ, Aykut Kazancıgil, Mehmet Genç, Hayreddin Karaman, Uğur
Derman, Ahmet Yüksel Özemre, Hocaefendi [Fethullah Gülen], Muhammed Zekeriya,
Mehmet Aydın, Nazlı Ilıcak, Hasan Celal Güzel, Ümit Meriç Yazan, Taha Akyol,
Hüseyin Kutlu, Şenol Demiröz, Fehmi Koru, Hikmet Barutçugil, Recep Tayyip
Erdoğan... b- Defterimde 40 Sûret: Necmeddin Okyay, Nezahet Nureddin
Ege, Malik Arsel, Necip Fazıl, Münevver Ayaşlı, Nuri Arlasez, Fuat Bayramoğlu,
Perihan Arıburun, Ahmet Yakupoğlu, Turgut Cansever, Ahmet Kabaklı, Sedat Umran,
Alaeddin Yavaşça, Tozun Bayrak, Turgut Özal, Ziya Nur Aksun, Çelik Gülersoy,
Orhan Okay, Erol Akyavaş, Halit Refiğ, Hilmi Yavuz, Yavuz Bülent Bakiler, Erol
Güngör, Hüsrev Hatemi, Çinuçen Tanrıkorur, Ayşe Şasa, Saadettin Ökten,
Ekmeleddin İhsanoğlu, Sevinç Çokum, Aydın Menderes, Mustafa Kutlu, Ali Birinci,
İlhan Kesici, Mustafa Çalık, Ahmet Turan Alkan, İsmail Kara, Mustafa Ruhi
Şirin, Annemarie Schimmel, Cengiz Aytmatov, Kenize Murad.
İlginç isimler. Siyasetten
san’ata, edebiyattan felsefeye, din adamından sosyoloğa, tasavvuftan sinemaya,
mimariden gazeteciliğe, müzikten ahlaka uzanan yelpazede söz sahibi olmuş nice
zevatın hayatından kesitler sunmak...Aynı zamanda onların yaşamından
etkilenmek, bunları kaleme almak, sonraki nesli bugünün değerlerinden haberdar
etmek...Yukarıdaki eserlerde isimleri verilen şahısların bir kısmı tarih olmuş,
bir kısmı ise elan hayatta bizimledir. Onlar ya üniversitede hocalarımız ya da
gazete sütunlarında yazardırlar. Ya bestelerini dinleriz onların ya da
eserlerini okuruz. Dolayısıyla bizler de hangi mevkide olursak olalım aslında
günümüzü geleceğe aktarmakla görevliyiz. Bizce hayatı iyi bilinen değerli
insanları niçin geleceğe aktarmayalım?... İçinden geçtiğimiz çocukluk, gençlik,
askerlik, ailede anne baba olma devirlerimizi kaleme almamamız için bir neden
var mıdır? Bilmem farkında mısınız? Çocukluğumuzdaki dünya ile şimdiki dünya
aynı değil. Karasaban yerini traktöre, idare lambası yerini elektriğe, yamalı
bit pazarı işi elbiseler yerini modaya uygun gayet güzel elbiselere,
‘müslümanın sözü senettir’ mantığı ve ahlakı yerini ‘hortumlamaya’ ...bıraktı.
Eski değerleri en azından kaybolmaması için kaydetmek gerektiğine taraftarım.
Yakın tarihte Silik
Fotoğraflar’ını yayımlayan Orhan Okay’ın eserinin ilk sayfası aynı zamanda
bir vefa duygusunu da gündeme taşıyor: “Eşim Mübeccel’e. Bütün bu silikleşen
fotoğraflar arkasında net bir hatıra var: Kırkiki yıllık beraberlik. Orhan
Okay”. Eseri eşi Mübeccel Hanım’a ithaf etmiş Okay Hoca. Kimler yok ki silik
fotoğraflarda: Vefa Lisesi Hocaları, Nurettin Topçu, Hüseyin Avni Ulaş, Hasan
Basri Çantay, Rahmi Eray, Mehmet Akif, Celâleddin Ökten, Abdülaziz Bekkine,
Tahir Olgun, Ali Nihad Tarlan, Mehmet Kaplan, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nihad Sami
Banarlı, Kaya Bilgegil, Halim Özyazıcı, Halûk İpekten, Yahya Kemal, Necip Fazıl
Kısakürek, Âsaf Hâlet Çelebi, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Reşat Ekrem
Koçu, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Kilisli Rıfat Bilge, Süheyl Ünver, Seyfettin
Özege, Osman Nuri Ergin, Hafız Mehmet Kara, Kesriyeli Sıdkı Akozan, Halife
Abdülmecid Efendi. Okay Hoca eserin sonunda ‘Kendime Dair’ diyerek kendini de
anlatmış. Tabi Hoca’nın edebiyatçı kimliği eserine de yansımış gibi görünüyor.
“Bir yazar kendinden başka ne yazar”, sözünü hatırlamak gerekir. Zira Hoca’nın
hayatında daha çok edebiyatçıların yeri vardır ve o da bunu eserine
yansıtmıştır ki, bu gayet doğal bir şeydir.
Yılmaz Çongar’ın kaleme
aldığı Asker Yazarlarımız ve Ozanlarımız adlı eserde Dr. Abdullah
Cevdet, Cenap Şehabettin, Yusuf Akçura, Ömer Seyfettin, Nazım Hikmet Ran, Aziz
Nesin, Mahir Ünlü gibi isimlere rastlarız. Konuyla ilgili Peyami Safa’nın Yazarlar
Sanatçılar Meşhurlar isimli eseri de okunmaya değerdir. Nihad Sami Banarlı
ise Kitaplar ve Portreler isimli eserinde devrin nice meşhurunu, kalem
ve kelam erbabını tarihe kaydetmiştir. Ergun Göze’nin Gözümle ve Gönlümle
Tanıdıklarım isimli eserini de buraya aktaralım. Dedik ya, bunlar son dönem
eserleri. Halbuki tabakat kitaplarına bir göz atsak sanırım kolayca işin
içinden çıkamayız. İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın Son Sadrazamlar ile Son
Asır Türk Şairleri isimli muhallet eserleri ise görülmeye değerdir. Sadık
Albayrak’ın Son Devir Osmanlı Uleması isimli beş ciltlik eseri ise her
türlü övgüye layıktır. Bu arada Bursalı Mehmet Tahir’in Osmanlı Müellifleri
isimli eserini de hatırlatmış olalım.
Bu eser listesini uzatmak
mümkün. Biz sadece birkaç isim verelim istedik. Ancak önemli olan, bizden
sonrakiler için içinde bulunduğumuz nice değerleri onlara ulaştırma görevimizi
hatırda tutmamızdır. Bu açıdan köylü bir kocakarı denilen haminneleri de yaşlı
bir dedeyi de, köy hocalarını, belde siyasetçilerini, tarihi eserleri, kutsal
gün ve geceleri, yerli âdetleri...kaleme almamız gerekir diye düşünüyorum. Bu
konuda kaleme sarılan her el, bizce muhterem ve mubarektir. Zira tarih, bir
milletin hafızasıdır. Tarihçi ise o hafızayı güçlü kılmakla uğraşan bir fikir
işçisidir. Vesselam.
Ahmet
Çapku.
01.12.2003.
Üsküdar.
Yazıda adı geçen eserlerin
künyeleri:
-
Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, Ankara 2000, Bizim
Büro Yay. 3 cilt.
-
Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İstanbul 1996,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yay. 5 cilt.
-
İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul
1988, Dergah Yay., 4 cilt.
-
_________________________, Son Sadrazamlar, İstanbul 1982,
Dergah Yay., 4 cilt.
-
Nihad Sami Banarlı, Kitaplar ve Portreler, İstanbul 1985,
Kubbealtı Neşr.
-
Peyami Safa, Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar, İstanbul 1990,
Ötüken Yay.
-
Yılmaz Çongar, Asker Yazarlarımız ve Ozanlarımız, Ankara 1998,
Kültür Bak. Yay.
-
Orhan Okay, Silik Fotoğraflar, İstanbul 2001, Ötüken Yay.
-
Beşir Ayvazoğlu, Defterimde 40 Sûret, İstanbul 1996, Ötüken Yay.
-
______________, Sîretler ve Sûretler, İstanbul 1999, Ötüken Yay.
-
Ergun Göze, Gözümle ve Gönlümle Tanıdıklarım, İstanbul 1989,
Boğaziçi Yay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...