Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

16 Temmuz 2012

Güvensizlik ve komplo- Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK


Maalesef, giderek daha çok komplo üreten bir toplum olmaya doğru gidiyoruz. Siyasetçisinden yöneticisine, yazarından kahvehanede oturan vatandaşına kadar, nerdeyse herkes bilmediği konularda ahkâm kesiyor.
Bunun sebebi ne olabilir?
Bir iş yaptırmak
için piyasaya çıktığınızda bunu anlamak mümkün…
Diyelim ki basit bir ev yaptırmak istiyorsunuz… Müteahhidinden, taşeronuna, iş takipçisine ve malzeme temin edilen yerlere gidip pek çok kişiyle konuşup bir hesap kitap çıkartıyorsunuz.
Sonuçta kafanız allak bullak oluyor. Hâlbuki yaptıracağınız normal ve sıradan bir şey… Ortalama bir hesapla fiyatı da üç aşağı beş yukarı belli.
Bu sefer, güvendiğiniz (!) kişilere gidiyorsunuz. Bu iş nasıl oluyor, diyorsunuz… O da başlıyor yakınmaya… “Falana güvenilmez, şunlarla iş yapılmaz…” deyip başlıyor atıp tutmaya…
Şu lafı da çok duyuyorum:
-Hoca! Sen bu piyasayı ve esnafı bilmezsin… Onlar hilelerini yağdan kıl çeker gibi yaparlar… Senin ruhun bile duymaz!
Resmi ve gayri resmi kurumlara gidiyorsunuz, mahalle ve apartman hayatına göz atıyorsunuz, pazarı dolaşıyorsunuz, sürücü-yaya ilişkisine bakıyorsunuz; gerçekten her tarafta bir “yağdan kıl çekme” düşüncesi hâkim.
Üretici-tüketici, amir-memur, işçi-patron ilişkileri de bundan farksız… Kurumların birbirlerine bakışları da pek iç açıcı değil.
Nerden bakılırsa bakılsın, herkes birbirine şüpheli yaklaşıyor ve kendisine göre bir tedbir almaya çalışıyor.
Kısaca, kimse gafil avlanmak istemiyor!
Bütün bunlar, toplumda ileri derecede bir güvensizlik olduğunu göstermektedir.
Aynı dine ve davaya inandığı sanılan, aynı etnik gruptan ve kültürden olduğu iddia edilen insanlar bile güven bunalımı içinde.
Yakından bakıldığında, durumun çok vahim olduğu bir gerçek.
Güvensizlik, toplumda komplo düşüncelerinin oluşmasına da yol açmaktadır.
Böyle olduğu içindir ki her gün yazılı ve görsel basında, kendisine “stratejist” sıfatı takılmış bir sürü câhil cühelâ takımı, toplumun kafasını karıştırmaktadır.
İddiaları ise şu…
Güya olayların arkasını biliyorlar ve bir takım gizli bilgiler elde ediyorlar. Dediklerine bakılacak olursa, etraf düşmanlarla dolu ve her tarafta görünmeyen tuzaklar var!
İnsan bunları dinledikçe, ister istemez, biraz da akıl hastanesinden kaçan paranoyakları hatırlıyor…  Korku, vehim, hayal, palavra, kehânet, hepsi bir arada!..
Öyle ya, güvensiz toplumlarda, her türlü yalana inanacak çok kişi vardır… Bu gibi kişilerin meydanı boş bulmalarının mantığı da bu…   
İktidarı ele geçirenler ülkeyi kendi özel mülkleri gibi görüyorsa, başarılar rakiplerin beceriksizlik ve güçsüzlükleri üzerine kurulmuşsa, eğitim gerçeğe ulaşma aşkını aşılayamıyorsa, adaba ve edebe riayet ortadan kalkmışsa, insanlar hakların söke söke alınacağına inanıyorsa, haklı olmanın yolunun kuvvetten geçtiği fikri kabul görmekteyse, şehir hayatı birlikte yalnız yaşayanların dünyası haline gelmişse, ön yargılar başını alıp yürümüşse, ipiyle kuyuya inilen kişilerin sayısı azalmışsa, kara gün dostları müzelik olmuşsa, her şeyin en iyisini kendisine layık görenler çoğalmışsa, suyu hep gözünden içen uyuz keçilere özenti artmışsa, sistem, işe gelince sıvışan ve aşa gelince girişen tipler üretmeye devam ediyorsa, özel ya da resmi güvenlikçi sayıları artıyorsa, kaliteli kilit ve kapılar revaçtaysa, o toplumda güvesizlik de olur, komploya dayalı düşünceler de…
Diğer taraftan güvensizlik, iftira, haksızlık, aldatma, dedi-kodu, su-i zan, çekememezlik, birilerinin kuyusunu kazma, iki yüzlülük, çek senet mafyası, aşırı tedbir ve masraf demektir.
Bakıyorsunuz adam, bir davada kendisini savunacak olan avukatına güvenmiyor… Ya karşı tarafın avukatı kendi avukatını ayartırsa?
Hastaneye, doktora ve yargıya güveniliyor mu?
 Ne diyorlar?
Allah muhtaç da etmesin, yokluğunu da göstermesin!
Eşler birbirlerine ne derece güveniyor? Neden çok boşanmalar oluyor?
Öyleyse, zararın neresinden dönersen kârdır, mantığı içinde, acilen tedbir almak gerekir. Bunun için de aile ve ilköğretimden başlamak gerek. Medyaya da bu yönde çeki düzen verilmesi şarttır. Hele öğretmen yetiştirilmesini yeni baştan ele almak gerekir.
Yoksa ilerlemede dünya birincisi olmak, dışarıya şu kadar ihracat yapmak, tek başına yeterli olmaz.
Meselelere bütün olarak bakmak lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...