Maalesef,
giderek daha çok komplo üreten bir toplum olmaya doğru gidiyoruz.
Siyasetçisinden yöneticisine, yazarından kahvehanede oturan vatandaşına kadar,
nerdeyse herkes bilmediği konularda ahkâm kesiyor.
Bunun
sebebi ne olabilir?
Bir iş
yaptırmak
için piyasaya çıktığınızda bunu anlamak mümkün…
Diyelim
ki basit bir ev yaptırmak istiyorsunuz… Müteahhidinden, taşeronuna, iş
takipçisine ve malzeme temin edilen yerlere gidip pek çok kişiyle konuşup bir
hesap kitap çıkartıyorsunuz.
Sonuçta kafanız
allak bullak oluyor. Hâlbuki yaptıracağınız normal ve sıradan bir şey… Ortalama
bir hesapla fiyatı da üç aşağı beş yukarı belli.
Bu
sefer, güvendiğiniz (!) kişilere gidiyorsunuz. Bu iş nasıl oluyor, diyorsunuz…
O da başlıyor yakınmaya… “Falana güvenilmez, şunlarla iş yapılmaz…”
deyip başlıyor atıp tutmaya…
Şu lafı
da çok duyuyorum:
-Hoca!
Sen bu piyasayı ve esnafı bilmezsin… Onlar hilelerini yağdan kıl çeker gibi
yaparlar… Senin ruhun bile duymaz!
Resmi ve
gayri resmi kurumlara gidiyorsunuz, mahalle ve apartman hayatına göz
atıyorsunuz, pazarı dolaşıyorsunuz, sürücü-yaya ilişkisine bakıyorsunuz; gerçekten
her tarafta bir “yağdan kıl çekme” düşüncesi hâkim.
Üretici-tüketici,
amir-memur, işçi-patron ilişkileri de bundan farksız… Kurumların birbirlerine
bakışları da pek iç açıcı değil.
Nerden
bakılırsa bakılsın, herkes birbirine şüpheli yaklaşıyor ve kendisine göre bir
tedbir almaya çalışıyor.
Kısaca,
kimse gafil avlanmak istemiyor!
Bütün
bunlar, toplumda ileri derecede bir güvensizlik olduğunu göstermektedir.
Aynı
dine ve davaya inandığı sanılan, aynı etnik gruptan ve kültürden olduğu iddia
edilen insanlar bile güven bunalımı içinde.
Yakından
bakıldığında, durumun çok vahim olduğu bir gerçek.
Güvensizlik,
toplumda komplo düşüncelerinin oluşmasına da yol açmaktadır.
Böyle
olduğu içindir ki her gün yazılı ve görsel basında, kendisine “stratejist”
sıfatı takılmış bir sürü câhil cühelâ takımı, toplumun kafasını
karıştırmaktadır.
İddiaları
ise şu…
Güya olayların
arkasını biliyorlar ve bir takım gizli bilgiler elde ediyorlar. Dediklerine bakılacak olursa, etraf düşmanlarla
dolu ve her tarafta görünmeyen tuzaklar var!
İnsan
bunları dinledikçe, ister istemez, biraz da akıl hastanesinden kaçan
paranoyakları hatırlıyor… Korku, vehim,
hayal, palavra, kehânet, hepsi bir arada!..
Öyle ya,
güvensiz toplumlarda, her türlü yalana inanacak çok kişi vardır… Bu gibi
kişilerin meydanı boş bulmalarının mantığı da bu…
İktidarı
ele geçirenler ülkeyi kendi özel mülkleri gibi görüyorsa, başarılar rakiplerin beceriksizlik ve güçsüzlükleri
üzerine kurulmuşsa, eğitim gerçeğe ulaşma aşkını aşılayamıyorsa, adaba
ve edebe riayet ortadan kalkmışsa, insanlar hakların söke söke alınacağına
inanıyorsa, haklı olmanın yolunun kuvvetten geçtiği fikri kabul görmekteyse,
şehir hayatı birlikte yalnız yaşayanların dünyası haline gelmişse, ön
yargılar başını alıp yürümüşse, ipiyle kuyuya inilen kişilerin sayısı
azalmışsa, kara gün dostları müzelik olmuşsa, her şeyin en iyisini
kendisine layık görenler çoğalmışsa, suyu hep gözünden içen uyuz keçilere
özenti artmışsa, sistem, işe gelince sıvışan ve aşa gelince girişen tipler
üretmeye devam ediyorsa, özel ya da resmi güvenlikçi sayıları artıyorsa, kaliteli
kilit ve kapılar revaçtaysa, o toplumda güvesizlik de olur, komploya dayalı
düşünceler de…
Diğer
taraftan güvensizlik, iftira, haksızlık, aldatma, dedi-kodu, su-i zan,
çekememezlik, birilerinin kuyusunu kazma, iki yüzlülük, çek senet mafyası,
aşırı tedbir ve masraf demektir.
Bakıyorsunuz
adam, bir davada kendisini savunacak olan avukatına güvenmiyor… Ya karşı
tarafın avukatı kendi avukatını ayartırsa?
Hastaneye,
doktora ve yargıya güveniliyor mu?
Ne diyorlar?
Allah
muhtaç da etmesin, yokluğunu da göstermesin!
Eşler
birbirlerine ne derece güveniyor? Neden çok boşanmalar oluyor?
Öyleyse,
zararın neresinden dönersen kârdır, mantığı içinde, acilen tedbir almak
gerekir. Bunun için de aile ve ilköğretimden başlamak gerek. Medyaya da bu
yönde çeki düzen verilmesi şarttır. Hele öğretmen yetiştirilmesini yeni baştan
ele almak gerekir.
Yoksa
ilerlemede dünya birincisi olmak, dışarıya şu kadar ihracat yapmak, tek başına
yeterli olmaz.
Meselelere
bütün olarak bakmak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...