Bundan önceki yazılarımızda duruş ve ilke kelimelerine yüklenen anlamı irdeleyerek duruşun “durma tarzı”, ilkenin ise “temel düşünce “olduğunu ifade etmiştik. Kelimelerden yola çıkarak “insanın bir duruşu ve durduğu yeri sabitleyen bir temel düşüncesi olması gerektiğini” söylemiştik. Bununda insana çok büyük yararlarının olduğunu belirtmiştik.
Yazılarımdan yola çıkarak bana görüşlerini ileten okuyucularımızdan bazıları “katı bir düşünceden söz ettiğimi, bu tür düşüncede olanların kesinlikle zamana ayak uyduramayacaklarını, düşüncenin sabitleştirilmesinde bağnazlık olacağını” ifade eden mesajlar aldım. İlk etapta doğru gibi gözükse de, ben bu görüş ve düşüncede değilim. Neden?
Benim üzerinde durduğum husus “doğruluğuna inanılan temel bir düşünceye bağlı olarak bir duruşun olması gerektiğidir.” Yani ölçü birimi kabul edildikten sonra kaç metre ölçülürse ölçülsün fark etmez. Bir metre yüz santim mi? Beş yüz santim mi?
Yazılarımdan yola çıkarak bana görüşlerini ileten okuyucularımızdan bazıları “katı bir düşünceden söz ettiğimi, bu tür düşüncede olanların kesinlikle zamana ayak uyduramayacaklarını, düşüncenin sabitleştirilmesinde bağnazlık olacağını” ifade eden mesajlar aldım. İlk etapta doğru gibi gözükse de, ben bu görüş ve düşüncede değilim. Neden?
Benim üzerinde durduğum husus “doğruluğuna inanılan temel bir düşünceye bağlı olarak bir duruşun olması gerektiğidir.” Yani ölçü birimi kabul edildikten sonra kaç metre ölçülürse ölçülsün fark etmez. Bir metre yüz santim mi? Beş yüz santim mi?
