Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

15 Mayıs 2008

KUMRU’DA HALK YÜRÜYÜŞÜ

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ile 15-20 Mayıs tarihleri arasında kutlanılan “ “Gençlik Haftası” nedeniyle 15 Mayıs 2008 Perşembe günü tüm yurtta olduğu gibi Kumru’da da “Halk Yürüyüşü” yapıldı. (Fotoğraflar:
http://picasaweb.google.com/kumruhaber/KUMRUDAHALYRY15MayS2008PerEmbe
Kumru Hükümet Konağı önünden saat 11.00’de başlayan Halk Yürüyüşüne tüm Kumru’da bulunan kamu kurum ve kuruluşlarındaki idareci ve memurlar ile ilçe merkezinde bulunan okul idarecileri, öğretmenler Siyasi Parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluş temsilcileri de halk katıldı

Kumru Belediye Başkanı Ticabi Civelek ve belediye idarecilerinin de katıldığı Halk Yürüyüşünde Kumru Emniyet Amirliği tarafından sıkı tedbir alındı. Sağlık Grup Başkanlığının ambulansı eşliğinde yapılan Halk Yürüyüşü Kumru Hükümet Konağı önünden saat 11.00’de başladı. Aşağı köprüden geçerek Kumru Atatürk Caddesi boyunca devam eden Halk Yürüyüşü Kumru Belediyesi önünden geçerek Yukarı köprünün sağ istikametinden devam etti. Yürüyüş Yukarı Camii’nin yanından ve Erikçeli Caddesinden geçerek Elekçi Deresi kenarından Fatsa’ya giden gidiş yolu üzerinden tekrar Hükümet konağı önüne gelinerek burada son buldu. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

YÜRÜYÜŞLE İLGİLİ DİĞER FOTOĞRAFLAR: http://picasaweb.google.com/kumruhaber/KUMRUDAHALYRY15MayS2008PerEmbe

14 Mayıs 2008

Tut Şunun Ucundan Döşeyelim Abi - Yakup Alyurt'a /Bekir AKKAYA

Topaldan İmam Olmaz Yazıma Yakup Alyurt öyle döşenmiş öyle döşenmiş ki sormayın gitsin. Önce Yakup Alyurt’un yazısını okuyun, sonra da benim ona cevabımı…
Önce Yakup Ağabeyimizi okuyalım. Bundan da önce Yakup Ağabeyimi ağlatan “TOPALDAN İMAM OLMAZ” yazısını şu adresten http://www.kumru.tv/yazar.asp?yazarid=83&yaziid=119 ya da bu sayfadan okuyun. Şimdi de Yakup ağabeyimi dinleyelim…

YAKUP ALYURT
Açıklı bir hikaye ama tuzaklı ,açımtırak, yalın anlatılmış. İmamlı bir tarz anlatım. Köklü bir dönüşümden satır başları . Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcutdur. BU güne gelelim şimdi yardım kaynaklarınız daha iyi , başadamınız conilerde yaşar palazlandıkça palazlanır maşaallahhh, marşal yardımınız gelişdi maşallah. Nazar deymesin işallah kem gözlere şiş , yürüyün be kim tutar conilerin

KUMRU ANAFEN’DEN MAKRUBE ZİYAFETİ

Kumru Dervişoğlu Etüt Eğitim Merkezi olarak hizmet veren Etüt Merkezi ANAFEN DERSANESİ olarak hizmet vermeye başladı. Etüt Eğitim Merkezi bundan böyle Anafen Dersanesi olarak hizmet verecek. Kumru ANAFEN DERSANESİ dün akşam tüm eğitim kurumlarında çalışan okul idarecilerine Makrube ziyafeti verdi. Ziyafete Kumru Milli Eğitim Müdürü Abdulkadir Hocaoğlu’nun yanı sıra şube müdürleri, okul müdürleri ve müdür yardımcıları da katıldı.Ayrıca Samsun Kumrulular Derneği ve Emekli Şube Müdürü Kemal Döleş'in de katıldığı makrube ziyafetinde Akkuş'tan bazı okul müdürleri de yer aldı.

Kumru Anafen Dersanesi Müdürü Muhammet Zeki Karabacak dersane ile ilgili şu bilgileri verdi. “Bilindiği gibi kurumumuz daha önceleri Kumru Etüt Eğitim Merkezi olarak hizmet veriyordu. Talebin yoğun olması ve Kumru’daki öğrencilerimize daha iyi okul dışında eğitim vermemiz için kurumumuzu dershaneye dönüştürdük. Adımız bundan böyle “Kumru Anafen Dersanesi “ olup, Kumru’da bir ilk olan dershaneyi de Kumru’ya kazandırdık. Önümüzdeki günlerde resmen açılışını yapacağız. Bütün eksikliklerimizi tamamladık ve resmi işlemler de birkaç gün içersinde tamamlanacak. Bugün de eğitim camiasında çalışan idareci arkadaşlarımızla bir çay içelim istedik. Katılan tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.” Dedi. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU
MAKRUBE ZİYAFETİNDEN DİĞER FOTOĞRAFLAR İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ: http://picasaweb.google.com/kumruhaber/KUMRUANAFENDERSANESNDENETMMDRLERNEMAKRUBEDAVET

13 Mayıs 2008

BIZIM ANNEMIZ/ MEHMET ARŞİN/WWW.FİZME.COM

Öldün öldün,
Direndin bütün izdiraplara,
Gece gündüz uyumadin,
Takat bulupta doymadin.
Bütün gayretinle, cabanla
Öldün öldün, dirildin.
Üzülmesin diye yavrularin,
Onlara hic bisey belli etmedin.
********************
Mücadelen sevgiyle birlesti,
Umutla mutlulukla eslesti.
Senin gülmen,
Heyecan verdi yarinlarimiza
Mahsun durmana,
Hangi gönül gösterirdi riza.
********************

Bilim tarihi dönüşümün eşiğinde mi/Prof.Dr.Osman ÇAKMAK

Prof. Dr. Osman Çakmak'ın makalesi 14 Yıldır hazırlıkları süren ve Temmuz'da gerçekleşek deney, her şeyin “madde” ve “enerji” olmadığını gösterip, yüzde 90'ı boş sanılan uzayda ne olduğunu gösterebilecek mi?
Yüzlerce bilim adamı şu günlerde Avrupa’nın en büyük nükleer araştırma merkezindeki (CERN) o süper mikroskoptan çıkacak sonuçları merakla bekliyor. CERN’de deneyler temmuz 2008 den itibaren başlayacak. Bu deney için bilim adamları 14 yıldır hazırlık yapıyordu. 4.4 milyon sterlin harcama yapıldı. 27 kilometrelik alanda yerin 100 metre altındaki tünellerde dev mıknatıslar yerleştirildi. Mıknatıslık, -271 derecede süper iletkenlerden elde ediliyor.

Heyetin baş fizikçisi ve Bilim Direktörü Jos Engelen, 'Bu deneyler sonunda çok heyecan verici yeni bulguların ortaya çıkacağından eminiz' diyor. Evet ne bulunacağı kesin bilinmese de kapasite ve özellikleri bakımından parçacık fiziği tarihindeki en güçlü “yeni çarpıştırıcı” sistem ile bilimde çok büyük bir sıçrama yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor ve fiziğin yeni bir dönüşümün eşiğinde olduğuna inanılıyor.

Bir engel çıkmazsa Deneyler Temmuzda başlayacak. Yeni buluşlarla evrendeki tüm olayların tek bir denklemle ifade edileceği bir noktaya gelineceğini umuyor bilim dünyası. Bütün formüllerin temelinde yatan ana formüle ulaşmanın heyecanlı bekleyişi yaşanıyor. Bilimi meşhur fizikçi John Wheeler’in dediği noktaya doğru emin adımlarla ilerlediğini söyleyebiliriz:

Wheeler şunu demişti? 'Bir gün gelecek, bütün eşyayı tek, harikulâde bir görüntü içinde anlayacağız. Bu görüntü öylesine sade, öylesine güzel olacak ki, hepimiz birbirimize 'Ah, biz ne kadar aptalmışız! Nasıl oldu da anlayamadık. Başka türlüsü olamazdı herhalde' diyeceğiz.

Maddenin temelinde ne bulunduğu ve maddenin aslının neden ibaret olduğu öteden beri insanoğlunun en çok merak ettiği konulardan birisi oldu. Madde esas itibarı ile atom çekirdeğinden ibaret olduğuna göre peki çekirdek elemanları (proton ve nötron) ne kadar maddedir? Onlar maddeye ne kadar benziyorlar? İşte bu sorulara kimse net cevap veremiyor.

19. yüzyılın sonunda, bilim dünyasında hâkim görüş artık her şeyin keşfedildiği ve geriye ayrıntıların kaldığı şeklinde idi. 20. yüzyılın başlarında gelişen Kuantum Mekaniği ile bakış açımız genişledi ve diğer başka boyutların varlığı ortaya çıktı. Bilim olabildiğince mesafe aldı almasına ama maddenin neden ibaret olduğu hala sır perdesi arkasında saklı kalmaya devam ediyor.

İlk zamanlar madde âlemini ayakta tutan dört temel kuvvetin (elektromanyetik kuvvet, çekim, nükleer ve zayıf nükleer kuvvetler) atomun temelinde tek bir kuvvet hâlini aldığı fark edildi. Bu defa kâinatı izah edecek daha temel ve basit bir teorinin, bütün hâdiseleri açıklayacak her şeyin teorisinin kurulabileceğ ini akla getirdi. ‘Birleşik Alanlar Teorisi’ bu yönde ulaşılmış önemli bir merhale oldu. Bu teori, önceleri ayrı ayrı mefhumlar kabul edilen kuvvet alanları, ışık, ısı, elektrik ve manyetizmanın artık tek bir yapının ‘farklı görünüşleri’ olduğunu anlatıyordu. Şimdi Büyük Birleştirme teorisi (GUT) gündemde. Bütün sistemlerin âhenkle işlemesinde rol alan kuvvetler ve bütün maddî unsurlar, tek bir hakikatin değişik yansıma ve tecellilerinden başka bir şey olmadığını söylüyor bu teori.

Kâinatın bütünlüğü ve hiyerarşisine olan inanç, bilim adamlarını Kâinatı izah edecek daha temel ve basit bir teoriyi bulmaya doğru koşturuyor. Evrendeki tüm sistemlerin ahenkle işlemesinde rol alan kuvvetlerin ve topyekun maddî unsurların, sonuçta tek bir hakikatin değişik yansımalarından ve tecellilerinden başka bir şey olmadığı gün geçtikçe bilim aynasında daha iyi belirmektedir. Tabi konunun diğer bir yönü ise, gelişmelerin her şeyin Tek bir Elden yönetildiği ve Yaratanın birliği gerçeğine ışık tutmasıdır, “tevhide” delil olmasıdır.

Keşfedilmeyi Bekleyen Sırlar

Fiziğin beklenen keşifleri ya da problemleri neler? Başrolde günümüzün geçerli madde kuramının keşfedilmemiş tek parçası olan HİGGS parçacığı var. Bu parçacık keşfedilirse, bağlantılı olarak kozmosla ilgili bir çok paradoks ve probleme çözüm bulunacak. Dahası Dört temel kuvvetten ikisi olan elektromanyetizma ile zayıf nükleer kuvvetleri farklı kılanın ne olduğunun aydınlanacak. Bu iki kuvvet neden birbirinden farklı? Evet tüm bu keşifler günlük hayatımızda çok şeyi değiştirecek.

Bununla bağlantılı olarak evrene bakışımız farklılaşacak.

Deneylerde ulaşılacak noktayı ve deneyin temelini bir de CERN’de çalışan Bilgisayar mühendisi Osman Zorba’dan dinleyelim: 'Dev Parçacık Hızlandırıcı' adlı cihazda, ışık hızıyla hareket eden protonlar 800 milyon kez çarpıştırılacak. Böylece Kâinatın var olduğu büyük patlama (Big Bang) yeniden oluşturulacak. Patlamanın sonunda 'Higgs Bosson'a yani 'Tanrı’nın Zerrecikleri' ne ulaşılacağı umuluyor. Zorba, deneyde ulaşılmak istenen noktayı şu şekilde dile getiriyor: 'Higgs Bosson yani Tanrı’nın Zerrecikleri, bugüne kadar keşfedilmemiş ancak teorik olarak var olması gereken bir parçacıktır. En azından hesaplamalar bunu gösteriyor. Cisimlerin birbirini çekmesinin kaynağının bu parçacık olduğu düşünülüyor. Tanrı’nın Zerrecikleri, ’Neden Dünya ve Ay’ın ya da Güneş’in çekim gücü vardır?’ sorusuna cevaptır. Bu deney bunu ortaya koyacak ve bilimde yeni açılımlar sağlayacaktır. ' Ayrıca şunları ekliyor: , 'Müthiş heyecanlı bir döneme girdik' Evet görüldüğü gibi eğer Higgs Bossonları bulunursa sadece çekim gücünün değil karanlık maddenin sırrı da çözülecek.

Bu çalışmanın sonuçları neden böylesine önemseniyor? Çünkü bilim adamları varlığın ve yaratılışın sırlarının açıklığa kavuşacağına inanıyorlar bu çalışmalarla. Niye atomlar var? Kimyanın gereği ne? Kararlı atom yapılarını mümkün kılan nedir? Görüldüğü gibi en temel sorulara cevap aranacak CERN’deki deneylerde. Öyle görünüyor ki elde ettiğimiz sonuçlar evrene ve varlığa yüklediğimiz manayı değiştirecek. Hatta öyle beklentiler var ki ortaya çıkacak sonuçlar nereden gelip nereye gittiğimiz ve ne amaçla yaratıldığımız gibi yaratılış sırlarına açıklık getirebilir; din ile bilimi buluşturacak sonuçlara götürebilir.

Dünya Büyük Bir Tehlike ile Karşı Karşıya mı?

CERN , Dan Brown’un çok satan romanı 'Melekler ve Şeytanlar 'a da konu oldu. Romanda, CERN 'in başarılı fizikçilerinden Leonardo Vetra cinayete kurban gider. Vetra 'nın tek gözü oyulmuş ve göğsü 'Illuminati ' sembolüyle dağlanmıştır. Ancak CERN 'in tek kaybı Vetra değildir. Ünlü fizikçinin son derece tehlikeli buluşu 'anti madde' çalınır.

Cinayeti gizleyen CERN direktörü, Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon 'u İsviçre 'ye çağırır. Dr. Vetra 'nın kızı Vittoria ile Langdon, Roma sokaklarında soluk soluğa, Illuminati’nin 400 yıllık izini sürerek cinayetleri önlemeye çalışacaklardır.

Dan Brown'un kitabında iddia ettiği gibi bu deneylerden sonra Dünya'yı büyük bir tehlike mi bekliyor? Kimi bilim adamına göre Brown meşhur olmak için yapıyor tüm bunları. Evet burada küçük bir 'Big Bang' örneği yaşanacak. Prof. Dr. Rössler, bütün insanlığın büyük bir tehlike altında olduğunu söylüyor ve ekliyor: 'Eğer kara delik dengede tutulamazsa, hesaplamaları ma göre 50 ay içinde dünyamızı yutacak. Dünyanın ağırlığı minicik bir noktada yoğunlaşacak' Bu fikre katılan başka araştırmacılar da bulunuyor: Walter Wagner ve Luis Sancho , oluşacak kara deliğin dünyanın, hatta evrenin sonunu getirebileceğ ini savunuyor. Amerika ’da bu deneylere karşı dava bile açıldı. CERN yetkilileri ise “Dev kara delik teorisini saçmalık ” olarak değerlendiriyorlar. Çünkü bu deney doğrudan Big Bang Yaratılış Patlaması esnasında neler olduğuna yönelik değil. Atomaltı parçacıkları çarpıştırarak bir bilgi birikimi elde etmek ve bu bilgi birikimini kullanarak Big Bang ve evrenin yaratılışı ile ilgili yeni teoriler geliştirmek…

TeV ölçeği

Bu deneylerle dünyada erişilmiş en yüksek çarpışma enerjisi olacak. Bilim tarihinin en büyük en güçlü mikroskobunda 1 trilyon elektronvolt (kısaca 1 TeV) enerji üretecek bir sistemi tasarlıyorsunuz. İşte bir kısım çevreler, ilk defa çıkılacak olağanüstü şiddetteki bu elektrik potansiyelini korkutucu buluyorlar. Bir parçacığın bu kadar elektrikle yüklenmesi durumunda orada bir karadelik oluşabileceğini ihtimalinden söz ediyorlar. Ama çoğu bilim adamına göre tüm bunlar saçma düşünceler.

TeV (trilyon elektron volt) ölçeğini keşiflere açmak , yepyeni bir deneysel fizik dünyasına girmek anlamına geliyor. Önceki deney düzeneklerinde ancak milyar elektron volt düzeyine çıkılabiliyordu.

Elektrozayıf simetri kırılması, hiyerarşi problemi ve karanlık maddenin sırrı gibi konular, bu problemlerin ancak TeV ölçeğinde çözülebileceğine inanıyorlar. Şimdiye kadar bir türlü bulunamayan Higgs parçacıklarının ancak bu enerjilerde ulaşılabileceğine inanılıyor. Kim bilir belki de evrendeki maddenin çok büyük bölümünü oluşturan “karanlık madde” dediğimiz şeyin aslının Higgs Bossonları olduğunu anlayacağız. Belki de hatta 19 yüzyılın sonlarında (ve 20. Yüzyılın başlarında) bilim dünyasının yoğun bir şekilde tartıştığı “esir maddesi”nin “karanlık madde” ile ilişkili olduğu, hatta ondan ibaret olduğu ortaya çıkacak.

Deneyin temelini kısaca anlatmaya çalışırsak; dev parçacık hızlandırıcısında önce parçacık demetleri oluşturulacak. Parçacıklar önce tek yönde hızlandırılacak. Daha sonra ters yönlerde hızlandırma ve sonunda çarpıştırma duraklarından geçilecek. Önce düşük enerji düzeyleri, sonra tera ölçeği... Nisbi zayıf deney yoğunluklarından, kontrolü daha zor olan yüksek yoğunluklara geçilecek. Sonra?.... Yol üzerindeki her adımda, görev alan binlerce bilim insanı, mühendis ve öğrenci sonuçları yorumlayacak.

Dünya parçacık fizik camiası da LHC den gelecek ilk sonuçları heyecanla bekliyor. MIT dan Fransk Wiczek, LHC nin Fizikte bir altın çağ başlatacağı yolundaki sözleriyle fizik camiasının ortak duygularına tercüman oluyor. Bilimciler yeni bir dönemin bereketli buluşlarının eşiğine geldiklerini ve sağanak sağanak buluşlarla gündemin sarsılacağını ifade ediyorlar.

Karanlık Madde

Evren, gerçekte evrende olması gereken maddenin yüzde onu kadardır. Bu evren, yüzde doksan, ne olduğunu bilmediğimiz, hakkında hiçbir fikrimizin bulunmadığı, 'Karanlık Madde'den oluşmaktadır. Bu demektir ki uzay “boş” olmayıp, gözlenen maddenin dokuz katı kadar ağırlıkta görünmeyen kütle bulunmaktadır. Görünmediğinden ve doğrudan belirlenemediğ inden karanlık unvanı verilen “kayıp kütle” ya da “karanlık Madde'dir. Karanlık maddenin ve “kara enerji”nin varlığını gerektiren bir çok gözlem bulunuyor. Sürekli genişleyen evreni ivmeli olarak genişleten etkinin bu “kara enerji” olduğu bildiriliyor. Tüm evrene hâkim olan bu kuvvet beraberinde yıldızları ve galaksileri de bir düzen içinde tutuyor, dengeyi sağlamada “aracı” ve “vasıta” bir madde ve enerji olduğu anlaşılıyor.

İşte Dünyanın en büyük süper iletken mıknatısı, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’in yeraltı laboratuarındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ile parçacık çarpıştırma deneyinde bu karanlık maddenin temsilcisi Higg Bossonlarına ulaşılması bekleniyor.

Varlığın Düğümlendiği Noktalar

Bilim insanları hep daha da küçük parçacıklara ulaşmanın hayalini kurarken, fiziğin o tuhaf yasası karşımız çıkıyor: Parçacıklar küçüldükçe, ağırlıkları artıyor, öyle ki bütün evreni tartabilecek bir nokta çıkıyor karşımıza. Bu parçacıklardan bir tanesinin parçalanması, yeni bir büyük patlamaya yol açıp evrenin yeniden şekillenmesine neden olabilir?

Varlığın düğümlendiği noktalara baktığımızda karşımıza süper sicimler çıkıyor: Yaşamın en küçük yapı taşı nokta şeklinde değil, iç içe geçmiş titreşen sicimler (strings) şeklindeki yapılardan ibaret. Sicimlerin en şaşırtıcı yanlarından birisi sadece bilinen boyutlara (zaman ve uzay) değil, on ya da hatta on bir boyuta sahip olması. Bu haliyle sicimler madde ve madde ötesi tüm varlıkların temeli olabilir. Bir yerlerde, görünmez bir şekilde, yumak halinde sarılı olduğu için bu boyutları göremiyoruz.

Bu nesnelerin (tabii söz konusu olanın nesne olup olmadığı da bilinmiyor) tarif edilmesi imkânsız. Princeton'daki Elite Üniversitesi' nde görevli bir fizik dahisi sayılan Edward Witten bile, süper sicimler söz konusu olunca, büyülendiğini ve onları çok garip bulduğunu ifade ediyor. Witten, bazen saatlerce koltuğuna uzanıyor ve gözlerini tavana dikerek evrenin yapısını açıklamayı amaçlayan 'M-Teorisi' üzerine düşünüyor. Teoriyi henüz tek bir formül haline getiremiyor. Daha, M harfinin anlamını bile çözmüş değil. Süper sicim teorisini irdeleyen bilim insanları M kelimesinin sır, gizem anlamına gelen 'Mysterium'dan geldiğini düşünüyorlar. Tariflerin fiziki anlamdan ziyade dini bir nitelik taşıması karşısında şaşkın… Bilgi ve akılcı araçlarla analiz yapan yöntemlerden farklı bir sır ile mi karşı karşıyayız acaba? Tüm çabalara rağmen varlığın en merkezinde yer alan şeye ulaşılamayacağı bir nokta mı var?

Varlığın derinliklerine iniyorsunuz. Ama her araştırma, karşımıza yeni sorular çıkarıyor. 'karanlık enerjiyi' keşfetmiş bulunuyoruz. Ama nereden geldiğini bilmiyoruz. Üstelik evrende bulunan kütlelerin yüzde 90'ı karanlık maddeden ibaret. Düşünebiliyor musunuz? Evrenin çoğunluğunu neyin teşkil ettiğini hala bilemiyoruz. Varlığın şahit olduğumuz kısmı devede kulak mesabesinde. . Tüm bunlar perdenin arkasında daha nice alemler ve evrenler bulunduğu düşüncesine götürüyor zihinleri. İşte CERN’deki deneyler karanlık maddeden süper sicimlere kadar teorilere destekleyici bulgular getirebilir.

Maddenin Temeli

Maddenin çekirdeğini, temelini bulmak için yüzyıllardır süren arayışların içine girdik. Maddenin derinliklerine daldık. Önce atomları, sonra ondan yüzbinlerce daha küçük olan atom çekirdeğini, ardından da atom çekirdeğindeki alt yapılar olan protonları, nötronları ve diğer yüzlerce 'temel parçacıklar'ı keşfettik.. Hayvanat bahçesini andırıyordu parçacıkların dünyası. 'Standart Teori' adını taşıyan karmaşık bir teoriyle düzenlemeye çalıştık bunları. Ama gördük ki bu o kadar kolay değil. .

“Standart Teoriye” göre maddenin temeli kuark, gluon ve leptonlardan ibarettir. Bunlara parçacık demek de zor. Bazen madde, bazen enerji yapısında olan ve aniden kaybolan tuhaf parçacıklar.. Bu yapı taşları hareketlidir. Kuarklar sadece ikili ya da üçlü gruplar halinde bulunuyor; gluonlar ise proton ve nötron gibi parçacıkların içinde yaşıyorlar, kuarkları bir arada tutuyorlar. Onları birbirine sıkı sıkıya bağlıyor. Hepsi bir araya geldiğinde ise sanki bir şeyleri gizlemek istercesinde kılık ve yapı değiştiriyorlar. . İlginçtir ki insan onu gözlediğini fark edince yapı değiştiriyorlar farklı bir keyfiyete bürünüyorlar.

Evet her şey gibi zerrelerin de kendi ortamlarında hususi âlemlerinde pek çok gayeleri, hikmetleri ve vazifeleri olduğu aşikar. Sürekli hareketleri ve vazifeleri ile varlığın dokusunu ve esasını teşkil ediyorlar. Yaratanın kendilerine yüklediği vazifeyi kendi çaplarında ifa ediyorlar.

Tek başına Genel İzafiyet Teorisi düşünce sınırlarımızı zorluyor. Teori, uzay ve zamanın, evrende bulunan büyük kütlelerin etkisiyle büküldüğünü ifade ediyor. Kuantum mekaniğini anlayabilmek daha da zor... Bu teori de, elektronların atom çekirdeğinin çevresinde bulunan sağlam yörüngeler etrafında dönmediğini, hatta bunların parçacık bile olmayıp, parçacık ve dalgadan oluşan tuhaf, çift türlü yapılar olduğunu; bu nedenle elektronların atom içindeki yerini tam olarak belirlemenin imkânsızlığını söylüyor. Formüller karmaşıklaştıkça, ileri sürülen teoriler de varsayım düzeyinde kalıyor. Belki de maddenin içinde bulunan en küçük parçacıklar, nokta biçiminden çok, muhallebi tarzında yapılardır. İncelemeye kalkışıldığında kayboluyorlar. Uzaydaki yeri belirsiz; bir burada, bir orada; ama her zaman tam olarak insanların gözlem yapmadığı bir yerde bulunuyorlar.

Son Söz

Yaratanın biz insanlara bahşettiği her şeyi anlama ve çözme merakı ile varlığın sırrını anlama konusunda hayli bir mesafe alacağız ve belki de varlığın sınırlarına ulaşacağız. Gelinen noktada Evrenin % 90’ını teşkil eden “karanlık madde” ve “karanlık enerji” “madde” ve “enerji” dışında bir mahiyet olduğu ortaya çıkarsa madde-fizik ötesi (mana) esaslı bir kâinat tablosu ile karşılaşacağız demektir: Sonuçta her şeyin kaynağının “madde” ve “enerji” olduğu ön kabulünden sıyrılacağımızı bekleyebiliriz. .
KAYNAK: (Haber 7)

ANASİAD'ın Akşam Yemeğinde Türkiye ve Bölge Ekonomisi Değerlendirildi

Anamur Sanayiciler ve İş adamları Derneği (ANASİAD'ın düzenlemiş olduğu geniş katılımlı akşam yemeği önceki gün akşam Bozyazı Anemorion Otel'de gerçekleşti. Gecenin sürprizi ise Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın telefonla yemeğe katılanlara hitap etmesiydi..

Akşam yemeğine Bozyazı Kaymakamı M. Kamil Sağlam, Anamur Garnizon Komutanı Alb. Cemil Yıldız, Anamur Muz Üreticileri Derneği (MUZ-DER) Başkanı Ecz. Niyazi Sinanoğlu, Anamur Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Aydın Çelik, Güney Sahil Sanayiciler ve İşadamları Derneği (GÜSSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Osman Mert, GÜSSİAD Eski Genel Sekreteri Serhat Demiriz, Eski Milletvekilleri Tevfik Diker, Ersoy Bulut, Anamur Belediye Meclis Üyeleri Durmuş Deniz, Naci İnan TÜSİAV Orta Akdeniz Temsilcisi Ali Haydar Kılıç, ANASİAD Yönetim Kurulu Üyeleri Asım Cep, Erol Avşar, İbrahim Ertan, Ecz. Polat Koray Heybeli, Gani Temizkan, Kamil Kaplan, Osman Kahvecioğlu, Mehmet Ayaz ile çok sayıda işadamı ve basın mensupları katıldı.

Akşam yemeğinin başlangıcında bir konuşma yapan ANASİAD Yönetim Kurulu Başkanı Asım Cep yaptığı konuşmada şunları söyledi: "ANASİAD, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunmak, bölgesel, sektörel ve Ulusal ekonomik politikaların oluşturulmasını sağlamak, bölgesel ve sektörel kalkınma vizyonları geliştirerek uluslararası entegrasyona ve rekabet gücünün artırılmasına yardımcı olmak, projeler geliştirmek, iş dünyasını ilgilendiren sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuna, yetkili kurumlara duyurmak, özel girişimciliğin yaygınlaşmasına çalışmak, sanayiciler ve işadamlarının sorunlarına sahip çıkarak toplumda ki girişimci nitelikleri geliştirmek amacıyla ben ve 7 arkadaşımın kararıyla kurulmuştur.Burada altını çizerek bir konuya açıklık getirmek isterim: ANASİAD hiçbir kuruluşa alternatif yada rakip değildir..Türkiye İstatistik Kurumu enflasyon rakamını yüzde 9.3 olarak açıklamıştır.Bu arada en çok tüketilen 100 kalem mal ve hizmetten 77'sinin fiyatlarında ise son bir yılda yüzde 261'e varan oranlarda artış yaşanmıştır. Burada şu gerçeği göz ardı edemeyiz. Resmi enflasyon 9.3, ama gerçek enflasyon 49'larda... Size bu konuda çarpıcı bir örnek vermek isterim..:Tarımsal girdiler içinde yer alan gübreye yüzde 76, mazota yüzde 30, elektriğe yüzde 27 zam gelmiştir. Açıkça söylemek gerekirse, Türkiye ekonomisinde işlerin yolunda gitmediği görülmektedir. "Ülkemizde siyasi istikrar olsaydı" demekten kendimi alamıyorum.

Kredi kartına uygulanan faiz, ortalama yüzde 107 civarındadır. Orta gelirli bir ticaret adamının böyle bir faiz yükünün altından kalkması mümkün mü? Ticaret adamlarımız tüm imkanları faizi ödeyebilmek için harcadıkları halde faiz faizi doğurmakta ve anaparayı ödemek mümkün olamamaktadır. Bu durumu "Serbest piyasa, ne yapalım?" diyerek, geçiştirmek mümkün değildir. Serbest piyasanın da kendine has koşulları vardır.

Biraz da İlçemiz Anamur'dan bahsetmek isterim:Anamur olarak ulusal ve uluslararası ortamda, dünyada ender yetişen muz, çilek gibi ürünlere sahibiz. Şimdi, bizler için kendimize güvenli, akıllı ve hesaplı olma zamanıdır. Üretimde, stoklamada, fiyatlamada ve pazarlamada gerçekçi davranarak yöremizi bir refah beldesi haline getirmeyi hedeflemeliyiz. Ben ve temsil ettiğim kuruluş bu konuda üzerimize düşeni istek ve heyecanla yapmaya hazırız.

Anamur'u güzel günler bekliyor. Temennim odur ki, ..bu güzellikte tüm Anamurlular ve Anamur'u sevenler paydaş olsunlar" dedi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde toplantıya katılan tüm konuklara sırayla söz hakkı verilerek bölgenin ekonomisi hakkında ki düşüncelerini paylaşmaları sağlandı.

Gecede bir konuşma yapan eski milletvekilleri Ersoy Bulut ve Tevfik Diker, ülkemizin özelleştirme adı altında parsel parsel satılmasından duydukları kaygıları dile getirirken, Anamur ve Bozyazı Kaymakamı M. Kamil Sağlam ise yaptığı konuşmada: Bu tür toplantıların bölge ekonomisi ve kalkınması için önemli olduğunun altını çizdi.Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

Bilgi: 0.532.2565040

Kapatılma davası sonunda olacaklar ve olmayacaklar?/Sebahattin Önkibar/Yeniçağ

Ulusalcı-milliyetçi cephenin derin kalemlerinden Sebahattin Önkibar, Kapatma Davasıyla başlayan "DARBE"yle bitecek süreci açık açık madde madde yazdı..
Sebahattin Önkibar/Yeniçağ
Kapatılma davası sonunda olacaklar ve olmayacaklar?
1) AKP’ye açılan kapatılma davası siyasidir.
2) Yüzde 47 oy ile iktidar olan bir partiye dava açılması bireysel bir teşebbüs olamaz.
3) Açılan dava, bir büyük siyaset mühendisliği projenin eylemli ilk adımıdır.
4) Bu proje her hal ve şartta başarıya ulaştırılacaktır.
5) Davanın ardında AKP’nin etki alanının dışında olan devletin tamamı vardır.
6) AKP’ye kapatılma davasının açılacağı ya da operasyon yapılacağı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ile kesinleşmiştir.
7) Cumhurbaşkanlığı makamı cumhuriyeti kuran irade için bayrak gibi önemlidir.
8) Cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül’ün seçilmesinin dışında, devlette yapılan ideolojik kadrolaşmalardan yeni İslamcı zengin bir zümrenin yaratılmasına, medyanın ele geçirilmesinden polisin askere karşı alternatif bir silahlı devlet gücü şekline dönüştürülmek istenmesine, Kerkük’ün statüsünün AKP hükümetince önemsenmemesinden ABD’nin dayatması ile K. Irak’da bağımsız bir Kürt devletine razı olunmasına ve de Kıbrıs’taki teslimiyete kadar pek çok neden kapatılma davasının gerçek gerekçeleridir.
9) Türban, laikliği sabote anlamında önemlidir, ancak gerçek fonksiyonu açılan davaya ambalaj olmasıdır.
10) AKP mutlak şekilde kapatılacaktır. Kapatılmama ihtimali binde bir bile değildir.
11) Tayyip Erdoğan dahil 40 kişinin tamamına yakınına siyaset yapma yasağı getirilecektir.
12) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için de yasak kararı çıkacaktır.
13) Çıkacak yasak kararı sonrasında Abdullah Gül’ün Çankaya’da kalıp kalamayacağı tartışmaya açılıp Gül’ün istifa etmesi istenecektir.
14) Kapatılma kararı ile beraber sümen altında tutulan yolsuzluk bombaları bir bir patlatılıp AKP cenahında panik yaratılacaktır.
15) Somut yolsuzluk dosyalarının ifşası ile beraber yargı Tayyip Erdoğan için ardı ardına davalar açacaktır.
16) İşe tam bu süreçte dalgalanacak olan AKP grubundan kopmalar olacak ve yeni siyasi oluşumlar AKP’den kopanların ekseninde şekillendirilecektir.
17) Yasaklar ya da istifalarla Anayasa gereği zorunluluk haline gelecek olan ara seçime işte böylesine dalgalı ve parçalı tablolarla gidilecektir.
18) Bazılarının ileri sürdüğü gibi Tayyip Erdoğan bağımsız milletvekili adayı olamayacaktır. Anayasa Mahkemesi buna set çekecektir. Erdoğan’ın bağımsız adaylığına izin verilmesi kapatılma projesinin ters yüz edilmesi olacağından böyle bir şeyin olma ihtimali yüzde bir bile değildir.
19) AKP’den ilk etapta ANAP ve liberal patentliler ayrılacaktır. Bunu Abdullatif Şener’le irtibatı olan az sayıdaki Milli Görüşçüler izleyecektir. Ardından ılımlılar da bir bir kopacaktır. Erdoğan’ın etrafında Güneydoğu kökenlilerle yakın çevresi kalacaktır.
20) AKP içinden yeni oluşuma doğum için Abdüllatif Şener ve Köksal Toptan’ın dışında Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve Ali Çoşkun üçlüsü de ortak olarak zemin yokluyor. Bu üçlüye yine çok ünlü bir AKP’li isim perde gerisinde destek oluyor ve hatta taktik veriyor.
21) Erdoğan’ın muhtemel emanetçisi Ali Babacan ya da Mehmet Ali Şahin olacak.
22) Mahalli seçim sürecinde İstanbul belediyesindeki yolsuzluklar için yayın sağanacağı başlayacak ve bu şekilde Tayyip Erdoğan’ın en büyük kalesi düşürülmeye çalışılacak. Dahası,Tayyip Bey’in emanetçiye teslim edeceği yeni partinin oyları da düşürülmeye çalışılacak.
23) Tayyip Erdoğan efsanesinin tamamen sönmesi için açılacak davalar bağlamında yargı kararı beklenecek. Bu şekilde bir mahkumiyet durumunda Erdoğan tarih olacak.
24) Bir aksilik olur da ters bir süreç şekillenirse (Hiç arzu etmesek de) demokrasi perdesi bir süreliğine inecektir..
NOT: Bunlar temenni değil, bilgiye dayalı analizimizdir.
KAYNAK :1. http://www.habervakti.com/detay.asp?id=50189&kat=Manset
2. http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=168927
3.http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=67204

KİTAP ÇIKINCA KARİZMALAR ÇİZİLECEK!

Ankara Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü Döner Sermaye İşletmesi Emekli Sayman Müdürlerinden Fahrettin Akıcı Üçüncü kitabını Ekim ayında çıkarıyor. Ziyaret için gelmiş olduğu Kumru’da görüştüğümüz Fahrettin Akıcı aşırı Fenerbahçe taraftarlığı ile de tanınıyor.

Fenerbahçe ile ilgili dokuz yıl önce yayınlanmış kitabı da bulunan Fahrettin Akıcı aynı zamanda Karadeniz de Fenerbahçe Derneğinin de ilk kuran bir isim. Bugüne kadar iki kitabı da çıkan Fahrettin Akıcı 1979 yılında Günaydın Gazetesinin Türkiye

Kumrulu” RUMUZLUYA ZİYARETCİLERİMİZDEN TEPKİLER

“BEKİR EFENDİ AĞZINDAN SALYALARIN AKTIĞINI FARK EDEBİLİYORUM.AMA AKMAYA DEVAM ETSİN,SEN BABA ANNENİN SÖZLERİYLE HAREKET ETME BENCE,BABA ANNEN SENİN BABANIDA YANLIŞ SÖYLEMİŞTİ SANA. KENDİNCE,ADAM GİBİ OL...EN AZINDAN HAYATINDA BİR DAKİKA ADAM GİBİ OL.BAŞKALARININ ŞEYLERİNİ ELİNE ALIP GEZME...SELAMLAR.”

*******************
KUMRUTV'DE KÜTÜPHANE HABERİ İÇİN İSE ŞÖYLE YAZILMIŞTI.

“YALAN “KUMRU- ILHAN AĞA NE YAPMAK İSTİYORSUN. 3000 KIİTAPLIK KÜTÜPHANE HA SEN GİTTİN GÖRDÜN MÜ SİYASİ AYAKLI BİR PROJE VE KARŞILIĞINDA DEVLETTEN ALINAN BİNLERCE YÜRO VE YİNE BU PARALAR KARŞILIĞINDA KURULAN 3-5 TANE ANSİKLOPEDİNİN TOPLANDIĞI PROMOSYON KİTAPLARI. KİM KÜTÜPHANE KURMUŞ NEREYE KURULMUŞ, BU KADAR YALAN KARŞILIĞINDA İLGİLİLERDEN SEN NE KADAR FAYALANDIN. KENDİNE GEL GURBAN, KENDİNE EL MALI ÜÇ BEŞ TANE AHMAKLA BİRLİKTE GÖTÜRÜYOR. İNAN BUNLARIN HEPSİ SOYTARI, HATTA SOYTARIDANBDA ÖTE... KİMİN BAŞINI TUTUYORSUN SEN BU KADAR DÜŞEMEZSİN OLMAYAN ŞEYLERİ OLDU GİBİ GÖSTERMEK SANA CİDDEN YAKIŞMIYOR BİZ SİZLERİ SEVİYORUZ LÜTFEN ARTIK KENDİNE GEL, ÜSLÜBUNA GÖRE HAREKET ET...
*********************

YORUMSUZ YAYINLADIĞIMIZ BU MESAJLARA ZİYARETCİLERİMİZDEN GELEN MESAJLARDAN BAZILARI ŞÖYLE:

“ALDIRMA HOCAM” RUMUZLU ZİYARETCİMİZ, “KUMRULU” RUMUZLUYA ŞÖYLE DEDİ:
HOCAM BU TİP İNSANLARI CİDDİ ALMAYA BİLE DEĞMEZ. BU KUMRULU DENEN ŞAHIS KENDİ KİŞİSEL EGOLARINI TATMİN ETMEK İÇİN ONA BUNA SATAŞIYOR. BUNU CİDDİ ALARAK BUNU YÜCELTMİŞ OLURUZ. BU TİPLER MEYVE VEREN AĞACI TAŞLAYAN TİPLER. HİÇBİR FAYDASI OLMAZ BUNLARIN. BUNLAR OT GELİR SAMAN GİDERLER. BENCE BU SAATTEN SONRA BÖYLE SEVİYESİZ YAZI YAZANLARI BU GÜZEL SİTEDE BARINDIRMAMAK LAZIM.
*****************

MURAT HEYİK “KUMRULU ADINDAKİ KİŞİYE ŞÖYLE DEDİ:

erisim erdemli insanlarin mantikli soyleyecek sozu olanlarin basvurdugu bir iletisim araci veya olgusudur.temelinde erdem ve de saygi ile birlikte seviye ihtiva eder.siyasset ve ideolojik tavirlarla sosyal yanilgilar beslenemez,seviyesiz tavir ve davranislar icin mazeret teskil de ettirilemez.gayet muntazam bir sekilde hertur goruse yer verilen bu site tipki snBEKIR Beyin tutumu gibi erdemliolmalı.

Sezaki berk “kumrulu” rumuzluya Şöyle Dedi
Buradan çok uzun zaman görüşemediğim arkadaşlarıma sesleniyorum.Arkadaşlar bu siteyi takip ediyorsanız eğer bu site aracılığı ile veya msn ile görüşelim.Okul arkadaşlığı ile askerlik arkadaşlığı bir başka oluyor insanın rüyaına giriyor o güzel günler.Bu akşam gene Erol takı ve İsmail kıyı kardeşlerimi rüyamda gördüm. selamlarımı gönderiyorum kendilerine. sezaiberk52@hotmail.com s.a
*********************

ABDULLAH SAYGI “KUMRULU” RUMUZLUYA ŞÖYLE DEDİ:

Selam sana kumrulu efendi.Zavallı mahlukat Atarken Uçarken Kaçarken Koşarken çevrene bakarak istikametinde birilerine zarar verirmiyim diye düşünemöeyecek kadar ZAVALLI Mahlıkat.

Öncelikle bu siteye yazı yazıp senin gibilere değer vererek neolduğu kim olduğu belirsizlerin sözüm ona kendini dev aynasında gören türden aydınlar gurubundan olan kardeş.İyi kötü tasvip edilir edilmez size cevap ve konuşma kendini düşünceni ifade etme özgürlüğünü yaşatan Sayın Bekir Hocama sataşıp yapışma yerine Adama cevap diye yorumladığım gibi önce İNSAN=ADAM Ol.

Şuanki konumun dostlara havale senin için yorum yapmaya bile değmez.Senin Benim veya bir başkasının doğrusu bu toplumun bu milletin doğrusu değildir.Zavallı Efendi.Göedüğümüz sıkıntı veya bir anlık görsellikle adrenalimizin yükseldiği dönemlerde parlayıp kendi düşünce ve fikirlerimizin dışında her şeyin yanlış olduğunu ifade eder Haykırır Yazarız Çizeriz Amma velakin sen sadece nara atıyorsun Zavallı Kardeş.

İnSANLIĞINI iNSANLIĞIMIZI KAYBETMEDEN BU DÜNYADA her bireyin hatta ve hatta her canlı cansız mahlukatın hak hukuku var.Bunu hayata geçiemek ise sedece zavallıların nara atarak kendini ifade edenlerin değildir. Bilesin.Bilesinki İnsana Saygı duyan -İnsanlığı yaşatan yaratılanı sev yaratandan ötürü diyebilen bir düşünce ile haraket edebilenindir.Duygusallıkla ifadeleri,hatalı sonuçlar doğuracağını bilen kendi düşüncesi dışındaki fikir ve düşüncelere hor bakan zaten insan olamaz o bir Zavallıdır.yoruma bile değmez be

Hocam Aynen durmak yok yola devam inadına yola devam bu ifadeyi kullanınca sadece bie slogan olarak siyasi fikirle yorum yapılıyor düşüncesine kapılanlar hata yapamakta.her siyasinin dile getirdiği bir kelimeyi ağızdan söyleyen anında bu zavallı gibi sabit fikirli tek gözlikle dünyaya bakanların yapısını gösterir.Aslını bilmeyen kendini sır görenler için yorum ve ifadelerinin altına kendini gizleyenler için böyle bir hizmetede inadına durmak yok yola devam. ABDULLAH SAYGI BURSA 13.05.2008
KÜTÜPHANE HABERİ İLE İLGİLİ YAZILAN MESAJLAR İÇİN : http://www.kumru.tv/haber.asp?haberid=4042