Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

14 Mayıs 2022

2007'de Kumru'muzun yolları ya da Şu PAT PAT Belası

Gittiğimiz her yerde var olan yol çalışmaları Kumru'da da devam ediyor. 1987 yılından bu yana Kumru'da şahsen gitmediğim hiçbir köy ve mahalle yolu kalmadı. 20 yıl önce bugünkü yollarımızla ilgili bir iddiada bulunsa idik emin olun hiç birimiz bugünkü durumu tahmin edemezdik. Asfalt yol olarak 1992 yılında, Karaağaç Köyü ile Kumru arasındaki 10 kilometrelik yoldan söz edebilirdik. Kumru- Korgan arası 17 kilometrelik yol bugün son derece düzgün ve asfalt. Kumru – Ünye arasında da aynı güzellikte bir yol mevcut. Kumru – Fatsa arasında ise yer

yer çalışmalar devam etse de son derece güzel bir yolla Fatsa'ya ulaşabiliyoruz. Bütün köylerimizin yolları ya bitirilmiş ya da çalışmalar hızla devam ediyor. Bu çalışmalar sadece bizim ilçemiz ya da ilimizle de sınırlı değil. Gittiğimiz her yerde bu çalışmalar devam ediyor. Daha doğrusu en yakın çevremizden en uzak çevremize kadar Türkiye'miz hızla yenileniyor ve kabuk değiştiriyor.

    Bu güzelliklerin şimdilik bir eksiği var ki ileriki günlerde biten yerleşim birimlerinde bu eksik mutlaka giderilecektir. Biz yine de bu konuda birkaç cümle söz etmek istiyoruz. Herkes kendi köyüne nereden ve nasıl gideceğini bilebiliyor. Ancak bilmeyenler için yol ayrımlarında mutlaka yönlendirici işaretler konulması çok faydalı olacaktır. Ayrıca köyün ya da beldelerin girişlerine köyün adı ve nüfusu yazılırsa yapılan çalışmalara da başka bir anlam katacağı kesindir.

Birileri çıkıp "Levhaları çocuklar kırar ya da ne gereği var bu ayrıntıların!" diyerek anlamsız açıklamada bulunmasın. Dünden bugüne çok şey değişti. Artık çocuklar da bu tür levhaların tahrip edilmeyeceğini yetişkinler kadar bilebiliyor. Geçenlerde bir asansör muhabbetinde asansörün yapılmama gerekçesi olarak " çocuklar oynar" düşüncesi ortaya atıldı. Artık çocuklarımız bizim çocukluktaki meraklarımıza bakmıyorlar bile. Öylede olsa, birileri bozar ya da kırar diye bazı yapılması gerekenleri ihmal etmek, ya da geleceğe ertelemenin hiçbir anlamı yok.

Çocuklarımız ve yol deyince aklıma, birkaç gün önce Çokdeğirmen Köyünde pat pat denilen şeytan aracının bir çocuğun daha   ölümüne neden olduğu aklıma geldi. Resmi kayıtları bilmesem de ilçemiz Kumru ve köylerinde tam 4500 lombardın denilen  şeytan aracı mevcutmuş. İnanılacak gibi değil ama rakam kesinlikle abartılı değil. Tam dört bin beş yüz şeytan aracı. Bildiğimiz kadarıyla bu şeytan araçlarından ilçemizde çok can kaybı oldu. Başta Kumru – Fatsa arasındaki yol olmak üzere tüm köy yollarımız eskisi gibi değil. Araçlar belirli bir hızla gitmek zorunda. İşin ilginç tarafı normal araçlar belirli bir hızla ilerlerken bu pat pat denilen şeytan araçlarının hiçbir hız sınırı yok. Ne trafik kuralı ne sinyal ne lamba. Her an karşılaşmak mümkün. Bir de el kol hareketleri ile araç sahiplerini tahrik etmeleri işin cabası. Yükü onlar taşıyacaklar, yolcuyu onlar taşıyacaklar, düğünü onlar yapacaklar, Çifti onlar sürecekler. En kötüsü ise kazalara onlar sebebiyet verip, ölümlere neden oldukları halde hiçbir kurala da tabii olmayacaklar.  Şeytan araçlarının yapmayacağı hiçbir şey yok.  Yetkililerin kesinlikle bu işe bir dur demeleri gerekiyor. Ana yollara ve ilçe içersine bu şeytan araçlarını sokmamak, olabilecek kazaları da baştan önlemek demektir.

Ramazan ayındayız. Gerçekten bu ay bereketli bir ay. Kumru'muz her zaman olduğu gibi cıvıl cıvıl ve canlı. Geçen akşam Ulubey'de iftar çadırında iftarımı açtım, ilk iftarımı ise Kabataş'ta iftar çadırında iftar yapmak nasip oldu. Acaba Kumru'muzda da bir iftar çadırı olsa idi, şirin Kumru'muza katkı yapar mıydı? diye düşünmeden edemedim.

Sevgi ve saygılarımızla.  Hoşça kalın…

Bekir Akkaya/27 Eylül 2007 /Kumru Haberci Gazetesi

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

2007'de Kumru'muzun yolları ya da Şu PAT PAT Belası

Gittiğimiz her yerde var olan yol çalışmaları Kumru'da da devam ediyor. 1987 yılından bu yana Kumru'da şahsen gitmediğim hiçbir köy ve mahalle yolu kalmadı. 20 yıl önce bugünkü yollarımızla ilgili bir iddiada bulunsa idik emin olun hiç birimiz bugünkü durumu tahmin edemezdik. Asfalt yol olarak 1992 yılında, Karaağaç Köyü ile Kumru arasındaki 10 kilometrelik yoldan söz edebilirdik. Kumru- Korgan arası 17 kilometrelik yol bugün son derece düzgün ve asfalt. Kumru – Ünye arasında da aynı güzellikte bir yol mevcut. Kumru – Fatsa arasında ise yer

Niteliksizlerin Duası Kabul Olmaz Ama Parası Alınır /Bekir AKKAYA

      Geçenlerde bir cenazeye ve ardından aynı günün akşamı yasa gittim. Cenaze yakını olan biri cenaze sahibine;
            “Yiyenim, yoğun bir katılım oldu. Gerçekten ……………….ın ve sizlerin sevenleri çokmuş. Allah gani gani rahmet eylesin!” dedi.
            Cenaze namazında bende bulundum. Gerçekten cenaze namazına katılan çok fazlaydı.
            Cenaze sahibi bu sözlerin karşılığı olarak şu sözleri sarf etti.
            “Önemli olan kalabalık değil, nitelikli insanların cenazede hazır bulunması” dedikten sonra nitelikli insanları saymaya başladı. Cenaze yakınlarından birisi konuşmaya müdahale ederek nitelikli insanların daha fazla sayılmasına izin vermedi.
            Bir gün sonra cenaze sahibi cenazeye gelenler için bir teşekkür ilanı yayınladı. Ve o teşekkür listesi sayesinde adamın kafasından geçen nitelikli kişileri öğrenmiş olduk.
            Yayınlanan bu listede tahmin ettiğiniz gibi benim ve benim gibi
onlarca kişinin adı yoktu. Cenazeye katılanların büyük çoğunluğu Kumru ve vefat edenin köylüleri ve komşuları olduğu halde adamın kafasında nitelikli bir durumları olmadığı için kendilerine hiçbir teşekkür edilmedi.
            Yine geçenlerde bir düğüne gittim.
            Düğüne davet edilmişseniz, nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın vaktiniz yeterli ise gitmek gerekir. Ben de öyle yapıp düğünde bulundum.
            Yine düğünden bir gün sonra düğüne katılanların bir listesi yayınlandı ve onlara teşekkür edildi. İsimler tek tek yazılarak ve tek tek düğün sahibince teşekkür edilmiş.
            Listede ben ve benim gibiler yoktu ve bizlere teşekkür edilmemişti.
            Hem cenaze ve hem de düğünde olduğum halde “nitelikli adam” olmadığım için teşekkür listesinde yer almadığım için üzülmesem de böyle bir cenaze ve düğüne gittiğime pişmanlık duydum.
            Cenaze ve düğün sahipleri teşekkür yayınlayamazlar mı?
            Cenaze ve düğün sahipleri teşekkür mesajları yayınlarlar ama insanları nitelikli diye sınıflara ayırarak birkaç ismi kendi küçücük kafalarına göre nitelikli kategorisine ayırarak kafalarından geçen isimlere açıkça teşekkür edemezler. Bu her yönden hastalıklı bir durumdur.
            Bir kere cenaze sahibi kimin gelip gelmediğini sayamaz ve onları gözleyemez. İnsanlar oraya yasa ve duaya gelmişlerdir ki, kimin duasının nitelikli ya da niteliksiz olduğunu bilemez. Bu çok ayıp bir şey ki üzerinde durmaya bile değmez.
            Düğüne gelenler mutlaka davet edilmiştir ve o yüzden oradadırlar. Bu hastalıklı ruh burada da devrededir. Düğün boyunca kafasına göre oluşturduğu “nitelikli insan” arar durur. Düğünden sonrada bir ilan yayınlayarak onlara teşekkür eder. Kendinin davet ettiklerine büyük adam küçük adam muamelesi yapıp, büyük diye nitelendirdiği adamların isimlerini zikredip onlara teşekkür etmesi ayıbın ötesinde hastalıklı bir ruh halinin göstergesidir. Yırtına yırtına davet edildiği halde gelmeyen, kendine göre büyük adamları “mesaj çekti, telefon etti “ cümleleri ile kendinin büyük olduğunu bizim gibilere sunmaya çalışan bir insan tek kelime ile “Ezik ve Ezilmiş” bir insandır.
            Cenazelerine Allah rahmet eylesin. Düğünleri de hayırlı olsun.
            Bu tür yaklaşım içerisinde bulunanları nasıl ayırmak lazım diye düşünüyorum sadece?
            Cenazelerde de düğünlerde de adam sayılmaz. Biri için “sela” verilir gidilir. Birine davet edilir gidilir. Ayıp değil mi insanları tek tek saymak! Ayıp değil mi üç beş kişiyi büyük adam sınıfına koyup onlara teşekkür yayınlamak. Ama, düğünde “hediye diye gelen parayı almıyorum,” “Cenazede garip ve gurabanın ettiği duayı kabul etmiyorum” denilmiyor.
            Bu tür ezik ve ezilmişlere benim tavsiyem şudur.   Düğün ve cenazeden önce “Nitelikli Adamlar” diye kafanızda şekillenen kişilerin adlarını yayınlayarak millete duyurunuz. Cenazelerde bu iş zor olsa da kafadan hasta olan bu düğün sahipleri “Nitelikli Adam” kabul etmedikleri insanları düğünlerine davet etmesinler ve bizler de cenazelerinize de düğünlerinize de gelmeyelim. Dolgu malzemesi olarak yaşanmışlığınıza kimseyi alet etmeyiniz.  
            Bu hastalıkları ruhların derdi ne düğün ne cenaze.
            Bilinç altındaki ezikliklerini gidermek için cenazelerini de düğünlerini de malzeme yapıp kendilerini pazarlamak. Ama bu durum zor bir iş ve çok fazla birikim gerekli. Ne yaparsanız yapın geçmiş ezikliklerinizi ve kayıplarınızı telafi edemeyeceksiniz.
            Ne olsa da bu ezilmiş ve ezik insanlar bir günde kendilerini yaşasalar. Ömürlerini onu bunu gözleyerek geçirmek dünyanın en büyük işkencesidir. Cenazede de düğünde de başkalarını gözleyenin ne yası/acısı ne de mutluluğu olur.
            Selam ve dua.
            Bekir AKKAYA /İYAD/KUMRU HABER GAZETESİ /16.10.2019 /KUMRU
****** ©© Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©©****** ---------------------- - Tüm metin, resim ve içeriğin hakları https://bekirakkaya.blogspot.com.tr/ (BEKİR AKKAYA)'ya aittir. 5846 Sayılı Kanuna rağmen çalınan her türlü içeriğin hukuki ve cezai sorumluluğu çalanın kendilerine aittir.-

Niteliksizlerin Duası Kabul Olmaz Ama Parası Alınır /Bekir AKKAYA

      Geçenlerde bir cenazeye ve ardından aynı günün akşamı yasa gittim. Cenaze yakını olan biri cenaze sahibine;
            “Yiyenim, yoğun bir katılım oldu. Gerçekten ……………….ın ve sizlerin sevenleri çokmuş. Allah gani gani rahmet eylesin!” dedi.
            Cenaze namazında bende bulundum. Gerçekten cenaze namazına katılan çok fazlaydı.
            Cenaze sahibi bu sözlerin karşılığı olarak şu sözleri sarf etti.
            “Önemli olan kalabalık değil, nitelikli insanların cenazede hazır bulunması” dedikten sonra nitelikli insanları saymaya başladı. Cenaze yakınlarından birisi konuşmaya müdahale ederek nitelikli insanların daha fazla sayılmasına izin vermedi.
            Bir gün sonra cenaze sahibi cenazeye gelenler için bir teşekkür ilanı yayınladı. Ve o teşekkür listesi sayesinde adamın kafasından geçen nitelikli kişileri öğrenmiş olduk.
            Yayınlanan bu listede tahmin ettiğiniz gibi benim ve benim gibi

13 Mayıs 2022

Yan gelip yatacak, hep yaz ayı sanacak, kış gelince de kendine acındıracak

Önceden yazmıştım yine tekrar edeceğim. Uzun değil iki cümle ile. O da şu: "Cehennem yüzleşme vay anasına deme yeridir." Dünyadaki yaptıklarınızın önünüze getirildiği bir yerdir.

Bedavadan yaşayanlar ucuzundan tercih edecek. Pahalısının yanına bile yaklaşmayacak. Bakacak bakacak ve hep yalanacak. Ukalalık hiç yapmayacak. En azından bu saatten sonra sınır aşmayacak. Kalıbını ve kalitesini bilecek. Yerini ve konumunu da…Ağırlığını ve uzunluğunu da…

            Oh ne güzel ne ala. Yan gelip yatacak, hep yaz ayı sanacak, kış gelince de kendine acındıracak.  Sonra da çorbaya ortak olacak ve hiç sıkılmayacak.

            İşte bu kadar ucuz değil. Çırpınsan da geçmişinle yüzleşen ve kıpkırmızı kızaracan.

            Bedavadan yaşayanlar ucuzundan

            Ne ektiyse o. Ne yaptıysa o. Onunla idare edecek. Pişmanlık duysa da ah vah dese de o cehenneme girecek. Hiç kurtulamayacak.

            Başkalarını gözleyeceğine geçmişine bakacak. Durumuna bakıp biriktirmedikleri alanlarda kendine yer aramayacak. Ezilecek büzülecek ve hep yüzleşecek. Kızaracak bozaracak…

            Cehennem yüzleşme yeridir. Bu dünyada katlanamıyorsanız orada işiniz çok daha zor. Kızacağınıza ya da kızdıranları oraya buraya şikayet edeceğinize kendinizle yüzleşin. Belki orada kurutulursunuz. Konumunuza bakın, durumunuza bakın, çapınıza bakın, kalıbınıza bakın…Onun bunu gözleyeceğinize kendinize bakın!

            O kadar ucuz değil bir yerlerde olmak. Kolay da değil. Dışlanacak ve aşağılanacaksınız. Başka ne bekliyorsunuz. Halinize bakın. Nereye uygunsanız orada durun. Hala yerinizi tespit edemediyseniz  bir uzmanına sorun.

            Uzak duracaksınız. Başkalarını rahatsız etmeyeceksiniz. Bir yerlerde görünerek birilerini yanıltmaya kalkışmayacaksınız. Zaten tanınıyor ve biliniyorsunuz.

            Bazıları bilmese de  sizi çocukluk arkadaşlarınız biliyor. Komşularınız akrabalarınız biliyor. Okul ya da asker arkadaşlarınız biliyor. İş ya da bir şeyleri paylaştığınız birileri biliyor. Yani kimi kandıracaksınız. Nereye kadar kandıracaksınız.

            Geçmişinizle yüzleşemiyor ve referans gösteremiyorsanız kendinizi siz nereye koyuyorsunuz.

            Siz en iyisi yabancılarla haşir neşir olun. Hatta sizi tanıyanlardan uzak durun. Tanınmayan mıntıkalarda uzun olmasa da iyi satış gerçekleştirebilirsiniz. Bunu deneyin bunu gerçekleştirin. Hatta buralarda kendinizi evliya bile tanıtabilirsiniz.

            Ukalalık yapmayın. Küfre batmayın. Canınızı da sıkmayın. En azından en yakın diye atteddiklerinize yaptıklarınızı yeni tanıdıklarınıza yapmayın. Öte tarafa da bu kadar pis ve kirli olarak gitmeyin.

            Kimse bizden ruhsuz ve çapsız kimselerle muhatap olmayı beklemesin. Biz o mıntıkaları çoktan terk ettik. Kendine hayrı olmayan birilerinin, başkalarına hayrı dokunacağını kimse söyleyemez. Birileri ile beraber olmak ya da fotoğraf çektirmek bari kanuni bir durum değildir. Ağız kokularına bu kadar dayanabildik kimse kusura bakmasın! Bekir AKKAYA/29 Haziran 2008/ KUMRUTV


.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Yan gelip yatacak, hep yaz ayı sanacak, kış gelince de kendine acındıracak

Önceden yazmıştım yine tekrar edeceğim. Uzun değil iki cümle ile. O da şu: "Cehennem yüzleşme vay anasına deme yeridir." Dünyadaki yaptıklarınızın önünüze getirildiği bir yerdir.

Ozan Selami'den Bana Şiir / Bekir AKKAYA

Nasip olursa elimdeki tüm bilgileri internete aktarmayı düşünüyorum. Bu cümleden olarak bana yazılanları da zaman zaman sizlerle paylaşmanın hoş bir şey olacağı kanaatindeyim. Hele de vefat ederek aramızdan ayrılan dostlarımızı hatırlamak ve onlara bir fatiha olsun göndermek elbette görevimizdir.
Notlarımın arasında aramızdan ayrılan bir dostumun kendi el yazıları ile bana yazmış olduğu şiirleri görünce hayli duygulandım. Daha önceden bir gazetede kısaca hayatını http://bekirakkaya.blogspot.com/2008/06/ozan-selamiyi-rahmetle-anyorumbekir.html yazmış olduğum Kumrulu Ozan Selami yani Selahattin Sara’dan söz ediyorum. O benim çok iyi bir dostumdu. Kendisine Allah rahmet etsin diyorum. Çok güzel şiirler yazardı. Hatta benim bildiğim yüzlerce şiiri bulunan bir defteri vardı.

Benim tahminim bu birinin elinde. Sağlığında bunu kendine vermişti. Ve bana da söylemişti. Ben buradan bu defter kimde ise bunu ortaya çıkarsın ve Ozan Selami’nin canı kadar koruduğu şiirleri bari vefatından sonra basılsın. Ve Kumru çok güzel bir şairi ile tanışsın. Ozan Selami’nin yakınlarını tanımıyorum. Eğer bu şiirlerle dolu defter yakınlarında ise bu çağrım onlar için de geçerlidir.

Şimdi sizlere Kumrulu Ozan Selami diye tanınan Selahattin Sara’nın 15 Ocak 1998 ve 20 Şubat 1998 tarihinde benim için yazdığı şiirleri paylaşmak istiyorum. Tekrar Allah rahmet eylesin… İşte o şiirler…

TEŞEKKÜRLER

Yaptıkların Kumru için
Teşekkürler Bekir Hoca,
Halka hizmet vermek için
Teşekkürler Bekir Hoca.

********
Tez’in başarılı olsun.
Umudun yerini bulsun.
Bu gençlik seni anlasın.
Teşekkürler Bekir Hoca.

********
Kumru’yu kaleme aldın.
Elbet kayda değer buldun.
Yaza yaza sona geldin.
Teşekkürler Bekir Hoca.
********
Muhabbetin sözün güzel.
Ahlakın erdemin güzel.
Kumru için tezin güzel.
Teşekkürler Bekir Hoca.
********

Ruh haletin yapın sağlam.
Türk-İslam inancın sağlam.
Sözünle güvenin sağlam.
Teşekkürler Bekir Hoca.
********

Hizmet aşkın maddi değil.
Her yiğidin haddi değil.
Genel yorum sathi değil.
Teşekkürler Bekir Hoca.
********

Yılgınlığa düşmeyesin.
Kararından geçmeyesin.
Yazmaktan usanmayasın.
Teşekkürler Bekir Hoca.
********

Selamiyim gördüm seni
Adım adım sordum seni
Hoşgörülü buldum seni.
Teşekkürler Bekir Hoca.

20 Şubat 1998
Ozan Selami
**********

BEKİR AKKAYA

Bir omzunda çanta dolaşıp durur.
Dünyanın derdini çekmeye gelmiş.
Bin bir düşünceli duygulu yürür.
Namerdin kolunu bükmeye gelmiş.
********

Köroğlu misali ölmez memleket
Hizmettir vatana katkınız servet.
İnsanın gönlüne sevgi muhabbet
Yunus Emre gibi ekmeye gelmiş.
********

Klasör klasör bilgi yumağı
Vatan için sızlıyormuş imiği
Bir gün anlatacak Kumru gerçeği
Satır satır tarih dökmeye gelmiş.
********

Ne kadar iddialı nedir bu azmin
Seni görenler de sanacak gezgin.
Kumruyu tanıtmak bu olsa yazgın.
Kumru’ya dikkat çekmeye gelmiş.
********

Aşağıdamlalı Akkaya Bekir.
Daim Hakka olsun kalbinle zikir.
Ozan Selamiyim Yarabbi Şükür.
Beldemizden yazar olmaya gelmiş.
********

Bir yanda ahlakı değerler doğru
Bir yanda siyasi intiba seyri
Bizler bu toprağın canıyız gayrı
Sorunlara çözüm kurmaya gelmiş.
********

Kıskandım Bekirim kıskandım seni
İspatla Kumruyu işte tam yeri.
Hedefler bellidir dönülmez geri.
Düşmanı fikirle vurmaya gelmiş.
********

Bilmeli insanlar fanidir dünya.
İyi eserlerle gelinen nokta.
Beceremiyenler şaşkın ve şokta.
Akkaya teselli vermeye gelmiş.

15 Ocak 1998
Kumrulu Ozan Selami
*********
Ozan Selamiye bir fatiha okumanız dileğiyle. Bekir Akkaya/kumru

Ozan Selami'den Bana Şiir / Bekir AKKAYA

Nasip olursa elimdeki tüm bilgileri internete aktarmayı düşünüyorum. Bu cümleden olarak bana yazılanları da zaman zaman sizlerle paylaşmanın hoş bir şey olacağı kanaatindeyim. Hele de vefat ederek aramızdan ayrılan dostlarımızı hatırlamak ve onlara bir fatiha olsun göndermek elbette görevimizdir.
Notlarımın arasında aramızdan ayrılan bir dostumun kendi el yazıları ile bana yazmış olduğu şiirleri görünce hayli duygulandım. Daha önceden bir gazetede kısaca hayatını http://bekirakkaya.blogspot.com/2008/06/ozan-selamiyi-rahmetle-anyorumbekir.html yazmış olduğum Kumrulu Ozan Selami yani Selahattin Sara’dan söz ediyorum. O benim çok iyi bir dostumdu. Kendisine Allah rahmet etsin diyorum. Çok güzel şiirler yazardı. Hatta benim bildiğim yüzlerce şiiri bulunan bir defteri vardı.

Dağgüvezi (İslamdağ) Kurs Destanı (1973) -Şiir /Bekir AKKAYA

Dağgüvezi Çatağı Kuranı Kerim Kursu benim tam üç yıl kaldığım Kuranı Kerim Kursu. Hocalarımız Halil Tatlıgül (Kumru Çokdeğirmen Köyünden-Allah Rahmet Eylesin), Mehmet Bahar (Fatsa Meşebükü’nden-Allah Rahmet Eylesin) ve Mehmet Boladı (Biz Albay derdik-Fatsa Göküy Köyünden…)
Aşağıdaki destan ya da şiir 02.12.1973 tarihinde benim tarafımdan(Bekir AKKAYA) yazıldı. Çok sayıda hatıramın olduğu kurs için o gün yazdığım bu şiir yüzünden hocalarım tarafından cezalandırıldım. Ayrıca bu şiir yok edildi. Ancak
ben bu şiiri bir kitabın yapraklarını birbirine yapıştırarak arasına saklamayı başardım. Bugün bana göre çok sıradan olan bu şiirin neden yasaklandığını ya da neden cezalandırıldığımı hala bilmiyorum. Bu kez notlarım arasından bu şiiri seçtim…
İşte 1973 yılında yazdığım o şiir.

Kumru’dan çıkınca yüreğim sızlar.
Beni gurbet ellerine attılar.
Kursta beni arkadaşlara kattılar.
Derdimi bir parça anlatacağım.


Kursa gelince doldu yüreğim.
Toprak değilim ki yere gireyim.
Arkadaş yok derdi ben anlatayım.
Böylece günlerim geçiyor baba.

Aylar geçe geçe açılıyorum
Arkadaşlar içine katılıyorum
Canım sıkıldıkça kitap okuyum
Böylece günlerim geçiyor anne.

Adım Bekir Apa dertlerim çoktur.
Böyle kurs dünyada bir daha yoktur.
Kursun olduğu yer çokta soğuktur.
Ağlaya sızlaya geçiyor günler.

Sabah salasında kalkıyor herkes.
Soğuk zaten çoktur es rüzgârım es
Durmuyoruz hiç boş yapıyoruz ders
Dersi yapa yapa geçiyor günler.

Sabah salasında uyanamazsan.
Uyanmadığına pişman olursun.
Hocanın elinde büyük bir dayak.
Kaçmaya saklanmaya bir yer ararsın

Ezan okundu mu kapı kitlenir.
Tezden kalkmayanlar içerde kalır.
Hoca ise eline bir soba alır.
Ağlaya sızlaya namaz kılarsın

Sabah saatinde yemek vaktinde
Bir tabak yemek yenir bir kapta.
Yersin mercimeği başka şey yokta.
Kurdu seçe seçe bıkar kalırsın.

Dersimizi sorarsan dersimiz iyi
Kimimiz Arapça okur kimimiz beyi
Hocamızı sorarsan Fatsa’nın beyi
Arapça okurken hayret kalırsın.

Hafızları sorarsanız pek fazla vardır.
Arapça okuyanlar Sübyanlardandır
Bir Hocamız vardır Gölköyündendir.
Hafızlığını bilsen bülbül sanırsın.

Öğle olur yemek vaktide gelir.
Herkes bir tabağı eline alır.
Yediğimizi görenler, hayvan yer sanır.
Pancar yiye yiye bıkar kalırsın.

Her gün pancar pancar iyi de olsa.
Yiyemediğimiz pancar tabakta kalsa.
Ahcmız bunu hemen de görse
Lafı söylerken bakar kalırsın

Akşam olur yemek vakti de gelir.
Arkadaşlar eline bir tabak alır.
Yine meşhur pancar başa güreşir.
Yiye yiye bunu bıkar kalırsın.

İkinci yemekte incir hoşafı
Yaparsın içinde güzel kurt ağı
Koydurduğun komposto pancar tabağı
Kurdu yiye yiye şifa alırsın.

Sıhhatimiz iyi iyi dersimiz.
İmanımız iyi siyah fesimiz.
Yüz kişiyi bulur bizim sayımız.
Talebeyi görünce şaşar kalırsın.

Yazma Bekir Apa bu kadar yazma.
İyilik görmeyle kötülük yazma…
Sana da verirler güzel bir ceza…
Bunu yazdığına pişman olursun.
02.12.1973
Bekir Apa(Akkaya)
Kuran Kursu Talebesi
Bekir Akkaya’nın Not Defterinde…20.04.2008/Kumru
KAYNAK : WWW.KUMRU.TV