2 Mayıs 2010

Kurular ve yaşlar /Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK

Bu gök kubbenin altında her şeyin bir karşılığı var… Düşmez kalkmaz bir Allah! Eğer birisi, yaptığının yanına kâr kalacağını sanıyorsa, aklından zoru var demektir.


Bakınız, şu sözler boşuna söylenmemiştir…

Çiğ yersen, bir şekilde karnın ağrır. Çünkü dünya, etme bulma dünyasıdır…

Doğrarsan kaşığına gelir.

Eşen düşer.

Birinin kapısını çalarsan, bir gün senin
de kapını çalarlar…

Bazen bu “karşılıklılık yasası”, kendini daha ileri boyutlarda gösterir… O zaman karşımıza şu manzara çıkar:

Az tamah çok ziyan getirir…

Deveyi kaştan atan bir tutam ottur.

Rüzgâr eken fırtına biçer.

Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır.

İşin içinde, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da vardır.

Hele tarlanın köşesine bir ayrık otu ek de olacakları gör! Bakmışsınız, kısa zamanda her tarafı kaplamış. Ondan sonra ayıkla, ayıklayabilirsen.

Kibrit çöpü de öyle. Bir tutuşturuldu mu, dağları taşları kül eder.

Hal böyle iken, nükleer enerjiye sahip güç odakları, hiç utanmadan şöyle bir tereddüt sergiliyor:

-Ya bu silahlar, terörist grupların eline geçerse?

Geçer mi geçer. Şimdi kendilerinin eline nasıl geçtiyse, bir gün başkalarının da eline geçmesi kaçınılmazdır.

Ama asıl mesele şu olsa gerek…

Gücü elinde tutanlar, var güçleriyle insanların analarından emdikleri sütü burunlarından getirdiler. İnsanları acımasızca hem sömürdüler, hem de köleleştirdiler.

Bu da yetmedi; bütün imkânlarını seferber ederek her türlü fikrin, kültürün ve inancın teröristini yetiştirip ortalığa saldılar.

Şimdi de, imdat diyorlar…

Peki, kim yarattı bu canavarları?

Bu belanın sebebi, yine kendileri…

Bunlardan besleniyorlardı. Şimdi ise kontrolün elden çıkma tehlikesi belirdi. Onun için de feryat ediyorlar.

Eh, keser döner sap döner, bir gün gelip hesap döner…

Ne demişler?

Alma mazlûmun âhını, çıkar âheste âheste!..

Bir de şu gerçeği unutmamak gerekir…

İlâhî bir kanundur…

Kurun yanı sıra yaş da yanar!..

Çünkü onların da bu yangına bir şekilde katkıları var.

Bakıyorsunuz, kimisi “neme lâzımcı bir kafa” ile sesini çıkarmıyor… Kimisi, “Beni sokmayan yılan bin yaşasın” hesabını yapıyor. Kimisi de, kader deyip kendi sırasını savma ahmaklığı içersine girip zulme boyun eğiyor.

Halbuki onların da kendilerine göre büyük güçleri var.

Bakınız, nasıl?

Önce, kendi aralarındaki ufak tefek ayrılıkları bırakarak bir araya gelecekler… Sonra da ortak bir nokta üzerinde anlaşıp sabredecekler…

Mevlânâ diyor ki…

Tuzağa tutulan kuşlar, teker teker kanat çırparak kurtulmaya çalışırlarsa, diğer kuşlar da onlara yük olur. Ama birden kanat çırparlarsa, tuzağı da söküp götürürler!

Bütün bu gerçekler, insan olarak hepimizde şu bilincin oluşmasına yardımcı olmalı:

Bütün insanlık bir gemi içindedir. Ama bunun dibini delenler de batar, onlara seyirci kalanlar da!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...