Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

16 Temmuz 2012

Davutoğlu’nu dinlerken…/Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK


Selçuklu Belediyesi Gençlik Meclisi tarafından düzenlenen “Kariyer Zirvesi Programı”na davetli idim. Konuşmacı ise, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu idi…
Salon tıklım tıklım… Çoğu da üniversite gençliği.
Davutoğlu liderlik ve girişmcilik üzerinde durdu.
Başta insanlık tarihinin birikimlerinden haberdar olmak gerektiğine vurgu
yaptı. Çünkü dünyanın bir gidişatı vardı. Tıpkı bir nehir gibi. Her millet bu nehre akan bir ırmak gibiydi.
Bütün bunlardan haberdar olurken, kendi ait olduğumuz kültür ve medeniyeti de bilmek gerekti. Meselâ New York’ta bir Amerikalı ünlüden bahsederken Mevlanâ’dan da bir şeyler söyleyebilmek gerekti.
Liderlik bir anlamda toplumun önünü açmak ve geriden gelenlere bir iz bırakmakla olurdu.
Bu arada Ebu Said El-Hadimî’nin şu sözü de çok anlamlıdır:
Kâmil insan odur ki koya her yerde bir eser.
Eseri olmayanın yerinde yeller eser!
Elbette ki birçok alanda liderlik söz konusuydu. Bunlar siyâsî, ekonomik ve entelektüel alanlarda olabilirdi.
 Yine iz bırakanların izlerini daha sonraki nesillere taşımak da bir liderlik örneği idi. Meselâ Mevlanâ’yı anlayıp onu ileriye taşımak gibi.
Liderliğin bir özelliği de, korkmamak ve ümit kesmemekti… Kafalara, “Biz bunu yapabiliriz” düşüncesi hâkim olmalıydı. Yani “özgüven” şarttı. Tabiî ki bu alt yapısız olmazdı. Bunu gerçekleştirmek için, hem kendi tarihini ve toplumunu geçmiş ve gelecek bağlantısı içinde bilecek ve hem de bunu dünyanın birikimiyle mukayese yaparak çözümler üretebilecek bir kafa lazımdı.
Bu işler elbette sloganlarla olmazdı. Bunlar kolaycılıktı.
Her şeyden önce büyük ve öncü düşünceler üretmek gerektiğinin altını çizdi. Bunun için de insanlık düşünce ve bilim tarihini iyi okumak şarttı.
Bu arada şunu da unutmamak gerekiyordu…
İnsanlık birikiminin bizim birikimimize ihtiyacı var.
Lider olabilmek için, bilim ve teknolojinin nesnesi değil öznesi olmak şarttır.
Tabiî ki lider, bir kişi de olabilir, bir toplum da, bir sembol de…
Etkin ve tanınan bir dış işleri bakanı olması dolayısıyla, bazı ilginç hatıralarını da anlattı…
Meselâ Afganistan’ın Belh şehrindeki bir vali kendisinden bölgesiyle ilgili isteklerde bulunabiliyor. Tıpkı bir Konya valisi gibi. Çünkü Türkiye’yi hem acziyet içinde görmüyor, hem de kendisinin bir hamisi biliyor. Bosna Hersek’de de aynı isteklere muhatap olmuş. Yine sebep aynı.
Bu arada küçük bir Afrika ülkesi kendilerinden elçilik açmalarını istiyor. Çünkü Türk bayrağının dalgalanmasını kendi özgürlüğünün bir işareti olarak değerlendiriyor. Her ne kadar bağımsız da olsa, sömürge ülke görüntüsünden bizim bayrağımızın dalgalanmasıyla kurtulacağını ümit ediyor.
Bütün bunlar, Türkiye’ye hem bir misyon yüklüyor hem de lider ülke olduğunu gösteriyor.
Davutoğlu, Türkiye coğrafyasının riskli bir konumda oluşundan şikâyet etmemek gerektiğine özellikle vurgu yaptı. Önemli olan bu riskleri fırsata dönüştürmekti.
Diğer taraftan bir tarihimiz vardı. Bu hiçbir zaman bir yük olarak görülmemeliydi. Önemli olan hem bu coğrafyanın hem de tarihin gereğini yapmaktı.
Bütün mesele şu idi…
İnsanlık bize baktığı zaman bir ümit görmeli.
Bunun için hem kuvvetli hem de şefkatli olma zarureti söz konusudur. Liderlik bununla mümkün… Sadece şefkat yetmez. Bundan sadece acziyet doğar.
Bu arada dünyanın en ücra köşelerinde bizim girişimci vatandaşlarımız olduğundan söz etti. Eline bir çantasını alıp düşmüş yollara…
Birçok milletler arası toplantılarda hep ümit ve cesaretle konuşmuş. Onun bu durumuna hayret eden bir Amerikalı diplomat şöyle bir soru yöneltmiş:
-Siz dağılmış, bir anlamda büyük bir parçadan ayrılmış bir ülkesiniz. Nasıl oluyor da bu kadar iddialı ve ümitli konuşabiliyorsunuz?
O da onlara şöyle cevap vermiş…
-Sizin hayat serüveniniz belli… Yollar çizilmiş. Orada doğuyorsunuz ve belirli basamaklardan sonra bir yerlere geliyorsunuz. Ama bizim önümüzdeki yollar sizin gibi değil. Pek çok engeller söz konusu. Biz bunların hepsiyle baş etmek için pek çok düşünceler geliştirebiliyoruz. Bir gün bunları aşacağız!..
Bu ufuk açıcı ve ümit verici mesajlarıyla Davutoğlu, gerçekten kendisini yetiştirmiş vizyon sahibi bir entelektüel görüntüsü verdi.
Bir seçim arifesinde olmasına rağmen, ne partisinden bahsetti ne de seçilmekten…
Öyle sanıyoruz ki, onun için ideal ve buna uygun hazırlık çok önemliydi. Gerisi arkadan gelirdi.
Onu dinlerken gerçekten ümitlerim tazelendi, sevincim arttı… Gelecekle ilgili düşüncelerimde bir canlılık meydana geldi.
Yalnız, etrafında, kendisi gibi aday olan diğer zevatı görünce de bayağı üzüldüm. Böyle bir kişi için, onlarla bir arada bulunmanın ne kadar zor olduğunu tahmin etmek o kadar zor değildi.
Eh, ne diyelim…
Allah yardımcısı olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...