Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

1 Kasım 2007

Habere Yapılan Yorum Ama Ne Yorum /Bekir Akkaya

Söylenecek çok söz var da karşıda muhatap yok. Sıkıntıda burada zaten…
Kendi konum ve durumlarından memnun olmayanlar platformu. Prestiş kazanma sevdalıları. Meslekleri dışında söz üstatları. Belki haberli, belki habersiz fotoğrafların yan yana koyulduğu bir alan…Birilerince bilerek, olmayan birliktelik görüntüsü. Haberler ya alıntı ya da çalıntı. Üretilmiş hiçbir şeyin bulunmadığı…Kısa yoldan para kazanma sıkıntısı.
Resmi kurumlar için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ya da bir başka kanun. Memurların bilgi ve demeç verme şekilleri kanunla düzenlenmiş. Yani kanunda yazılı durumların dışına çıkamazlar. Siyaset, gazete ya da ticaret mümkün değil. Her şey kurallara dahil.
Basın ve internet kanunu gazete ve internet için geçerli. Onlar

25 Ekim 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk-1 /Bekir AKKAYA

Gelin bir çırpıda aklımıza gelen Orta Asya Dinlerine bir göz atalım. Eski Türk Dini (Gög-Tanrı Dini) – (Hun Dini), Şamanizm, Budizm, Taoizm, Maniheizim, Mazdaizim(Zerdüşlük), Taoizim, Konfüçyüsçülük)…
Anadolu Uygarlıkları ise: (Hitit, Frigya, Lidya,İyon Kültürleri), Eski Mısır ve Yunan Gelenekleri, Mitraizm, Sümer ve Babil Kültürleri, Roma Gelenekleri, Musevilik, Hristiyanlık, İslamiyet, Sufizim ve Bektaşilik, Ahilik gibi diğer Tasavvufi-Batıni Kültürler… İşte tüm bu unsurların bileşkesine işin uzmanları “Anadolu Kültürü” adını veriyor.
Bütün dinlerin ve kültürlerin en çok ilgilendikleri ortak kavram insan ve buna bağlı olarak nereden geldik ve nereye gidiyoruz? Sorusudur. Ölüm ve ölümden sonrası hayat insanların en çok merak ettikleri bir konudur. Dinli ya da dinsiz ölümü inceleyen binlerce kitap ve araştırmanın yanı sıra bunun da ötesinde ruh ve fizik ötesi hayatla ilgili araştırmalar. Hiçbir insan yoktur ki

16 Ekim 2007

GÖRGÜ TAHSİLİ BOZAR! /Bekir Akkaya

Yaşlı ve tecrübeli insanlarla sohbet etme ve onların tecrübelerinden yararlanma en kolay ve ucuz olmasına rağmen, günümüzde en çok ihmal ettiğimiz bir durumdur. Hani derler ya “ günümüzde rağbet güzel ile zenginedir.” Oysa en çok sıkıntı ve zor durumda kalanlar belki de güzel ve zenginlerdir. Belki diyorum. Çünkü ben zenginlik ve güzellikten mahrum olduğum için pek sıkıntı çeken birisi değilim. Burada ben zenginliği ve güzelliği aynı zamanda şan, şöhret, makam ve mevki içinde kullanıyorum. Kumru’da herkesin tanıdığı, sevdiği ve saydığı Azmi Amca ile geçen hafta uzun bir sohbet yaptık. Konuşmanın bir yerinde Azmi Amca “Görgü tahsili bozar.” Dedi. Bu cümleye bağlı olarak anlattıkları belki de çoklarına göre yenilir yutulur cinsten değildi. Ve her anlattıklarının

Hocanın İşi Zor /Bekir Akkaya

Herkesin bildiği bir Nasrettin Hoca fıkrası ile bu yazıma başlamayı düşünüyorum. Fıkra şu, “Hoca’nın evine hırsız girmiş. Feryat içersinde derdini paylaşacak birilerini arıyor. Ama nerde! Herkes : “ –Hocam suç sende!” Kimi kapıya daha iyi kilit vursaydın, kimi evi boş bırakmasaydın, kimi eşyalarını daha uygun bir yere saklasaydın”. Gibi sözlerle Hocayı sürekli suçlarlar. Hoca bunalmış bir vaziyette “ Tamam da dostlar bu hırsızın hiç mi kabahati yok?” diye sıkıntısını anlatmaya çalışır.Şu cümleye birlikte göz atalım. “Bir şahsın insanlık ve mürüvveti, dost ve ahbaplarına karşı yakınlığı ve bu yakınlığında devamıyla kabildir. Onlara yakınlık gösterilmeden mürüvvetten dem vurmak, mücerret bir iddiadır.” Cümle bitmiş gibi gözükse de aslında cümle bitmiş değil. Söylenen söz çok açık ve net. Eğer yukarıdaki sözde aynı düşünceyi paylaşıyorsak cümlenin devamına göz atmak yararlı olur.Cümle aynen şöyle devam ediyor; “ Onlara karşı iyiliklerimizi onların bize olan iyiliklerine bağlamak ve yer yer o iyilikleri keserek onları cezalandırmak da ham ruhluluk ve hakikate ermemişliğin ifadesidir.” Ve ilgili cümle şöyle bitiyor. Vicdanında huzura ermiş kamil kimseler ne ettikleri iyilikleri başa kakarlar, ne de gördükleri alakasızlıktan şikayet ederler.Başlangıçta bir şekilde oluşan beraberlikler, zamanla anlamlaşarak kendiliğinden yararlı ve zararlı bir hukuka dönüşür. Evlilikler bu süreçlerden sadece bir tanesidir.

Güneş Balçıkla Sıvanmaz! Ya da Geçmiş Olsun! /Bekir Akkaya

Bizim yaşıtlarımız bir dönemin birikimleridir. Kibir ve gurur yapmadan ifade edeyim ki, 70’le 80’li yıllar arasında öğrenim görmüş ve o dönemi yaşkumruış kim olursa olsun birikimlidir ve düzeylidir. Çevremizde olup bitenlere baktığımızda o dönemin farkını bugün görmemiz mümkündür. Şahsen ben siyaset ve ticaretle hiç barışık olmadım. İnsanın en mükemmel oluşuna binaen insanlara ve özellikle insan kalanlara hep öncelik verdim. Üç bin öğrencili bir okulun mezunu olmamdan bugün bile gurur duyuyorum. Bundan 30 yıl önce, her cuma akşamları bir dernek ya da teşkilatta konferans ve etkinliklere koşuşturmaktan, sayısız kitapları hatmetmekten ders çalışmaya bile fırsatımız olmazdı. Solculuğu da sağcılığı da o günlerde öğrendik. Bugünkü ilke ve duruşu da…O günün ne solcusuna ne sağcısına ne de İslamcısına bugün bir şey öğretmeye kalkışmak boşuna bir uğraştır. Çoklarının hayal bile edemediği

13 Ekim 2007

Seviyesi Ölçülüyorsa Çukurdur /Bekir AKKAYA

Bu hafta içersinde okuduğum Zihni Çakır’ın “Ergenekon’un Çöküşü” adlı kitabın son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Seviyesi Ölçülebilen Şeyin Derinliği Yoktur; Ona Ancak Çukur Denir.”
Cümleden yola çıkarak maddi ve manevi tüm bildiklerinizin ne olduğuna siz karar verin. Yani, elde ettiğiniz ya da karşılaştığınız tüm değerleri bu güzel sözle değerlendiriniz. Ben, sen, o, ya da biz, siz, onlar…
Necip Fazıl Kısakürek “hatırladığım kadarı ile bir muhatabına "alçaklık bile bir seviyeyi ifade eder. Ben sana alçak diyemem. Sen ancak çukur adamsın" deyu seslenmiştir.
Anlarsınız adamın kalıbını ya da boyunu. Bilmek için de illa da ip salmak ya da cetvel ya da pergel gerekmez.
Çukurda istikrar yoktur. Düşeni de alır götürür. Çukura düşmek boşluğa düşmeye de benzemez. Ölmezsiniz ama iyi de olmazsınız.

8 Ekim 2007

Mahalle Salatası! Afiyet Olsun! /Bekir Akkaya

Son zamanlarda Türkiye’mizin gündeminde bir “Mahalle Baskısı” muhabbeti aldı başını gidiyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda epey bilmediklerimizi bu vesileyle öğrenmiş olduk. Bana göre muhabbetin her türü makbuldür. Konuşmamaktansa konuşan bir ülke insanı olmak, bunun da ötesinde insanın kendi mahallesinde olup bitenleri işin uzmanlarınca ve hatta hocaların hocaları tarafından öğrenebilmek son derece yararlı. Tartışan ve ahkam kesenlerin bizim mahalle ile bir ilgisi olmasa da, ya da bizim mahallelilere benzemese de onların uzmanlıklarından yararlanmamak, biz mahallelilerin lüksü olamaz. Mahalle dışındakiler işin sosyolojik ve psikolojik yönlerini konuşacak, biz de bu konuşmalardan karın doyuracağız. Afiyet olsun!
Mahalle baskısı deyince bizim kafa geçmişten günümüze gidip geldi. İşin sosyolojik boyutunu algılayamasam da bu kadar sözün beni neresi ilgilendiriyor

7 Ekim 2007

ESNAF SANATKARLAR ODASI VE ŞOFÖRLER DERNEĞİNDEN İFTAR YEMEĞİ

İlçemiz Esnaf Sanatkarlar Odası ve Şoförler derneği her yıl olduğu gibi bu yılda esnaf ve şoför üyeleriyle birlikte protokol ve daire amirlerine Perşembe akşamı Erçal Kültür sarayında bir iftar yemeği verdi.
Ordu ve çevre ilçe esnaf ve oda başkanlarınında katıldığı yemekten sonra misafirler Kumru Öğretmenevine geçerek burada çay ikram edilerek sohbet edildi.
Kumru Kaymakamaı Özgür Körükçünün izinde olması sebebiyle katılamadığı yemeğe İlçe Belediye Başkanı Ticabi Civelek,İlçe Jandarma Komutamı Jandarma

4 Ekim 2007

Tarih Öğretmeninin İki Kolu Kırıldı

Korgan İmam-Hatip Lisesi Tarih Öğretmeni Mustafa Bilgü, bahçesinde bulunan ceviz ağacını dökmek için ceviz ağacına çıkarken merdivenin kayması sonucu yere düşerek iki kolunu kırdı. Kimsenin olmadığı bir anda düşen Tarih Öğretmeni Mustafa Bilgü yere düşmeden sonra yama olan yerde bir süre yuvarlandı. Öğretmen olan eşi tarafında yarım saat sonra yuvarlandığı yerde baygın halde bulunan Tarih Öğretmeni Mustafa Bilgü Eşinin yardımı ile yola kadar çıkartıldı. Kumru Fizme Karapınar Mahallesinde Ceviz Ağacından düşen Mustafa Bilgü, Eşi Aysel Bilgü tarafından hızlı bir şekilde Fatsa Devlet Hastanesi