19 Nisan 2008

Yazmalı ama Yazmaya Değmeli/Bekir AKKAYA

Bundan beş yıl önce.
Annemi Fatsa Devlet Hastanesine götürdüm ve muayene için sırada beklemekteyim. Günlerden pazartesi ve Fatsa’nın haftası. Bütün polikliniklerin önü ve koridorlar tıklım tıklım. Çok gittiğimiz Fatsa Devlet Hastanesi’nde bu kalabalığı zaten görmeyenimiz yoktur.
Yaşı ellinin üstünde ve tüm hastane personelinin hiç itiraz etmediği bir kişi koridorlarda dolaşıp doktorlar dahil bütün hastane personelini uyardığına şahit oldum. Onun dolaşması nedeniyle bazı olumsuz durumların yok olduğunu, sırada beklemeyi ihlal ederek ayrıcalık isteyenlerin bile sıraya girmek zorunda kaldıkları, bir hasta yakını olarak son derece beni memnun etti. Bir görevliye
bu kişinin kim olduğunu sorunca bana “Başhekim Dr. Alaatin Arıkan” dedi. İşim bitince bu duyarlı insanla yakından görüşmek istedim.


Kendisi ile makamına giderek tanıştım ve Fatsa Devlet Hastanesi ile ilgili uzun bir söyleşi gerçekleştirdim. Sonunda da dedim ki “Bunlar filan gazetede yayınlanacak.” Pek inanmadı ama “tamam yayınlansın” dedi. Ve ilgili yazı gazetede yayınlanınca bayağı yankı yaptı… İşte ben Fatsa Devlet Hastanesi Başhekimi Alaatin Arıkan’la böyle tanıştım.


O söyleşide, sonraları gerçekleştiklerine bizzat şahit olduğum birçok iddialı cümleler vardı.
Başhekim Alaattin Arıkan gazeteye yansıyan söyleşinin bir yerinde “ Hastanemizde hiçbir hekim bıçak parası alamaz ve alındığında bize şikâyet edilirse gerekli işlem yapılır.” Demişti. Hatta bunun için dört tane özel telefon numarasını bile yayınlatmıştı.


Aradan birkaç yıl geçti. Başka bir hastam için hastaneden hiç çıkmıyordum. Gün oldu aynı anda üç hastam Fatsa Devlet Hastanesi’nde yattı.


Fatsa’da çıkıp tüm Ordu’nun ilçelerinde okunan bir gazetede haftalık yazı yazıyordum. Fatsa Devlet Hastanesinde kaldığım sürelerde birkaç hafta hastane ile ilgili uzun yazılar kaleme aldım. Yine bu zaman içersinde değişik doktorlarda yakınlarım üç ameliyat geçirdi. Ben olup biten olumsuzlukları kuş diliyle anlatırken, bütün yazılarımda hastaneyi öğe öğe bitiremiyordum. Hatta bu yüzden yakın dostlarım tarafından eleştiriler de alıyordum.


Günün birinde eşimde ameliyat oldu. Hastanede kaldığım süre içersinde tüm hastalara yapılan hizmetleri gördükçe yazılarımda “Avrupalı Hastane” nitelemesini sık sık yapıyordum.


Bir ara yazdığım gazetede hastane ile ilgili olumsuz yazılar çıkmaya başladı. Bazı köşe yazıları hastane personelini yerden yere vurmasına rağmen ben gördüğüm ve yaşadıklarımı yazmaya devam ettim. Hiçbir yazımda gazete yönetimi tarafından engellenmedi.


Bir gün yazdığım gazete tam iki sayfa “Başhekim Alaatin Arıkan imzalı” tekzip yayınlamak zorunda kaldı. Yayınlanan tekzip metninde benim adım özellikle verilerek bizim gazeteye “ siz kendi yazarınızı da mı okumuyorsunuz?” denilerek benim yazılarımla gazete suçlanıyordu.
Ben yazılarımda hastanede olup biten bazı olumsuzluklara da kuş diliyle de olsa değinmiştim. En azından içime sinmediği halde ve özellikle de Başhekim Alaatin Arıkan”ın “tüm hasta yakınları bilsin” diyerek yazdığım yazılar ortada iken benden de usulsüz para alınmıştı. Aynı günlerde üç değişik doktor, yakınlarımı ameliyat etmiş, sadece parayı biri benden talep etmişti. Ben de taksitle de olsa gıgımı çıkartmadan o parayı kuzu kuzu ödedim.


Peki, şikayet ettim mi? Hayır etmedim. O yazılarda da belirttiğim gibi kesinlikle edemezdim! Ne zaman ki, tekzip metninde adımı ve yazılarımdan paragraflar görünce bu yazılarımı tekrar inceledim. Oysa o yazılarda ben benden onurumla oynanılarak alınan paradan da söz etmiştim. Ancak tekzip metninde o bölümler hiç yer almamıştı. Ve benim yazılarımda bu bölümler yok sayılmıştı.


Bunun üzerine köşemde Fatsa Devlet Hastanesi Başhekimi Alaattin Arıkan’a hitaben “siz yasak dediğiniz halde bıçak parası adı altında para alanlar olduğunu ve bu yazılarda bu tür bilgilerinde yer aldığını, kimden alındı diyorsanız “evet” hem de aşağılanarak benden de alındığını ifade ederek hiçbir doktor adı belirtmeden yazımı bitirmiştim.


Bir hafta sonra Kumru’daki evimde telefon çaldı. Telefondaki kişi “ Kendini tanıtarak yaşının elliyi geçtiğini, bugüne kadar büyük hizmetlerde bulunduğunu ve bulunmaya devam ettiğini ifade ederek “ aldığı parayı fazlası ile iade etmek istediğini” söyledi. Ve bir çok acındırıcı ifadeler kullandı. Kendisine orada isim olmadığını ve kendisinin bundan neden rahatsız olduğunu ifade ederek talebini yerine getirmedim. Ancak aynı anda başhekimi arayarak durumdan haberdar ettim. Ancak arayanın kim olduğunu söylemediğim halde filan mı diyerek başhekim bana soru yöneltti. İşin ilginç tarafı üç değişik doktorda ameliyat olduğumuz halde hiç isim olmamasına rağmen beni sadece bir doktur birkaç kez evimi arayarak rahatsız etmeyi sürdürdü.


Şahitlik zor, yazı yazmakta zor bir iş. Bir çok usulsüz ve haksız para verdiğim halde” bıçak parası verdim” sözünün yazı olarak ifade edilişi, sözlerimizden çok fazla anlamlı bulundu. Yazmalı ama, yazmaya da değmeli!
Buluşmak Ümidiyle

BEKİR AKKAYA/KUMRU TV/KUMRU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...