KUMRU TV'DE CEMALETTİN YAKTI "KAÇAMAZSIN" BAŞLIĞI İLE İLGİNÇ BİR YAZI KALEME ALDI. "KAÇAMAZSIN" DEDİĞİ KİM? OKUYUN SİZ KARAR VERİN!
**********
Elbette çabalayacaktır Kaos’un oğlu.
Günler sabahla başlamıştır.
Bir türlü çıkamamıştır Kronos düştüğü çukurdan akşamların sonlandığı başka bir yere. Uzasa da aydınlık, ya da olmayışı aydınlığın seni yeni, yine kendi algıların var edecek. Kum tanelerinin her biri bir cehennem ağırlığıyla ardı ardına düşerek bin bir yüreğin çığlığını ekleyecek.
Yerçekimi vardır çünkü.
Ancak sanma ki birikmez tanecikler biri ters çevirmeden hayatı. Her salınan sarkaç avuçlarında kocaman bir geçmiş biriktirir, kaçamazsın.
Hangi şehir kocaman bir mendille dağıtırken bulutları “bu son kaçışın; bu son kaçışın ey yürek” diyecek. Kayabaşından ayaklarının üzerine yükselip haykır, çığır, bağır Ereceğe, Biçere Yalına doğru. Koca yeryüzünde çığlığına cevap gelmeyen,
çığlığı Düzoba’da Yalın’da yiten bir sen mi kaldın.
- Bu son elvedaımdır ey şehir. Prangaya vurduğum hasretler kırlangıçlar gibi özgür. Yalnızlıklarım bir taşra efsanesi. Diyeceksin.
Hangi şehre kavuşacaksın ve seni hasretle bekleyen.
Haklısın; kaçmak belki de durdurmaktır zamanı, tersine çevirmektir. Belki de yıkamaktır avuçlarında biriken kirli anları. Parmaklarının arasından sızarken bunaltıya sıvanmış sular ağlamaktır, gözlerini de esir verdin gurura -terk edecektir seni-ağlayamayacaksın. Belki de ardında bırakmaktır kırık kalplerin dolaştığı arka sokakları. Keder onlarındır artık, geçit vermeyen yollar, bir düzine anlamsız adamlar. Anlamsız bohem muhabbetlerinin atmosferinde yitik şarkıların melodileri onlara bırakılmış, bıraktırılmıştır artık.
Bu yara derin iz bırakmaz, zaten öldüremez.
Kaç delişmen yürek vurgun yedi ölmedi.
O zamanlarda bu kadar karışılmazdı tanrıların işlerine. Tanrılar da bu kadar uzak değildiler yeryüzüne. Bir sen vardın alaca karanlıkla boğuşan ve o zamandan kaldın. Önünde Kronos’un omzundaki yük, bir tek alnın ürkek.
Böyle mi gideceksin
Böyle mi gideceksin
Böyle mi gideceksin
Böyle mahzun, böyle suskun. Bir adam binlerce yıllık karanlığını bir basma yırtar gibi yırtmadan. Yüzüne yapışık gülümsemeler ayrı bir efsanenin kırık dökük anıları gibi anlamından kopuk.
Böyle gideceksin.
Unutmak erdemdir.
Unutmak erdemdir kara sinsi hayaletlerin tutundukları köşeleri, bir tek çocukların ellerine serbest bırakıp şehvetli kahkahalarını aksettirdikleri yeri.
Ama unutmamalı ki Kronos düşecektir milyarlarca kez en yükseğe ulaştığı yerden. Tap taze bir sabaha ermiş gibi tortuları bir kenara süpürüp yeniden bir heyecanla başlayacaktır güne ve hayat muhteşemdir. Yine bildik eğilmeler, bükülmeler. Yine binlerce kez tekrarlanan, kendi ses evreninde yiten cümleler. Artık yankılanmaz ses aksini yitirmiştir. Gölge vermez gürgenler. Ve ayağa kalkmaz düşenler.
Elekçi akacaktır.
Denize ulaştığı yani kavuştuğu yerde martılara haber salacaktır. Belki de meltemler ulak olacaktır bir deniz kabuğunu kulağına yaklaştırdığın yerde.
Hoşça kalın.
CEMALETTİN KARDEŞİM İFADELERİN ÇOK SÜPER
YanıtlaSil