Kumru İlçesi'nin İlk Kültür ve Haber Sitesi -İnternette İlk Yayın : 1999
13 Ekim 2023
Önce Ciğ Köfte Sonra FETÖNAMELİ SOHBET - Sonra : Ben Görmedim, Ben Gitmedim. (31 FOTOĞRAFTA KİMLER YOK Kİ?)
6 Nisan 2023
Türkiyede Cumhuriyetin Sonu 2023- dublaj
24 Mart 2023
Sahra Çölü'nde göçebe yaşam: Bedeviler
11 Mart 2023
SABETAYCI YAHUDİLER...
24 Ocak 2023
Ericek Yaban Çileği Şenliği Afişi -2003
23 Ocak 2023
Kaymakamımız Mehmet Sarıcan'a Özel Mektup /Kendilerine Allah Rahmet Eylesin!
Kaymakamımız Mehmet Sarıcan’a gönderdiğim mektup ulaştığında telefonla bana dönmüş ve
iki saat benimle konuşmuş ve yazdıklarımın aslını ve ne olduğunu bana aktarmıştır.
Konu ettiğim TAKDİRNAME bana da yazılmış olduğunu söylemiş, kendisinin Kumru’dan
ayrılmasından sonra Kumru’daki zikrettiği bazı kişiler tarafından verilmeme
ihtimalinden söz etmiştir.
Daha sonraki yıllarda Kumru Kaymakamımız Mehmet Sarıcan vefat etmiş (Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum) ve o gün
20 Ocak 2023
Hakkımda Hakaret İçerikli Bir Yazı /Şimdi Keyif Alma Zamanı.../DOST DEĞİL'den
İlk olmanın ağır sorumluluklarını hep yaşadım. Üzerime vazife olmadığı halde kuruduğum internet sitesi Kumru'da ilkti. Yazdıklarım ve yorumlarımdan menun olanlar binlerce idi. Ama bazen de hiç memnun olmayıp kendi halimce yaptığımı çok ciddiye alarak sataşanlar da yok değildi. Yaptıklarımı bir devlet meselesine bile dönüştüren zübükler vardı. İşte onlardan biri. Hiç değiştirmeden yayımlıyorum.
“Dost idi ama Şimdi Değil” adında bir isimsizden 04.07.2003 tarihinde
hakkımda çok ağır bir eleştiri yazısı. Buyurun okuyun!
Aslında veda yazısı yazdıktan sonra yazmamam gerek, biliyorum ama Yazılanları
ya da sataşmaları okuyunca da yazmaktan kendimi alamıyorum.
Zira neresinden tutsam elimde kalıyor. Önce bazı gözlemlerimden bahsedeyim. İsteniyor ki sırf aynı şeyler söylensin. O zaman yapıcı Eleştiri oluyor. Yok, aleyhte bir
Görmedim, Duymadım Diyememenin Keyfini Yaşadım. İşte Bu Dilekçe Çalıştığım Okul Müdürlüğüne Verilmişti..
Öğrenci velilerinden makbuzsuz Para Toplamak suç olduğu halde hep toplanıldı. Ben toplamadığım gibi başta okul müdürleri olmak üzere toplayanları hep rahatsız etttim. İşte Okul Müdürlüğüne yazdığım bir dilekçe. Aynı dilekçeyi bir üst makamlara da ulaştırdım. Okulunuzun
2/C sınıfını okutan sınıf öğretmeniyim. 17 yıldan bu yana da öğretmenlik
yapmaktayım. Mesleğimi, okulumu ve tüm öğrencilerimi de son derece seviyorum.
Onlara yardımcı olmak için de her türlü fedakarlığı yapmaya çalışıyor, kendimi
yenilemek, öğrencilerime faydalı olmak için de gece gündüz çalışıyorum.
1999 öğretim yılının sonunda başlayıp, şu anda bazı öğretmenlerce sürdürülen bireysel sınıf düzenleme ve öğrenci velilerinden toplanan 20-30 milyon arasındaki paralar benim öğrencilerimi psikolojik olarak olumsuz yönden etkilemektedir. Aslında ben de velilerimden gönüllü veya gönülsüz para toplaya bilirim. Ancak bir öğretmenin izinsiz olarak hem de makbuzsuz okul idaresinden, ilçe milli eğitim müdürlüğünden ve kaymakamlıktan habersiz nasıl para toplanabileceğini
Böyle Çapsız Adamlar Güya Kitap Çıkartarak Milleti Soyuyorlar!
Bu yaşıma kadar ne ilginç kişilerle tanıştım. Dijital fotoğraf makinalarının olmadığı, bilgi ve belgelerin bulunamadığı zamanlarda binbir emekle bulduğum buluşturduğum bilgi, belge ve fotoğrafları paylaşma adına bir çok insana ulaştırdım.
Onlardan tek arzuladığım şey "kaynak olarak ismimin zikredilmesi oldu."
Ancak bu kişi ve kişilikler aldıklarını ya da çaldıklarını kitaba dönüştürerek akıllarınca para kazandırdılar. Hele biri varki o hala aynı hırsızlığını ve arsızlığını sürdürüyor. Benim gibilerden aldıklarını ve arakladıklarını hiç bir kaynak belirtmeden sürekli pazarlıyor.
Geçmiş yazışmalarımı karıştırırken elime aşağıdaki yazı geçti. 2000 yılında ilgili şahsa yazdığım bu mektuptan sonra güya kitap çıkardı ve dağıttı. Bütün yazdıklarım ve aşağıdaki gördüğünüz fotoğrafları kendisine teslim
KUMRU’NUN TARİHİ MÖ. 4500 YILINA KADAR GİDİYOR /ÖZEL HABER
İş Adamı İsmet ERÇAL,ORDU HABER GAZETESİ’nin Mart-1998 tarihli 8. Sayısında Bekir Akkaya’nın Özel röportajında “KUMRU’NUN BİR MEDENİYETLER VE HAZİNELER ŞEHRİ OLDUĞUNU, KUMRU’DA YERLEŞMENİN ÇOK ESKİLERE GİTTİĞİNİ” iddia ediyordu. Bu konuda araştırma yapmak için yetkililerden yardım talep ediyordu. Daha sonra aynı iddiaları başka yayın organlarında da sürdürdü.
Bu iddialar daha sonra Kültür Bakanlığı’nca dikkate alındı. 1999 yılında Ordu Müze Müdürü Sayın M. Yücel KUMANDAŞ Kumru’ya gelerek İsmet ERÇAL’la görüşme yaptıktan sonra, Dr. Cemalettin YAKTI, Öğretmenevi Müdürü Bekir AKKAYA ve Kumru Kütüphane Müdür Vekili Osman Kasımoğlu ile
birlikte bir ekip oluşturarak Kumru’nun Akçadere (Küşnefak), Ayvalı (Kömerik), Divani Kayabaşısı, Tekke ve Karaağaç gibi yerleşim birimlerini iki gün gezerek önemli bulgular tespit ederek ilgililere iletilmek üzere bir rapor hazırlandı.Nihayet geçtiğimiz ay, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özsait başkanlığında bir bilim adamı ekibi, Kültür Bakanlığından bir temsilci ile Kumru’da ilk kez resmen tarihe ışık tutacak yüzey araştırmaları çalışmalarına başladı. Dr. Cemalettin Yaktı ve Öğretmenevi Müdürü Bekir AKKAYA ekibe rehberlik ederek 10 gün Kumru’nun köyleri ve yaylaları adım adım tarandı. Ordu Müze Müdürümüz Sayın M. Yücel Kumandaş ve Kütüphane Müdür Vekilimiz Osman Kasımoğlu Çalışmalarda bizzat yer aldı. Kaymakamımız Sayın Mehmet SARICAN çalışmalara her türlü desteği vererek bilimsel çalışmaya maddi ve manevi katkıda bulundu. Ayrıca Sayın Belediye Başkanımız Adil KARAOĞLANOĞLU ekibin çalışmalarına her türlü kolaylığı sağlayarak, yardımlarını hiç esirgemedi.
Araştırmaların sonucunda Kumru ve çevresinde Helenistik ve Roma Çağı dönemlerine ait çok sayıda kalıntılara rastlandı. Ortaçağ ve Tunç Devrine ait yerleşim yerleri tespit edildi. Kumru’nun değişik köylerinde çok sayıda kaya mezarı ve insan eli ile yapılmış mağaralar incelendi ve kayda geçirildi. Birçok Tümülüs keşfedilirken, Yerleşmelerin MÖ. 4500 yıllarına kadar gittiği bilimsel olarak belgelendi. Elde edilen bulgular bir tutanakla Ordu Müze Müdürlüğüne teslim edildi.
Bilimsel araştırmaya basının da ilgisi büyüktü. Araştırmaları Türkiye Gazetesi okuyucularına “KUMRU’DAN TARİH ÇIKTI” başlığı ile duyurdu. Ayrıca gazete Kumru’da yerleşme MÖ. 3-4 bin yıl öncesine kadar gidiyor diye yazdı. Yeni Şafak Gazetesi çalışmaları “ORDUDA ARKEOLOJİK TETKİK” başlığı ile verdi.
Bu arada Kumru Düzoba Yaylası- Kurtalan Mevkiindeki DİLEK TAŞI yerinde incelendi. Taşın bulunduğu alanda yerleşmenin çok eskilere dayandığı ve efsanenin gerçeğe yakın olduğu tespit edildi. Özellikle Efsananin Fizme ile bağlantısı dikkat çekti. Fizmede yerleşme MÖ. 4500 yıllarına kadar dayandığı bu çalışmada tespit edilmişti.
Bu yılki çalışmalarını tamamlayan bilim adamı ekibi, bu çalışmaların ileriki yıllarda da sürdürüleceğini ifade ettiler.
Bekir AKKAYA / Ağustos-2000- ORDU HABER GAZETESİ
KUMRU’NUN TARİHİ MÖ. 4500 YILINA KADAR GİDİYOR /ÖZEL HABER
İş Adamı İsmet ERÇAL,ORDU HABER GAZETESİ’nin Mart-1998 tarihli 8. Sayısında Bekir
Akkaya’nın Özel röportajında “KUMRU’NUN
BİR MEDENİYETLER VE HAZİNELER ŞEHRİ OLDUĞUNU, KUMRU’DA YERLEŞMENİN ÇOK ESKİLERE GİTTİĞİNİ” iddia
ediyordu. Bu konuda araştırma yapmak için yetkililerden yardım talep ediyordu.
Daha sonra aynı iddiaları başka yayın organlarında da sürdürdü.
Bu iddialar daha sonra Kültür Bakanlığı’nca dikkate alındı. 1999 yılında Ordu Müze Müdürü Sayın M. Yücel KUMANDAŞ Kumru’ya gelerek İsmet ERÇAL’la görüşme yaptıktan sonra, Dr. Cemalettin YAKTI, Öğretmenevi Müdürü Bekir AKKAYA ve Kumru Kütüphane Müdür Vekili Osman Kasımoğlu ile
İyi ki Patakonya'da değilim/Bekir AKKAYA
İnsanın başına bir sıkıntı gelmeyince bulunduğu şartların kıymetini bilemez. Hastalık gelmeyince sağlığın kıymeti, ihtiyarlık gelmeyince gençliğin kıymetinin bilinmemesi gibi.
Günümüzde internet denilen bilgi avı ile çok uzaktaki insanlarla tanışma imkanınız da var. Çet denilen bu yolla ben de bir çok kişilerle tanışma fırsatı buluyorum. Birbirlerimizle karşılıklı konuştuğumuzun yanında mesaj alış verişi de yapa biliyoruz. Daha doğrusu her şey paylaşılabiliyor bu yolla. Hatta bu yolla tanışıp evlenenler bile olduğunu duyuyoruz.
Geçenlerde bu yolla konuşurken Türkçe’yi çok iyi bilen patagonyalı bir vatandaşla tanıştım. Uzun konuşmalarımız sonunda onunla dost olduk. O bana ben ona her konuda merak ettiklerimizi
sorar öğreniriz. Benim konuşmalarımdan çok fazla etkilendi. Bunun üzerine ülkemi sordu. Ben de ona dilimin döndüğü kadar anlattım. Bundan çok etkilendi. En kısa zamanda turist olarak ülkemize geleceğini ifade etti.Bende kendisine Patagonyayı nasıl bir yerde yaşadığını sordum. Anlattıklarına inanasım gelmedi doğrusu.
Çet arkadaşımın verdiği bilgiye göre Patagonya, Bermuda Üçgen Şeytanın yakınlarında, Atlantis denilen bölgenin güneyinde bir devletcikmiş. Söylediğine göre bir nevi aşiret yönetimi ile kral ve padişahlığın uzantısı bir sistemle yönetilirmiş. Burada halk yönetenler ve yönetilenler diye ikiye ayrılırmış. İdare edenler bu gücü doğuştan almış olarak dünyaya gelirmiş. Yöneten olmak için soy kütüğünde mutlaka adının geçmesi gerekirmiş. Ben arkadaşıma sen hangi sınıftansın dedim. O da bana yönetilenler sınıfından olduğunu söyledi. Ben daha fazla konuşmayarak konuyu kapattım.
Bekir AKKAYA /01.01.2000 /Karadeniz Haber Postası Gazetesi
İyi ki Patakonya'da değilim/Bekir AKKAYA
İnsanın başına bir sıkıntı gelmeyince bulunduğu şartların kıymetini bilemez. Hastalık gelmeyince sağlığın kıymeti, ihtiyarlık gelmeyince gençliğin kıymetinin bilinmemesi gibi.
Günümüzde
internet denilen bilgi avı ile çok uzaktaki insanlarla tanışma imkanınız da
var. Çet denilen bu yolla ben de bir çok kişilerle tanışma fırsatı buluyorum.
Birbirlerimizle karşılıklı konuştuğumuzun yanında mesaj alış verişi de yapa
biliyoruz. Daha doğrusu her şey paylaşılabiliyor bu yolla. Hatta bu yolla
tanışıp evlenenler bile olduğunu duyuyoruz.
Geçenlerde bu yolla konuşurken Türkçe’yi çok iyi bilen patagonyalı bir vatandaşla tanıştım. Uzun konuşmalarımız sonunda onunla dost olduk. O bana ben ona her konuda merak ettiklerimizi
İlke mi İlkel mi? /Bekir AKKAYA
İlke ve ilkel kelimeleri lugatlarda alt alta yazılsa da bir birlerinden çok farklı kelimelerdir. Bu kelimelerle insan tanımlanırsa ilkeli insan ve ilkel insan olarak ortaya çıkar. Bu durumda bu iki insan birbirlerine çok uzak bir mesafededir.
Mesela ilkel insan ilkeli insan olamaz. Çünkü ilkel insan basit ve iptidai bir varlıktır. Hiçbir konuda ilkesi ve prensipleri yoktur. Anlık hareket eder. O andaki menfaatine hangi şekil uygun geliyorsa öyle davranır. Eğer ilke ve ilkelin ne anlama geldiğini daha
önceden bilmiyorsanız muhatap olduğunuz ilkel insanlardan çekeceğiniz vardır.İlkeli insana inat ilkel insan hiçbir ahlak kuralı ile uyuşmaz. Hiçbir renkle de sınır tanımaz. Bazen kırmızı, bazen yeşil bazen de alacadır. Çoğu kez de kendi ilkelliğini başkasında görür. Bakış açısı yamuk olduğu için sadece karşısındakini değil, bütün kainatı yamuk görür. İlkel bir şekilde çevresine saldırır. Aciz ve basit ruhlu olduğundan sınır da tanımaz.
İlkel insan, ilkeli insana inat haset, fesat ve kıskançtır. Çevresine atamayacağı hiçbir iftira çeşidi yoktur. Beceriksizliğini, yeteneksizliğini ve zayıflığını bu yolla örtmeye çalışır. Her şeyi kendine hak görür. Her şeyin en güzeline o layıktır. Bir asalak sürüngen gibi çarpmaya çalışır, ya çarpar ya da çarpılır.
İlkel insan ilkeli insana inat son derece nankördür. Yer içer, eder de gider. Yüzsüzlük ve ilkesizlik onun için prensip haline gelmiştir.
Zayıf hissettiğine aslan kesilen ilkel insan, güçlü gördüğüne yapamayacağı yalakalık sınır tanımaz. Dün küfrettiğine, bugün sarılabilir. Dün size kötülediğini bugün methü sena edebilir. Bu istikrarsızlıktan da hep yalnız kalır. Yalnızlaştıkça da sağa sola saldırır. Bu saldırılar güçlü birine denk gelinceye kadar devam eder.
Kelime ve kavramlar aslına uygun ve uygun yerde kullanılırsa anlam ifade eder. Yoksa havada kalır. Hiçbir ilkesi olmayan, hiçbir ahlak kuralı tanımayan birilerinin ilgili kavramları kullanması ilkesizliğinde ötesinde suç işlenildiğinin de belirtisidir. Bu kendi kendini ele vermek, ilkelliğinde belgesi haline gelir.
İlkel insan, İki satır yazı yazar, 30 yerden çalar ve altına adını yazar. Hayatı hep ilkesizliklerle doludur. İlkesizlerle iş birliği içinde kendi kendini tatmin edilmeye çalışır. Çarpmak için tenekecilik yapar çarpılır. Memurluk yapar çarpılır. Onun için çarpmanın ve çarpılmanın sınırı olmaz. Eline geçen her işe bir menfaat temin etmek için yaklaşır. Para hırsından yapamayacağı, satamayacağı hiçbir değer yoktur. Yıllarca ilkesizleri hak etmediklerini verdikleri savunur durur.. Zaten ilkel insan kimi savunursa o da batar. Kendisinin de batması muktedirdir. . Yaptıklarından bazen kanun önünde, bazen de ilkeli insanlarca yargılanır.
İlkel insan ilkeli insana inat yazdıklarına ve söylediklerine bile sahip çıkamaz. Sıkıştığında parmakla işaret ederek başkalarını güya karalamaya çalışır. Güya kendini kurtarır. 2500 dolar alamadım ya da çarpamadım diye her iftirayı atmaktan çekinmez. Sanki perde arkasını kimse bilmiyor. Gözlerinin yumulu oluşu, ferasetinin eksikliğindendir. Yoksa bu ilkelliğe bir de feraset olsa vay halimize.
Bu yazılar ilkel insanlara bir yol göstermek amacıyla yazılmış olup, ilkelliğin de bir ilkesi olabileceğini hatırlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Biz böyle devam etmek istiyoruz diyorlarsa bizlere tirübünlere çıkıp kahve içip onları seyretmek düşer. Hırslarınız, kinleriniz ve fesatlıklarınız daim olsun.
Birilerine bir hatırlatma; güz gülleri ya da kumru kuşu artık uzaklarda. Baba da Çankaya da değil artık. Daha önceki numaraları şimdi de yaparken biraz dikkat edilmesini, aksi takdirde geçen kabuslu günlerin tekrar yaşanabileceğini hatırlatmak isteriz. Bizden söylemesi... Gerisi sana kalmış...
Bekir AKKAYA / 15.05.2002 /KARADENİZ HABER POSTASI GAZETESİ
İlke mi İlkel mi? /Bekir AKKAYA
İlke
ve ilkel kelimeleri lugatlarda alt alta yazılsa da bir birlerinden çok farklı
kelimelerdir. Bu kelimelerle insan tanımlanırsa ilkeli insan ve ilkel insan
olarak ortaya çıkar. Bu durumda bu iki insan birbirlerine çok uzak bir
mesafededir.
Mesela ilkel insan ilkeli insan olamaz. Çünkü ilkel insan basit ve iptidai bir varlıktır. Hiçbir konuda ilkesi ve prensipleri yoktur. Anlık hareket eder. O andaki menfaatine hangi şekil uygun geliyorsa öyle davranır. Eğer ilke ve ilkelin ne anlama geldiğini daha
Güçlü ve Zayıf İnsan / Bekir AKKAYA
Dünya kurulduğundan bu yana, güçlü insan tanımlaması çok değişiklik göstermiştir. Daha çok vurup kıran, iri yapılı insanlar güçlü olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında para ve sermaye sahipleri de hep güçlü olarak gösterilmiştir. Bu gün dahi sermaye güç olarak gösterilse de, korku, endişe ve güvensizliğin bulunduğu yerde güçten söz etmek doğru değildir. Güç gösterisi olarak lanse edilen değerler aslında, yok olma sıkıntısını da beraberine bulundurur. Bu değerlere sahip olanlar ellerindeki güç faktörlerini kaybetme telaşı içersindedirler.
Günümüzde
modern psikoloji, güçlü ve zayıf insanları farklı bir şekilde tanımlar. Bu ise insan
bilincinin gelişimi ile doğrudan ilgilidir.
İnsan bilinci Ken Keyes’ göre yedi basamaktır. Her ne kadar insan
bilincinin bulunduğu noktalar , kişiye göre değişse de, yapılan her basamak
bireyin bulunduğu yeri de çok az yanılma ile belirler. Ken Keyes’e göre, bilinç
merkezleri ya da insanların bulunduğu noktalar üç düşük merkez ve dört yüksek
bilinç merkezleridir. Düşük merkezler;
1. Güvenlik Merkezi, 2. Duygu merkezi, 3. Güç merkezi. Yüksek bilinç merkezleri; 1. Sevgi
Merkezi, 2. Bolluk Merkezi, 3. Bilinçli Farkındalık, 4. Kozmik Bilinç
merkezleridir.
Bu basamakları aşağıdan yukarı olarak düşünürsek, altta olan üç merkezdeki kişilerin özellikleri güçsüz oldukları görülür.
Kumru'yu Sevmek /Bekir AKKAYA
Hakikaten sizler Kumrulu idiniz değil mi? Zannedersem Kumru’yu da çok seviyorsunuzdur. Kumru’da devlet görevlerini yerine getiren ve Kumru’yu çiftlik görenler de Kumru’yu çok seviyorlarmış. Verme, dert edinme eylemi olmayınca sevenlerimiz de çok fazla oluyor.
Üç beş kuruş para kazanmak için zorunlu olarak gurbet ellere düşmüşlere Allah yardımcı olsun. Bu durumda olanlarımıza tek söz söylemek mümkün değil. Ancak, Bulundukları yerlerde
krallar gibi yaşayıp, Kumru veya Ordulular hayrına hiçbir faydalı işte görünmeyen beylere, beyefendilere çok sözümüz var. Bir menfaat gördüklerinde hemşehriliği de kimselere kaptırmayan Kumru severlere bizim sözümüz. Bir dostum “ Kumruyu sevenler üç kısma ayrılır” diyordu. Bunlar, RUHUL KUMRU, VİJDANÜL KUMRU VE CÜZDANÜL KUMRU. 1. Ruhul Kumru; gönülden severek, gerçek manada, hiçbir menfaat gözetmeden Kumrulu olmak. 2. Vijdanül Kumru, Sevmediği halde zorunlu olarak Kumrulu olmak. 3. Cüzdanül Kumru, kendisinin bir çıkarı veya geliri varsa o anda Kumrulu olmak. Normal şartlarda her birimiz bu üç kısımdan biri ile memleketliyiz. Ordulu, Fatsalı veya Ünyeliyiz.
Asıl olan gönülden Kumrulu olmak. Asıl olan yapma gücü olup ta bir şeyler yapa bilmek. Yoksa lafla peynir gemisi yürümüyor.
Nihayet yaz ayları geldi. Yolların çamursuz olduğunu bildiğiniz için hiç arayıp sormadığınız hısım akrabalarınızı anmaya başladınız bile. Hiç olmazsa boyalı iskarpinlerinizle ve mercedeslerinizle mahallemize uğrarsanız, arabamın altı yere değdi diye akıl vermeye kalkışmayın. Bizde biliyoruz bazı işleri. Sizlere karşı suskunluklarımız, bizim nezaketimizdendir.
Bulundukları yerlerde hiçbir menfaat gözetmeden dernek ve vakıf çalışmalarında fedakarca hizmet edenleri kutluyorum. Gücü yettiğince bir Orduluya kucak açarak yardımcı olanları kutluyorum. Gurbet ellerde, kimsesizlik çekenleri sık sık ziyaret edenleri, onların gönüllerini alanları kutluyorum.
Sevmek vermektir. Gelin hep birlikte, derneklerimizi kuralım. Kurultaylar düzenleyelim. Memleketimizin problemlerini tartışalım, çözüm bulalım. Çıkarını hesap etmeden yapılan faaliyetlere katkıda bulunalım.
Ben aslında memleketten havadisler yazayım istiyordum. Kumru – Fatsa arasının köstebek yuvasına döndüğünü, göçmelerle yolun sürekli daraldığını haber olarak yazmak iyi haber değil diye yazmak istemedim. Köy yollarında hiçbir değişikliğin olmadığını, çamurlarla mücadeleye devam ettiğimizi yazamazdım. Sudan bahanelerle komşular ve akrabalar arasında sürekli kavgalar çıktığını öğrenmek kime fayda sağlar.
Gazetemizin önceki sayısında çıkan yazımız ciddiye alınmış. Oysa o yazı da sadece ünlem eksikti. Kumru’ya gelmeden önce yazıyı bir daha gözden geçirip, yazılanların tersini düşünün. Yoksa hayal kırıklığına uğrarsınız. Bizden söylemesi.
02.05.2000
Bekir AKKAYA
Kumru'yu Sevmek /Bekir AKKAYA
Hakikaten
sizler Kumrulu idiniz değil mi? Zannedersem Kumru’yu da çok seviyorsunuzdur.
Kumru’da devlet görevlerini yerine getiren ve Kumru’yu çiftlik görenler de
Kumru’yu çok seviyorlarmış. Verme, dert edinme eylemi olmayınca sevenlerimiz de
çok fazla oluyor.
Üç beş kuruş para kazanmak için zorunlu olarak gurbet ellere düşmüşlere Allah yardımcı olsun. Bu durumda olanlarımıza tek söz söylemek mümkün değil. Ancak, Bulundukları yerlerde
18 Ocak 2023
Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu'nun Tarihçesi
İLİ :Ordu
İLÇESİ : Kumru
OKULUN ADI : Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu
OKULUN ADRESİ : Karacalı Mahallesi Kumru / Ordu
OKULUN EĞİTİM ÖĞRETİME BAŞLADIĞI TARİH : 05 Aralık 1988
MÜLKİYETİNİN HANGİ KURUMA AİT OLDUĞU: Milli Eğitim Bakanlığı
OKULUN TARİHÇESİ :
Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu yeni açılan okullarımızdan biridir. 1988 yılında inşaatı bitirilen okul, aynı yıl, 05 Aralık 1988 yılında şu andaki binasında eğitim öğretime başlamıştır. İlçede bulunan iki ilköğretimden birisi olan okul, 1988 – 1989 eğitim öğretim yılında 12 dershanesi bulunmakta idi. İlk açıldığında 12 dershanenin 10 öğretmeni Kumru Atatürk İlköğretim Okulu’ndan gelmişlerdir. Öğretmenlerle birlikte aynı okuldan 464 öğrenci de
gelmiş olup, o yıl bu öğrenci sayısı ile okulda eğitim öğretime devam edilmiştir. 1988-1989 yılı sonu 41 erkek ve 30 kız olmak üzere 71 öğrenci mezun olmuş olup Atatürk İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı iken okul müdürlüğüne Mustafa Köstek getirilmiştir.PANORAMA :
Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu, ilçe merkezinde bulunan ilköğretim okulları içersinde, eğitim öğretim kadrosu ile ve donanımı ile ilçemizin en gözde okullarından birisidir.
Okulun asaleten bir müdürü olmayıp 1 müdür vekili, 1 müdür yardımcısı, 24 öğretmen, 3 vekil öğretmen, 1 kaloriferci ve 2 hizmetlisi bulunmaktadır. Okul sabahçı ve öğlenci olmak üzere ikili öğretim yapmaktadır. Bugün için toplam 823 öğrenci öğrenim görmektedir. Ayrıca bir anasınıfı bulunan okulda, anasınıfı öğrenci sayısı ise 20’dir.
Sürekli gelişim ve değişim içersine olan okul, özellikle son iki yıl içersinde tüm personelle her yönden eğitim seferberliği başlatmıştır. Özellikle okul – öğretmen ve veli iş birliği ile okulun tüm birimleri yenilenmiş, MİLO standartlarına uygun birimler oluşturularak tüm sınıflar, öğrencilerin çoğunluğunun istekleri doğrultusunda boyanmış, veli ile iş birliğine gidilerek sıralar yenilenmiş, her sınıfa dolaplar yapılarak sınıflar düzenlenmiştir.
Okulda bulunan bilgi teknoloji sınıfı, bilgisayar öğretmeni olmamasına rağmen tüm öğretmenler kendileri para vererek geceleri bilgisayar kursuna gidip gündüzleri de öğrencilerine bilgisayar öğretmişler, çok büyük bir başarı göstermişlerdir. Bu yolla bilgisayar sınıfı en iyi şekilde öğrencilere kullandırılmıştır.
Özel okullarını aratmayacak şekilde idareci-öğretmen ve veli işbirliği yoluna gidilerek bilhassa son iki yılda öğrencilerin sosyal yönden gelişmelerini sağlamak için sınıflar arası amatör basketbol, voleybol, futbol ve bilek güreşi turnuvaları düzenlenmiştir. 4. sınıflardan başlamak üzere tüm sınıflarda bilgi yarışmaları faaliyetleri yapılmış bu faaliyetler sonucunda 1999-2000 eğitim öğretim yılında ilçede yapılan bilgi yarışmasında okulumuz 1. ve ildeki bilgi yarışmalarında 3. olmuştur.
2000-2001 eğitim öğretim yılında öğrencilere yönelik cumartesi ve pazar günü tüm derslerden kurslar açılmıştır. Derslerin bitiminde tüm okul öğretmenleri için okulda bilgisayar ve öğretmenlerin yararlanmaları için tepegöz kursları açılmıştır. Spor salonu düzenlenerek bir konferans salonu haline getirilmiştir.
Okulda kurulan tiyatro, müzik ve koro çalışmaları hızla devam etmekte olup tiyatro ekibinin tüm ilçelerde eserlerini sergilemeleri planlanmıştır.
1999-2001 Eğitim Öğretim yılında 7 öğrenci süper liseyi, 3 öğrenci imam - hatip lisesini, 3 öğrenci Denizcilik Meslek Lisesini, 4 Öğrenci Kız Meslek Lisesini, 6 öğrenci Sanat Okullarını, 8 öğrenci Öğretmen liselerine gitmiştir. 60 öğrenci ise klasik liseye kayıt yaptırmıştır.
Okulun tanıtımı ve etkinliklerin sergilenmesi için bir wep sitesinin kurulma çalışmaları hızla devam etmekte olup bir okul bülteni çıkarılması düşünülmektedir.
Okulun dış cephesinin boyanması, girişte ışıklı tabela yapılması ve okul çatısının aktarılması için tüm resmi işlemler yapılmıştır. Bu yaz bu eksiklikler de tamamlanacaktır.
Okulun acil olarak bilgisayar öğretmenine ihtiyacı vardır.
Ayrıca yardımseverlerden okul kütüphanesi için kitap ihtiyacı temin edilmeye çalışılmaktadır.
Bu Yazı Bekir Akkaya imzası ile ORDU HABER GAZETESİ’nin Mart 2001 tarihli sayısında yayımlanmıştır….
Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu'nun Tarihçesi
İLİ : Ordu
İLÇESİ : Kumru
OKULUN ADI : Kumru Mehmet Akif
Ersoy İlköğretim Okulu
OKULUN ADRESİ : Karacalı
Mahallesi Kumru / Ordu
OKULUN EĞİTİM ÖĞRETİME BAŞLADIĞI
TARİH : 05 Aralık 1988
MÜLKİYETİNİN HANGİ KURUMA AİT OLDUĞU : Milli Eğitim Bakanlığı
OKULUN TARİHÇESİ :
Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu yeni açılan okullarımızdan biridir. 1988 yılında inşaatı bitirilen okul, aynı yıl, 05 Aralık 1988 yılında şu andaki binasında eğitim öğretime başlamıştır. İlçede bulunan iki ilköğretimden birisi olan okul, 1988 – 1989 eğitim öğretim yılında 12 dershanesi bulunmakta idi. İlk açıldığında 12 dershanenin 10 öğretmeni Kumru Atatürk İlköğretim Okulu’ndan gelmişlerdir. Öğretmenlerle birlikte aynı okuldan 464 öğrenci de