23 Ocak 2023

Kaymakamımız Mehmet Sarıcan'a Özel Mektup /Kendilerine Allah Rahmet Eylesin!

Kumru kaymakamı iken Sivas/Kangal Kaymakamlığı’na atanan değerli insan Mehmet Sarıcan’a yazdığım bu özel mektuptan hala mahcupluk duyuyorum. 2000 yılında yazdığım bu mektup Kaymakamımız Mehmet Sarıcan’ın eline ulaşsın diye Kumru PTT Müdürlüğüne iadeli taahhütlü olarak tarafımdan imza karşılığı verilmiş ve PTT’den makbuz aldığımı çok iyi hatırlıyorum.

         Kaymakamımız Mehmet Sarıcan’a gönderdiğim  mektup ulaştığında telefonla bana dönmüş ve iki saat benimle konuşmuş ve yazdıklarımın aslını ve ne olduğunu bana aktarmıştır. Konu ettiğim TAKDİRNAME bana da yazılmış olduğunu söylemiş, kendisinin Kumru’dan ayrılmasından sonra Kumru’daki zikrettiği bazı kişiler tarafından verilmeme ihtimalinden söz etmiştir.

         Daha sonraki yıllarda Kumru Kaymakamımız Mehmet Sarıcan vefat etmiş (Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum) ve o gün

Kumru Kaymakamlığında çalışan işgüzarlar da çoktan yerlerin ayrılmış ya emekli olmuşlar ya da vefat etmişlerdir. Ama hiç birisi Kumru’da uzun süre kalmamışlardır.

         Şu anda emekliyim ve o günlerde kendime ne büyük bir dert oluşturmuşum ki emin olun gülüyorum. Sonraki yıllarda o kadar takdirname ve teşekkür aldım. Bugün hiçbir değerinin olmadığını anlayabiliyorum. Ama ilginçtir ki, memurlukta bunlar hep dert edinilir ve her ödüllendirmelerin hiç dedi kodusu bitmez. Bugünde öyledir ve gelecekte böyle olmaya devam edecektir.

         O günkü ruh halimi ortaya koyan bu mektup bir ibretlik olarak blog sayfamda yer alsın istedim. Bugün bu yazdıklarımı inanın utanarak okuyorum ve hiçbir cümlesine katılmıyorum. İşte o ibretlik mektubum…

         Not : Mektupta geçen isimler vardı. Onların bir kısmını sildim. Birkaçını ise sadece baş harflerini kullandım. 23 yıl önce yazılmış bu mektubum benim için hiçbir anlam ifade etmiyor. Bekir AKKAYA

      Sayın Kaymakam Mehmet SARICAN’a Özel Mektup,

            Aslında bu yazıya nasıl başlamam gerektiğini ben de bilmiyorum. Niçin yazdığımı da. Faydasını ve zararını da hiç hesap etmedim. Sadece bu yazı benim içimi dökmek, kendimi vicdanen rahatlatmak için yazılmışta olabilir. Ancak bu yazıya sebep olan ise sizlerin giderayak TAKDİRNAME dağıtmanız olduğunu belirtmek ve açık olarak benim niçin almadığımı sorgulamak için yazılmış olduğunu söylemek istiyorum.

           Kumru’dan bir şey sorarsanız gündemde TAKDİRNAME var. Kimler aldı, kimler alamadı. Alanlar sizleri anlatmak ve övmekle bitiremiyorlar. Alamayanların tepkilerini ise sizler tahmin edebilirsiniz. Ancak alanlardan hak edipte alanlar her zamanki duruşlarında bulunuyorlar. Hak etmeden alanlar ise çerçeveleterek duvarlarına astılar bile. Alanlar çalışkanlıkları ile yine alanlar tarafından örnek gösteriliyor, alamayanlar ise her zaman olduğu gibi beceriksizler diye zan altında bırakılıyor. TAKDİRNAME sayısı çok fazla olunca da kimin iyi kimin kötü olduğu pek anlaşılamıyor.

            Sayın Kaymakamım,

            TAKDİRNAME olayı Kumruda yeni değil. Şahsen ben defalarca listeler düzenlenerek herkes kendi TAKDİRNAMESİNİ yazdığı halde takdirnamelerin el altından dağıtıldığına şahit bir insanım. Düşünün bir kere adam kendi takdirnamesini kendisi yazıyor, sonra da onu duvara asarak öğünüyor, onunla çalıştığını ifade ediyor. Hayatımda bir teşekkür aldım. Oda kapı kilitlendi. Sonrada teşekkür yazıldı ve bana kimseye söyleme denilerek verildi. Verilme tarihi ise, hani size ben öğretmen evi ile ilgili bir fatura getirmiştim. Adam kendine devletin parası ile sigara almıştı. Ve ben o teşekkürü onun yüzüne fırlattım. Daha doğrusu  bu işe ben yabancı değilim. Ancak benim zoruma giden şey 50’nin üstünde TAKDİR dağıtılacak. Ve bu TAKDİRLİKLERİN içersinde ben yokum. Kumru’da bana soruyorlar, “Sen almadın mı?” “Almadım” desem de kimseyi inandıramıyorum.

             Sayın Kaymakamım,

              İşte burada karşılaştırma yapıyorum. Ben nerede yanlış yaptım diye. Bu TAKDİRNAMELER hakkı ile verildiyse ben nerede yanlış yaptım diye soruyorum. Ancak soruya da cevap veremiyorum. V e düşünüyorum. Geçmiş ve şu andaki durumumla, sizin takdirname verdiklerinizi kendimle karşılaştırıyorum. Ne kadar hesap kitap yapsam bir sonuca varamıyorum.

                Öyleleri var ki, sizlerin karşısında yaka iliklemekten ve numaradan başka hiçbir becerileri yok. Öyleleri var ki, asli vazifelerini tamamen ihmal edip, he hı ile işi idare edenler. Anlamadım. Nasıl oluyor da, sınıfta çekirdek yeyip yaz 500’e kadar diyen öğretmen takdir alıyor, bize bir şey yok.

                Diyeceksiniz ki, Sen öğretmenevinden kaçtın. Peki usulsüzlüklere göz mü yumsaydım. Öğretmenevinin parasını ………….’a mı yedirseydim. Ben sizin yanınıza defalarca geldim. Anlamadığım işte burası, ……………….. takdir alıyor, bize yok.

               Sayın Kaymakamım,

               Sınıfıma gelmediniz. Keşke gelseydiniz. Ya okula. Asıl eğitim öğretimle ilgilenenler takdir almıyor, numara yapanlar takdirlik. Siz okullarda 7.8. sınıflarda okuma yazma bilmeyenlerin olduğunu her halde bilirsiniz. İşte benimde anlamadığım konu, Çalışanlara bir şey yok, numara yapanlar takdirlik.

                Aslında bazı şeyleri anlıyorum. Bazı dengeleri de. Bulunduğunuz yerlerdeki psikolojik sebepleri de. Ancak 60’ın içinde bizde olabilirdik diye düşünüyorum. Ben bir şey söyleyeyim, aslında benim gibilere takdir vermenin bir çok gerekçeleri de var. Mesela ben defalarca Kumru dışında ödül aldım. Unutulmamak niyeti varsa şahsen ben onu en iyi Kumru şartlarında yapan birisiyim.

                 Siz beni çok iyi bilen birisisiniz diye düşünüyorum. Ve sizi ben de çok iyi tanıyan birisiyim. Mesela  ZK benim çocukluk arkadaşım. Ve can arkadaşım. Mesela Bir EF okul arkadaşım. Mesela bir MA okul arkadaşım. Size bunlar yakın insanlar. İşin garibi bana da her zaman gelen ve misafirim olan insanlar. Dolayısıyla size yakın olmasam da bunlar vasıtasıyla da olsa sizleri çok yakından tanıyan bir öğretmenim. Bu dostluklar belki sizin için bitse de benim için ölüme kadar devam edecek. Ve bu arkadaşlarla hep ben beraber olacağım.

                Sayın Kaymakamım,

               Hakikaten ben takdiri hak etmedim mi?

                 Okulda sınıfım mükemmel. Sınıfımla yani öğrencilerimle sizin takdir verdiklerinizle her zaman yarışmaya hazırım. Bunun dışında Çok kez ve defalarca sizlerle röportaj yaptım. V e defalarca sizin vasıtanızla ilçemiz Kumruyu tanıttım. Ve defalarca gerek kaymakamlığı ve gerekse diğer kurumları tanıttım, haber yaptım.

                  Bizzat size ve kaymakamlığa verdiğim fotoğrafların bedelleri ne oldu. Ya sahifelerce kaymakamlığın adına bana yazdırdığınız yazılar. Y a kütüphane için Ankara’da renkli fotoğrafları kim çektirip getirdiydi?

                 Kurultayda Fatsa’da sergilenen fotoğraflar kimindi? Yazı olarak hazırladığım bilgi ve belgeler. Bunların hiç birisi parasız yapılmamıştı. Peki ücret verdiniz mi? Ya da oraya buraya kaymakamlık adına gönderdiğiniz benim için yol parası mı verdiniz? Kutlamalarda çekilen fotoğraflar için bir fotoğraf filmi mi aldınız?

                 Yüzey araştırması diye hem de tatilimde benim 20 günüme haciz koyarak Kumru İlçesi ve kaymakamlık adına görevlendirmeniz. Ya kütüphaneye alınan fotoğrafların bedelleri.

                  Kaymakamlığın panosuna bir çok yazılar asıyordunuz. Peki o yazıların altında kimin imzası vardı?

                Beni haber yap diye kuruma çağırmanız ve sayamayacağım kadar görevimin dışında iş ve işlemler. Bunların ücretini vermediğiniz bana bir TAKDİRNAMEYİ çok gördünüz.

                 Sayın Kaymakamım,

                  Burada çok şeyler yazmak mümkün, İleride bir vesile ile bu değerlendirmeleri bir yerlerde yaparım. Bunlardan haberiniz olur veya olmaz bilemiyorum. Ancak bana “takdirname aldın mı” diyenler almadım diyorum. Kimseyi de inandıramıyorum. Benim merak ettiğim bana takdir yazıldı da bana ulaştırılmadı mı, yoksa ben alacak konumda değil miyim?

                    Ben kendimin takdire laik olduğuna inanıyorum. Ve yaptıklarımı da takdir edilsin diye yapan biri değilim. Ancak bir sünnet yaptım bu sünnet merasiminde sadece ve sadece siz yoktunuz. Sebebini hala merak ediyorum. Benim gibi birileri için sizlerinde rahatsız olmanızı arzu etmem.

                  Eğer görevim olmadığı halde bana yaptırdığınız bir şey varsa, ve resmi görevimde takdiri hak ettiysem ve verilmediyse dolayısıyla hakkım kaldıysa ve ben de takdiri hak etme konumu varsa ve siz de bana vermediyseniz kesinlikle sizlere hakkımı helal etmiyorum.

                  Bu vesile ile hayatınız boyu mutluluklar ve görevinizde başarılar dilerim.

                Bu yazı düşünülerek yazılmış bir yazı olmayıp, özel bir mektup olarak yazılmıştır

                                             SAYGILARIMLA..............16.11.2000

                                                                                            Bekir AKKAYA

                                                                                                 Öğretmen

                TELEFON  : EV :     …………………

                       “            CEP :     0……………….


          email   : bekirakkaya@yahoo.com

                          kumruhaber@gmail.com

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

1 yorum:

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...