Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2023

Halk Güç- Dilek Taşına Koşuyor ! (Özel Haber)

Kumru – Düzoba Yaylası – Kurtalan Mevkiinde bulunan, yöre halkının “ GÜÇ –DİLEK TAŞI “ diye adlandırdıkları, efsanevi taş, yurdun bir çok yerinden gelen vatandaşlar tarafından ziyaretçi akınına uğruyor. Bir süre önce Kumru Erecek Yaylasında yapılan şenliklerde ve Düz oba Yaylasındaki şenliklerde  70 yaşındaki dedeler güreşmek isteyerek, güreş öncesi güç taşına oturarak, güç aldıklarını söylemişler ve güreşte gençlere oranla büyük başarı göstermişlerdi. Her iki şenliklerde yapılan dedeler güreşi yazılı ve görsel basında defalarca gösterilmişti.

         Daha çok yöre halkınca ziyaret edilen taşın gücü ve cinselliği artırdığına inanılıyor. Ayrıca taşa oturanlar her türlü dileklerinin de yerine geldiğini ifade ediyorlar.

         Yöre halkınca dilden dile anlatılan taşın ilginç bir efsanesi var. Taşın en ilginç özelliği ise taşa değişik yönlerden bakıldığında, çıplak bir kadının tüm vücudunun her alanını göre bilmek mümkün. Ayrıca taş modern bir koltuk olarak ta kullanıla biliyor. Taşı ilk olarak

1997 yılında tüm okuyucularına fotoğrafı ile birlikte Gazeteniz Ordu Haber duyurmuştu.

         Erecek ve Düz oba şenliklerine kadar daha çok gizli olarak ziyaret edilen taş, şimdilerde günün her saatinde ziyaretçi akınına uğruyor. Yöre halkı, bu yoğun ilgiden dolayı son derece rahatsız. Halk, taşın zarar görmesinden korkuyorlar. Yetkililerce taşın korunma altına alınmasını isteyen yöre halkı “ gerekirse kendimiz bekçi tutar taşımıza sahip çıkarız, taş bizim için ekmek su kadar önemli, her başımız daralsa fayda görüyoruz” diyorlar.

         Halk taşa o kadar önem veriyorlar ki, hükümet üyelerinin her birinin taşa oturmaları halinde “enflasyonun da geçim sıkıntısının da birden yok olacağını”söyleyenler bile çok fazla. Taşın profesörlerce de incelendiğini söyleyen yöre halkı, çocuğu olmayan bir çok ailenin taşa oturduktan sonra çocuklarının olduklarını ifade ediyorlar. Evlenemeyen, münasip birini bulamayan bir çok kız ve oğlanın bu taşa oturduktan sonra kısa zamanda gül gibi aileye kavuştuklarını, bunların bir çoklarının çocukları olduğunu, bu yüzden de taşı sık sık ziyaret ettiklerini vurguluyorlar.

         Kısacası Kumru’da bulunan taş,  belki de ümitlerini yetirenlerin, geçinemeyenlerin, şansı yaver gitmeyenlerin, ayrılma noktasında olanların, işi bozulanların şon şansı. Falcıların, muskacıların iyi pirim yaptığı günümüzde bu taşa oturmakta büyük fayda olduğuna artık bizde inanıyoruz. Hiç olmazsa taşa oturmak parayla değil. Bizden söylemesi. Gerisi size kalmış.................

                                                                                                        KUMRU

                                                                                                  Bekir AKKAYA

                                                                                                         23.08.2000                               

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Halk Güç- Dilek Taşına Koşuyor ! (Özel Haber)

Kumru – Düzoba Yaylası – Kurtalan Mevkiinde bulunan, yöre halkının “ GÜÇ –DİLEK TAŞI “ diye adlandırdıkları, efsanevi taş, yurdun bir çok yerinden gelen vatandaşlar tarafından ziyaretçi akınına uğruyor. Bir süre önce Kumru Erecek Yaylasında yapılan şenliklerde ve Düz oba Yaylasındaki şenliklerde  70 yaşındaki dedeler güreşmek isteyerek, güreş öncesi güç taşına oturarak, güç aldıklarını söylemişler ve güreşte gençlere oranla büyük başarı göstermişlerdi. Her iki şenliklerde yapılan dedeler güreşi yazılı ve görsel basında defalarca gösterilmişti.

         Daha çok yöre halkınca ziyaret edilen taşın gücü ve cinselliği artırdığına inanılıyor. Ayrıca taşa oturanlar her türlü dileklerinin de yerine geldiğini ifade ediyorlar.

         Yöre halkınca dilden dile anlatılan taşın ilginç bir efsanesi var. Taşın en ilginç özelliği ise taşa değişik yönlerden bakıldığında, çıplak bir kadının tüm vücudunun her alanını göre bilmek mümkün. Ayrıca taş modern bir koltuk olarak ta kullanıla biliyor. Taşı ilk olarak

Okuyucu Mektupları /Bekir AKKAYA

Aslında paylaşmak güzel bir şey. Bende yazılarımın okunmasından ve eleştirilmesinden büyük keyif alıyorum.  Bundan önce yazdığım “BEN MISIR TANESİYİM” yazısı üzerine çok sayıda  olumlu veya olumsuz mektup aldım. Bu mektuplardan bazılarını sizlerle paylaşmak ve ilgili yazının bazı bölümlerine bu sayede açıklık getirmek istiyorum.

         Okuyucularımdan bir tanesi benim doktur olup olmadığımı, bu ruhi durumların başka türlü bilinemeyeceğini söylüyor. Ben de bu kardeşime derim ki; bazı şeylerin bilinmesi için illa da doktur olmak gerekmediğini, hele günümüzde her konuda herkesin kendi alanı dışında ahkam kestiğini bu sebeple de bunda yadırganacak bir şeyin olmadığını söylemek isterim. Okuyucum ilçesini belirtmemiş, ancak Kumruda yaşamadığı kesin. Eğer bu okuyucum Kumruda yaşamış olsa idi böyle bir soru dahi sorma ihtiyacı hissetmezdi. Çünkü bizim ilçemizde durum çok farklıdır.

Gerekirse bir görevli memur sandalyede yer göstermedi diye hesaba çekile bilir. Bu sebepten hesaba çekilen bir memurun   ise mısır tanesi ile ilgili bir bilgisi olduğuna ben kesinlikle inanmıyorum. Yine de bu konularda fikir beyan etmek biz gariban kullara kalıyor.

         Mektubunda bir başka okuyucum ise, kendisinin mısır tanesi olmadığını ancak dışardan mısır tanesi olarak görenlerin çok olduğunu bu durumda yapması gerekenin ne olduğunu soruyor. Aslında bu okuyucumuza diyeceğimiz pek bir şey yok. Seni madem öyle görüyorlar sen de gereğini onlara yapman gerekir deriz. Yinede biraz dikkat etmesini çünkü herkes öyle veya böyle kendini mısır tanesi olarak gördüğünü, bir şey yapayım derken yapılabilirlik fiilinin kendisinde de gerçekleşe bileceğini vurgulamak isteriz. Bilimsel bir gerçeklik olan “eden bulur, su testisi su yolunda kırılır veya kan eden kandan gider” sözlerini de bu vesile ile hatırlatmak isteriz.

         İsminin açıklanmasını istemeyen bir okuyucumuz ise, ilgili yazınızda büyük bir kopukluk olduğunu, farklı şeylere vurgu yapıldığını, yazının başı ile sonunun birbirlerinden tamamen kopuk olduğunu, bu sebeple de  pek bir şey anlamadığını ifade ediyor. Ben bu okuyucuma sadece aferin derim. Aslında yazıda böyle bir durumun bilerek yapıldığını zaten yazının sonunda da masaldan söz edildiğini ifade etmek isterim.

Ayrıca bu okuyucum mükemmel bir bakış açısına sahip biri. Daha doğrusu sağlıklı ve o kadar da bir psikolojik sorunu olmayan bir şahsiyet. Eğer bu okuyucumuz bizlerle kendini tanıştırırsa bundan çok memnun oluruz. Çünkü bu çarpık bakışlardan ve davranışlardan kendini kurtarmak herkesin karı değil. Bu zamanda sözü ile davranışları uyum içinde pek insan yok. Ve ister istemez bu yaşam tarzı, ta bizim yazılarımıza bile yansıya biliyor. Eğer bu okuyucum sürekli beraber olduğum insan tiplerini yakından tanısa benim ne demek istediğimi daha iyi anlayacağından eminim.

         Mükremin adında bir okuyucum internet adresime Patagonya ile ilgili bilgi verir misin? Demiş. B u okuyucuya pek fazla bilgi veremeyeceğim için  üzgünüm. Ancak bazı bilgileri olsun onunla paylaşmak isterim. Padagonya, Atlas Okyanusunda, B ermuda üçken şeytanın yakınlarında bir adacıkmış. Nüfusu on beş – yirmi bin arası bir devletçikmiş. Ülke genelde garip uygulamaları ile dünyada tanınıyormuş. İnternetten aldığım bilgilere göre bu ülkedeki vatandaşlar, devletin görevlileri tarafından yetkileri dışında işlemlere tabi tutuluyormuş. Sevgili Mükreminciğim, internette verilen bazı garip uygulamalar aylık olarak bütün dünyaya sunuluyor. İlgili sahife de geçen ayın garip olaylarından bazılarını size faydalı olsun diye aynen yazıyorum.

         Patagonyada bütün kurumlar normal çalışıyormuş. Bizim ülkemizde olduğu gibi eğitim, sağlık, adalet ve  maliye gibi kurumlar onlarda da varmış. Zaten garip uygulamalarda buralarda yapılıyormuş. Mesela önemli bir devlet görevlisi, ülkenin yasalarından çok kendi kişisel uygulamalarını ve hırslarını ön plana çıkararak en ufak bir davranışı cezalandırabiliyormuş. İstediği zaman iki zaptiye görevlisine emir vererek istediğini ifadeye çekiyor, istediğini nezarete ata biliyormuş. Yine bir başka görevli adamı zorla makamına getirterek istediği hakareti yapabiliyormuş. Aslında garip olayları sahife de okurken gülmemek mümkün değil. Patagonya hakikaten çok garip ülke.  Patagonya eğitmenleri yönetmelik ne derse desin, istediği öğrenciye takdir veriyor, istediğine vermeye biliyorlarmış. Çocuk psikolojisi sadece üst bürokratlar diye bilinen çevrelerin çocuklarına uygulanıyormuş. Mesela bir eğitmen 4,90 alan bir öğrenciye takdir vermezken, 3 alan bir öğrenciyi yine takdirle ödüllendire biliyormuş. Sevgili Mükreminciğim, sayende ben de öğrendim patagonyayı, hem anyayı hem konyayı. Daha geniş bilgi için www.patagonya.com adresine müracat edebilirler.

         Aslında bir çok mektup ve eleştiri var elimde. Yerimizin darlığı sebebiyle bu kadarına yer verebildim. Benimle paylaşmak isterseniz internet adresim; bekirakkaya@yahoo.com dur. Bir başka sefere buluşmak ümidiyle. Hoşça kalın efendim.

         Bekir AKKAYA/KUMRU. OCAK-2001/ORDU HABER GAZETESİ

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Okuyucu Mektupları /Bekir AKKAYA

Aslında paylaşmak güzel bir şey. Bende yazılarımın okunmasından ve eleştirilmesinden büyük keyif alıyorum.  Bundan önce yazdığım “BEN MISIR TANESİYİM” yazısı üzerine çok sayıda  olumlu veya olumsuz mektup aldım. Bu mektuplardan bazılarını sizlerle paylaşmak ve ilgili yazının bazı bölümlerine bu sayede açıklık getirmek istiyorum.

         Okuyucularımdan bir tanesi benim doktur olup olmadığımı, bu ruhi durumların başka türlü bilinemeyeceğini söylüyor. Ben de bu kardeşime derim ki; bazı şeylerin bilinmesi için illa da doktur olmak gerekmediğini, hele günümüzde her konuda herkesin kendi alanı dışında ahkam kestiğini bu sebeple de bunda yadırganacak bir şeyin olmadığını söylemek isterim. Okuyucum ilçesini belirtmemiş, ancak Kumruda yaşamadığı kesin. Eğer bu okuyucum Kumruda yaşamış olsa idi böyle bir soru dahi sorma ihtiyacı hissetmezdi. Çünkü bizim ilçemizde durum çok farklıdır.

Mısır Tanesiyim /Bekir AKKAYA

Adamın biri kendini mısır tanesi zannedermiş. B u yüzden nerede bir tavuk cinsi hayvan görse kaçarmış. Bu durumdan sadece kendisi değil, yakınları da rahatsız olmaya başlamış. Bunun üzerine adamı bir psikologa götürmüşler. Psikolog uzun çapalardan sonra adama kendisinin mısır tanesi olmadığını, bu yüzden de tavuklardan zarar görmeyeceğini inandırmışlar. Yakınları mutluluk içersinde doktordan ayrılmışlar. Tam dışarı çıkarken adam bu sefer, “Tamam anladım ben mısır tanesi değilim, ama bunu tavuklar nereden bilecek” demiş. Bunun üzerine adamı tedavi için hastaneye yatırmışlar.

Aslında yaşadığımız toplumda kendini mısır tanesi zanneden bir çok insan mevcut. Her ne kadar bu mısır tanesi olmasa da, bu durum kendini başka benzetmelerle devam ediyor. Artık bu durum herkes

tarafından yadırganmaz hale gelmiş. Çünkü öyle bir toplum ki, herkes kendini bir şeylere benzetmiş. Kendini normal halde görenlerin sayısı çok az olunca da, çoğunluğu tedavi ettirmekte mümkün olmuyor. Çoğunluk kendini bir şeylere benzetenlerle dolu olduğu için belki de çoğunluğun verdiği güç sayesinde azınlık normaller zaman zaman tedavi altına alınıyor. Daha doğrusu psikolojik tedavi ihtiyacı olanlar normal, normal olanlar ise deli muamelesi görür durumda.

Kendini bir şeyler zannedenlerdeki bu durumun bir çok sebebi var. Çoğunlukla bu alanla ilgilenen  psikologlar bunun tatminsizlik sebebiyle olduğunu söylüyorlar. Ta çocukluktan doyurulamamış insan, doymadığı alanlarda bulunmak, ilgisi olsun veya olmasın, ulaşamadığı kendine göre çok anlamlı olan insan tiplemelerine özenmek veya bulunduğu yerlerde kendini o şekilde rol yapmakla geçirir. Aslında o da bilir bulunduğu konum itibariyle hiçbir zaman başkaları gibi olunamayacağını. Eğer birileri yaşadığı bu iç duygularını buna hatırlatırsa bundan son derece rahatsızlık duyar. Ama bundan da vaz geçemez. Zamanla bu çarpık durum onun için bir yaşantı haline dönüşür.  İşin garibi ne kendi olur ne başkaları. Bu durum onu acayip bir yaratık haline sokar. Tabi ki tedavide mümkün olmaz.

Tanıdığım bir dostum çok iyi bir insandı aslında. Ama onun anahtar biriktirmek gibi  bir garip durumu vardı. Anahtarcıya gider değişik anahtarlar alırdı. On onbeş tanesi eline alır sallardı. Uzun bir zaman bunun sebebini anlayamadık. Sonunda kendisi itiraf etti. V e dedi ki, “ Küçükken annem evin kapısını aç diye anahtarı bana vermişti. Ben de evin kapısını açamamış anahtarı kırmıştım. Annem bunun yüzünden beni çok döğdü. O günden bu güne ben hep anahtar biriktiririm.” Dedi. Alın size bir takıntı. Aslında normal bir kamu görevlisi olan bu kişinin psikolojik bir sorunu olduğu kesin.

İmamlık görevi yapan bir dostumla sohbet ediyorduk. Bana anlattıkları şeylerin sonunda mutlaka, “ bu tür vaazları askerlere, milletvekillerine, bürokratlara genel müdürlere de anlattığını özellikle vurgulardı. Anlattıklarına karşı çıkacak olsam, bana “ nasıl olur ben bunları böyüüük adamlara da anlatıyorum” diyordu. Yani bunlar karşı çıkmıyorlarsa benim de çıkmamam gerektiğini ima ediyordu. Belki de o dostum bana “ kendinin imam olduğuna bakmamamı, aslında çok büyük bir adam olduğunu ima ediyordu.

Toplantılardan birine katılan bir arkadaşım, toplantıyı yöneten kişinin her söz arasında kendisinden önceki adamı kötülemek gibi bir derdi olduğunu söyledi. Hatta her laf arasında kendisinden sonra gelecek kişinin başka şeyler yapacağını ima ettiğini vurguladı. Biz buna gülüştük. Sonra ilgili kişiyi tanıdığımızda bulunduğu yerde müdür vekaleti yaptığını, tesadüfen burada olduğunu öğrendik. İç dünyasında kendi durumunu bilen bu yönetici, psikolojik sıkıntılarını istemese de dışarıya vurduğu açıktı.

Öğretmen bir arkadaşım vardı. Babası zamanında politikacılardan çok çekmiş. Arkadaşım çocuklukta bu sıkıntıları aile ortamında yaşamış. Belki intikam almak için, belki de benzemek için öğrencilik yıllarında hep politikalarla uğraşmış. O şimdi öğretmen. Yıllardan beri öğretmenlik yapmasına rağmen öğretmenlik onun için en son iş. Etkili olup olmaması onun için hiç önemli değil. Nerede bir seçim olsa onu orada görmek mümkün. Ona göre başkanı o seçiyor, muhtarı o. Zaman zaman kendinin ülkeyi bile yönettiğini söyleye biliyor. Onu ikna etmek mümkün değil. Emin olun her konuştuğu cümlenin bir yerinde dernek, teşkilat, örgüt ve yoldaş mevcuttur. Planlar yapar, şekiller çizer işler ona göre yapılacaktır.

Yine bir meslektaşımın babasını işlediği bir suçtan dolayı kamudaki idarecilik görevinden atmışlar. O zaman o çocukmuş. Zaman zaman çektiklerini bize anlatır. O yıllar geride kalmıştır artık. O arkadaşım şu anda öğretmen olarak çalışır. Yanında çalışan arkadaşlar anlatıyorlar. Bu öğretmen arkadaşın bir bürokrat gibi çanta taşımasını, yolda yürürken dimdik yürümesini söz ederler. Çantanın içersinde ne var diye sorduğumda, hiç okumadığı kalın kitaplar, projeler, işine hiç yaramayacak bir takım şeylerin bulunduğunu söylüyorlar. Hele hele törenlerde işine vazife olmadığı ve hiç görevi bulunmadığı halde öğrencilere nutuk çekmesi. İyiki müdürümüz anlayışlı bir insan. Onu idare ediyor. Sen en büyük idareci olacak adamsın diyor. Bundan o son derece memnun oluyor.

Aslında her birimiz öyle veya böyle kendimizi mısır tanesi zannediyoruz. Toplum olarak iyi bir tedaviye ihtiyacımız var. Bu tedavi çok zor. Bir kere tedavi için hasta olanın kendisini hasta olarak görmesi gerekir. Ondan sonra tedaviye başlanılır.

Tatmin olmadan, doyurulmadan yetişen insan hayal ettiklerini zamanla gerçek olarak algılamaya başlar. Dünyayı ve çevresini bu gözle algılar. Onun için gerçek diye bir şey yoktur. Eğer kendini mısır tanesi zannederse, olmadığını ikna etmek mümkün değildir. Tanıdığım bir kişi kendini devlet ilan etmişti. Olmadığını geç fark etti. Ama o da işe yaramadı.

Birde gerçek işini becermeyip, başka işlere el atanlar vardır ki, aslında toplum ne çekerse bunlardan çeker. Başkasına benzeme veya zannetme bir ölçüde kişinin kendisi ile ilgili psikolojik bir durum. Ama beceriksizliğini başka şeylerle örtmeye çalışmak son derece toplum için zararlı.

Kırk kişinin çalıştığı bir yer düşünün. Bu yerde idarecisinden hizmetlisine kadar bir iş bölümü yapılmış olmasına rağmen birileri, görevinin dışında başka işlerle uğraşıyorsa burada bir dolaplar dönüyor demektir. Böyle bir yerde asıl yapılması gereken işler ertelenmiş, evrak yazması gereken eline fırça alıp duvarları badanalamakla, birileri çatıya anten direği dikmekle, diğeri makbuzsuz para toplamakla meşguldür. Bu durum ya işten kaçmak, ya da yapılan numaraları  örtmek için yapılan işlerden başka bir şey değildir. Çevir kazı yanmasın, padişah uyanmasın mantığı ile de fazla gidilemeyeceği bir gerçek. Ama olsun günü kurtarmak ta bir meziyet.

Aslında görüntüde çok şeyler yapılıyor. İş bitirenler grubu, iş yapmayanlar grubu. Numara yapanlar grubu. Emin olun buna bir tiyatro bileti iyi gider. İzlemeye değer mi değer. Ya vatandaş Rıza iyi bir seyirci. Numarayı da yutar. Acaba nereye kadar. Ya alınan kararlar. O da neye yarar. Adamlar adamlar. Akıldaneler, keşke kendilerine faydalı olsalar. Siz tekif alırrmıydınız tekif etsem veya imzalar mısınız. Hiç önemli değil var benim adamlar. Hem sonra ben benzemem sakin insanlara o kadar.

Var varanın, sür sürenin baykuşu çoktur viranın. Her ne sürçü lisan etmişsek af ola. Velakin bu bir masal. Peki bu yazıda masalın işi ne. Olacak o kadar. Bizim komşu ödül almış onunla yatar sabaha kadar. Bizim Rıza da bakar da bakar. Kafası bozulursa bir dal sigara yakar. Acaba Kumru kuşu şimdi ne yapar. Emin olun gözlerinden kanlı yaş akar.

HEPİNİZE SAĞLIK, MUTLULUK VE İYİ BAYRAMLAR DİLİYORUM.............

VE İYİ YIL BAŞILARDA.....YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN EFENDİM...............

            Bekir AKKAYA / Aralık - 2000 / Ordu Haber Gazetesi

 

                     ARALIK-2000.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Mısır Tanesiyim /Bekir AKKAYA

Adamın biri kendini mısır tanesi zannedermiş. B u yüzden nerede bir tavuk cinsi hayvan görse kaçarmış. Bu durumdan sadece kendisi değil, yakınları da rahatsız olmaya başlamış. Bunun üzerine adamı bir psikologa götürmüşler. Psikolog uzun çapalardan sonra adama kendisinin mısır tanesi olmadığını, bu yüzden de tavuklardan zarar görmeyeceğini inandırmışlar. Yakınları mutluluk içersinde doktordan ayrılmışlar. Tam dışarı çıkarken adam bu sefer, “Tamam anladım ben mısır tanesi değilim, ama bunu tavuklar nereden bilecek” demiş. Bunun üzerine adamı tedavi için hastaneye yatırmışlar.

Aslında yaşadığımız toplumda kendini mısır tanesi zanneden bir çok insan mevcut. Her ne kadar bu mısır tanesi olmasa da, bu durum kendini başka benzetmelerle devam ediyor. Artık bu durum herkes

17 Ocak 2023

Çalarken Kimin Dinlediğini Umursama /Bekir AKKAYA / Karadeniz FLAŞ HABER Gazetesi / Şubat 2001

Karadeniz Flaş Haber Gazetesi'nde İlk Yazım (Şubat -2001) 

Sözün önemi hakkında herkesin  bir kanaati vardır.  “Söz gümüşse sukut altındır” diyen atalarımız sözün önemini, özellikle de faydası olmayan sözden susmanın daha önemli olduğunu vurgulamışlardır. Publis Syrus “ Konuştuğuma çok kere pişman oldum, fakat sustuğuma asla!” diyerek sözün ve susmanın önemini belirtmiştir. Konuşmada yapılan hata “affedersiniz” veya “ağzımdan kaçtı” kelimeleri ile düzeltile bilir. Bir noktada hatayı düzeltme imkanınız mevcuttur. En azından geleceğe yönelik olarak bir belge bırakmaz, yine sözle hatayı düzeltme fırsatınız her zaman mevcuttur.

         İş yazı ile ifade etmeye gelince bu daha da önem kazanır. Zaman zaman insan yazdıklarına da pişman olabilir. Çoğu kez bu pişmanlık, konuşmadan duyulan pişmanlıktan bedeli daha ağırdır. “Ağzımdan kaçtı” denile bilir de “kalemimden

kaçtı” denilemez. Her ne kadar “tekzip” durumu söz konusu olsa da, atılan bir iftiranın kolay kolay bugün ve gelecekte telafisi çok zordur.

         Söz ve yazı , susmak veya yazmamak.  Her ikisi de insanlar üzerinde etkileri çok olan, yazı ise geleceğe ışık tuta bilecek bir kayıt veya belge. Tarihe not düşmek için kalemin yeri sözden çok fazla ve çok önemli. Nasıl tarih yazı ile başlıyor ise, bugünü de geleceğe yazı ile taşımak mümkündür.  Ve yazılan her satırı çok yönlü olarak düşünüp, bugün için önemsiz gibi görünen her satır, belkide gelecek için çok önem arz ede bilir. Yazanların buna dikkat etmeleri çok önemli bir husustur.

         Schumann “ Çalarken seni kimin dinlediğini umursama” diyor.  Söz doğru ve gerçekse ve faydası kesinse söylemek gerekir. Aynı şey yazı içinde geçerlidir. Hak ve hakikati açık olarak beyan etmek her vicdan sahibinin insanlık görevidir. “Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır” diyen Hazreti Muhammet,  bunu en güzel bir şekilde ifade etmektedir. Susmak ya da yazmamak, elde olduğu halde tarihe ışık tutmamak bugün için vebalse gelecek için daha da büyük bir vebaldir.

         Valery: “ Her şey bir duraklama ile başlar” diyor. Her sessizliğin arkasında büyük gürültüler olur.  Sakinlik büyük olayların olacağına işaret eder. Güneşin doğmasına yakın sahte ve zifiri bir karanlık oluşur. Çok geçmeden güneş doğar ve her taraf aydınlığa kavuşur. Gecenin üçünde herkes yataklarında uyurken ve sokaklar insanı ürpertecek kadar sakinken bir yer sarsıntısı olabilir.  Ve herkes alışa geldiği yolsuzluk ve sahtekarlıkları büyük bir gönül rahatlığı ile yaparken bir anda adaletin eline düşer. O sessizliktir sahtekarlıkları açığa çıkaran.

         Bulunduğumuz bölge sessiz ve sakin bir bölge. Bir sessizlik hakim her yerde ve her insanda. Yolların yapılmaması veya yapılmamasına itiraz etmeyen vatandaşlar. Telefonlar köylerde olmamasına rağmen kimse de bir ses selek yok. Samsun ilinden sonra sadece yollara baksanız Karadeniz’e geldiğinizi anlaya biliyorsunuz. Ama ala bildiğine bir sessizlik var. Bütün bölgede herkes her şeye razı. Valery :” HER ŞEY BİR DURAKLAMA İLE BAŞLAR” diyor.  Belki de bu sessizlik hayırlı şeylerin başlayacağına işaret.

         Bölgemizde bir çok eksiklik var. Bir anda bunların telafisi de mümkün değil.  Bölgede var olan sessizliğe bakarak çok yakında eksikliklerin giderileceğine ben inanıyorum. Çünkü diğer bölgelerde var olan imkanlar bu bölgede neden olmasın? Eğer bölgeler arasında olmaması gereken farklı bir yatırım ve hizmet söz konusu ise bunu aklı selim bu ülkenin insanları mutlaka telafi edeceklerdir. Ancak bu noktada bu bölge insanları olarak, bölgemiz için ne yapıyoruz? En fazla irdelenmesi gereken konu bu. Hepimiz biliyoruz ki, bizim bölgenin de var politikacıları, parti temsilcileri,  millet vekilleri, bürokratları, yazarları, gazetecileri ve yetişmiş insanları. Burada mahalli gazetecilere büyük iş düşmektedir.

         Yeni Asır, Ege Bölgesinin önemli bir gazetesidir. Diğer bölgelerde böyle bir bölge gazetesi olup olmadığını ben bilmiyorum. Ancak Karadeniz Bölgesi’nde ciddi bir bölge gazetesi mevcut değil. Var olanlar ise hakkı ile bölgenin sorunlarına ve halkın problemlerine eğilemiyorlar. Bir çok ilçenin  kendi gazetesi bile yok. Oysa gazete halkın gözü kulağıdır.

         Sorunlarımız çok fazla. Sorunlarımızı iletecek, sıkıntılarımıza tercüman olacak, haklının yanında yer alabilecek bir gazeteye ihtiyaç var. Eğilmeden, bükülmeden, kimseye yaranma düşüncesi olmadan bir gazeteye büyük ihtiyaç var. Sadece bölge ve bölge insanına tercüman olacak, onların ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını önce halkına sonra yetkililere iletecek bir gazete.

         Elinizdeki bu gazete bu amaçla yayın hayatına başlamıştır. Bir bölge insanı olarak “ duraksamaları” az da olsa hararete dönüştüreceğine inandığımız bu gazete tüm bölgeye hayırlara vesile olmasını temenni eder, bu düşünce ile yola çıkan gazeteci arkadaşlara başarılar dileriz. 

     Bekir Akkaya / Karadeniz FLAŞ HABER Gazetesi / Şubat 2001

                                                                                       

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Çalarken Kimin Dinlediğini Umursama /Bekir AKKAYA / Karadeniz FLAŞ HABER Gazetesi / Şubat 2001

Karadeniz Flaş Haber Gazetesi'nde İlk Yazım (Şubat -2001) 

Sözün önemi hakkında herkesin  bir kanaati vardır.  “Söz gümüşse sukut altındır” diyen atalarımız sözün önemini, özellikle de faydası olmayan sözden susmanın daha önemli olduğunu vurgulamışlardır. Publis Syrus “ Konuştuğuma çok kere pişman oldum, fakat sustuğuma asla!” diyerek sözün ve susmanın önemini belirtmiştir. Konuşmada yapılan hata “affedersiniz” veya “ağzımdan kaçtı” kelimeleri ile düzeltile bilir. Bir noktada hatayı düzeltme imkanınız mevcuttur. En azından geleceğe yönelik olarak bir belge bırakmaz, yine sözle hatayı düzeltme fırsatınız her zaman mevcuttur.

         İş yazı ile ifade etmeye gelince bu daha da önem kazanır. Zaman zaman insan yazdıklarına da pişman olabilir. Çoğu kez bu pişmanlık, konuşmadan duyulan pişmanlıktan bedeli daha ağırdır. “Ağzımdan kaçtı” denile bilir de “kalemimden

Fizmeliler Derneği Kurulmasına Yönelik Davetiye (1999)

            Sayın ..............................................................


Bildiğiniz gibi Fizme, gerek nüfusu, tarihi ve yetişmiş beyin gücü ile İlçemiz Kumru’nun en önemli bir köyüdür. İki belde belediyesi, bir köyü ve sayısız mahallesi bulunmaktadır. Geçmişten bu güne kadar iki dini bayramda halkın bir araya gelerek kutladığı güzel bir geleneği mevcuttur. Yine Fizme topraklarında büyük alimlerin mezarları bulunmaktadır. Abdi Hoca, Hamit Hoce ve Abdullahi mekki Hazretleri gibi büyük alimler yetiştirmiştir.

            İstatistiki bilgilere göre en fazla okur yazarlık oranı Fizmededir. Gerek Kumruda ve gerekse Yurt genelinde çok önemli mevki ve makamda bulunan yetişmiş insanları bulunmaktadır.

            Ancak günümüzde bu tür etkenler kendi başına veya bireysel olarak bir anlam ifade etmemektedir. Anlamlı ve aktif durum için günümüzde insanların birlik ve beraberlik içersinde, ortak amaçlar doğrultusunda çalışmaları, güçlerini birleştirmeleri ile mümkün olmaktadır.

            Bu amaçla Fizmelinin bugün ve gelecekte maddi ve manevi olarak bugününü ve geleceğini olumlu bir şekilde etkileyeceğine inandığımız “FİZME KÜLTÜR DAYANIŞMA VE GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ” nin kurulmasının çok faydalı olduğuna inanmaktayız. Sizde böyle bir derneğin kurulmasının faydalı olduğunu düşünüyorsanız görüş ve düşüncelerinizi bildirmek, kurulma aşamasında bizlerinde bir katkısı olsun arzu ediyorsanız en azından birlikte bir çay içmek maksadıyla 15/02/1999 tarihinde  saat 19:00'da  KINALILAR ÇAY BAHÇESİ’ne sizleri de davet ediyoruz.

            Saygılarımızla. 02.02.1999

          Abdul Hamit Abacı   Halis Anduz   Mehmet Bilgü   Bekir Akkaya
          Kuyumcu                   Esnaf                   Eczacı              Öğretmen

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Fizmeliler Derneği Kurulmasına Yönelik Davetiye (1999)

            Sayın ..............................................................


Bildiğiniz gibi Fizme, gerek nüfusu, tarihi ve yetişmiş beyin gücü ile İlçemiz Kumru’nun en önemli bir köyüdür. İki belde belediyesi, bir köyü ve sayısız mahallesi bulunmaktadır. Geçmişten bu güne kadar iki dini bayramda halkın bir araya gelerek kutladığı güzel bir geleneği mevcuttur. Yine Fizme topraklarında büyük alimlerin mezarları bulunmaktadır. Abdi Hoca, Hamit Hoce ve Abdullahi mekki Hazretleri gibi büyük alimler yetiştirmiştir.

            İstatistiki bilgilere göre en fazla okur yazarlık oranı Fizmededir. Gerek Kumruda ve gerekse Yurt genelinde çok önemli mevki ve makamda bulunan yetişmiş insanları bulunmaktadır.

            Ancak günümüzde bu tür etkenler kendi başına veya bireysel olarak bir anlam ifade etmemektedir. Anlamlı ve aktif durum için günümüzde insanların birlik ve beraberlik içersinde, ortak amaçlar doğrultusunda çalışmaları, güçlerini birleştirmeleri ile mümkün olmaktadır.

            Bu amaçla Fizmelinin bugün ve gelecekte maddi ve manevi olarak bugününü ve geleceğini olumlu bir şekilde etkileyeceğine inandığımız “FİZME KÜLTÜR DAYANIŞMA VE GÜZELLEŞTİRME DERNEĞİ” nin kurulmasının çok faydalı olduğuna inanmaktayız. Sizde böyle bir derneğin kurulmasının faydalı olduğunu düşünüyorsanız görüş ve düşüncelerinizi bildirmek, kurulma aşamasında bizlerinde bir katkısı olsun arzu ediyorsanız en azından birlikte bir çay içmek maksadıyla 15/02/1999 tarihinde  saat 19:00'da  KINALILAR ÇAY BAHÇESİ’ne sizleri de davet ediyoruz.

            Saygılarımızla. 02.02.1999

          Abdul Hamit Abacı   Halis Anduz   Mehmet Bilgü   Bekir Akkaya
          Kuyumcu                   Esnaf                   Eczacı              Öğretmen

 

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

9 Ocak 2023

ORDU MİLLET VEKİLİ EYÜP FATSA’NIN ORDU HABER GAZETESİNE YAPTIĞI ÖZEL SÖYLEŞİ (2000)

ORDU MİLLET VEKİLİ EYÜP FATSA’NIN ORDU HABER GAZETESİNE YAPTIĞI ÖZEL SÖYLEŞİ

 

    NOT : Bu röportaj Ordu Haber Gazetsinde Rıza Razı imzası ile yayınlanmıştır.

 

    Rıza RAZI : Fatsa Kurultayı ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim. Bu kurultay katılan  yedi ilçeye ne getirebilir veya iler ki yıllarda bu kurultaya katılan ilçeler, Fatsa tarafından mağdur duruma düşebilir mi. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?

 

              Eyüp FATSA  :  Demokratik toplamlarda kurultaylar çok önemlidir. Kendi yöremiz hakkında konuşacak olursak mesela, Mesudiye kurultayları

ORDU MİLLET VEKİLİ EYÜP FATSA’NIN ORDU HABER GAZETESİNE YAPTIĞI ÖZEL SÖYLEŞİ (2000)

ORDU MİLLET VEKİLİ EYÜP FATSA’NIN ORDU HABER GAZETESİNE YAPTIĞI ÖZEL SÖYLEŞİ

 

    NOT : Bu röportaj Ordu Haber Gazetsinde Rıza Razı imzası ile yayınlanmıştır.

4 Ocak 2023

27 Aralık 2022

2001 yılında Kumru İzlenimleri/Bekir Akkaya

Kumru’da yaşamak çok güzel bir şey. Hele de yaz gelirse gel keyfim gel. Şenlikler, festivaller, sergiler, turnuvalar ve geziler... Elbette bunlar başka yerleşim birimlerinde de yapılmaktadır. Ama Kumru’da bunlar daha bambaşka olur. Çünkü Kumru’nun havası, yaylası ve güzelim soğuk su ve manzarası, her yerde yoktur.

            Kumru’yu yakından bilenler Fizme’yi duymuşlardır. Kumru deyince akla mutlaka Fizme gelir. Çünkü Fizme Kumru’nun en büyük nüfusa ve topraklarına sahip bugün için iki belde belediyesi ve bir köyü bulunan bir yerleşim birimidir. Aslında Fizme bu üç yerleşim biriminin ortak adıdır. Ancak, dün köy olarak bilinen Aşağıdamlalı Köyü ve Kurtuluş Köylerinin bir araya gelmesi ile belde belediyesi

olan ve isim olarak ta Fizme Belediyesi olarak isim alan Fizme, Yukarıdamlalı Beldesi ve Avdulu Köyü topraklarının ortak adıdır.

            Fizme topraklarının tarihi milattan önce 4500 yıllarına kadar gitmektedir. Bugünde bir çok özelliği ile dikkat çekmektedir. Kumru’nun iki belde belediyesi bu topraklara aittir. İlkinin ne zaman olduğu bilinmeyen Kurban ve Ramazan Bayramlarının ilk günü büyük güreşler tertip edilir. Dünden bugüne Kumru’da en fazla okumuş insanları bu topraklarda yetişmiştir. Bir çok efsanesi bulunan Fizme’de davul  ve zurna çalınması yasaktır. Kumru ve Korgan ilçelerinin arasında bulunan Fizme’de Abdi Hoca, Abdullahi Mekki Hazretleri, Tarakçı Hamit Hoca gibi büyük alimler yetiştirmiştir. Abdulllah Özbek gibi profesörler, savcılar, dokturlar, öğretmenler, müftüler, avukatlar ,çok sayıda imamlar ve yurdun her tarafında görev yapan her kesimden değerli insanlar yetiştirmiştir. Şu anda Kumru’da okuma oranı en yüksek olan bir yerdir. Çok eskilerde Fizme-i Üla ve Fizme-i Süfla olarak bilinen Fizme kelimesi “olgun adamlar” manasına gelmektedir.

            Fizme Belediye Başkanı Sayın Ahmet Ağırbaşlı’nın çabaları ile, geçtiğimiz günlerde FİZME BELEDİYESİ 1. CEVİZ HELVASI” şenlikleri yapıldı. On binden fazla kişinin katıldığı şenliklerde büyük güreşler de yapıldı. Ayrıca ceviz helvaları da yarıştı. Dereceye girenlere ödüller verildi. Şenliğe Ordu Millet Vekili Eyüp Fatsa, Kızılay Genel Başkanı Fadıl Ünver, çok sayıda belediye başkanı katıldı. Kıran kırana güreşlerin yapıldığı şenlikler tek kelime ile mükemmeldi. İlk defa Fizme topraklarına gelenlerin “ceviz bahçeleri görme istekleri, Başkan Ahmet Ağırbaşlı tarafından “gelecek yıl “ denilerek bir yıl sonraya ertelendi.

            Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu öğretmenlerinden Zehra Hocaoğlu, Nazan Pehivan ve D.Mehmet Muslu’nun başkanlığında, okul öğrencilerinin oynamış olduğu “PİŞTİ” adlı tiyatro halkın büyük beğenisini kazandı. Öğrenciler aldıkları rolleri gerçekmiş gibi oynadılar.    Yine aynı okulda iş teknik öğretmeni Özgür Özmen’in rehberliğinde öğrencilerin yapmış oldukları iş ve resim sergisi  halkı büyüledi. Yapılan el becerilerinin yanı sıra  Kumru’da kullanılan eski eserlerinde sergilenmesi sergiye bambaşka bir hava kattı. Ayrıca Sosyal Bilgiler Öğretmeni Suat Evin’in rehberlik ettiği öğrencilerin “BİR KİLİM MİSALİ ANADOLUMUZ” köşesi gezenlerin ayrılmak istemedikleri bir bölüm olarak ilgi uyandırdı.  Sergi ile birlikte, okulun öğretmen ve öğrencilerinin çalışmalarını ve Kumru’nun tanıtımını sağlayacak  internet sitesi www.kumrumae.com adresinde hizmete girdi. Görev alan öğretmenleri candan kutluyoruz.. Aslında Kumru ile ilgili bir çok site mevcut. Murat Bütün tarafından kurulan www.kumru.4t.com adresinde Kumru’yu her yönüyle tanımak mümkün. Meraklıların siteyi mutlaka ziyaretlerini tavsiye ederiz.

            Atatürk Pansiyonlu İlköğretim Okulu öğretmenlerinden İş Teknik Öğretmeni Yusuf Kuşkaya ve Resim-İş Öğretmeni Fatma Gül’ün rehberliğinde öğrencilerin yıl boyu yaptıkları el becerileri ve resim sergisi gezenleri büyüledi. Sergi bir hafta açık bulunduruldu. Gezenler tarafından büyük beğeni topladı. Öğretmen ve öğrencileri kutluyoruz.

            Kumru Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü yetişkinleri bir araya getirerek Müzik Öğretmeni Canan Yılmaz’ın yönetiminde “Halk Müziği Korusu” oluşturup  Kumru’da bir ilki gerçekleştirdi. Koruda imamdan öğretmene memurdan amire bir çok yetişkin yer aldı. Yurdun her yerinden solu türkülerin de söylendiği halk müziği korusu bir konser verdi. Davetlilerden büyük alkış aldı. Programın sonunda Kumru Kaymakamı Ali Çalgan “ İlkel toplumlarda gelişmişliğin, güçlülüğün, çağdaşlığın ölçüsünün sülalelerin çokluğu, çocuk sayılarının fazlalığı ve pazuların gelişmişliği olarak bilinir. Oysa bugün gelişmişlikten anlaşılan çocuk fazlalığı değil bu tür faaliyetlerin çoğalmasıdır. İleri olmanın oranı tiyatro salonlarının çokluğu, gazete tirajları ve basılan kitap sayılarıdır. Kumru’da bu tür faaliyetler mutlaka desteklenmeli, yaygınlaştırılmalıdır. Gerçekten heyecanlandığımı, duygulandığımı ifade ederek görev alan arkadaşları candan kutluyorum” dedi. 

            Yine Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu ana sınıf öğrencileri,  öğretmen Aygül Türlek rehberliğinde Sanat Etkinlikleri Dersinde yapmış oldukları el becerilerini aynı salonda sergilediler. Kumru’da ilk kez bu kadar küçük yaşta çocukların yapmış oldukları el işleri resim ve sanatsal çalışmalar çok büyük takdir topladı. Renk renk koca bir salonu dolduran çalışmalar gezenleri hayrete düşürerek büyük takdir topladı.

            Geçenlerde öğrencilerimi Kumru Ericek Yaylası’na götürdüm. Ericek Yaylası gerçekten çok güzel. Her taraf çamlarla kaplı ve yemyeşil. Soğuk suların bulunduğu yayla yaban çileği ve şifalı suyu ile de çok ünlü. 24 Haziranda ikincisi yapılacak olan YABAN ÇİLEĞİ ŞENLİĞİ’ne ERİCEK YAYLASI hazır halde. 1973 yılı Kırkpınar Başpehlivanı Davut Yılamaz’ın da güreşeceği söylenilen güreşlere çok sayıda 70’lik ihtiyarın katılarak güreşeceği söyleniyor. Düzoba Yaylası’nda bulunan “güç taşı”na oturarak güç aldıklarını ifade eden ihtiyarlar geçen yıl kıran kırana muhteşem güreşler yapmışlardı.  Türkiye’nin her yerinden en meşhur güreşçilerin katılması beklenilen şenlikte Sonar Araca ve Aydın Aleybeyoğlu da konser verecek. Kumru Belediye Başkanı Adil Karaoğlanoğlu “her türlü ön çalışmanın bitirildiğini büyük bir katılımın olacağını tahmin ettiklerini, herkesi Kumru’ya davet ettiklerini” bildirdi.

            Siz siz olun yaz tatilinizin bir kısmını mutlaka Kumru’da geçirin. En azında Ericek Yaylası ve Düzoba Yaylası şenliklerine mutlaka katılın.  Hepinize güzel ve sağlıklı günler dilerim...Bekir AKKAYA /11.06.2001 /ORDU HABER GAZETESİ

KUMRU.11.06.2001

   BEKİR AKKAYA

 

            ÖNEMLİ BİR NOT : “ Kumru ile ilgili kitap çalışmamız son noktaya gelmiş bulunmaktadır. Kitapta yer almasını arzu ettiğiniz Kumru ile ilgili bilgi ve belgeleri bekirakkaya@yahoo.com adresine veya 0544 341 22 30  telefona bildirmenizden son derece mutluluk duyarız.” Bekir AKKAYA

                                                                                                          

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

2001 yılında Kumru İzlenimleri/Bekir Akkaya

Kumru’da yaşamak çok güzel bir şey. Hele de yaz gelirse gel keyfim gel. Şenlikler, festivaller, sergiler, turnuvalar ve geziler... Elbette bunlar başka yerleşim birimlerinde de yapılmaktadır. Ama Kumru’da bunlar daha bambaşka olur. Çünkü Kumru’nun havası, yaylası ve güzelim soğuk su ve manzarası, her yerde yoktur.

            Kumru’yu yakından bilenler Fizme’yi duymuşlardır. Kumru deyince akla mutlaka Fizme gelir. Çünkü Fizme Kumru’nun en büyük nüfusa ve topraklarına sahip bugün için iki belde belediyesi ve bir köyü bulunan bir yerleşim birimidir. Aslında Fizme bu üç yerleşim biriminin ortak adıdır. Ancak, dün köy olarak bilinen Aşağıdamlalı Köyü ve Kurtuluş Köylerinin bir araya gelmesi ile belde belediyesi

26 Aralık 2022

Kumru İlçesi ve Kumru Öğretmenevi Tanıtımı (ÖĞRETMENEVLERİ DERGİSİNDEN) (38 FOTOĞRAF)

Bu tanıtım yazısı ÖĞRETMENEVLERİ DERGİSİ’nde Bekir AKKAYA imzası ile çok sayıda fotoğrafla 18 Ocak 2007 tarihinde yayımlanmıştır.

Kumru’nun Tarihi, Turizm ve Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü Tanıtımı

Tarihi ve Özellikleri

Orta Karadeniz Bölgesi’nde, Ordu İline bağlı bir ilçe olan Kumru, doğusunda Korgan batısında Akkuş, kuzeyinde Fatsa, kuzeybatısında Ünye ve güneyinde Niksar ilçeleri ile çevrilidir. İlçe toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. İlçe topraklarının güneyini Canik Dağları engebelendirir. Elekçi Deresi ve kolları bu dağları derin biçimde parçalamıştır. Canik Dağlarının vadileri arasında

yer alan ilçe merkezinin ortasından Elekçi deresi geçmektedir. İlçe topraklarını Elekçi Deresi dışında Pınaralan, Akkancık, Soğukpınar, Kırkkızlar, Boyacılı, Karacalar ve Çatılı akarsuları sulamaktadır.

            Kumru’da Karadeniz iklimi hüküm sürmekte olup, yazları sıcak, kışları soğuk geçmektedir. Kış ayları genellikle yağmur ve kar yağışlıdır. Her mevsimde yağış görülür. Ordu İl merkezine uzaklığı 60 km, Samsun merkeze ise 142km’dir. Kumru İlçesinin deniz seviyesinden yüksekliği 450 m.dir. Yüzölçümü 344 km2 olan ilçenin toplam nüfusu (2000 Yılı sayım sonuçlarına göre) 44.307’dir. Bu nüfus Kumru Merkezde 18.000’dir.

İlçede dağlar ormanlarla kaplı olup, gürgen, karaağaç, meşe, kestane, ceviz ve yüksek kesimlerde iğne yapraklı ağaçları bulunmaktadır. Bu ormanlarda az da olsa kayın ağaçlarına da rastlanmaktadır.

             İlçenin ekonomisi tarım, ormancılık ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen belli başlı ürünler, fındık, mısır ve patatestir. Az miktarda arpa, fasulye, kendir, buğday, armut ve elma yetiştirilir. Hayvancılıkta ise sığır, koyun ve keçi yetiştirilir. Arıcılık da yapılmaktadır. Ormancılık ilçenin bir diğer gelir kaynağıdır.

              İlçenin eski isminin Karacaali ve Karaçalı olduğu söylenmektedir. Ancak Kumru adının nerden kaynaklandığı konusunda bazı iddialar bulunmaktadır. Bunlardan birine göre Elekçi Deresi bilinmeyen bir tarihte taşarak ilçeyi kum içerisinde bırakmıştır. Bu nedenle de Kumlu ismi ile tanınmış ve daha sonra bu isim Kumru’ya dönüşmüştür. Bir diğer iddiaya göre de Kuman Türkleri uzun süre burada kalmış ve yaşadıkları bu yöreye Kumru ismini vermişlerdir.

            Yörede arkeolojik kazı çalışması yapılmamakla birlikte 2000 yılında Kültür Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi’nin ortaklaşa yaptıkları 10 günlük yüzey araştırmaları sonucunda Eski çağ tarihi ile ilgili önemli kalıntılara ulaşılmıştır. Bir çok kaya mezarı ve yerleşim yeri tespit edilmiştir.. Yüzey araştırmaların sonucuna göre  ilçenin tarihi M.Ö. 584-555 yıllarında Pers İmparatorluğu’na kadar gitmektedir. Küşnefak, Fizme Tekke, Karaağaç, Kömerik gibi köylerinde yerleşimin tarihi  M.Ö 4500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Pers İmparatorluğu’na son veren Makedonyalılar, ardından Roma, Bizans ve Rum Pontus Devleti buraya bir süreliğinehakimolmuştur.

              Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra bazı Oğuz boyları buraya yerleşmişlerdir. Kaynaklarda Sultan II.Kılıçarslan zamanında Selçuklu Devletine bağlı Danişmendlilerin burayı ele geçirdikleri belirtilmektedir. Bundan sonra yöre Danişmendliler ile Bizanslılar arasında birkaç kez el değiştirmiştir. Selçuklu devletinin yıkılmasından sonra yörede İlhanlı Devleti, Eretna Beyliği, Kadı Burhanettin Beylikleri egemenlik kurmuşlardır. XIV.yüzyılın sonlarına doğru Hacıemiroğulları Ordu’nun bir bölümünde olduğu gibi buraya da hakim olmuşlardır. Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Rum Pontus Devletini ortadan kaldırmasından sonraOsmanlıtopraklarınakatılmıştır.

             Osmanlı döneminde Kumru’da Meydan ve Serkeş isimli iki yerleşim birimi bulunmaktaydı. Bunlardan Meydan 1642 yılında kaza olarak Ünye Sancağına bağlıydı. 1892’de Fatsa’ya bağlı bir nahiye konumunda olup, 1928’de Fatsa’nın Kumru nahiyesine bağlı bir köy olmuştur. Serkeş ise, 1642’de Canik kazasına bağlı iken 1872’de Ünye’ye bağlı bir nahiye iken, 1882’de Fatsa kazasına bağlı nahiye olmuştur.

              Cumhuriyet döneminde Kumru nahiye konumunu 1960 yılına kadar sürdürmüş, bu tarihte de ilçe olmuştur.

TURİZM

Kumru turizm açısından son derece elverişlidir. Sahile (Fatsa’ya)  32 kilometre olan Kumru’nun Düzoba ve Ericek gibi ünlü yaylalarının yanında sayısız turizm açısından görülmeye değer yerleşim yerleri mevcuttur. Son derece cana yakın insanları nedeniyle sıcak hane sahipliği sonucu bugüne kadar bir otel dahi yapımına gidilmemiştir. Otel olarak tek ve son derece modern tek konaklama yeri 14 yatak kapasitesi ile Kumru Öğretmenevi ve ASO Müdürlüğü bulunmaktadır. Kuzeyde ilçeye 7km uzaklıkta Ericek tepesi ve yaylası, acı suyu böğürtleni ve çileği  son derece meşhurdur. Kayabaşından Bakacak ve Ericek tepesinden Kumru’yu hatta Fatsa’yı kuşbakışı görmek mümkündür.

Düzoba yaylası Kumru merkeze 25 km olup, Fatsa’ya, yani denize uzaklığı 60 km’dir. Her yıl yapılan Nineler Güzellik Yarışması ve Dedeler Güreşi önemli etkinliklerdendir. Düzaba Yaylasında bulunan Güç Taşı yıl boyu yüzlerce ümitsize ve çocuğu olmayanlara  ümit vermektedir. Ericek Yaylası 100 dönümlük bir alana sahip olup Kumru’ya uzaklık 7 kilometre kadardır. Son zamanlarda turizm açısından resmi çalışmalar başlamıştır. Küşnefak Kayası civarı ise Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sit alanı haline getirilmiştir.

Erçallar Uygur Evi ve Erçallar Kültür Sarayında ayda bir kez “Kumru Geceleri” adı altında yörenin kültürüne uygun eğlence geceleri düzenlenmektedir. İş Adamı İsmet Erçal tarafından Özelde Kumru ve Genelde her açıdan kişisel ve çok zengin bir müze oluşturulmuştur.

Kumru – Fatsa arası yol çalışmaları son bulmuş ve tüm köy yolları asfaltlanmaya başlanmıştır. Fizme ve Yukarıdamlalı Belediyeleri olarak iki belde belediyesi bulunan Kumru’da Abdi Hoca (Abdurrahman Hilmi Bilici)’nin kabri en çok ziyaret edilen yerlerdendir. Çok sayıda şifalı suyu bulunan Kumru’da Son çalışmalarla sıcak suların olduğu da görülmüştür. Fizme ve Yukarıdamlalı toprakları okunmuş inancıyla davul girmeyen yerleşim yerleridir.

  Kaldırım çalışmaları ve sokakların ışıklandırılması ile Kumru yakın bir zamanda Kumru-Niksar yolunun da faaliyete girmesi ile olması gereken yere hızla ilerlemektedir.


KUMRU ÖĞRETMENEVİ VE AKŞAMSANAT OKULU MÜDÜRLÜĞÜ

Kumru İlçesinde Öğretmenevi 1989 yılında Kumru Belediye Sarayının ikinci katında 240m2 alanda açılmıştır. O günden bu yana 2 odada 10 yatakla hizmet vermiştir. 2005 yılında yönetim ve denetimin yoğun çabaları sonucu Ak Parti Grup Başkanvekili ve Ordu Millet Vekili Eyüp Fatsa’nın katkıları ile Belediye Sarayının 5. katında 24 Kasım 2006 Öğretmenler Gününde yeni hizmet alanı muhteşem bir törenle açılarak hizmet vermeye başlamıştır.

24 saat sıcak suları akan 7 modern tek ve çift kişilik odalarda bulunan 14 yatak kapasitesi bulunan Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü, sadece üye öğretmenlere değil kamu kurumlarına ve her türlü misafire hizmet vermektedir.

600m2 alana sahip olan Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü lokal bölümü sigaralı ve sigarasız oyun salonları bulunmaktadır. Ayrıca Kütüphane ve Bilgisayar odası mevcut olan Öğretmen evinde bir de kafeterya birimi yer almaktadır.

Kumru Belediyesi tarafından tahsis edilen öğretmenevi misafir ağırlama yönünden ilçede çok önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Tüm yatak odalarında son derece modern duş kabinleri ww’ler yer almaktadır.

Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürü olarak Bekir AKKAYA ve Müdür Yardımcısı olarak Adem Şahin idareci olarak görev yapmakta olup 1 adet SSK’lı işçi ile birlikte toplam 2 personel bulunmaktadır.

Yeni açılan hizmet binasında şimdilik hiç bilgisayar bulunmamakta ve acilen bilgisayara ihtiyaç vardır. Ayrıca personel eksikliği dünden bugüne hep bulunmaktadır.

Yeni açılan hizmet binası nedeniyle bugüne kadar yapılan işler nedeniyle yeni alınan malzemeler dahil toplam 125.000YTL harcanmış olup acil olarak ödenmesi gereken 25.000YTL borç bulunmaktadır.

KAYNAK  BİLGİLER VE TÜM FOTOĞRAFLAR Bekir Akkaya

HAZIRLAYAN: Bekir AKKAYA Kumru Öğretmenevi ve ASO Müdürü

Kumru Sitesi -2002-© http://www.kumru.org

ÖĞRETMENEVLERİ DERGİSİ’nde Bekir AKKAYA imzası ile  18 Ocak 2007 tarihinde yayımlanan Fotoğraflar






































BEKİR AKKAYA

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............