Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

8 Aralık 2007

Hayırdır İnşallah!/ Bekir AKKAYA


Gıpta ettiklerinin geçtiği çemberden kendide geçmiş olmasına rağmen bir türlü istediği sonuca ulaşamadığını düşündü. Zaman zaman çevresinde hem de yüzüne karşı içinden geçenleri yüzüne söyleyenler olsa da onların yanlış düşünce içersinde bulunduğunu, kendinin mükemmelinde ötesinde dört dörtlük bir yapı içersinde bulunduğunu düşünerek koltuğa emin bir şekilde oturdu.

Eğitimse eğitim, kariyerse kariyer, deneyimse deneyim, tecrübeyse tecrübe. Kendinde neler yoktu ki.

Birden kendini rahatsız eden simalar gözünün önünden geçti. Oysa onlardan çok fazlalıkları olmasına rağmen, kendinden söz edilmemesine bayağı içerlendi. Üstelik uzmanlık bir alanı bile mevcuttu. Buna rağmen kendinin dikkate alınmaması çok zoruna gidiyordu.

Kendi kendine " çekemiyorlar beni" dedi.

Kredisiz Bir Hayat Tercihimdir!/ARŞİV


Kredi kartı ile alış verişin tarihi çok yakınlara dayanır. Büyüklerimiz bu kart meselesine zaten kanuni bir çözüm getirecekler. Benim gibiler açısından ne bir sıkıntı ne de bir çözüm gerekli. Selamın bile ücretsiz verilmediği bugünlerde, bunun hala farkında olmayanlara hangi kanuni düzenleme yapılırsa yapılsın bir yararı olacağına ben inanmıyorum. Günlük ve anlık keyfin peşinde olup yarını hiç hesap etmeyenler ya da bir adım öncesini kestiremeyenlere ne yapılabilir ki?
Daha önceden bu kart işi olmasa da kredi kullanma olayı mevcuttu zaten. Ama yerinde ve zamanında kullanılmayan krediler insanlara yarardan çok hep zarar getirmiştir.
Ben kredi kartını zorunlu olmayınca hiç kullanmam. Benim bu alışkanlığım ta çocukluğuma kadar gider. Zorunlu olmadıktan sonra hiçbir kredimi harcamadım şükrolsun. Ve belki de benim en büyük sermayem kullanmadığım kredilerdir.
Kart işi basit iştir. Yasal bir mevzuat koyulur ortaya, belirli kredisi olmayanlara da verilmez ilgili bedava alış-veriş kartı, ne kimse intihar eder,

Acilde, Beş Gün Beş Gece!/ARŞİV

Bir çok kitapta kıyamet sahneleri anlatılırken "Mahşer anında hiç bir kimse, hiç bir kimseye yardım edemeyecek ve her kes kendi başının çaresine bakacak" ifadeleri sık sık tekrarlanır. Bu cümleyi yüzlerce kez okuduğum halde gözlerimi yumar fakat bir türlü canlandıramaz ve yaşadıklarımla ilişkilendirir ne anlama geldiğini anladığımı zannederdim. Ve anlamadığı Samsun Tıp Fakültesi Acil bölümünde beş gün beş gece kaldığımda farkına vardım. Büyük ihtimal büyük hastanelerin bu bölümleri 24 saat aralıksız bu şekildedir. Allah kimseyi düşürmesin ama ölümlü insan için son çare olarak sevenleri tarafından ulaştırılan bir yer hastanelerin acil bölümleri.
Siz bulunduğunuz yerlerde sağlık ve sıhhatiniz olduğu sürece gerek olumlu veya olumsuz durumlardayken buralarda emin olun aralıksız bir can pazarı yaşanıyor. Hastalar sedyelerde taşınırken hasta yakınları bütün yıkılmışlıkları

Görmemişin Bir Oğlu Olmuş!/ARŞİV

Her dönem ve her çağda insan manzaraları aynı. Uzay çağı ya da bilmem ne çağı diye geçmiş yılları tasnife kalkışsak ta kendini aşamamışlık ya da bilinçlenememe her dönem insanları için geçerli bir durum. Mesela 15'inci yüzyıl sonlarında yaşayan Kazak Abdal bugün aramızda yaşasaydı "Ormanda Büyüyen Adam Azgını" şiirini acaba nasıl kaleme alırdı?

Benim tahminim Türk Dil Kurumu Sözlüğüne bakar bazı kelimeleri değiştirse de, Avrupa uyum yasalarını göz önünde bulundurarak düşünce özgürlüğünü de sonuna kadar zorlayarak daha da sert bir üslup kullanırdı. 450 yıl önce yazılan bu şiiri siz çevrelerinize uyarlarsanız enteresan sonuç

Fatsa Öğretmen Evi Fatsa'ya Yakışmış/ Bekir AKKAYA

1992 yılında Kumru'nun Demircili Mahallesinde görev yaparken daha önceden tanıştığım ve o yıllar Kumru Öğretmen evi Müdürü olarak görev yapan Hacı Hüseyin Sana bana bir teklif getirdi. Dedi ki " Kumru Öğretmen Evinde bir müdür yardımcısı ihtiyacı bulunmaktadır. Benimle birlikte öğretmen evinde çalışmak ister misin? Enine boyuna düşündükten sonra ben bu teklife "evet" dedim. Uzun süre Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığım Kumru Öğretmen evinde, Hacı Hüseyin Sana'nın görevden ayrılmasının ardından 1999 yılına kadar Kumru Öğretmen evinde müdür olar görev yaptım. 1999 yılında kendi isteğimle öğretmen evinden ayrılarak okuluma geri döndüm. Şu anda ise İki yıldan bu yana tekrar Kumru Öğretmen evi Müdürü olarak görevimi sürdürmekteyim.
Kumru Öğretmen evi, Kumru Belediyesi ikinci katında 240 metre kare bir alanda hizmet vermekte olup bu haliyle 2 odada 10 yatağı bulunmaktadır. Zaman zaman bu 10 yatak ihtiyacı karşılayamamakta çok kez yarın Kumru'ya

Bıktık Vallahi/Bekir AKKAYA


Çok bilmek, çok düşünmek çok önemli değildir. Çok okumak çok yazmak ve çok konuşmakta çok önemli değildir. Çok yorum yapmak çok isabetli kararlar vermekte çok önemli değildir. Bir şeyin çokluğu, o şeyin doğruluğunu ya da isabetli olduğunu göstermez.
Biri bir konu atıyor, diğerleri balıklama dalıyor. Yazılar ve yorumlar birbirlerini takip ediyor. Allah aşkına yaptığınız yazıları ve yorumları arşivden çıkarıp bir yıl sonra bi okusanıza. Ya da her gün değişen istikametlerinize ve günü gününe uymayan değerlendirmelerinize bir baksanıza. Eğer söz konusu bu yoldan geçim temin etme ise bir diyeceğimiz olamaz. Neticede bir alışveriştir ve alanda verende kazanç sağlar.
Benim anlayamadığım alanın ve verenin dışında üçüncü kişi ve kişilerin dert ve sıkıntıları. Kendilerine hiçbir yararı olmayan gündem belirleyenlerin ağlarına düşme hadisesi.
"Kadın erkeklerle ya da başı açık namaz kılabilir mi? Kılamaz

Bu Kader Başka Kader /ARŞİV


Zaman zaman yazılmayan ya da söylenmeyen bir şey kaldı mı acaba diye düşünüyorum. Benim şahsi inancım kalmamıştır. Neden tekrar edilir sorusuna ise kişinin kendi söylemesinin önemindendir diye aklımdan geçer.
Sayısız öğüt ve nasihatleri her gün dinlediğimiz ya da başkalarına aktarmamıza rağmen hiç kimse kendine yönelik olarak bir atasözünü bile okumaz. Ne hikmetse farklı uygulama ve davranışları eleştirir ve doğrusunu dillendirsek te kendi yaptıklarımız karşı tarafta aynı olumsuz bir yaklaşıma neden olacağını aklımızdan bile geçirmeyiz.
Toplumda farklı görünme ve kendinin farklı olduğunu ima etmeye yönelik uğraş veren bir çok bilmişe kendi kategorisine göre bir üst sınıfa koyduğu biri tarafından aşağılamaya yönelik en ufak bir davranış çok büyük bir yanlış olarak tarif edilebilir. Oysa aynı yanlış kendi yaşam şekline

Masum Bir Canavar Haberi İdi (ARŞİV)

Canavarın Üç Yavrusu Yakalandı!
Her şey, koyun güden çobanın “koyunlarımı canavar parçaladı, canavarı gözlerimle gördüm” demesi ile başladı. 2 koyunun parçalanmış olması bile belde halkını inandıramadı. Birkaç gün sonra ise beldenin tam ortasında geçen derenin hemen yakınındaki ormanda homurtu sesleri belde halkını ayağa kaldırdı. Durum Belediye Başkanı Hüseyin Yanar’a bildirilerek başkanla birlikte meraklı köylüler kazma ve küreklerle ormana yürüdüler. Ormana yakınlaştıkça çoğalan homurtu sesleri bir parça köylüleri korkutmuş olsa da dalga geçenlerde yok değildi. Bir anda gördüklerinden şaşkına dönen Belde halkı sağa sola kaçmaya başladı. Büyük bir gürültüyle ormandan uzaklaşmaya

Necdet SUNMA'DAN (ARŞİV)

Günler vardır ki düşündüğün gibi,düşündürmek istediğin gibi
geçmemiştir.Acabalarla başbaşa kalışın, yapmak
istediklerin,yapamadıklarınla,planlarınla,düşlerinle dalgalanan hayatın bir
parçası oluvermişsindir.
Benim gelecek günlerle ilgili hiç bir planım olmaz .Yaşadığım gün;
planlarımı uygulmuya koyar öyle yaşamaya çalışırım.Gelecek kaygısı olanlar
önceden planlar yaparak!...yaşamaya alışmaya çalışırlar.Benim
gibi düşünenlerin serseri! yapraklar gibi rüzgarın esintisinde savrulduğunu
zannetmiyorum;çünkü ben yaşamı,yaşamayı ve yaşatmayı seviyor,böyle
düşünenleri de çok ama çok seviyor ve saygı duyuyorum.
Dellenmeyen! deliliğe dokunmayan hayatı sevemez.Abdal olanlarla dostluk
kurmak kadar güzel bir şey yoktur hayatta.Onların abdallıkları ile
feyizlenmek kadar güzel bir