8 Aralık 2007

Hayırdır İnşallah!/ Bekir AKKAYA


Gıpta ettiklerinin geçtiği çemberden kendide geçmiş olmasına rağmen bir türlü istediği sonuca ulaşamadığını düşündü. Zaman zaman çevresinde hem de yüzüne karşı içinden geçenleri yüzüne söyleyenler olsa da onların yanlış düşünce içersinde bulunduğunu, kendinin mükemmelinde ötesinde dört dörtlük bir yapı içersinde bulunduğunu düşünerek koltuğa emin bir şekilde oturdu.

Eğitimse eğitim, kariyerse kariyer, deneyimse deneyim, tecrübeyse tecrübe. Kendinde neler yoktu ki.

Birden kendini rahatsız eden simalar gözünün önünden geçti. Oysa onlardan çok fazlalıkları olmasına rağmen, kendinden söz edilmemesine bayağı içerlendi. Üstelik uzmanlık bir alanı bile mevcuttu. Buna rağmen kendinin dikkate alınmaması çok zoruna gidiyordu.

Kendi kendine " çekemiyorlar beni" dedi.
"Düşmanlarım fesatlıklarından, dostlarım hasetliklerinden bu tür davranışlar içersinde bulunuyorlar" dedi.

Kendini mutlaka ispat etmesi gerekirdi. Üstelik kendini hesap etmeyenlerin çok üstünde bir yerde bulunduğunu aklından geçirdi.
Ne yaparlarsa yapsınlar, çatlasalar da patlasalar da istikametini değiştirmemesi gerekirdi. Keşke dedi. Eğer umduğu gerçekleşirse çoklarının hayatını zehir edecekti. O zaman görür onlar dedi.

Bu tür düşüncelerle koltuğuna rahat bir şekilde yaslandı.

Kalabalık bir meydan tanımadıkları simalar. Nerenin olduğunu kestiremese de içinde bulunduğu durumu yaşamak zorunda idi. Meydanın yola yakın bir yerinde muhteşem bir bina. Bahçede tanımadığı bir zat isimleri okuyor, isimleri okunanlar ön kapıdan teker teker içeri alınıyordu. Birden kendi ismi de okundu ve kapıya yöneldi. O kadar insanın olmasına rağmen hiçbir kargaşa görülmüyordu. Neden burada olduğunu ve niçin çağrıldığını kendide bilmiyordu. İçinden "ben gitmiyorum" dese de sesini yükseltmeden içeriye girdi.

Kapıdan içeriye ayak bastığı anda içerideki mis gibi bir koku hissetti. Önde bir kişi yol gösterdi. Göz ucuyla geçtiği yerlere baktı. Muhteşem bir yapı huzur veren bir ortam. Gösterilen odadan içeri girdiğinde tanımadığı heybetli bir kişi diz üstü oturmuş kendini bekliyordu. Yanına yaklaştı ve o da diz üstü oturmak zorunda kaldı.

Konuşmak ve tanışmak istese de fırsat vermeyen tanımadığı zat konuşmaya başladı.

Kalbini temiz tut. Kalbine yönel. Başkalarını gözleme.

Bırak hakta ısrarı, kendi hakkını dahi dostuna tercih et. Kibir ve gurur kalbe en çok zarar veren hasletlerdir. Haset güzel amelleri de yok eder. Kimseyi tahrik etme ve günaha sebebiyet verme. İşini yap ama kendini ispat etmeye yönelme. İnsanları düşman belleme ki, başkalarının husumetini üzerine çekmeyesin. Senle olanlar, sende rahatlasınlar. Paylaş ki, bereketin artsın. Yaptıklarını açık yap ki, şüpheye neden olma. Tahsil mükemmelleşmek içindir, kendini başkalarına ispat için değil. Mükemmellik alçak gönüllülükle eş değerdir. Değer ver ki değer bulasın. Şimdi nerede olduğunu merak ediyorsan söyleyeyim…

Birden "yerine yat" sesi ile olup bitenlerin rüya olduğunun farkına vardı. Pijamasını giyip yatağına yattı. Başını yastığa koyduğunda rüyanın etkisinden uyuyuncaya kadar kurtulamadı.

Sabahleyin kalktığında rüya hala aklında idi. "Ne enteresan bir rüya" dedi kendi kendine. Rüyanın etkisi ile geçen günleri bir bir gözden geçirdi.

Pek böyle rüyalara inanmasa da yaşlı zatın sözleri yenilir yutulur cinsten değildi. Yol boyu giderken "en azından bugünlük bi de böyle davranmaya karar verdi"

O günün nasıl geçtiğinin farkına varmadı. Akşam eve geldiğinde kapıdan içeri girerken eşi bile şaşırdı. Hiç aklından öncekiler gibi ön yargılar ve uzantılı davranışlar hâsıl olmadı. Karar verdi bundan böyle aynı davranışları göstermeye.

Sonra ne mi oldu?

Bugüne kadar yaşadıklarının anlamsız ve yersiz olduğunu düşünerek, bulunduğu her yer cıvıl cıvıl ve güllük gülistanlık oldu.

Buluşmak ümidiyle…11.03.2006

BEKİR AKKAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...