Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

28 Mart 2005

Yakup Elbir'den Bekir Akkaya'ya Mektup

Degerli Hocam Bekir AKKAYA,
ben suan makedonyada ogretmenlik yapmaktayim ve insanlarda gorduklerimi yazmak istedim.yazilarimi gazetemizin misafir yazar kosesi varsa ve gazetemiz basilip dagitiliyorsa orada yayinlarsaniz beni cok memnun etmis,bahtiyar etmis olursunuz.hocam amacim sadece kumrulu insanimizin cevreye daha genis gozle bakmasi ve onlara birseyler kazandirmak guzellik adina.bundan sonra sizde musade ederseniz veya emir buyurursaniz her hafta yazmayi amacliyorum.bu zamana kadar siz degerli hocalarimiz sayesinde birseyler yapabildik bundan sonrada oyle olacak.ilerde istegim bir yazar olmak bu konuda bize yapacaginiz

25 Mart 2005

Yusuf Öbelik'ten Bekir Akkaya'ya Mektup

merhaba sayın hocam nasılsınız ben T.C NİĄE ÎV. jeoloji müh. öIJencisiyim aynı zamandada KUMRU luyum ben kumru nun jeolojik yapısı ve oluŵmu ile ilgili sayın hocam YRD.DîDR ALİ GÒEL inde yardımları ile bazı çalıŭalar yapmak istiyorum.sizden istediĩm ise kumrunun giriũndeki yar bań? dediĩmiz kirec tań? tabakalarının deĩũk noktalardan cekilmiŊfotoIJafları aynı zamanda benim de köyüm olan akçadere köyündeki küŮafak kayasının deĩũk fotoIJafları.eĥr vaktiniz olursa kumru nun deĩũk yönlerinden mostra da görülen kayaçların resimlerini çekerseniz ve bu adrese gönderirseniz bana cok yardımcı olursunuz.ũmdiden çok tū ederim.ũmdiye kadar kumru için yaptıklarınız yapacaklarınızın göstergesidir. tüm kumru lular adına candan teťkkürler
0544 762 41 11 bana bu numaradan da ulašbilirsiniz.
Yusuf ÖBELİK
jeoloji mühendisliĩ
NİĄE
yusufobelik@mynet.com

13 Mart 2005

İstanbul Notları/ Osman Yılmaz

Malum mevsim tatil mevsimi.Herkes bir yerlere gidiyor.Bende dört çocuk altı kişi düştüm yollara.İstanbulda yaşayanlar bu mevsimde akın akın köylerinin yollarını tutar.Bizde İstanbulun yolunu tuttuk tatil yapalım diye.
            Bu yazıya İstanbula gittim anaam diye diye başlamak istiyorum.Gerçi artık her yerde İstanbul dili konuşuluyor ama eskiden böyle denilirdi.İstanbula gettim anaam..
            Evet bir haftalığına da olsa İstanbula gittim.İş için değil eş ve dostları ziyaret için.Bir uçtan öbür ucu arabayla bir saat çekiyor.Gördüğün her yer İstanbul.Hatta her yer köy..Yanlış değil köy.Ne köyümü :Kadıköy,Bakırköy,Alibeyköy,Ataköy ,Ortaköy,Göktürk köyü

12 Ocak 2004

Figen Kumru Akşit'ten Bekir Akkaya'ya Mektup -2

Sayin Bekir Akkaya,
Aman, hoppp!! diye baslama duygusu yarattiniz bende. Ben zavalli, kendihalinde, hayatinda Kumru'yu çocuklugunda bir kaç kez tatillerde görmüs birtorunum. Bir de iki-üç yil kadar önce, dede mezarlarimizin ve tarihi ailecamimizin yokedilecegini duyunca gelmistim. (O camii ve mezarlar artikAnitlar Kurulu'nu ilgilendiren durumda.) Ki çocuklugumdaki Kumru'nun yerindeçarpik yapilasmanin en nadide örnekleriyle dolu bir yerlesim birimininolustugunu görünce de üzüntüden kahrolmustum.
Kumru benim için nedir?Kumru benim için, hala ve amca gibi aile büyüklerinden dinledigim ailehikayelerinin geçtigi yerin mekanidir.Kumru benim için, dedemin kurdugu, gelistirdigi bir yerlesim yeridir.Kumru benim için rahmetli babamin dogdugu ve çok sevdigi bir yerdir.Kumru benim için, keyifle tasidigim bir

8 Ocak 2004

Figen Kumru Akşit'ten Bekir Akkaya'ya Mektup -1

Sayın Bekir Akkaya,
Sitenizde, Kumru'nun bir kitabını hazırladığınız bilgisiyle karşılaştım. Kumru deyince, sanırım Hocazadeler'siz bir Kumru söz konusu olamaz diye düşündüm. Ben Hocazade Halil Efendi'nin torunlarından biriyim. Yani Milletvekili Halil Sıtkı Bey'in. Bu nedenle de kitapta kullanacağınız bilgi ve fotoğrafların neler olacağı konusu ilgimi çekiyor. Biraz da gazeteci olmamın getirdiği bir dürtü bu belki. Acaba haberleşebilir miyiz? Elinizde aileme ait fotoğraflar ve bilgi varsa bana bunları mail atabilir misiniz?
Kolay gelsin dileklerimle,
Selamlar
Figen Kumru Akşit
aksit@superonline.com

24 Aralık 2003

Eski Ramazanlar / Ahmet Çapku

               Çocukluğumda galiba Ramazan, Ağustos ayına denk gelirdi. O zamanlar fındıklar patoza verilirken insanların oruç tuttuklarını hatırlıyorum. Sonraları Temmuz ve Haziran’a kaydı. O zamanlarda ise dut topladığımızı ve onu iftar sofrasına hazır ettiğimizi anımsıyorum. Uzun günlerdi o zamanlar. İnsanlar sıcaktan bunalır ve su içme ihtiyacı duyarlardı. Yine aklımda kalan önemli bir hatıram ise, o zamanlar köyümüzde henüz mescid yapılmadığı için köy halkı bizim eve gelir ve henüz elektriğin de olmadığı o demlerde camlı lambanın ışığında bizim misafir odası dediğimiz yerde babamın veya büyük ağabeyimin imametinde teravih kılınırdı. Biz çocuklar ise daima arka saflarda olurduk. Arada bir kikirdeme tutardı biz çocukları namaz esnasında.

                Ramazan’ın apayrı bir yeri vardı insanımızda. Biz çocuklar “üçeleme” diye tabir edilen, Ramazan ayının başında, ortasında ve sonunda üçer günlük oruç tutardık. Ancak o ilk oruç tutma demleri bizim için hem bir sevinç kaynağı hem de açlıktan göz yaşlarımızı tutamadığımız zamanlardı. Hele de biz aç çocuklar iftar sofrasında akşam ezanını beklerken

14 Kasım 2003

Biyografi Yazmak /Ahmet Çapku

Bir insanın hayatını kaleme almak bazen ne çok zorlukları içerir. Şayet kişiyle duygusal bağınız varsa objektiflikten uzaklaşmanız söz konusu olabilir. Aynı şekilde kişiye muhasım iseniz onu karalama yönünde kaleminiz işliyor olabilir. Bir noktada sabit kalıp sağlıklı bir şekilde kişiyle ilgili değerlendirme yapmak gerçekten zor zanaattır.

 Bütün zorlukları göze alarak ve insani-ahlaki olmayı da ihmal etmeden eğer biyografi yazabiliyorsanız, büyük bir sınavı başarmışsınız demektir. Aksi takdirde kul hakkı gibi riskli bir bölgeye, tabir-i diğerle mayın tarlasına adım atmış olursunuz. Her şeyden evvel biyografi yazmakla siz aynı zamanda tarihçi rolünü de üstlenmiş, kendinizden sonraki nesle bir şahsın karakter ve düşüncelerini aktarmış olursunuz. Dolayısıyla sonrakiler sizin bakış açınızla o şahsı değerlendirecektir genel itibariyle.

Bütün bunlar göz önüne alındığında biyografisini yazmaya karar verdiğiniz kişi hakkında epey araştırma yapmanız gerekir. Yerinde incelemeler, birinci şahitlerin sözlerine kulak vermeler, belgelerin tanıklığına başvurmalar, yeri geldiğinde

3 Mart 2003

Kimin En Etkini / Ahmet Çapku

               En Etkin 100. Bu eser 1995’te Sabah Yayınları arasında çıkmış ve aynı gazete tarafından okurlarına bir kültür hizmeti olarak dağıtılmış. Eser tipik bir oryantalistin bakış açısıyla yazılmış. Zira bunun böyle olduğunu ortaya koyan ipuçları var. İlgi çekici noktası, dünya tarihinde en etkin olan kişilerin başına Hz. Muhammed konulmuş. Böylece [en azından] müslüman okurların tepkisi hafifletilmeye çalışılmış kanaatindeyim.
Oryantalistlerin Doğu’ya ilgisi 16. ve 17. yüzyıllarda başlar. 19. ve 20. yüzyıllarda doruğa ulaşır. Amaç Doğu’nun kendilerince önemli olan her şeyini araştırmak ve onları yıkmada, sömürmede elde ettikleri