Uzun yıllar Kumru’da görev yapmış ve şu anda Fatsa’da öğretmen olarak çalışan Manisalı Değerli Dostum Özgür Seyrek, Kumru’ya ilk geldiğindeki duygularını ve geldikten sonraki izlenimlerini anlatırken “ Kumru gerçekten son derece şirin bir yer. Gelmeden önceki korkularım tamamen boşuna imiş” dedikten sonra, bir yakınının Kumru’ya geldiğinde Pazar yerinde dolaşırken karşılaştığı bir olayı bizlere şu şekilde nakletmişti. “ Ziyaret için bir yakınım yanıma gelmişti. Kumru’nun haftası olan Çarşamba günü pazar yerinde dolaşırken, yoğurt satan Kumrulu bir teyzeye: “ Ben yoğurt almak istiyorum ama üzerimde para yok, şu yoğurt bakracını benim için ayır da yarım saat içersinde gelir alırım.” Der. Kumru’lu Teyze : “ Evladım sen yoğurdu götür, parayı sonra getirirsin. deyince Misafir : “Ama teyze benim kabım da yok, siz bir kenara bırakın ben yarım saat içersinde gelirim, hem kabımı getirir hem de parayı” diye cevap verir. Kumru’lu Teyze : “Sen bakracı al, yoğurdu da götür. Gelecek hafta ben yine
buradayım, bakracı ve paranı getirirsin.” Deyince, Manisalı misafir bu duruma hayret eder. Kendini tanımayan birinin bu şekilde davranışını ancak masallarda okuduğunu, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını düşünür. Tanımadığı birine bakracı ve yoğurdu hem de parasız verme. Bu olay bizim Kumru’muzun gerçek yapısıdır.
Bazılarının baktıkları yerden bazı şeyler gözükmese de, doğruluğu yanlışlığı bir yana, bu tür insani ilişkiler bazılarının bulundukları yerler de yaşanmasa da buralarda yaşanılmaktadır.
Bizim kültürümüzü paylaşanlar “misafir” kavramına yüklenen anlamı çok iyi bilirler. Bırakın Kumru’yu Anadolu’nun her yerinde misafir ve hane sahibi ilişkileri çok önemlidir. Misafir ağırlamak ve hane sahibi olmak çok büyük bir kültür birikimi gerektirir. Bu konuyu ve kültürü derinlemesine araştıran sayısız eserler mevcuttur. Hane sahipliğinde bulunan anlam belki de aile kavramında bulunmaz. Hanenin daha büyüğüne bizim buralarda konak denir. Yıllar öncesinde Kumru’muzda sayısız konak mevcuttu. Bugün ise her Kumru’lunun evinin bir odası hatta en önemli bölümü misafir odalarıdır ki, misafir odası olmayan hiçbir evimiz de yoktur. Son zamanlarda en çok izlenen “Asmalı Konak” adındaki dizi hanenin ve hane kültürünü ekranlarda az da olsa göstermektedir. En az ilkokul birinci sınıfta Hayat Bilgisi dersinde ailenin ne olduğunu öğrenmiş olan bazı kişiler, anne ve babanın ekseninde var olanların görevlerini hatırlasalar bulundukları yerlerdeki davranışları yüzünden yüzleri kızaracağına ben yüzde yüz eminim.
Yıllar önce Erzurum’un 90 kilometre uzak bir köyünde görev yaptım. Bilirsiniz Erzurum’da kış çok olur. Çıplak arazide, kar üzerinde en ufak bir karaltıyı görme imkanınız bulunur. Köyler genelde toplu ve dar bir alanda kurulmuş olup, yılın belirli aylarında ne köyden dışarı, ne de dışardan köye geliş gidiş olur. Ulaşım yoğun kar sebebiyle tamamen kesilmiş, köylüler de bu durumu bildiklerinden önceden her türlü önlemlerini almış olarak kışı karşılarlar. Zaman zaman köye gelmek isteyenler çok uzaklarda bir karaltı olarak belirdiğinde, köylüler “ Eyvah Garip” diyerek ellerinde kazma kürekle adamı köye getirmek için seferber olurlar. Gelen adam kim olursa olsun tüm köylülerin misafiridir ve aylarca büyük itina ile hizmet ederler. İşte ben de köyde görevli olduğum halde iki yıl köylülerin dili ile “garip ve misafir” muamelesi gördüm. Bu tür yerleşim birimlerinde oteller ve moteller yoktur. Bu tür yerleşim birimlerinde ulaşım yönümden gidiş gelişler mevcut değildir. Belki de Anadolu’da misafirlik ve hane sahipliği bu yüzden önemlidir. Her ikisinin de istemeseler de bazı yükümlülükleri ve sorumlulukları vardır. Eğer vaktiniz varsa “misafir nasıl kovulur ya da hane sahibine misafir ne söyler” ilgili kitaplarda nezaket ve inceliği bütün ayrıntıları ile okumak mümkündür.
Kumru gibi yerleşim birimlerinde ben bu özelliği açık ve net görüyorum. Siz bir şehirde otelin olmamasının, misafirhanenin bulunmamasının ne anlama geldiğini bir düşünün. Yani, gelen Kumru dışındaki insanlar ,geldikleri yere geri gitmiyorlarsa nerede barınırlar?
Batıda gözüken şehirleşme ve buna bağlı olarak oluşan kültürün Kumru’da olduğunu kimse söyleyemez. Kumru’da geleneksel bir misafirlik kültürü vardır. Bu durumun doğruluğu yanlışlığı bir yana, buna bağlı olarak Kumru’nun genelinde dışardan gelenlere daha itina gösterilir. Daha izzet ve ikramda bulunulur. Aynı meslekteki iki kişiden biri Kumrulu ise, Kumru insanınca pek önemsenmez. Başka yerlerde var olan ve olması gereken “yakından uzağa doğru sevgi ve saygılar” bizde tam tersine işler. Her birimiz, eşine ve çocuğuna hakaret edip, dışarıda kibarlaşan çok insan tanırız. Anne, babasına hürmet göstermeyip, dışarıda el – etek öpen çok insan manzaraları ile her gün karşılaşmamız mümkündür.. Daha doğrusu yapmamız gereken pozitif davranışları, her zaman beraber olduğumuza değil, uzaktakilere yapma gayreti bir çoklarımızda mevcuttur.
Hane sahipliğinin olmazsa olmazlarından en önemlileri misafire katlanma, ona saygısızlık yapmama, hatasını bağışlama, görmeme ve onu hoşnut etme gibi durumlar bir erdemlilik ve ibadetten sayılır. Hane sahibi büyük bir hoş görü içersinde olmak zorundadır. Böyle bir kültüre sahip olan ilçemizde dışarıdan kim ne maksatla gelirse gelsin saygı görür en baş köşeye oturtulur. Başlangıçta Kumru’ya gelen yabancılar, bu durumun farkına varınca Kumru’dan daha ayrılmak istemezler. Ve ne yaparlarsa yapsınlar Kumru’da misafirliğin tadını çıkarırlar.
Aslında hane sahibi kadar misafirin de uyması gereken bir çok kural mevcuttur. Bir misafir hiçbir zaman misafir olduğunu unutmamalı, edebini ve haddini bilmeli, evin asıl sahiplerine karşı saygısızlık yapmamalıdır. Ne var ki misafir kültüründen yoksun ya da bildiği halde, bazı kişiler misafirlik edebini bilmezler ya da “Yağız hırsız ev sahibini bastırır.” Misali ev sahipliğine soyunup, işi olmayan işlere karışır, evin mahrem konularına kadar burnunu sokma gibi bir çaba içersine girer. Zaman zaman evin toy delikanlılarını kendi süfli işlerine alet ederek, aklını çeler, onlara evin düzenini bozamaya çağırır. Akla ve hayale gelmeyen hikaye ve masallar anlatır. Gerçekle ilgisi olmayan atadan, deden güya yeni yetmeleri bilgilendirir.
Kökü çok derinlerde olan hane sahibi- misafir ilişkisi yaşatılmalı ve unutulmamalıdır. Gelen misafirlere de yörede var olan gelenek ve görenekler hatırlatılmalı, edep dışı davranışlarına kesinlikle müsaade edilmemelidir. Eğer misafir aklını peynir ekmekle yememişse “adabını bilir, ileri – geri utanacağı davranışlar da kesinlikle bulunmaz.
Kumru, misafir hanenin ötesinde bir konaktır. Acısı ve tatlısı ile derin bir kültür birikimine sahiptir. Geçmişte şu olmuş, bu olmuş, bugüne gelinmiştir. Dışardan gelen yüzlerce insanla tanışmış ve ilçemizden ayrılan yüzlerce insanla görüşen biri olarak, Kumru’muzun “insan sevgisi” yurdun her yerinde konuşulmakta, Kumrumuz maddi ve manevi güzellikleri ile her gün hayırla hatırlanılmaktadır. Kumrumuz dinine, geleneklerine ve göreneklerine bağlı aşırı misafir hayranlığı ile mutludur ve huzurludur. Hiçbir misafirin, oturduğu hanede, şu oda geniş, o kardeşin boyu seninkinden büyük, o hane derenin karşısında” şeklinde bilmedikleri ile ileri geri konuşması ve evdekilere emrivaki davranışlar içersinde bulunması son derece yanlış ve o kadar da ayıptır.
Hepinizin Kurban bayramını kutlar, mutluluk ve başarılar dilerim. Hoşça kalın efendim!
BEKİR AKKAYA
BEKİR AKKAYA
Yayın Tarihi : 30 Ocak 2004 Cuma
buradayım, bakracı ve paranı getirirsin.” Deyince, Manisalı misafir bu duruma hayret eder. Kendini tanımayan birinin bu şekilde davranışını ancak masallarda okuduğunu, böyle bir şeyin mümkün olamayacağını düşünür. Tanımadığı birine bakracı ve yoğurdu hem de parasız verme. Bu olay bizim Kumru’muzun gerçek yapısıdır.
Bazılarının baktıkları yerden bazı şeyler gözükmese de, doğruluğu yanlışlığı bir yana, bu tür insani ilişkiler bazılarının bulundukları yerler de yaşanmasa da buralarda yaşanılmaktadır.
Bizim kültürümüzü paylaşanlar “misafir” kavramına yüklenen anlamı çok iyi bilirler. Bırakın Kumru’yu Anadolu’nun her yerinde misafir ve hane sahibi ilişkileri çok önemlidir. Misafir ağırlamak ve hane sahibi olmak çok büyük bir kültür birikimi gerektirir. Bu konuyu ve kültürü derinlemesine araştıran sayısız eserler mevcuttur. Hane sahipliğinde bulunan anlam belki de aile kavramında bulunmaz. Hanenin daha büyüğüne bizim buralarda konak denir. Yıllar öncesinde Kumru’muzda sayısız konak mevcuttu. Bugün ise her Kumru’lunun evinin bir odası hatta en önemli bölümü misafir odalarıdır ki, misafir odası olmayan hiçbir evimiz de yoktur. Son zamanlarda en çok izlenen “Asmalı Konak” adındaki dizi hanenin ve hane kültürünü ekranlarda az da olsa göstermektedir. En az ilkokul birinci sınıfta Hayat Bilgisi dersinde ailenin ne olduğunu öğrenmiş olan bazı kişiler, anne ve babanın ekseninde var olanların görevlerini hatırlasalar bulundukları yerlerdeki davranışları yüzünden yüzleri kızaracağına ben yüzde yüz eminim.
Yıllar önce Erzurum’un 90 kilometre uzak bir köyünde görev yaptım. Bilirsiniz Erzurum’da kış çok olur. Çıplak arazide, kar üzerinde en ufak bir karaltıyı görme imkanınız bulunur. Köyler genelde toplu ve dar bir alanda kurulmuş olup, yılın belirli aylarında ne köyden dışarı, ne de dışardan köye geliş gidiş olur. Ulaşım yoğun kar sebebiyle tamamen kesilmiş, köylüler de bu durumu bildiklerinden önceden her türlü önlemlerini almış olarak kışı karşılarlar. Zaman zaman köye gelmek isteyenler çok uzaklarda bir karaltı olarak belirdiğinde, köylüler “ Eyvah Garip” diyerek ellerinde kazma kürekle adamı köye getirmek için seferber olurlar. Gelen adam kim olursa olsun tüm köylülerin misafiridir ve aylarca büyük itina ile hizmet ederler. İşte ben de köyde görevli olduğum halde iki yıl köylülerin dili ile “garip ve misafir” muamelesi gördüm. Bu tür yerleşim birimlerinde oteller ve moteller yoktur. Bu tür yerleşim birimlerinde ulaşım yönümden gidiş gelişler mevcut değildir. Belki de Anadolu’da misafirlik ve hane sahipliği bu yüzden önemlidir. Her ikisinin de istemeseler de bazı yükümlülükleri ve sorumlulukları vardır. Eğer vaktiniz varsa “misafir nasıl kovulur ya da hane sahibine misafir ne söyler” ilgili kitaplarda nezaket ve inceliği bütün ayrıntıları ile okumak mümkündür.
Kumru gibi yerleşim birimlerinde ben bu özelliği açık ve net görüyorum. Siz bir şehirde otelin olmamasının, misafirhanenin bulunmamasının ne anlama geldiğini bir düşünün. Yani, gelen Kumru dışındaki insanlar ,geldikleri yere geri gitmiyorlarsa nerede barınırlar?
Batıda gözüken şehirleşme ve buna bağlı olarak oluşan kültürün Kumru’da olduğunu kimse söyleyemez. Kumru’da geleneksel bir misafirlik kültürü vardır. Bu durumun doğruluğu yanlışlığı bir yana, buna bağlı olarak Kumru’nun genelinde dışardan gelenlere daha itina gösterilir. Daha izzet ve ikramda bulunulur. Aynı meslekteki iki kişiden biri Kumrulu ise, Kumru insanınca pek önemsenmez. Başka yerlerde var olan ve olması gereken “yakından uzağa doğru sevgi ve saygılar” bizde tam tersine işler. Her birimiz, eşine ve çocuğuna hakaret edip, dışarıda kibarlaşan çok insan tanırız. Anne, babasına hürmet göstermeyip, dışarıda el – etek öpen çok insan manzaraları ile her gün karşılaşmamız mümkündür.. Daha doğrusu yapmamız gereken pozitif davranışları, her zaman beraber olduğumuza değil, uzaktakilere yapma gayreti bir çoklarımızda mevcuttur.
Hane sahipliğinin olmazsa olmazlarından en önemlileri misafire katlanma, ona saygısızlık yapmama, hatasını bağışlama, görmeme ve onu hoşnut etme gibi durumlar bir erdemlilik ve ibadetten sayılır. Hane sahibi büyük bir hoş görü içersinde olmak zorundadır. Böyle bir kültüre sahip olan ilçemizde dışarıdan kim ne maksatla gelirse gelsin saygı görür en baş köşeye oturtulur. Başlangıçta Kumru’ya gelen yabancılar, bu durumun farkına varınca Kumru’dan daha ayrılmak istemezler. Ve ne yaparlarsa yapsınlar Kumru’da misafirliğin tadını çıkarırlar.
Aslında hane sahibi kadar misafirin de uyması gereken bir çok kural mevcuttur. Bir misafir hiçbir zaman misafir olduğunu unutmamalı, edebini ve haddini bilmeli, evin asıl sahiplerine karşı saygısızlık yapmamalıdır. Ne var ki misafir kültüründen yoksun ya da bildiği halde, bazı kişiler misafirlik edebini bilmezler ya da “Yağız hırsız ev sahibini bastırır.” Misali ev sahipliğine soyunup, işi olmayan işlere karışır, evin mahrem konularına kadar burnunu sokma gibi bir çaba içersine girer. Zaman zaman evin toy delikanlılarını kendi süfli işlerine alet ederek, aklını çeler, onlara evin düzenini bozamaya çağırır. Akla ve hayale gelmeyen hikaye ve masallar anlatır. Gerçekle ilgisi olmayan atadan, deden güya yeni yetmeleri bilgilendirir.
Kökü çok derinlerde olan hane sahibi- misafir ilişkisi yaşatılmalı ve unutulmamalıdır. Gelen misafirlere de yörede var olan gelenek ve görenekler hatırlatılmalı, edep dışı davranışlarına kesinlikle müsaade edilmemelidir. Eğer misafir aklını peynir ekmekle yememişse “adabını bilir, ileri – geri utanacağı davranışlar da kesinlikle bulunmaz.
Kumru, misafir hanenin ötesinde bir konaktır. Acısı ve tatlısı ile derin bir kültür birikimine sahiptir. Geçmişte şu olmuş, bu olmuş, bugüne gelinmiştir. Dışardan gelen yüzlerce insanla tanışmış ve ilçemizden ayrılan yüzlerce insanla görüşen biri olarak, Kumru’muzun “insan sevgisi” yurdun her yerinde konuşulmakta, Kumrumuz maddi ve manevi güzellikleri ile her gün hayırla hatırlanılmaktadır. Kumrumuz dinine, geleneklerine ve göreneklerine bağlı aşırı misafir hayranlığı ile mutludur ve huzurludur. Hiçbir misafirin, oturduğu hanede, şu oda geniş, o kardeşin boyu seninkinden büyük, o hane derenin karşısında” şeklinde bilmedikleri ile ileri geri konuşması ve evdekilere emrivaki davranışlar içersinde bulunması son derece yanlış ve o kadar da ayıptır.
Hepinizin Kurban bayramını kutlar, mutluluk ve başarılar dilerim. Hoşça kalın efendim!
BEKİR AKKAYA
BEKİR AKKAYA
Yayın Tarihi : 30 Ocak 2004 Cuma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...