Boşuna kızıyoruz /Bekir AKKAYA

Yalan ve gerçek kelimelerinde yola çıkarak biz ve bizim dışımızda olup biten bazı olaylarla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Lügatlerde Yalan; gerçek ve doğru olmayan, sahte, asılsız esassız, esaslı ve ciddi olmayan, Doğru ve mükemmel olmayarak, yanlış ve hata ile karışık olarak tanımlanmaktadır. Gerçek ise; doğru, sahih, muhakkak, sahte olmayan, hakiki olarak belirtilmiştir. Zaman zaman “kıyametin sonunda Deccal çıkacağını, insanların imanını çalmak için tüm yalanları gerçek olarak gösterip, insanları yanıltacağını” duyarız. Sahih bir ifade midir, ya da değil
midir ben bilemem?.. Ben bu sözü duyduktan sonra çevremde yada dünyanın her hangi bir yerinde olup bitenleri düşündüğümde doğru olduğundan şüphe etmeye başladım. Acaba diyorum bu olup bitenler bir numara yada bir göz yanılması olmasın. Belki de önceden yazılan bir senaryonun sahnede oynanışıdır. Yakın ilişkilere baktığımızda “olamaz” deyip aklımızı yetirecek olaylarla karşılaştığımızda “la havle” çeker
“bu durum yalandan bir şey kesinlikle gerçek olamaz” dediğimiz durumlarla her gün karşılaşıyoruz. “İnsan olan bunu yapmaz!” sözü çevremizde en çok kullanılan kelime. Hayatımızın her alanında her birimizin vazgeçemediği bir cümle…Nerede “gerçek ve doğru olmayan, sahte, asılsız esassız, esaslı ve ciddi olmayan, Doğru ve mükemmel olmayarak, yanlış ve hata ile karışık “ durumlarla karşılaşsak bu cümle imdadımıza yetişir. Yetişir ama sonuçta da bir değişiklik olmaz. İnsan için olmazsa olmaz değerlerin hiç biri bulunmayan ve insan davranışlarındaki hiçbir ölçü birimine vurulamayan kötülükleri yapmakta bir beis görmeyenler, yada dünyanın her hangi bir yerinde masum çocuk ve kadınları katledenler oyun içersinde rol yapıyor olmasın? Ve bizim zaman zaman isyana kadar giden tutum ve davranışlarımız sahnedeki oyunu gerçek gibi algılayarak zaafımızdan kaynaklanmasın? Ben bu konuda cidden şüphe içersindeyim. Bir kere gerçek olan benim. Ve benim dışımdaki her şeyin külliyen yalan olma ihtimali fazlası ile mevcuttur. Bu durumda benim en önemli görevim dünya denilen oyun sahnesinde rolümü bilerek oyunu sürdürmek olacaktır. Eğer çevremizdeki olup bitenlerin gerçeğe uygunluğu söz konusu değilse ve fiziken karşımızda da bir insan mevcutsa bunu rol yapan bir oyuncu kabul etmek en sağlıklı bir durum olacaktır. Bunun aksi gerçek olanın boşu boşuna yıpranması, kendi kendini lüzumsuz yere riske atması olacaktır. Bize en olumsuz bir davranış sergileyen birinin gerçekliğini ispat etmemiz mümkün değildir. Ya da her hangi bir insan yada varlık olduğunu. Size gelip hiç olmadık işleri insan kılığına bürünüp size yapanın , sizi yıpratmak yada kötülüğe sevk etmek gibi bir görevi olmadığını söyleyebilmemiz mümkün mü? Şeytan denilen şey nedir ki? Gerçek olmayan, yada gerçekle bağdaşmayan, yalan kelimesinde karşılığını bulan tüm kelimelerin şeytanla bir ilişkisi olamaz mı? Emin olmadıktan sonra bir hüküm vermek doğru değildir. Bir masum katlediliyorsa oyundan bir bölüm olma ihtimali her zaman mevcuttur. Bir şeye karar verdim. Her söylenene ve yapılana eskisi kadar tepkim olmayacak. Hele de ölçü dışına çıkılan yada ölçüsü olmayan birine benden kızmak darılmak yok artık. İnsan olanın her zaman gerçeğe meyletmesi gerekir. Yada gerçeğe araması. Yalana batmış yada yalandan ve gerçek dışılıktan başka elinden bir şey gelmeyene kızmak darılmak, gerçekliğine inanan biri için son derece basiretsizlik olacaktır. Eğer uygulanan fiil yalana yakın yada tam yalansa gerçekle hiçbir ilişkisi ve uygunluğu yoksa yapan kişi ya oyundaki rolünü icra etmekte yada insan şekline bürünmüş, gerçekte insan olmayan bir varlık olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır. Her iki durum ise kendi gerçekliğine inanan insan için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Birinci durumda koltuğa oturup oyunu izleyerek sonucu beklemek, ikinci durumda ise sabırla gerçek dışılığı zarara uğramadan ve kendini yıpratmadan bertaraf etmek olacaktır. Buluşmak ümidiyle…
Bekir Akkaya - Kenthaber / Kumru
Yayın Tarihi : 14 Mayıs 2005 Cumartesi