Merkezi- İstanbul’da bulunan ve 1998 yılında kurulan Kumrulular Derneğinin Maltepe-Başıbüyük Köyü piknik alanında yapılan “Kumrulular Piknik Şöleni”nden söz etmiş ve şölene katılan Kumruluların sayısının da 25.000 kadar olduğunu söylemiştim. Önceki haftadan devamla izlenimlerimi sizlerle paylaşmaya devam etmek istiyorum… Yılda bir kez yapılan piknik şöleni, katılan Kumruluların sayısı ile değerlendirilecek olunursa Dernek faaliyeti olarak mükemmel bir organizasyon. Derneğin kuruluş amacı yönünden değerlendirilecekse, pek amaca yönelik bir piknik şöleni olduğunu söylemek mümkün değil. Neticede insanlar birey olarak vakit buldukça İstanbul ya da Ankara’da da olsa pikniğe çıkar kafasına göre çalar oynarda… Bu tür bir araya gelmelerde sadece insanlar tek tek değil toplu olarak bir araya gelip, toplu bir eğlence oluşturmuş olur. Bu toplu bir araya gelişi dernek üstlendiği için, dernek sadece ön plana çıkmış olur. İki dernek tüzüğü hazırlayarak, ilgili derneklerin kurulmasına kadar yoğun çaba gösteren biri olarak, tüzüklerde yazılan amaçların hayata geçirilmesinin o kadar kolay olmadığını yakinen biliyorum. İki kez de İstanbul’daki Kumrulular Derneğinin tüzüğünü
okumak nasip oldu. Tüzük yazılır da neden hayata geçmez? Bunun bir çok nedeni var. Eğer “başkalarının varsa bizde de olsun” mantığı ile ne kurulursa kurulsun başarıya ulaşması mümkün değildir. Başta kurulacak dernek bir ihtiyaçtan kaynaklanmalı ve bu ihtiyaçların giderilmesinin de dernek vasıtası ile karşılanabileceğine inanılmalıdır. “Kendi aklınla ancak akıllı olunur, toplu akılla ise dâhiyane işler ortaya çıkar.” İnsanların kendi aralarında yardımlaşmaları, öğrencilere burs vermeleri elbette güzel şeylerdir. Bu tür insanların bir araya gelmeleri ancak teşkilatlanmak ya da dernekleşme ile mümkündür. Bunun için ise ortak bir yön ve ortak bir amaç belirlemek birliktelikteki başarının hazzını bireylere aşılamak gerekir. Dernekler kişilerin egolarını tatmin yeri olmamalıdır. Gizli amacı olanlar ya da derneği kullanarak bir yerleri hedefleyenlerin derneğe zarar vermemesi kaçınılmazdır. Dernekler paylaşmanın, birlikte hareket etmenin “birlikten kuvvet doğar”sözünün hayata geçtiği alanlardır. Bireyler ortak amaç doğrultusunda yeteneklerini birleştirerek aynı heyecanı yaşamalı, fert olarak yapılamayanları birlikte yapmanın hazzına varmalıdır. Kumru dışındaki dernek faaliyetleri ile ilgili pek bir bilgim yok. Kumru’da dernekçilik biraz zor. Bizim insanımız bireysel yaşamayı daha çok seviyor. Her tarlanın başında bir ev olan ilçede toplu yaşama alışkanlığı ve teşkilatlanma ya da dernekleşme nasıl mümkün olabilir? 1998 yılından bu yana İstanbul’da çok güzel hizmetlere imza atan Kumrulular Derneği şimdilik bizim için en başarılı bir dernektir. Buna rağmen 25.000 kişinin katıldığı Piknikte kimse kimseyi pek tanımıyor. Tanınanlar ise dernek yönetiminde de olsa, misafir koltuğuna oturup, davet ettiklerine bile oradan kalk diyebiliyor. Neticede bireysellikten ve öne çıkma hesaplarından olsa gerek 180 hanelik Başıbüyük köyde “muhtarı biz seçtik” öğünmesi ile yetinip, “muhtar Kumrulu” demenin hesaplarını yapamıyor. Küçük hesaplar düşüncesi ile 180 haneli bir köyde 180 haneden 180 Kumrulu muhtar adayı olabiliyor… Neticede 180 hane bir Kumrulu aza bile seçemiyor… “Senin derneğin, benim derneğim” mantığı ile bir etkinliğin bile başarılı olmaması için uğraş veren anlayışın dernekten söz etmesi düşünülemez… Başarılı bulduğum piknik şöleninde “dernek yönetiminin” geçmişte hizmet veren dernek yönetimine plaket vermesini ve ödüllendirmeyi sadece burs verenlere indirgemesini pek anlamış değilim. Neticede böyle bir derneğin yelpazeyi daha geniş tutması ve özellikle de derneği “senli benli” duruma sokması pek yerinde bir durum değildir. Neticede Kumruya uzak-yakın kendi yetenekleri doğrultusunda hizmeti geçenler bu beraberlikte anılsaydı çok yerinde olurdu. Ya da bir vesile ile yeni dernek yönetimi takdim edilseydi, gelen misafirlere tanıtılsaydı… Büyük ihtimal bazı noksanlıkların ana nedeni “plansızlık ve görev dağılımının eksikliği” olsa gerek… İlgi ve alakalarından dolayı Dernek başkanı Celalettin Dervişoğlu’na, Mali Müşavir Mustafa Çaya’ya , Avukat Hakan Çetik ve Telekomcu Dostum Metin Dinç’e ve tüm dostlara teşekkür ediyorum…
Bekir AKKAYA
Yayın Tarihi : 10 Haziran 2006 Cumartesi
Güncelleme :13 Haziran 2006 Salı 10:00
Yorumlarınız
metin DİNÇ IP: 85.103.190.xxx Tarih : 14.06.2006 00:40:15Kıymetli hocamız bekir beye bu değerlendirmesinden dolayı teşşekür ediyorum ,Bazı konuları çok güzel vurgulamış tabiki bizlerin davetlisi olarak uzakdan veya yakından bir çok misafirimiz geldi dernek olarakda en azından bu kişilerede birer plaket hazırlanabilirdi.Bunun maddi bir değer hesabı yapılmamalı ama gelen misafirlerimiz için manevi bir değeri olurdu ve güzel olurdu diye düşünüyorum. Başı büyük mahallesinin muhtarlık konusuna gelindiği zaman bazı şeyleride bilmek gerekir bizler o mahallede 180 hane olmamıza rağmen nüfus yoğunluğu bakımından bizlerden sayıca daha fazla ve o köyün daha eskilerinden olan trabzonlu hemşerilerimiz var .muhtarlık seçimi zamanında bir hesabını yaptık ve kendimiz sayıca onlardan daha az olduğumuz için ve doğu kökenli kardeşlerimiz veya anadolu kökenli kardeşlerimiz arasında bir seçim yarışı vardı ve bölünmeye sebeb vermemek için ve bu kardeşimizin bizlere daha yakın hizmet verdiğini bildiğimiz için bunu muhtar yaptık ve her zaman için birlikden kuvvet doğar.ve muhtarımız kimin yardıma ihtiyacı var ise 24 saat yanındadır bunu için söylenecek söz bulamıyorum azalık konusunada gelince bu gibi yerlerde azalara pek ihtiyaç yok çünkü 180 hane kumrulumuzun hepsi onun yanında birer azadır.olumlu olan her istek geri çevirilmez ve çevirilmedi. Dernek konusunada gelince her zaman için beraberlikden güç doğar kısaca bir örnek verecek olursak tek başına kılınan namazdan cemaatla kılınan namazın faziletini ve sevabını bilmeyen yokdur sanırım.Ve derneğimiz kim muhtaç veya kimin yardıma ihtiyacı var heber verildiği müddetce yardımcı olmuşlardır herkesi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
Mustafa Çaya IP: 81.214.6.xxx Tarih : 17.06.2006 16:58:54Sayın Bekir Bey 'e degerlendirmelerinden dolayı teşekkur ederek başlamak isterim; bahsettiği konular biz kumruluların genel sorunu..(nasıl aşılır? çözüm nedir? her tür olumsuzluklara ragmen ben varım diyebilecek gençler mi bekleyecegiz yoksa bizmi var olacagız?). Sağolsun Bekir hocamız kendi gayretleriyle ,Kumru muza ilk internet sitesini kazandırdılar ,olumlu olumsuz eleştirilerde muhakkak çok almışlardır..(bizleri en iyi onun anlayacağı kanaatindeyim.) Özverinin ürünü ortadadır, En pahallı metod,deneme-yanılma metodudur. Biz 98 yılında İstanbul'da dernegimizi kurduğumuz da kumru insanının dernekçiliğe çok yabancı olduğunu ,yakinen ve bedel ödeyerek arkadaşlarımızla yaşadık..Ortaya çıkan tablo bu kadar olabildi, hatasıyla sevabıyla güzellikleri bir başarı olarak kendimize maletmeden,ancak eleştirileri ve olması gerekenleri kendimize bir uyarı olarak kabul ederek, kumru adına, kumrulular adına birşeyler yapabilme gayretimiz yönetim olarak devam edecektir.. Kumru insanıyla olursa bunlar daha çok seviniriz, maddi bir kazancı olmayan, üye aidatları ödenmeyen, 10-15 kişinin gayretleriyle buralara gelen dernek faaliyetlerimizin ,fikir ve düşünce çıkmazından kurtulup, eyleme dönüştüreceğimiz günler dileğiyle .. sayın hocam çok ama çok teşekkur ederim yapıcı eleştirilerinizden dolayı....
okumak nasip oldu. Tüzük yazılır da neden hayata geçmez? Bunun bir çok nedeni var. Eğer “başkalarının varsa bizde de olsun” mantığı ile ne kurulursa kurulsun başarıya ulaşması mümkün değildir. Başta kurulacak dernek bir ihtiyaçtan kaynaklanmalı ve bu ihtiyaçların giderilmesinin de dernek vasıtası ile karşılanabileceğine inanılmalıdır. “Kendi aklınla ancak akıllı olunur, toplu akılla ise dâhiyane işler ortaya çıkar.” İnsanların kendi aralarında yardımlaşmaları, öğrencilere burs vermeleri elbette güzel şeylerdir. Bu tür insanların bir araya gelmeleri ancak teşkilatlanmak ya da dernekleşme ile mümkündür. Bunun için ise ortak bir yön ve ortak bir amaç belirlemek birliktelikteki başarının hazzını bireylere aşılamak gerekir. Dernekler kişilerin egolarını tatmin yeri olmamalıdır. Gizli amacı olanlar ya da derneği kullanarak bir yerleri hedefleyenlerin derneğe zarar vermemesi kaçınılmazdır. Dernekler paylaşmanın, birlikte hareket etmenin “birlikten kuvvet doğar”sözünün hayata geçtiği alanlardır. Bireyler ortak amaç doğrultusunda yeteneklerini birleştirerek aynı heyecanı yaşamalı, fert olarak yapılamayanları birlikte yapmanın hazzına varmalıdır. Kumru dışındaki dernek faaliyetleri ile ilgili pek bir bilgim yok. Kumru’da dernekçilik biraz zor. Bizim insanımız bireysel yaşamayı daha çok seviyor. Her tarlanın başında bir ev olan ilçede toplu yaşama alışkanlığı ve teşkilatlanma ya da dernekleşme nasıl mümkün olabilir? 1998 yılından bu yana İstanbul’da çok güzel hizmetlere imza atan Kumrulular Derneği şimdilik bizim için en başarılı bir dernektir. Buna rağmen 25.000 kişinin katıldığı Piknikte kimse kimseyi pek tanımıyor. Tanınanlar ise dernek yönetiminde de olsa, misafir koltuğuna oturup, davet ettiklerine bile oradan kalk diyebiliyor. Neticede bireysellikten ve öne çıkma hesaplarından olsa gerek 180 hanelik Başıbüyük köyde “muhtarı biz seçtik” öğünmesi ile yetinip, “muhtar Kumrulu” demenin hesaplarını yapamıyor. Küçük hesaplar düşüncesi ile 180 haneli bir köyde 180 haneden 180 Kumrulu muhtar adayı olabiliyor… Neticede 180 hane bir Kumrulu aza bile seçemiyor… “Senin derneğin, benim derneğim” mantığı ile bir etkinliğin bile başarılı olmaması için uğraş veren anlayışın dernekten söz etmesi düşünülemez… Başarılı bulduğum piknik şöleninde “dernek yönetiminin” geçmişte hizmet veren dernek yönetimine plaket vermesini ve ödüllendirmeyi sadece burs verenlere indirgemesini pek anlamış değilim. Neticede böyle bir derneğin yelpazeyi daha geniş tutması ve özellikle de derneği “senli benli” duruma sokması pek yerinde bir durum değildir. Neticede Kumruya uzak-yakın kendi yetenekleri doğrultusunda hizmeti geçenler bu beraberlikte anılsaydı çok yerinde olurdu. Ya da bir vesile ile yeni dernek yönetimi takdim edilseydi, gelen misafirlere tanıtılsaydı… Büyük ihtimal bazı noksanlıkların ana nedeni “plansızlık ve görev dağılımının eksikliği” olsa gerek… İlgi ve alakalarından dolayı Dernek başkanı Celalettin Dervişoğlu’na, Mali Müşavir Mustafa Çaya’ya , Avukat Hakan Çetik ve Telekomcu Dostum Metin Dinç’e ve tüm dostlara teşekkür ediyorum…
Bekir AKKAYA
Yayın Tarihi : 10 Haziran 2006 Cumartesi
Güncelleme :13 Haziran 2006 Salı 10:00
Yorumlarınız
metin DİNÇ IP: 85.103.190.xxx Tarih : 14.06.2006 00:40:15Kıymetli hocamız bekir beye bu değerlendirmesinden dolayı teşşekür ediyorum ,Bazı konuları çok güzel vurgulamış tabiki bizlerin davetlisi olarak uzakdan veya yakından bir çok misafirimiz geldi dernek olarakda en azından bu kişilerede birer plaket hazırlanabilirdi.Bunun maddi bir değer hesabı yapılmamalı ama gelen misafirlerimiz için manevi bir değeri olurdu ve güzel olurdu diye düşünüyorum. Başı büyük mahallesinin muhtarlık konusuna gelindiği zaman bazı şeyleride bilmek gerekir bizler o mahallede 180 hane olmamıza rağmen nüfus yoğunluğu bakımından bizlerden sayıca daha fazla ve o köyün daha eskilerinden olan trabzonlu hemşerilerimiz var .muhtarlık seçimi zamanında bir hesabını yaptık ve kendimiz sayıca onlardan daha az olduğumuz için ve doğu kökenli kardeşlerimiz veya anadolu kökenli kardeşlerimiz arasında bir seçim yarışı vardı ve bölünmeye sebeb vermemek için ve bu kardeşimizin bizlere daha yakın hizmet verdiğini bildiğimiz için bunu muhtar yaptık ve her zaman için birlikden kuvvet doğar.ve muhtarımız kimin yardıma ihtiyacı var ise 24 saat yanındadır bunu için söylenecek söz bulamıyorum azalık konusunada gelince bu gibi yerlerde azalara pek ihtiyaç yok çünkü 180 hane kumrulumuzun hepsi onun yanında birer azadır.olumlu olan her istek geri çevirilmez ve çevirilmedi. Dernek konusunada gelince her zaman için beraberlikden güç doğar kısaca bir örnek verecek olursak tek başına kılınan namazdan cemaatla kılınan namazın faziletini ve sevabını bilmeyen yokdur sanırım.Ve derneğimiz kim muhtaç veya kimin yardıma ihtiyacı var heber verildiği müddetce yardımcı olmuşlardır herkesi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
Mustafa Çaya IP: 81.214.6.xxx Tarih : 17.06.2006 16:58:54Sayın Bekir Bey 'e degerlendirmelerinden dolayı teşekkur ederek başlamak isterim; bahsettiği konular biz kumruluların genel sorunu..(nasıl aşılır? çözüm nedir? her tür olumsuzluklara ragmen ben varım diyebilecek gençler mi bekleyecegiz yoksa bizmi var olacagız?). Sağolsun Bekir hocamız kendi gayretleriyle ,Kumru muza ilk internet sitesini kazandırdılar ,olumlu olumsuz eleştirilerde muhakkak çok almışlardır..(bizleri en iyi onun anlayacağı kanaatindeyim.) Özverinin ürünü ortadadır, En pahallı metod,deneme-yanılma metodudur. Biz 98 yılında İstanbul'da dernegimizi kurduğumuz da kumru insanının dernekçiliğe çok yabancı olduğunu ,yakinen ve bedel ödeyerek arkadaşlarımızla yaşadık..Ortaya çıkan tablo bu kadar olabildi, hatasıyla sevabıyla güzellikleri bir başarı olarak kendimize maletmeden,ancak eleştirileri ve olması gerekenleri kendimize bir uyarı olarak kabul ederek, kumru adına, kumrulular adına birşeyler yapabilme gayretimiz yönetim olarak devam edecektir.. Kumru insanıyla olursa bunlar daha çok seviniriz, maddi bir kazancı olmayan, üye aidatları ödenmeyen, 10-15 kişinin gayretleriyle buralara gelen dernek faaliyetlerimizin ,fikir ve düşünce çıkmazından kurtulup, eyleme dönüştüreceğimiz günler dileğiyle .. sayın hocam çok ama çok teşekkur ederim yapıcı eleştirilerinizden dolayı....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...