Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

31 Mayıs 2008

"YÜREĞİMİN AŞK KENTİ" - İSTANBUL!..(ŞİİR)-KADİR ÇETİN

İstanbul, yüreğimde közlediğim şehirsin
O maviyle yeşilin, beni sarsın İstanbul
İstanbul bir içim su, özlediğim nehirsin;

Düştü yola yüreğim, sana varsın İstanbul
O maviyle yeşilin, beni sarsın İstanbul.

İstanbul “Yedi tepe” yedi veren gül gibi
İstanbul Rabbimizden bizlere ödül gibi
İstanbul seninleyim bakma bana el gibi

Hayâlini kurduğum, cana hâr`sın İstanbul
Rüyasına durduğum, bana yâr`sın İstanbul.

Hoş gerdanlık köprüler, boğazında duruyor
Kim bilir senin için kimler hayâl kuruyor
İstanbul!.. Ah İstanbul, beni candan vuruyor;

Ölümüm dosttan olsun, varsın vursun İstanbul
Ben yolunda öleyim, hayat dursun İstanbul.

2050'de bunlar yok olacak!/İYİ BİLGİ

2050 yılına kadar yok olacak "şey"leri gösteren bir çizelgeyi size sunsak, en çok hangisine hayıflanırsınız? Aslında sevineceğiniz şeyler de üzüleceğiniz şeyler de çok. İşte yıl yıl 2050'ye kadar yok olacaklar listesi!
Avustralyalı ‘gelecek bilimciler' Richard Watson ve Ross Dawson, 2050 yılına kadar yok olması muhtemel ‘şey'leri gösteren bir çizelge hazırladı.
Buna göre, gelecek yıl kül tablası, 2016'da ise bilgisayar fareleri ve emeklilik tarihe karışacak. Bu tahminlerin gerçekleşmesi zor gibi görünebilir ama onlar “Lütfen bu çizelgede kusur aramayın” diyor. Tempo dergisi, bu ilginç araştırmayı sayfalarına taşıdı.

Avustralyalı 'gelecek bilimciler' Richard Watson ve Ross Dawson, 2050 yılına kadar yok olması muhtemel 'şey'leri gösteren bir çizelge hazırladı. Buna göre, gelecek yıl kül tablası, 2016'da ise bilgisayar fareleri ve emeklilik tarihe karışacak. Bu tahminlerin gerçekleşmesi zor gibi görünebilir ama onlar "Lütfen bu çizelgede kusur aramayın" diyor. İşte Tempo dergisinin sayfalarına taşıdığı bu ilginç araştırma...

Türkiye'de pek yararlanılmasalar da fütüristler, yani gelecek bilimcileri, pek çok önemli şirkete danışmanlık hizmeti vererek, işlerin sürdürülebilirliğini sağlamak konusunda önemli roller üstleniyorlar. Onların işi, insanların değişen ihtiyaçlarını, yaşam biçimlerini, savaş, terör, doğal afet gibi olayların yarattığı etkileri değerlendirip, bunların muhtemel sonuçlarını gözeterek bir gelecek haritası çizmek.

Richard Watson ve Ross Dawson, 'Tükeniş Çizelgesi'ni hazırlamaya (Extinction Timeline) 1950 senesinde başlamış. Çizelgeye göre, özel hayatımızı 1990'ların ortalarında, umudu ve dürüstlüğü ise 2000'lerin başında yitirdik. Gelecek bilimcilere göre, yine 2000'lerin başında şu meşhur İsveç Çakısı da tarihe karıştı. "Dürüstlük tamam, umut belki ama İsveç Çakısı'na hálá ihtiyacımız var" diyenlere ise İkiz Kuleler'in bombalanışını hatırlatıyor Watson ve Ross. İsveç Çakısı, 11 Eylül 2001'den sonra yavaş yavaş cepten çıkıp evde kalmaya başladı ve asıl amacından uzaklaşan varlığı anlamsızlaştı.

TAM DA ŞİMDİ TÜKENENLER

Mouse da 2050 yılına kadar yok olacak.

2010'a yaklaşırken, 'tamirci' kelimesi tarihe karışıyor. Her şeyin bir yenisi, daha iyisi o kadar çabuk çıkıyor ve ona sahip olmak öyle hızlı bir şekilde ihtiyaca dönüşüyor ki, bozulanı yenisiyle değiştiriyoruz hemen.

Çizelgeye göre, mektup yazmak, normal bir iklim, tahta oyuncaklar, müzik dükkanları, sokak sütçüleri, makul fiyatlı bir evde yaşamak da yakın geçmişte yitirdiklerimiz arasında.

Çizelgede 2009, kül tablasının yok olacağı yıl olarak işaretlenmiş. Kül tablası bu kadar çabuk tarihe karışır mı bilinmez, ama en azından restoranlarda ve kafelerde masanın üzerinde kül tablası olmasına gerek kalmayacağı kesin. 2011 itibariyle kuşlar telefon tellerine konamayacaklar, çünkü tellerden değil, uzaydan ulaşıyor sesimiz birbirimize. 2013'te 'teşekkür ederim' demeyi tamamen unutacak insanoğlu, nezaket tarihe karışacak. 2014'te 'kaybolmak', dolayısıyla yol sormak da tarihe karışıyor. "Bende 'GPS' yok" diyenlerin, cep telefonunun hepimizin cebine ne kadar hızlı girdiğini anımsamaları yeterli.

2015'te telefon rehberlerine ihtiyaç kalmayacak. 2016'da bilgisayarlarımızın farelerine veda ediyoruz. 2006'da İsveçli şirket Tobii Technology, bilgisayarın içine, kullanıcının göz hareketlerini takip eden bir program yerleştirmişti. Bu sayede bakışınızı uzun süre bir dosyanın üzerinde tuttuğunuzda, klavyede tanımlanmış sağ veya sol tık tuşlarına basarak dosyayla istediğinizi yapabiliyorsunuz. 2016'da bu tip bir sistemin tüm bilgisayarların standart özelliği olacağı öngörülüyor.

Aynı yıl, yaşlanma derdi kalmıyor. Çünkü anti-aging ve estetik ameliyatlar sayesinde herkes genç kalıyor. Kendini zinde ve genç hisseden insanlar, ileri yaşlara kadar çalışacaklarından, emeklilik de tarihe karışıyor.

2016 senesi içinde bir gün bankanın müşteri hizmetlerine telefon açacaksanız, karşınıza çıkan kişiye istediğiniz soruları soracaksınız ve cevap verecek. Belki şu anda sık sık başınıza geldiği üzere, yine sinirleneceksiniz bankanızın müşteri hizmetleriyle konuşurken, ama karşınızdaki ses soğukkanlılığını asla kaybetmeyecek. Watson'a göre bize cevap verenin aslında bir bilgisayar olduğunu anlamamız için en az yarım saat konuşmamız gerekecek telefonda.

GAY BAR MI ? O DA NE!

Bu çizelgede yer almasa da Dawson'ın makalelerinden birinde, 2016 itibariyle 'gay' barların da gereksizleşeceği yazıyor. Çünkü onlara göre eşcinseller savaşlarını kazandılar. Toplum onları kabul etti ve artık hep beraber eğlenebiliyoruz.

2018 kütüphanelere, postanelere, DVD'lere, bedava park yerlerine, 'sıfır beden'e veda edeceğimiz yıl olacak. Kütüphane ve postaneye neden ihtiyacımız kalmayacağını anlamak zor değil, hele ki interneti böylesine severken... Bedava park yerini zaten şimdi bile zor buluyoruz.

Ama diyet yapanların sayısı hızla artmaya devam ederken, sıfır beden çılgınlığının geçeceğine inanmak güç. Ross Dawson, estetik anlayışının değişeceğini savunuyor. Peki, gelecekte nasıl kadınlar makbul olacak? Kendisi gibi olan, neyse o olan kadınlar!

Watson ve Dawson'a göre, hayvanlarda görülen hastalıklar, sağlık saplantısı ve değişen ahlak anlayışı nedeniyle çok daha fazla sayıda insan vejetaryen olma yolunda ilerliyor. 2018, kasapların başka bir iş bulmak için kara kara düşünecekleri bir yıl olacak. Yine aynı yıl, sofraya oturup kahvaltı etme alışkanlığı da tarih olacak. Çünkü buna kimsenin zamanı kalmayacak.

AKLINIZA YATMADI MI YOKSA

Watson, bu yıl içinde birçok dile çevrilecek olan yeni kitabı 'Future Flies'da (Gelecek Uçar) kendilerini bu tarihlere götüren ayrıntıları anlatmış. Watson'ın altını çizdiği bir şey var: O da bu çizelgeyi çok ciddiye alıp içinde kusur bulmaya çalışmamak gerektiği. Çizelgede listelenenler, belirtilen net tarihlerde dinozorlarla aynı kaderi paylaşmayacaklar belki. Fakat büyük ihtimalle varlıklarının insanoğlu için bir önemi kalmayacak.

İşte 2050'de olmayacaklar listesi

İşte Ross Dawson ve Richard Watson'a göre 'kavramlar', 'şey'ler ve onların son kullanma tarihleri...

2012 Dial-up internet erişimi

2013 Faks makinesi

2014 Kaybolmak

2016 Emeklilik, 'gay' barlar, bilgisayar faresi

2020 Telif hakları

2022 Bloglar, imla kuralları, Maldivler

2023 Çalışılmayan hafta sonları, Paris Hilton

2024 Masaüstü bilgisayar, AM radyo

2025 Parasız otobanlar

2026 Öğle yemeği, FM radyo, samimiyet, kırışıklıklar

2030 Anahtar, çocukluk dönemi, realite televizyonu

2033 Bozuk para

2034 Ucuz seyahat, Bangladeş

2035 Orta sınıf, petrol, spam, Aborijinler, Microsoft

2036 Petrolle çalışan araçlar, bağımlılık

2037 Buzullar, doğal yollarla çocuk sahibi olma

2038 Sükûnet

2039 "Özür dilerim", Avrupa Birliği

2040 Cüzdan, halka açık bedava yerler, karbon emisyonu, kağıt para, sağırlık

2042 Kravat

2044 Gelecek bilimciler

2049 Google, körlük

2050'den sonra: Estetik ameliyat, fiziksel acı, çirkinlik, ölüm
KAYNAK: http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=70537

KUMRU ÖĞRETMENEVİ WEP SİTESİ YAYINDA

1989 yılından bu yana hizmet vermeye devam eden Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü resmi internet sitesi yayına başladı.
http://kumruogretmenevi.meb.k12.trinternet adresinden ulaşılabilen Kumru Öğretmenevi 2006 yılına kadar Kumru Belediye Sarayı ikinci katında hizmet vermeye devam ederken 24 Kasım 2006 tarihinden itibaren Kumru Belediye Sarayının son katı olan beşinci kata taşınmıştı.
24 Kasım 2006 yılının öğretmenler gününde açılışı gerçekleşen yeni hizmet binası Ordu Millet Vekili Eyüp Fatsa’nın maddi ve manevi katkısı ile modern hale getirilmiş ve Kumru’da önemli bir boşluğu doldurmaya devam etmektedir. 14 adet son derece modern yatağı bulunan Kumru Öğretmenevinin otel kısmı haricinde dinlenme, okuma, bilardo ve oyun salonları da mevcut.

1989 yılında Kumru Belediye Başkanı A.Cemal Zorlu’nun belediyenin ikinci katında öğretmenevi için yer göstermesi ile hizmet vermeye başlayan Kumru Öğretmenevi eski yerin yetersizliği nedeniyle şimdiki Kumru Belediye Başkanı Ticabi Civelek’in Belediye binasının en üst beşinci katını göstermesi ile şimdiki modern hale getirildi.

http://kumruogretmenevi.meb.k12.trinternet sitesinden ulaşılabilen Kumru Öğretmenevi’nin ilk açıldığı yıl olan 1989 yılında Öğretmen Hacı Hüseyin Sana ilk müdürlüğünü 1996 yılına kadar sürdürdü. 1993 yılında Öğretmenevinde Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Bekir Akkaya 1996 yılından 1999 yılına kadar Müdür olarak görevine devam etti. 1999 yılında Bekir Akkaya’nın öğretmenevi müdürlüğünden ayrılmasından sonra Öğretmen Mevlüt Erdem 2002 yılına kadar müdürlük yaptı. Mevlüt Erdem’in ayrılmasından sonra ise Müdürlüğe Kumru Atatürk İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Yusuf Kuşkaya getirildi.

Müdür Yusuf Kuşkaya’nın 2004 yılında görevine dönmesinin ardından Kumru Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu Öğretmenlerinden Bekir Akkaya tekrar Öğretmenevi Müdürü olarak görevlendirildi.
http://kumruogretmenevi.meb.k12.tr internet sitesinden ulaşılabilen Kumru Öğretmenevinde Müdür olarak Bekir Akkaya görev yaparken Müdür Yardımcısı olarak da Adem Şahin görevini sürdürmektedir. İdareciler dışında Ahmet Sinop ve Davut Dilekçe’nin görev yaptığı Kumru Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü Kumru’da otel noktasında ve dinlenme noktasında çok büyük bir boşluğu dolduruyor…

Sitenin eksiklikleri olduğunu ve ileriki günlerde bütün eksikliklerinin giderileceğini ifade eden Kumru Öğretmenevi idarecileri “sitemiz öğretmenevimizin faaliyetleri dışında eğitime yönelik Kumruda tüm haberleri de yayınlayacak. Ayrıca sitemizde tüm öğretmenevlerinin telefon ve adresleri de yer alacak. Ayrıca öğretmenevlerinden duyurular ve eğitim dünyasından önemli dökümanlar da bulunacak. Sitemizde ayrıca Öğretmenevimiz üyeleri ile ilgili tüm mutluluk haberleri doğum ve düğün günlerinin yanı sıra Kumru Öğretmenevimizin geçmişe yönelik arşiv dökümanları ve güncel haberlere de yer verilecek.
İNTERNET ADRESİMİZ: http://kumruogretmenevi.meb.k12.tr
E-Mail Adresimiz: 339087@meb.k12.tr
TELEFON : 0 452 641 44 00
*************************

53 OKULUN KATILDIĞI YARIŞMADA KUMRU ATATÜRK İLKÖĞRETİM YEDİNCİ OLDU

Kumru’nun en eski ve bugün en çok öğrenci ile birlikte personeli bulunan Kumru Atatürk İlköğretim Okulu eğitim öğretimde de başarılarını sürdürüyor.
Tüm öğrencilerin faydalandığı son derece modern bilgisayar sınıfı da bulunan okul , 24 Mayıs’ta Ordu’da yapılan Ordu Bilim şenliğine de katıldı. Öğretmen Esra Doğan’ın rehberliğinde “Kan Dolaşımı” projesini Ordu Bilim Şenliği’nde sunan öğrenciler büyük takdir topladı.
Kumru’yu temsilen Perşembe Anadolu Lisesi Müdürlüğü Matematik Kulübünün İlköğretim Okulları Matematik Yarışmasına da katılan Kumru Atatürk İlköğretim Okulu Öğrencileri yarışmaya katılan 53 okul arasından sıyrılarak 7’ci oldu. Okulun aldığı başarı okulda ve veliler tarafından sevinçle karşılandı.

Okul Müdürü Necdet Cep’ten aldığımız bilgiye göre bu yıl içersinde okulun tüm idare odaları yenilenmiş ve son derece modern hale getirilmiş. Öğretmenler odası tüm öğretmenlerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş. Öğretmenler boş zamanlarında öğretmenler odasında hem dinlenirken hem de hazırlıklarını görebiliyorlar. Okulda modern bir bilgisayar sınıfının olduğunu ifade eden Okul Müdürü Necdet Cep okulun büyük bir alana sahip olduğunu ve giriş çıkışların gövenliği açısından kamera sistemi kurulduğunu belirtti.

Okullarının Kumru’nun en eski okulu olduğunu söyleyen Okul Müdürü Necdet Cep, geçmişe dayanan tüm arşivlerini düzenli hale getirerek dosyaları yenilediklerini yırtıkları onardıklarını ifade etti. Daha önceleri okullarına müracaat ederek diploma almaya hak kazanan bir çok Kumrulunun diplomalarının alınmadığını hatta bazılarının vefat ettiği halde diplomalarının okulda hala korunduğunu söyledi.

Eğitim Öğretimde de son derece başarılı olduklarını daha önceki yıllara göre başarılarının yüzde yüz arttığını ifade eden müdür Necdet Cep “ Başarılarında bu yıl açılan YİBO’nun büyük etkisi olduğunu söyledi. YİBO’nun açılması ile öğrenci sayılarının azaldığını köyden gelen çocuklarının büyük çoğunluğunun daha önceki yıllarda okulumuza kayıt yaptırırken bu YİBO’nun açılması ile buraya yöneldiğini söyledi. Gidip gelme ile okulumuzda başarı gösteremeyen köyden gelen çok sayıda öğrencinin Yatılı olarak YİBO’DA kalmaları büyük ihtimal onların da başarılarını artırmıştır.” Dedi.

Sınavların yaklaştığını ifade eden Okul Müdürü Necdet Cep “Öğrencilerimize çok çalışmalarını söylüyoruz. Velileri çocuklarını boş bırakmamalarını takip etmelerini tavsiye ediyoruz. Veli ile okul birlikte hareket ederse bu başarıyı da artırıyor. Okulumuz tüm velilerimize açıktır ve tüm öğretmenlerimiz çocukları ile ilgili okulumuzdan tüm öğretmenlerimizden her türlü bilgiyi her zaman alabilirler.” Dedi.*Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

30 Mayıs 2008

KÜLAH HİKAYESİ /ŞİİR/ KADİR ÇETİN/

Bir yerde, bir zamanlar, çobanın biri varmış,
Sevmiş ağa kızını, ateş bacayı sarmış.

Gönül bu sevmiş işte, ne yapsın ne eylesin,
Bu derdini kim bilsin, kime nasıl söylesin.

Girmiş damın içine, oturmuş şöyle yere,
Külahını çıkarmış, koymuş karşı minbere.

Başlamış konuşmaya külah ile kendince,
“Ey külah aşık oldum”, demiş “yandım bir nice.”

“Hem de ağamın kızı, yanında çalıştığım,
Kara sevda benimki, ona öyle aşığım.”

Külah demiş bu sefer;” ey çoban neler dersin,
Eğer bu iş doğruysa resmen ayvayı yersin.”

“Ağa kızı bu sana, yar olmaz asla, vazgeç!
Davul dengi dengine, git köyünden bir kız seç.”

29 Mayıs 2008

DÜNYA BU/ŞİİR/Hâlide Nusret Zorlutuna

yüzüne çok gülerler; yüzde yüzü yalandır
menfaat kaygusudur hepsi filan falandır
alemin göz diktiği cebinde son kalandır
cebin delikse eğer vermezler bir yudum su
aldırma adam sen de.. hepsi geçer, dünya bu
**********************************
herkes ısınır sana mangalın dolu korken
hısım akraba çoktur kazanın kaynıyorken
dostların yüzü güler maymunun oynuyorken
hakiki dost ararsan ne o, ne bu, ne de şu
aldırma adam sen de, hepsi geçer dünya bu
*************************

28 Mayıs 2008

Öğretmen imama yenildi mi?/Emre Aköz Cevapladı/www.iyibilgi.com

Hakikaten Şerif Mardin'in ileri sürdüğü gibi öğretmen imama yenilmiştir diyebilir miyiz? Yoksa öğretmenle çatışan ve karşısında öğretmenin aciz düştüğü daha başka figürlerden mi bahsetmemiz gerekiyor? Emre Aköz bu sorulara çok ilginç cevaplar verdi. iyibilgi özel
Şerif Mardin'in söylediği gibi öğretmenin imama yenildiğini düşünüyormusunuz?
Aslında ikisi de yenildi. Mahallenin imamı var, devletin öğretmeni var. Bunların çatıştıkları değil ama kapıştıkları doğrudur. Fakat son tahlilde ikisi de memurdur. Devlete ve onun ideolojisine tabidirler. Bu noktada ikisi de yenilmiştir…

Cumhuriyet ideolojisi topluma nüfuz edememiştir. Kemalizm büyük bir köylü toplumunun karşısında -ki bunun oranı ilk zamanlar yüzde seksen beştir- başarılı olamadı. Zira bu ideoloji köylüye hitap etmedi. Bunun en büyük delili bugünün Kemalist kitlelerinin büyük çoğunlunun şehirli-eğitimli-zengin bir grup tarafından teşkil edilmesidir. Eğitimi ve geliri düşük kesimler laiklik söylemini takmıyorlar. Bu açıdan baktığınız zaman öğretmen yenilmiş imam galip gözüküyor. Fakat bir başka açıdan bakarsanız imamın da yenilmiş olduğunu görürsünüz.

İmam da öğretmen de kapitalizm karşısında mağlup olmuşlardır. Özellikle 80’lerde Özal’la başlayan büyük değişimle beraber küresel kapitalizme eklemlenmemiz neticesinde toplum içinde de çok ciddi bir değişim yaşandı ve imam da bunun karşısında aciz kaldı. Çünkü imam neticede Mardin’in dediği gibi mahalle insanıdır. Metropol içinde mahalle içindeyken sahip olduğu güce sahip olamamıştır.

Şerif hocanın analizi durağan bir analizdir. Kapitalizm ve göç gibi dinamik süreçleri yeterince hesaba katmamıştır…

Türkiye’de asıl toplumsal mesele mahalle değil mahallesizleşmedir. Bugün artık büyük siteler kuruluyor ve bunlar son derece kozmopolit yapılar. Mesela TOKİ’nin yaptığı sitelerde çok zıt hayat tarzlarına sahip insanları çok rahat bulabilirsiniz. Dolayısıyla bugün iyi bir toplumsal analiz yapabilmek için göç meselesi üzerinde de ayrıca durmak gerekiyor... Kısaca bugün artık mahalle ortadan kalkmıştır.

Öğretmen ve imamdan bahsediliyor ki bu ikisi de memurdur; aralarında farklılıklar olsa da somut işlevleri açısından pek çok paralellikler mevcuttur. Yani öğretmene meydan okuyabilecek bir başka aktörün varlığından söz etmemiz gerekmiyor mu?

Evet! İşte bu medyadır. Çok basit bir örnek vereceğim. Bugün sokaktaki kızın göbeğini açmasını ne öğretmene ne de imama bağlayabilirsiniz. Zira tayyörlü öğretmen cinselleşmeden ya da cinselliğin kamusal alanda kendisine ifade bulmasından yana değildir. İmam açısından böyle bir şey zaten günahtır. Göbeği açtırtan medyadır. Yani televizyondur, sinemadır, radyodur, dergidir, gazetedir vs. Bugün gidin varoşlara bakın. Orada bile göbeğini açan kızlar bulabilirsiniz. Keza Hürriyet’in yaptığı haberde başörtülü kızların bile konserlere gittiklerinde göbeklerini açarak dans ettiklerine şahit olduğumuzda oldu. Özetle, muhafazakâr bir kızın bile göbeğini açtırtan medyanın karşısında imam da yenilmiş bir vaziyettedir.

Kemalizmle antagonistik (çatışık) olan tam anlamıyla imam değilse nedir? Yani dikotominin bir tarafında imam ve öğretmeni yan yana koyduktan sonra diğer tarafına medyadan başka hangi aktörü koymalıyız?

Şerif Mardin’in AKP’yi anlamak üzerine Doğu-Batı dergisinde çıkmış bir makalesi var. Orada hem Osmanlı’nın hem de Türkiye’nin kurucu elitlerinin hiyerarşik-piramit örgütler (okul, kışla gibi) kurduklarını ve Nakşîlerin de bu hiyerarşik örgütlerin içinde kendi yatay örgütlenmelerinden vazgeçmeden gayet rahat çalışabildiklerinden bahsediyordu. Bir örnek vereyim: Geçenlerde Gülen cemaatine yakın olduğunu öğrendiğim bir kurumdan bana bir ödül verdiler. Ödül aldığım sahnede devasa bir Atatürk bir resmi ve bir Türk bayrağı vardı. Sunucu bizleri ayağa kaldırdı ve sonrasında hem Atatürk hem de şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunduk, hemen akabinde de İstiklal Marşı’nı okuduk. Sözüm ona bu medya ödülleri gecesiydi ama bir anda devlet törenine dönüştü. Kısaca şunu söylemek istiyorum: Gülen cemaati Kemalizm’in bütün örgütlenme biçimi içinde, onun simgelerinin etrafında gayet rahat kendi örgütlenmesini kurabiliyor.

Öyleyse imam ve öğretmenin karşısına cemaatleri ve tarikatları mı koymamız gerekiyor? Mardin’in analizinde eksik olanlardan biri de bu mudur?

Evet kesinlikle. Şimdi mesele şöyledir: Gülen örneğinden hareket edersek şunu görürüz: Gülen kendi cemaatini ilk zamanlarda İzmir’e dışardan göçen köylü-taşralı insanları küreselleşmeye entegre ederek kurdu. Dünyanın her yerine insanlar gönderdi ve bunlar dünya ile rekabete girmiş ve yine de Müslüman kalmışlardır; girdikleri topluma da adapte olmuşlardır.

Öğretmen aslında pozitivisttir. Pozitivizmse felsefenin en büyük üç alanını yani güzel üzerine düşünen estetiği, iyi üzerine düşünen etiği ve doğru üzerine düşünen siyaset felsefesini spekülatif metafizik (saçmalığın felseficesi) oldukları gerekçesiyle toptan çöpe atmış olan bir felsefedir. Bunun yanında bu felsefenin kurucusu olan August Comte’un Fransız İhtilali’nden hemen sonra oldukça kaotik (ya da Durkheim’ın ifadesiyle anomik) bir ortamda ortaya çıktığını ve icat ettiği sosyolojinin asıl maksadının toplumu anlamak değil dini işin içine karıştırmadan onu disiplinize etmek olduğunu da hatırda tutmak gerekiyor. Ve pozitivizmin bu özellikleri pek çok sosyolog tarafından modernitenin yarattığı pek çok felaketin de müsebbibi olarak görülmüştür. Hitler iyi, doğru ve güzel üzerine düşünen bir insan değil en karlıyı ve en verimliyi düşünen bir mühendisti (pozitivistti). Dolayısıyla Mardin öğretmenin iyi, doğru ve güzelle bir irtibatı yoktu derken tam da öğretmenin pozitivist karakterine yani hem aklı sadece mühendislik kapasitesi olan bir mühendislik aklına indirgeyen hem de temel amacı toplumu disiplinize etmek olan karakterine işaret ediyor. Kısaca pozitivist olan öğretmenin imam gibi geleneksel figürlere nispetle daha fazla özgürleştirici olduğunu söylemek mümkün müdür?

Öğretmen kesinlikle özgürleştirici bir figür değildir. Öğretmenin niyeti adam devşirmektir; özgürleştirmek değil. İnsanları devletin bir parçası haline getirmeye çalışmıştır. Bizdeki pek çok siyasetçi –başata Demirel ve Özal olmak üzere- hep devletin içinden çıkan ama taşradan gelen insanlardır. Başka bir ifadeyle sistem kendisini Çoban Sülü’nün Cumhurbaşkanı Demirel’e devşirilmesi üzerinden gerçekleştirmektedir, özgürleştirilmesi üzerinden değil.

Yani mahallenin-geleneğin-cemaatin daha baskıcı modern toplumun daha özgür bir yer olduğunu söylemek mümkün mü?

Osmanlı’da millet sistemi vardı. Türkiye Cumhuriyet’indeyse Osmanlı’da var olan bütün bu cemaatlerin hepsi yok sayıldılar. Aleviler, Ermeniler, Müslümanlar, hepsi yok sayıldılar. Bütün bir kamusal alan, tek bir cemaat (Kemalist cemaat) tarafından hegemonize edilmeye çalışıldı, çalışılmaktadır. Dolayısıyla modern toplum cemaatlerin bittiği, tamamen çözüldüğü bir toplum değil, pek çok cemaatin bir tarafıyla gettolaşmaya bir başka tarafıyla da sistemle entegre olmaya zorlandıkları bir yapıdır. Bugün Kemalizm’e bulaşmamış ya da onunla bir ittifaka girmemiş olan cemaat yok gibidir. Cemaatleşme –en geniş anlamda- Türkiye’de çok güçlü bir durumdur. Bu anlamda modern toplumu gelenekten tamamen kopuk olan ve çok özgür olan bir mekân olarak tahayyül etmek biraz güç görünüyor.

www.iyibilgi.com özel Erkam Can

MİSAFİR HAYATLAR/Psk.Tülay KÖK

Kendine ait olmayan bir hayatta sığıntı gibi yaşıyorsan başka insanları, başka güzellikleri, başka tatları o hayata nasıl sokabilirsin? Hayatını nasıl zenginleştirebilirsin? Kendi hayatının başrolünü üstlenmediysen hayatını nasıl zenginleştirebilirsin? Yatılı bir misafirliğe gittiğinde, kendi evindeki gibi rahat uyuyabilir, kendi buzdolabını dolabı açıp ne bulduysan mideye indirebilir misin? Ev sahibi {lütfen rahat et, kendi evin gibi davran} dese bile rahat edebilir misin?
Bir başkasının hayatını yaşayan insanlar, bir başkasına hayatını adayanlar işte bu nedenle hep diken üstünde gibidirler. Hep bir huzursuzluk, hep bir tedirginlik vardır içlerinde. Çünkü onlar kendilerini adadıkları o hayatın içinde misafirdirler. Ve bir misafir ne kadar rahat ise başka bir evde onlarda o kadar rahattırlar bu hayatın içinde.
Kendinizin misafir olduğu ve arkadaşınızı çağırabilir, istediğiniz müziği açıp, gürültü yaparak dans edebilir misiniz? Canımızın istediği kıyafetle televizyonun karşısına geçip çerezinizi yiyerek tembellik yapabilir misiniz? Misafir olduğunuz evde hangi zevki rahatça, doyasıya yaşayabilir siniz?

Ama rahat tarafları vardır misafir olmanın. Ev sahibi yemeği yapar, misafire yemek yaptırılmaz çünkü sofrayı toplamaya yardım etmeye kalksanız ev sahibi size şöyle bir bakar: {aşk olsun sen misafirsin geç otur şöyle} der. Yemek yapmaktan da bulaşık yıkamaktan da ve daha bir sürü şeyden kurtulursunuz. Ev sahibinin görevi misafire hizmet etmektir
Başka birinin hayatında misafirseniz de durum aynen böyle olur. Hayat hiçbir zaman dolu dolu yaşanmasa da hazzın en derin noktalarına ulaştırmasa da rahattır. İhtiyaçlarınız karşılanır ve insan zamanla buna alışır. Hayatta başka renklerinde olduğu unutulur, ortalama bir yaşam sürmek yeterli olur. İnsanın kendi hayatının başrolünü oynamasının zevki ve bilinci çok derinlere gömülmüştür.
Bir ömür boyu misafirlikte süren bir hayatı yaşar gidersin artık ne yaşadığını bile farkında olmadan. Aklına bile gelmez artık kendine ait bir evin olduğu bir zamanlar. O ev ne haldedir imdi bilinmez, beklide virane olmuştur, kapısı açılmadığından yıllardır. O kendi evine tekrar emek vermek adam etmek, Yaşanası hale getirmek zor gelir insana. Sığıntı gibi misafir kalmak başkasının hayatı içinde güvenli gelir. Ve güvenlilik arar insan hazdan önce. Alışmıştır artık sığıntı yaşamaya. Uğruna ömür verilen ev sahipleri mi? Hangi ev sahibi bilmiş ki misafirin kıymetini? Ev sahibi gerçekten sevse de misafiri, o da rahat değildir, misafir olmuştur kendi evinde. Ne ev sahibi rahattır ne de misafir. İki yumurta kırıp yiyecekken ev sahibi akşam yemeğinde, misafir geldiğinde bunu yapamaz, istese de istemese de sofra donatmak zorunda hisseder kendini. Misafire özel muamele etmek lazımdır çünkü. Hele de uzarsa bir misafir……….. Ne ev sahibi rahattır ne de misafir.
Kendine ait hayatı olmayan bir insanın hayatında kimseye yer yoktur zaten. Misafirlikte bir hayat süren biriyle karşılaşırsanız ki bunun sayısı çok fazladır- fazla yakınlarında dolaşmayın, mümkün olduğunca çabuk uzaklaşın ve ondan hiçbir şey beklemeyin. Misafirin üstüne misafir giderek farkında olmadan sizde ev sahibinin hayatını yaşamaya başlarsınız yoksa.



Psk.Tülay KÖK

KAYNAK: http://www.hipnoz.tc

ANASİAD:“Sicil affı yasa teklifine siyasi partilerin destek vermesini bekliyoruz”

Merkez Bankası verilerine göre, karşılıksız çek, senet ve kredisini ödeyemediği gerekçesiyle kara listede bulunanların sayısının bir milyon kişiyi aştığını söyleyen Anamur Sanayiciler ve İşadamları Derneği (ANASİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Asım Cep, konu ile ilgili olarak yasa teklifi hazırlayan Giresun Milletvekili Ali Temur ile bir telefon görüşmesi yaparak destek vereceklerini söyledi.

AKP Giresun Milletvekili Ali Temür’ün hazırladığı “borçlarını ödemeleri koşuluyla karşılıksız çek, senet ve kredi kartı borcu nedeniyle kara listede bulunanlara "sicil affı" öngören yasa teklifinin tüm partilerce desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Cep, Temür’un, Başbakanın milletvekillerine verdiği yemekte konuyu gündeme getirdiğini ve destek aldığını da basından öğrendiğini belirtti.

Senetlerin protesto edilmesi, karşılıksız çekler ve kredi kartı borcu nedeniyle işadamlarının gelecekte ki işlerini de olumsuz etkilediğini kaydeden Cep, bu kişiler borçlarını ödeseler bile Merkez Bankası’nın kara listesinden çıkamadıklarını ve hazırlanan kanun teklifi ile bu olumsuzluğun ortadan kaldırılacağının ifade etti.

Cep, mevcut düzenlemeye göre, çek, senet, kredi kartı veya tüketici kredisi borcunu ödese bile ödeyemediği dönemde Merkez Bankası’nın kara listesine girenlere yeni çek yada kredi verilemediğini sözlerine ekledi.
Cep, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün ile de bir telefon konuşması yaparak destek istedi.

Bilgi için:
0.532.2565040
asimcep@gmail.com

27 Mayıs 2008

SİGARA İÇENİ: Şikayetten Önce Fotoğrafını Çekin

Yasak getirilen yerlerde sigara içenler için fotoğraf ve video kaydı gibi görsel dökümanlar da ispat aracı olarak kullanılacak.Sigara yasağındaki 62 YTL'lik idari para cezasının, kanuni süresi içinde ödenmesi halinde 15,5 YTL indirim uygulanacak. İçişleri, Maliye ve Sağlık Bakanlıklarının bugünkü Resmi Gazete'de yayımlanan tebliğiyle kamu kurum ve kuruluşlarına ait yer, araç, bina ve tesislerde tütün ürünü tüketenlere verilecek idari yaptırım kararlarının uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar belirlendi.

19 Mayıstan geçerli olmak üzere yürürlüğe giren Tebliğe göre, belirtilen yerlerde tütün ürünü tüketenlere ilgili idari birim amirinin yetkili kıldığı kamu görevlileri tarafından idari para cezası verilecek.

Yetkili kamu görevlileri, bu yerlerde tütün ürünleri tüketildiğini haber aldığında, gerekli araştırmayı ivedilikle yapacak. Araştırma sonucu yeterli delil bulduğunda ya da tütün ürünleri tüketildiğini tespit ettiğinde, idari yaptırım karar tutanağı düzenleyecek.

Fiilin işlendiği sırada 15 yaşını doldurmamış çocuk ile akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış kişiler hakkında da idari yaptırım tutanağı düzenlenecek. Ancak idari para cezası uygulanmayacak.
(aa)
http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=170513

KUMRU’YA KATKI YAPANLARI ALKIŞLIYORUM!/ ABDULLAH SAYGI

Merhabalar, Selamlar, Saygılar, Hürmetler Olsun...Ziyaretçilere 1–2 diye sunduğun yazılarının kendini bilen ve akli melekesi olan biri için gereksiz olduğunu buradan iletmek geldi içimden. Neden derseniz? Öncelikle seni ve senin gibilerinin görevini soranlara yine Kumrulu olup uzaklarda yaşayan bir Kumrulu kızımız minik Nihal özgülden görevini ve mesleğini anlatan dizeleri yazmak isterim.

“SENİN SAYENDE UMUT ARIYORKEN BANA BAKAN GÖZLERDE SEN TUTTUN MİNİK ELLERİMDEN SEN TAŞIDIN BENİ AYDINLIĞA DÜNYAYA GÖZLERİMİ AÇMIŞ GİBİYDİM YENİDEN. IŞIK TUTTUN YARINIMA ADIM ATTIM GELECEĞE DOĞRU ELİM KALEM TUTTU SAYENDE SENİN SAYENDE ÖĞRETMEN OLDUM. ŞİMDİ BENDE ÖĞRETMENİM BENİMDE ÇOCUKLARIM VAR IŞIK OLDUM TEMİZ KALPLERİNE ARTIK HEPSİNİN BİR UMUDU VAR. EN GÜZEL BAHÇESİNDEYİM HAYATIMIN ŞİMDİ EN GÜZEL BAHARIN EN GÜZEL ÇİÇEKLERİ BENİM BAHÇEMDE ONLAR IŞIĞI YARINLARIN. SENİ ANIYORUM YİNE 24 KASIMDA SENSİN BENİ BU GÜZEL GÜNE ULAŞTIRAN ÇOCUKLARIMIN GÖZLERİNDEKİ IŞIK ŞİMDİ BANA EN GÜZEL ARMAĞAN. “Nihal ÖZGÜL

Evet, dostlar ağalar beyler kardeşler bizler ki yılın 12 ayında en fazla 15 gün fırsat bulup memlekette özlem gidermeye çalışanlar için hiçbir engel olmadan bedel ödemeden hatta ve hatta bizlere kendi kişisel fikir ve düşüncelerimizi özgürce anlatım iletim imkânı veren sunan bir siteyi hazırlayıp her türlü ortam ve durumda bizlere sunan Sayın: Bekir Hocamızı öncelikle tanımak

26 Mayıs 2008

'Hani, dedim. Camiye gelmeyecektin?'/www.akabe.de

YESILI SEVERDI YESIL GIYERDI YESILLERLE GIDIVERDI
Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu.
'Gel seni camiye götüreyim', dedim. 'Bugün Cuma biliyorsun.'
'Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun,' dedi...


'Biliyorum ama,sebebini gerçekten merak ediyorum.'

'Ne bileyim olmuyor işte,dedi.Hem pantolonumun ütüsü bozulup,dizleri çıkar diye endişe ediyorum.'

Gayri ihtiyari gülmeye başladım.

'Herhalde şaka yapıyorsun,' dedim. 'Bunun için cami terk edilir mi?'

'Ciddi söylüyorum,' dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin.'

Gerçekten öyleydi.Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı.

'Peki,dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi?'

'Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim,' dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum.

Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti.Daha sonra el sıkışıp ayrıldık.
Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra,kendisinin camide olduğunu söylediler.Hemen gittim.
Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı.
Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle:

'Hani,dedim.Camiye gelmeyecektin?'

Hiç sesini çıkarmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.

http://www.akabe.de
--------------------------------------------------------------------------------


Musallaname
Giymişler beyazları, yüzleri solmuş
Bir not bırakamamış ardında, gözler dolmuş
Bir yakarış, bin gözyaşı, bir ağlayış
Gidiyor eller üstünde mecburi bu ayrılış

Nasıl bilirdiniz dendiği zaman
İyi bilirdik hep bir ağızdan
Gerçekten iyi miydi?
Yoksa ölüm müydü onu iyi yapan

Sel olmuş gözyaşları, gökyüzüne karışmış ağıtlar
Eller semaya kalkmış, okunuyor bilindik dualar
Kimi Felak, kimi İhlas, kimi Fatiha
Kürekler sıralanmış, atılıyor kara topraklar

Dinle! Dinle bak ne diyor musallaname
Söyle! Neyin fayda eder ecel kapına geldiğinde
Kimler geldi, geçti ve geçecek
Biliyorum, biliyorum, birgün benimde sonum gelecek

İstanbul - 10.08.2004 Mukbil Silkin

Hücrenin içinde nasıl bir hareket var Yaşam nasıl sürüyor.DNA zinciri nasıl işlevler görüyor./VİDEO


Hücrenin içinde nasıl bir hareket var Yaşam nasıl sürüyor.DNA zinciri nasıl işlevler görüyor.MUHTEŞEM BİR HAYAT MUTLAKA İZLEYİN

25 Mayıs 2008

ZİYARETCİLERİMİZİN DİKKATİNE-2/BEKİR AKKAYA

Çok sayıda ilginç mesajlar aldım. Bu mesajlardan büyük bir kısmı “benim görevimi hakkı ile yapmadığımı” ifade etmektedir. Hatta bazı mesajlar da “bu işin ekmeğini yediğimiz halde gurbetteki Kumruluları bilgilendirmediğimizden” yakınılmaktadır.
Bir çokları beni gazeteci ya da patron zannetmekte bu yolla ekmek yediğimi ve “yediğim ekmeğin hakkını vermediğimi” söylemektedir.
Gelen mesajlardan ben şöyle anladım.

1. Gurbetteki bir çok Kumrulu benim asıl mesleğimi bilmemektedir.
2. Yine gurbetteki bir çok Kumrulu beni gazeteci ya da böyle bir mesleğimin olduğunu düşünmektedir.
3. Yine bugüne kadar yaptığımız internet yayıncılığını bir çok Kumrulu, bu yayınları Kumru adına bir ekibin yaptığını düşünmektedir.
4. Yine bir çok mesajda benim ekmek kazancımın bu şekilde oluştuğunu sanmaktadır.

Bütün bu yazılan mesajlardan sonra zorunlu olarak bu açıklamayı yapmanın uygun olduğunu düşünüyorum.

Yakinen bilen dostlarımızın bildiği gibi benim asıl mesleğim öğretmenlik olup şu anda Kumru Öğretmenevi Müdürü olarak çalışmaktayım. Daha doğrusu Devlet memuruyum. Tabii olduğum kanun ise bilenlerin bildiği gibi 657 Devlet Memurları Kanunudur.
Gazetecilikle uzaktan yakından hiçbir bağım yoktur. Yani gazeteci ya da haberci filan değilim. Medya dünyasında çok sayıda dostlarım vardır

24 Mayıs 2008

ŞENLİKLERİMİZİN TARİHLERİ AÇIKLANDI

İstanbul Kumrulular Derneğinin geleneksel hale dönüştürdüğü İstanbul’da Kumruluları buluşturduğu şenlikler 8 Haziran 2008 Pazar günü İstanbul Taşdelen’de yapılacak. Kumru yayla şenlikleri ise 21 Haziran Cumartesi günü Ericak Yayla Şenlikleri ve 22 Haziran Pazar günü ise Düzoba Yayla Şenlikleri yapılacak… Kumru Haber/Kumru

23 Mayıs 2008

HAYAT NEDİR?/ Cemalettin YAKTI

Bu belki de üzerine en çok yazılan, felsefecilerin üzerine en fazla kafa yordukları soruların başında gelen bir soru. Mutlaka sizlerde bu sorunun çeşitli cevaplarına sahipsinizdir. Ben çeşitli yerlerden okuduğum çok hoşuma gelenleri yazmaya başlarsam uzun sayfalar alır. Bunun yerine içimden geldiğince doğrulatmaya ihtiyaç duymadan yazayım diye düşünüyorum.
En temel olarak biz bu hayata gelmeye veya gelmemeye kendimiz karar vermedik. Gitmeye, bu hayatı terk etmeye de kendimiz karar veremeyeceğiz(istisnalar hariç).

Hayata çok güçsüz ve savunmasız, başkalarının yardımına muhtaç olarak gözlerimizi açıyoruz. Bu işleyişin başlayışı hakkında çeşitli fikirler, dini önermeler, teoriler var ama kesin olanı bunu bizim bilmediğimiz. Hayatımızı geçireceğimiz bu sosyal, ekonomik, biyolojik, fiziksel çevre de bizim tarafımızdan oluşturulmadı. En zengininden en fakirine en güçlüsünden en güçsüzüne herkes kendinden önce oluşturulan ve kendisinden öncekilerinde oluşturmadığı bir dünyaya gelir. Kendiside bu dünyada çok şeyleri değiştiremeden kendisinin var ettiklerini de bırakarak gider. Bu süreç önlenemez,

ORDU İMAM-HATİP LİSESİ 1975-76 ÖĞRETİM YILI DESTANI (1975)/BEKİR AKKAYA/KUMRUTV

İlkokuldan üç yıl aradan sonra 1975 yılında Ordu İmam Hatip Lisesi Orta birinci sınıfa kayıt yaptırdım. Bilenlerin bildiği Ordu İmam Hatip Lisesinin yanındaki pansiyon binası o yıl hizmete girmemişti. Biz o yıl yani orta birinci sınıfı İmam-Hatip Lisesinin şu andaki binasının en üst çatı katında kaldık. Alt katlar sınıflarımız yani şu andaki ana binanın en üst çatı katını yatakhane olarak, alt katları da sınıflarımız olarak kullanıyorduk. En alt kat ise yemekhanemizdi.

O yıl okul müdürümüz Ekrem Şahindi ki, daha sonraki yıllarda Yalova İmam Hatip Lisesine tayini çıktı. Müdürümüz Ekrem Şahin’den sonra okul müdürümüz Harun Tunç oldu.
Benim İmam-Hatipte o yıl ilk yılımdı.

1975 yılında Ordu İmam Hatip Lisesinin arka bahçesi tamamen bataklık ve sabaha kadar kurbağalar öterdi. İmam-Hatip Lisesi Ordu’nun Sivas Caddesinin son yapılarından biriydi. Şimdiki pansiyon bir yıl sonra hizmete girdi ve ikinci sınıftan sonra biz yeni pansiyon binasına taşındık. Pansiyonun arka tarafındaki şimdiki mezarlığın öte taraflarında hiçbir ev yoktu. İmam-Hatip’in ön bahçesi tamamen boştu. Camii inşaat halinde idi. Dükkanlar daha sonra yapıldı. Behçenin karşısında bir atelye vardı ve atelyeden sonrası tamamen tenhalık ve fındık bahçeleri ve tikenlikler mevcuttu. İmam- Hatip’ten Sivasa doğru giderken şimdiki mezarlığın çevresinde bir tane ev bile yoktu.

Tepete bulunan şimdiki Devlethastanesi çok sonraları yapıldı. Bildiğim kadarıyla orası verem hastanesi olarak kullanılıyordu. Şimdiki garajların bulunduğu yerler tamamen bataklı doluydu. Bir tane bile yapı yoktu. Kısaca 1975 yılındaki Ordu İmam Hatip Lisesinin çevresi böyleydi.
İşte ben o yıl aşağıdaki destanı yazarak köyde anne ve babama bir mektup eşliğinde gönderdim. 03.11.1975 tarihinde yazdığım işte o destan:

ORDU İMAM-HATİP LİSESİ 1975-76 ÖĞRETİM YILI DESTANI (1975)/BEKİR AKKAYA

Ben talihsiz Bekir evinden çıktı.
Evinden çıkıp ta gurbete düştü.
Gurbetlik acısı yaralar açtı.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Ordu’ya varınca gariplik geldi.
Gariplik değil ki ağlamak vurdu.
Babacığım oğlunuz bir mektup saldı.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Okulumuz önü güneye bakar.
Gurbetlik acısı bağrımı yakar.
Köyde anneciğim yoluma bakar.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
************

Okulumuz bahçesi yola yakındır.
Oğlunuzun gelmesi pek çok yakındır.
Oğlunuz Bekir mektup atın der.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Okulumuz karşısı fındık bahçesi.
Oğlunuzun yoktur mektup bohçası.
Burda okutulur Arapça dersi.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
*************

Okulumuz önü güneye karşı.
Okulumuzda söylenir İstiklal Marşı
Bir rüya gördüm sabaha karşı.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
*************

Akşam mütaladır sabah mütala.
Oğlunuz okuyor gurbette hala.
Sabah yemeği var yediye beş kala.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
************

Akşam saat dokuz oldu yatarsın.
Sabah namazına camiye koşarsın.
Elbisen yok ise hemen donarsın.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Okulumuzu sorarsan beş katlı bina.
Yazıyorum destan ben yana yana.
Destanı okuyunca ağlama ana.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Okulumuz müdürü Ekrem Şahin’dir.
O müdürün gitmesi pekte yakındır.
Yeni müdür olacak pekte sakindir.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Hayatta şansım yok talihsiz oğul.
Mektubunu aldım çok fazla sağ ol.
Anneciğim ağlama az sabırlı ol.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Günde üç çeşit yemek çıkıyor.
Pilav yiye yiye insan bıkıyor.
Ciğerim sızlıyor göz yaş döküyor.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Sabah çayı ise kazanda kaynar.
Sizleri düşündükçe yüreğim yanar.
Çokları sanır ki okumak kolay.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
************

Bardaklar mumdandır içersi kirli.
Bir bardak çay içeriz halimiz belli.
Sınıfı geçeceğim durumum belli.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Banyosu yok tuvaletler susuzdur.
Gözler göremiyor hep uykusuzdur.
Oğlunuzu sorarsanız pekte halsizdir.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Okulumuz önü kum çakıl taşlar.
Mektubum ıslandı aktı da yaşlar.
Oğlunuz gurbette pek zahmetli kışlar.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Yaza yaza bitmez kalem yazmıyor.
Mektubunuz geldi haber yazmıyor.
Oğlunuz iyidir hiçte azmıyor.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Ordu’da bulunur adı Boztepe.
Okulumuzun bulunduğu yer de çok sapa.
Adım Bekir ise soyadım Apa.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
************

Destan son veriyor selamlar başlar.
Selam eder iken akıyor yaşlar.
Dersi yapa yapa akıyor yaşlar.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
***********

Önce baba sana selam ederim.
Gurbete düştüm böyle imiş kaderim.
Baba ellerinden hormetle öperim.
Ağlama babacığım gelirim bir gün.
***********

Anneciğim selam ederim sana.
Bol bol mektup at nolursun bana.
Ellerinden öperim ben yana yana.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
*************

Kardeşlerim size selam ederim.
Sizleri andıkça bir ah ederim.
Bol bol selamlarınızı beklerim.
Ağlama kardeşim gelirim bir gün.
**********

Komşu arkadaşa selam söyleyin.
Beni sorarlarsa okuyor deyin.
Destan sona erdi hoşça kal derim.
Ağlama anneciğim gelirim bir gün.
*************
03.11.1975
Bekir APA (Akkaya)
Ordu İmam –Hatip Lisesi
Sınıfı : 6/C No: 380
Bekir Akkaya’nın Not Defterinden…

22 Mayıs 2008

ZİYARETCİLERİMİZİN DİKKATİNE

Kumru’da olup bitenleri daha yakından öğrenmek ve daha net bilgi edinmek isterseniz sitemiz dışında yayın yapan ve Haberci mantığı ile olayları değerlendiren ve benim de çok sık ziyaret ettiğim http://www.kumru.tv/ adresini mutlaka ziyaret ediniz.
Dün Kumru’da meydana gelen olayların ayrıntılarını ve bundan sonraki Kumru’da olup bitenlerle ilgili gerçek haberleri ve yorumları http://www.kumru.tv ziyaret ederek takip edebilirsiniz.
Tüm ziyaretcilerimize Kumru’dan sevgi ve selamlarımızı iletir saygılarımızı sunarız. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU HALK EĞİTİM “DOKUZ CANLI”YLA GÜLDÜRDÜ!

Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü “Dokuz Canlı” tiyatro eseriyle Kumruluları güldürdü. 22 Mayıs 2008 Perşembe Akşamı saat 20.30’da Erçallar Kültür Sarayında Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü Tiyatro Grubu yaklaşık bin kişiye iki saat unutamıyacakları keyifli bir oyun sergiledi. Tayfun Türkili’nin yazdığı ve Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürü D.Mehmet Muslu’nun yönettiği iki perdelik komedi oyununda, metresi ile evlenebilmek için karısından ayrılmaya karar veren fakat ayrılmayı Kabul etmeyen eşini öldürme teşebbüslerinde başarılı olamayan Faruk’un komik durumun konu ediliyor.

Kadın-erkek ilişkilerini ve aldatmayı değişik bir açıdan ele alan oyun, eğlenceli ve tempolu yapısıyla Kumrululardan tam not aldı. Salonu dolduran Kumrulu izleyicilerin kahkahalara boğulduğu oyunda, sedyeciler karakteri büyük beğeni topladı.

İzlemeyenlerin mutlaka izlemesi gerek oyunun kısaca serüveni şöyle; Sevgilisi Mine ile evlenebilmek için karısı Güzide’yi boşanmaya ikna edemeyen Faruk, çareyi O’nu öldürmekte bulur. Her cinayet girişiminde işler ters gider ve eşini öldürmeyi bir türlü başaramaz. Kendi sakarlığı ve beceriksizliği yetmezmiş gibi, başına bela olan sedyeciler, herşeye burnunu sokan garson, huysuz komşu ve kiralık katil, Faruk ’un önündeki en büyük engellerdir. “Oyun içinde oyun” dedirticek türden olayların yaşandığı ve Oyunda yer alan başta Faruk ve Güzide rolündeki oyuncular ve özellikle de Mine ve sahnede yer alan tüm oyuncular izleyicilerden tam not aldı.

Salon ve Sahneden Notlar:
Salon oyunun başlamasından 45 dakika once tam olarak hazırlanmıştı.

Protokol yerleri ayrılmış ve gelenler en güzel şekilde yerlerine oturtuldu. Hiç bir kargaşa yaşanmadı. Bir olay nedeniyle protokolda bulunan bazı görevliler oyundan ayrılmak zorunda kaldı.

Tiyatro başlamadan once Kumru Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü folklore grubu Güner Gürgezoğlu yönetiminde yöresel oyunlar sundu. Büyük alkış aldı.

Salonda yaklaşık bin kişi büyük bir keyifle tiyatroyu baştan sona izledi.

Kumru’nun sevilen siması Ziya Işık sahneye çıkınca salonda sessizlik ve şaşkınlık yaşandı. Önce Ziya Işık’ın sert tepkisi ve gürültü yapmayın, ayıp olmuyor mu? Sözleri salonda gerçek algılandı. Daha sonra da bunun bir rol olduğu anlaşılınca da salonda bulunan izleyiciler derin bir nefes aldı.

Sedyeciler Erdem ve Erhan salondan tam not aldı.

Başrol oyuncusu Faruk, eşi rolündeki Güzide, metres rolündeki Mine dört dörtlüktü. (Kardeşlerimizin isimlerini bilemediğimiz için yazamadık.B.A.)

Sahne son derece iyi hazırlanmış ve seste o derece mükemmeldi.

Kumru Halk Eğitimi Müdürü D. Mehmet Muslu’nun yönetttiği oyunun başarısı sadece sahnede değil salonda da hissedildi. Davetiyelerde özellikle “çocuk getirilmemesi ricası” Kumrulular tarafından memnuniyetle karşılandı. Bu nedenle olsa gerek salonda pek çocuk gözükmedi.

Oyun esnasında ara sıra kapılar açılsa da Kumru’da ilk kez bu kadar sessiz ve olması gerektiği şekilde Kumrulular tiyatro izleme keyfini hissetti.

Bana gore tek eksik hiç ücret alınmaması idi. Bu tür proğramlarda mutlaka ücret alınmalı sanatın değerini düşürecek bu tür davranışlardan kaçınılmalıdır…

Son söz: Bu oyun diğer ilçelerde de oynanmalı ve Kumru’muzda da tekrar izlenmeyenlere izleme imkanı verilmelidir…Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU TAPU SİCİL MÜDÜRLÜĞÜNDE KUTLAMA

Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nün kuruluşunun 161. yıldönümü Kumru Tapu Sicil Müdürlüğü’nde 21 Mayıs 2008 Çarşamba günü kutlandı. Kutlamalar Çarşamba günü saat 10:00’da Kumru Kaymakamlık Binası bahçesinde Atatürk büstüne Tapu Sicil Müdür Vekili Yener Toplak’ın çelenk koyması ile başladı. Çelenk konulmasının ardında saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı okundu.
Törende Kumru Tapu Sicil Müdür Vekili Yener Toplak günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Yener Toplak konuşmasında “ Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nün 161 yıllık geçmişi ile ilgili bilgi verdikten sonra tapu sicil müdürlüğünün önemini belirtti.

Törenin ardından Kumru Tapu Sicil Müdürlüğü’nde Müdür Vekili Yener Toplak tebrikleri kabul ederek tebrik edenlere gün boyu ikramlarda bulundu. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KIZILAY’DAN KUMRU MÜFTÜLÜĞÜNE TEŞEKKÜR

Türkiye Kızılay Derneği tarafından Kumru İlçe Müftüsü Abdullah Pamuklu’ya, Kumru Müftülüğü Personellerinden Ünal Zengince’ye, Hüseyin Takım’a, Adem Özgen’e ve Tahsin Salgut ‘a teşekkür belgesi verildi . Kumru Kızılay Şube Başkanı Erol Başar tarafından verilen teşekkür belgelerinde “Türkiye Kızılay Derneği Ordu Kan İstasyonumuza gerçekleştirdiği Kan Bağışı kampanyasına vermiş olduğunuz desteklerden dolayı teşekkür eder, desteklerinizin devamını dileriz” İfadesi yer aldı.

Belge Takdiminde Müftü Abdullah Pamuklu; "Biz bireysel ve toplumsal bir görev olarak Kumru halkına kan vermeleri gerektiği bilincini vermeye çalıştık. kan vermeyi bir alışkanlık haline getirerek bu bilinçliliği yaygınlaştırmaya çalıştık. Kan bağışı kampanyasına Kumru Halkımızın katılımından sonra kamuoyuna olumlu mesaj verdiğimize inanıyorum. Verdiğimiz kanlara yarın ihtiyaç duymayacağımızı bilemeyiz. Dünyada yapılamayan tek madde kandır. Bizler de bunun bilincinde olarak Kumru Halkının kan bağışı konusunda bilinçlenmesi adına destek verdik. Bundan sonra da Müftülük olarak bu tür kampanyalara destek vermeye devam edeceğiz" dedi.

Kumru Kızılay Şube Başkanı Erol Başar’da belge töreninde “ Müftülükle birlikte her yıl yaptığımız “Kan Bağışı Kampanyası” bilindiği gibi son derece başarılı sonuçlanmaktadır. Bu başarıda Kumru Müftülüğümüzün çok büyük bir katkısı bulunmaktadır. Bu vesile ile başta Müftümüzü Abdullah Pamuklu olmak üzere tüm Müftülük personeline çok teşekkür ediyorum.” Dedi. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

21 Mayıs 2008

Sorularla Sigara Yasağı/HABER VAKTİ

Sağlık Bakanlığı, yayımladığı soru cevaplarla sigara yasağının uygulanacağı kapalı alan tanımına açıklık getirdi.
Bakanlığın notunda stadyumlardan yataklı trenlere, çalışanlara getirilen yükümlülükten uygulanacak cezalara kadar birçok şey açıklanıyor
Sağlık Bakanlığı, tütün ve tütün ürünlerinin yataklı vagonlar da dahil, demir yolu toplu taşıma araçlarında tüketilemeyeceğini, eskiden tütün ürünlerinin tüketimi için oluşturulan her türlü alanın kapatılacağını, çalışanların da sigarayı ancak iş yerlerinin dışına çıkarak içebileceğini açıkladı.

Sağlık Bakanlığı, tütün ve tütün ürünlerinin kullanım alanını sınırlayan yasanın dün yürürlüğe girmesinin ardından akla takılan sorulara resmi internet sitesinde açıklık getirdi.4207 sayılı Kanun’un yasakçı değil korumacı bir yaklaşım ile hazırlandığı belirtilerek, bu konuda sıkça sorulan sorulara şu yanıtlar verildi:

1- Tütün ürünlerinin tüketilemeyeceği kapalı alanlar nerelerdir?

Tütün tüketiminin yasak olduğu kapalı alanlar kamu hizmet binaları, koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık, üretim, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği (ikamete mahsus konutlar hariç) binalar, taksi hizmeti verenler dahil olmak üzere kara yolu, demir yolu, deniz yolu ve hava yolu toplu taşıma araçları, okul öncesi eğitim kurumlarının (dershaneler, özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk ve orta öğrenim kurumlarının kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı ve açık) alanları, özel hukuk kişilerine ait lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerdir. 16 Mayıs 2008 tarihli 26878 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Başbakanlık genelgesinde kapalı alan; sabit veya seyyar bir tavanı veya çatısı (çadır, güneşlik dahil) olan, kapıları, pencereleri ve giriş yolları dışında bütün yan yüzeyleri geçici veya kalıcı olarak tamamen kapatılmış alanlar ile aynı şekilde tavanı veya çatısı olup yan yüzeylerinin yarısından fazlası kapalı bulunan yerler olarak tanımlanmaktadır.

2- Yasa öncelikle hangi alanlarda uygulanacak?

Özel hukuk kişilerine ait lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler dışında kalan alanlarda tütün ürünlerinin tüketilmemesi uygulamasına 19 Mayıs 2008’de geçilecek. Bu işletmelerde ise uygulama 19 Temmuz 2009’da başlayacak.

3- Eskiden kapalı alanlarda oluşturulan sigara odaları ne olacak?

Eskiden tütün ürünlerinin tüketimine tahsis edilmek üzere oluşturulan her türlü alan, 19 Mayıs 2008 itibarıyla kapatılmış olacak.

4- Tren gibi toplu taşıma araçlarında sigara içilmesi mümkün mü? Yataklı vagon yolcuları kendi odalarında sigara içebilecekler mi?

Hayır. Kanun gereği demir yolu toplu taşıma araçlarında da tütün ve tütün ürünleri tüketilemeyecek.

5 - Otellerde sigara içilen odalar olacak mı?

Evet olabilecek. Bu kanuna göre, otelcilik hizmeti verilen işletmelerde, tütün ürünleri tüketen müşterilerin konaklamasına tahsis edilmiş odalar oluşturulabilir. Ancak bu odalarda standartlara uygun havalandırma tertibatı bulunacak ve tahsis edilen bu odaların mümkün olduğunca aynı kat, koridor gibi müstakil ve tecrit edilebilir ayrı bölümlerde yer alması sağlanacak.

6- Stadyumlarda özel alanlarda sigara içilebilecek mi?

Evet. Bu kanuna göre açık havada yapılan her türlü spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerler ile bunların seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanılmayacak. Bu tesislerde tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulması halinde ise bu alanlar toplam seyir alanının yüzde 50’sini geçmeyecek ve ortamda bulunan diğer kişilerin etkilenmesini önleyecek şekilde düzenlenecek.

7- Stadyumlarda, özel ofis ve alanlar satın alınabiliyor. Buralarda sigara tüketilebilecek mi?

Hayır. Bu alanlarda tütün ve ürünleri tüketilemeyecek, stadyumlarda sadece tütün tüketimine mahsus alanlarda bu mümkün olabilecek.

8- Spor hizmetinin verildiği yerlerden kasıt sadece stadyumlar mı?

Kanunda, spor hizmetinin verildiği yerler stadyumlarla sınırlı tutulmamaktadır. Bu alanlar açık ve kapalı tüm spor alanlarını kapsamaktadır.

9 - Kültür festivallerinin yapıldığı ortamlarda, sinema salonlarında tütün ürünleri satışı yapılamayacak mı?

Hayır satılamayacak. 4207 sayılı Kanun’a göre sağlık, eğitim ve öğretim, kültür ve spor hizmeti verilen yerlerde tütün ürünlerinin satışı yapılamaz.

10 -Çalışanlar, iş yerlerinin balkonlarında ya da yangın merdivenlerinde sigara içebilecekler mi?

Hayır. Çalışma ortamlarının yangın merdivenlerinde, balkonlarında, merdiven boşluklarında ya da 2 binayı birbirine bağlayan koridorlarında sigara ve tütün ürünleri kullanılamayacak.

11- Çalışanlar artık tütün ürünlerini çalıştıkları binaların dışına çıkarak mı kullanacaklar?

Toplum sağlığımız için evet.



12 - Sigara içmek, işveren tarafından iş gücü kaybı olarak görülecek, değerlendirilebilecek mi? Bu değerlendirme konusunda işveren haklı görülecek mi?

Çalışan, sigara içmek için sürekli işinden uzaklaştığı takdirde, işveren bu durumu iş gücü kaybı olarak görebilecek. Bu durumda sigara içen çalışanların zorunlu aralar diye adlandırılan çay molaları ve yemek saatini sigara içmek için kullanması uygun olabilecek.

13 -Her kurumun sigara yasağı uygulamasını başlatmadan önce personeline bir geçiş süresi tanıması gerekmiyor mu?

Aslında tütün ve ürünlerinin nerelerde tüketilmemesi gerektiğine ilişkin düzenlemeler yeni düzenlemeler değil. 26 Kasım 1996 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 4207 sayılı Kanun’da ’Sağlık, eğitim-öğretim ve kültür hizmeti veren yerler ile spor salonlarında ve toplu taşımacılık yapılan her türlü nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında, kamu hizmeti yapan kurum ve kuruluşlardan 5 veya 5’ten fazla kişinin görev yaptığı kapalı mekanlarda tütün ve tütün mamullerinin içilmesi yasaklanmıştır. Bu gibi mahallerde tütün ve tütün mamullerinin içilebilmesi için ayrı yerler tahsis edilir. Tahsis edilen yerlerden sigara içilmeyen mahallere duman gidişini engelleyecek havalandırma, tecrit etme gibi tedbirler alınır’ denilmektedir.Kanun’un ilk durumu, daha 12 yıl öncesinde bir hazırlık sürecini başlatmıştır. Yeni düzenlemeler dumansız alanları genişletmiştir.

14 - Sigarayı bırakmak isteyenlere yönelik bir geçiş süreci olacak mı?

Sigarayı bırakmak isteyenler için sağlık kurumlarımız tarafından gerekli destek ve danışmanlık sağlanacak. Ancak daha önce belirtildiği üzere kapalı alanlarda tütün tüketiminin önlenmesi yeni bir düzenleme değildir.

15 - Yasada iş yerleri veya büyük kurumların, çalışanlarına sigara bırakma desteği vermelerine yönelik uygulamalar da olacak mı?

4207 sayılı Kanun’un amacı gereği, tütün ürünleri alışkanlığının bırakılmasını özendirici her türlü etkinlik, program, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülecek ve desteklenecek.

16 - Sigarayı bırakamadığı için, bir personel işinden çıkarılabilecek mi? İşveren, bir elemanını sigarayı bırakamadığı için tazminatsız işten çıkarma hakkına sahip olabilecek mi?

Kanun, kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tedbirleri almak ve herkesin temiz hava solumasını sağlamak yönünde düzenlemeler yapmak amacıyla hazırlanmıştır. Dolayısıyla böyle bir uygulama olacağı düşünülmemekle birlikte, olduğu takdirde Anayasa, İnsan Hakları ve İş Mevzuatı çerçevesinde değerlendirilecek.

17- İş yeri dışındaki izmaritler için çöp kutusu koyma sorumluluğu kime ait? Çalışan, izmariti çöp kutusu olmadığında yere atarsa kim suçlu olacak?

İş yerlerinin dışına gerekli çöp kutusu koyma, iş yerinin müstakil alanı ise iş yeri sorumluluğunda, değilse bağlı bulunduğu belediyeye ait. Kanun gereği, tütün ürünleri ile ilgili izmarit, paket, ağızlık, kağıt ve benzeri atıkları çevreye attığı takdirde, kişiye Kabahatler Kanunu’nun 41. maddesi gereğince 2008 yılı için 23 YTL idari para cezası uygulanacak.

18 - Sigara bırakmak isteyenler, elektronik sigara kullanabilecekler mi?

Hayır. Bağımlılık yapma riskinin fazla ve sigarayı bıraktırıcı çalışmaları engelleyici olması nedeniyle Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklanmasına karar verilmiştir.

19- Her şeye rağmen sigarayı bırakamamış kişiler ne yapacak?

Sigarayı bırakma konusunda başarılı olamamış vatandaşlarımız, Kanun’la kapalı alanlarında sigara içilmesi yasaklanan mekanlar dışında sigara içebilecekler. Kanun’un amacı sigara içenleri sıkıntıya sokmak değil, içmeyenleri sigaranın zararlı etkilerinden korumaktır.

20 - Avrupa ve Amerika’daki gibi, sigara içen hastaların tedavi önceliklerinin olmaması Türkiye’ye de getirilecek mi?

Hayır. Böyle bir yaklaşım söz konusu değil. Önceliğimiz koruyucu önlemleri alarak vatandaşlarımızı sigaranın neden olduğu hastalıklardan korumaktır.

21- Yasanın hoşgörü gösterdiği özel koşullar olarak ele aldığı cezaevleri, yaşlı bakım evleri ile ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde sigara tüketimi konusunda hiçbir sınırlama yok mu? Bu yerlerde de özel alanlar oluşturulması gerekmiyor mu?

Yaşlı bakım evlerinde, ruh ve sinir hastalarının yatarak tedavi gördüğü birimlerde ve ceza infaz kurumlarının kapalı alanlarında da tütün ürünleri tüketilemeyecek. Ancak, buralarda gerekli tedbirler alınmak kaydıyla tütün ürünleri tüketimine mahsus alanlar oluşturulabilecek. Bu alanlara 18 yaşını doldurmamış kişiler giremeyecek.

22 - Tütün ürünlerinin satışı neden yasaklanmıyor?

Tütün ürünlerini kullanıp kullanmamak kişilerin özgür tercihleridir. 4207 sayılı Kanun’un amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması yönünde düzenlemeler yapmaktır.

23 - Restoran, kafe, bar gibi kamuya açık yerlerde yasa ne zaman uygulamaya girecek?

Yasa; restoran, kafe, bar gibi mekanlarda da tütün ürünleri tüketimini tamamen yasaklıyor. Ancak buralarda uygulama 19 Temmuz 2009’da başlayacak.

24 - Sadece sigara içenlere hizmet verecek bar, restoran, kafe gibi yerler açılabilir mi?

Bu tarz mekanlar açılması kanunun amacından son derece uzaktır.

25 -Sadece sigara içenlere hizmet verecek kara-deniz-hava ulaşım hizmetleri başlatılabilir mi?

Kanun gereği bu mümkün değil.

26 -Sigara yasağına uymayanlardan elde edilen ceza gelirleri nereye yönlenecek?

Bu Kanun çerçevesinde uygulanan ceza gelirleri Maliye Bakanlığına, dolayısıyla Hazineye yönlendirilecek.

27 - Restoran, kafe, bar işletenlere yasağı tekrarlamaları halinde işletmeyi mühürleme ya da daha yüksek para cezası gibi uygulayacağınız farklı ceza sistemleri var mı?

Kanun’a aykırı hareket eden işletme sorumluları hakkında 500 YTL den 5 bin YTL’ye kadar idari para cezası uygulanır. Farklı bir cezai uygulama yok.

28 - Sigara yasaklarına uymamanın cezası yalnız para mı olacak?

Kanun gereği uygulanabilecek cezalar yalnız para cezalarından ibaret değil. Cezanın mahiyetine göre farklı cezalar belirlenmiştir. Örneğin bu kanunla kendilerine yüklenen görevleri yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında tabi oldukları mevzuatta yer alan disiplin hükümleri uygulanacak olup, 18 yaşını doldurmamış kişilere tütün ürünleri satanlara da Türk Ceza Kanunu’na göre 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilecek.

29 - Cezaları kimler kesebilecek?

Kanuna göre yetkili kılınan kamu görevlileri, kolluk kuvvetleri, belediye zabıtaları, TAPDK, RTÜK, belediye encümeni, mahalli mülki amir ceza verebilir.

30 - Yasa, hangi kurumların sorumluluğunda olacak ve hangi kurumlarla iş birliği içinde yürütülecek?

Yasa, başta Sağlık Bakanlığı, TAPDK, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı olmak üzere her kurum ve kuruluşa, sektöre sorumluluklar yüklemekle birlikte, temel insan haklarından olan temiz hava soluma hakkından yola çıkarak hazırlanmış bu Kanun’un en büyük destekçisi ve sorumlusu sağlıklı bir ortamda çalışma ve yaşama hakkına sahip vatandaşlarımız olacaktır.

31 - Sigara yasaklarının uygulanması esnasında vatandaşlar ve işletmeler hangi kurumlar ile muhatap olacaklar, karşılarında hangi kurumları görecekler?

Vatandaşlar yetkili kamu görevlisi, belediye zabıta görevlileri, polis ve jandarma ile cezalar konusunda, işletmeler ise işletme izni veren kurum, belediye encümeni ve mahalli mülki amir ile muhatap olacak.

AA
http://www.habervakti.com/detay.asp?id=50513&kat=Manset

KISACA SİGARA YASAĞI- BENİM PAKET YARIYA DÜŞTÜ!

Kısaca sigara içilmesini geniş ölçüde yasaklayan kurallara uymayanları bekleyen cezalar şunlar;
-Sigara izmaritini yere atmak: 20 YTL.
-Yasak yerde sigara içmek: 50 YTL.
-İçilmesine izin vermek: 500-5 bin YTL.
-Reklamı-tanıtımı: 50 bin-250 bin YTL.
-TV’de görüntüsü: bin-100 bin YTL.
-18 yaş altına satışı: 6 ay-1 yıl arası hapis.
-Sigaraya ilişkin amblem taşıyana 62 YTL.

Sabit veya seyyar bir tavanı ya da çatısı (çadır, güneşlik v.b) olan, kapıları, pencereleri ve giriş yolları dışında bütün yan yüzeyleri geçici veya kalıcı olarak tamamen kapatılmış alanlar ile aynı şekilde tavanı veya çatısı olup, yan yüzeylerinin yarısından fazlası kapalı bulunan yerler kapalı alan olarak değerlendirilecek. Bu alanlarda tütün ürünlerinin tüketilmesi önlenecek,

Köy kahveleri ile stadyumlarda da yasak kapsamı dahilindeki yerler arasında,

Belediye, vergi dairesi gibi kamu hizmeti sağlayan binaların kapalı alanlarında sigara içimi kesinlikle yasaklanıyor,

İkamet edilen konutların dışında kalan her türlü eğitim, sağlık, üretim, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği binaların kapalı alanları,

Taksiler de dahil olmak üzere her tür karayolu, demiryolu, denizyolu, havayolu toplu taşıma araçları yasak kapsamı içinde bulunuyor,

Okul öncesi eğitim kurumları ile dershaneler, özel eğitim kurumları da dahil olmak üzere ilk ve orta öğrenim kurumlarının, tüm hizmet binalarının kapalı ve açık alanları yasak ile sigara içilemez alanlar olarak düzenleniyor.

Türkiye gibi sigara içme alışkanlığının yoğun, buna karşılık sağlık ve hizmetlerinin ise kıt olduğu bir ülkede bu yasak tiryakileri de sevindirdi. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU’DAN KISA KISA

Bugün 19 Mayıs 2008 Pazartesi Havalar son derece güzeldi ve Kumru Futbol Sahasında 19 Mayıs Kumru’da bulunan okullar tarafından güzel bir şekilde kutlandı. Sahanın her tarafı doluydu. Kumrulular öğrencilerin hazırlıkları protokolle birlikte sonuna kadar izlediler…
Akşam da mahalli sanatcıların okuduğu türkülerle Kumru Belediyesinin organize ettiği Kumru’da asker uğurlama proğramı düzenlendi.

18 Mayıs Pazar Günü Ordu Milletvekilmiz Eyüp Fatsa Kumru’daydı. Aynı gün yayla yolları yani Niksara bağlanan yollar kalabalık bir ekiple incelendi. Kumru Niksar yolu yapılmaya hızla devam ediyor.

Bildiğiniz gibi Kumru Erçallar Kültür Sarayı Kumru’da büyük bir hizmet görüyor. Özellikle eğitime yönelik tüm proğramlar burada ücretsiz yapılabiliyor. İsmet Erçal salonda düzenlemeler yaptı. Üst kat ve sahnede tamamen yenilendi. Üst katta protokol bölümü oluşturuldu.

Geçtiğimiz aylarda Erçallar Fatsa’da büyük bir otogar ihalesi almıştı. Fatsa Orta Camii’nin yanındaki park otogar olacak. İsmet Erçal’dan aldığımız bilgilere göre çalışmalara başlandı. Bu konuda bazı dedikodulara da İsmet Erçal açıklık getirdi. Dün bu konuda Milletvekilimiz Eyüp Fatsa’ya da şu bilgiyi vermiş ve bize de aynı dedi. “Bu otogar ihalesi alınmıştır ve çalışmaya başladık. Yakında otogar bitmiş olacak…

20 Mayıs Akşamı Erçallar Kültür Sarayında Kumru Belediyesi tarafından Kumrululara bir tiyatro sunulacak. Hem de ücretsiz…

Sizlere yine bir başka haber: Kumru – Fatsa arası yol çalışmaları ikinci kat asfalt çalışmaları başladı.

Yine sağlam kaynaklardan öğrendiğimiz şu: Düzobadan Tevküre kadar olan 15 kilometrelik yol proğrama alınarak ihaleye verilmek üzerere.

Şunu da aklınızda tutun. İstanbul Kumrulular Derneğinin her yıl yaptığı geleneksel Kumrulular pikniği 8 Haziran Pazar günü İstanbul Taşdelende yapılacak. Dernek yönetimi bize bunu yazmamızı ve tüm Kumruluları davet ettiklerini bildirdiler…

Bu yıl Ericek ve Düzoba Şenlikleri yapılacak. Bildiğiniz gibi bu her yıl 28-29 Haziranda yapılıyordu. Bu tarih kesin olmamakla birlikte ileriki günlerde kesin tarih tekrar buradan duyurulacak…

Kumru’da düğünler ve proğramlar tam gaz gidiyor…Derbent’en Erzurumda görev yapan hakimimiz H.İbrahim Kargı’da evlenenler arasında…Hayırlı olsun.

Kumru ikinci gazetesini çıkarmaya başladı. Kumru Haberci Gazetesi haftalık yayınına devam ederken, Kumru Flaş Haber’de ikinci sayısını çıkardı.

Kumru Spor ise geçen haftalarda aldığı galibiyeti bu hafta sürdüremedi. Aldığımız bilgi bu…
Önümüzdeki günlerde Kumru Halk Eğitimi Müdürlüğü çok güzel bir tiyatro eseri ile Kumruluların önüne çıkacak… Aldığımız bilgi “Tiyatro eseri” muhteşemmiş…

Fındıklar ve ocaklar dondu ama bu konuda resmi makamlar tarafından hiçbir açıklama olmadı. Fındık üreticileri son derece şaşkın…

Geçen aylarda Milli Eğitim, Müftülük ve bazı kurumlarla ilgili bir bankanın yapmış olduğu promosyon anlaşması biraz gecikmişti. Tam bilgimiz olmasa da bu promosyon paraları ilgili kurumlarda çalışanlara ilgi banka tarafından ödenecek…

Sigara yasakları başladı...Bu vesile ile birlikte sigarayı hep bırakalım...
Şimdilik bu kadar…İleriki günlerde daha ayrıntılı bir şekilde aldığımız notları sizlerle paylaşmaya devam edeceğim…Bekir AKKAYA/KUMRU

20 Mayıs 2008

KUMRUDA 19 MAYIS 2008 KUTLAMALARINDAN YÖRESEL OYUNLAR(VİDEO)

19 Mayıs Kumru'da böyle kutlandı. Video görüntülerini izlemek için tıklayın ...Kumrudan sevgi ve selamlar

19 Mayıs 2008

KUMRUDA 19 MAYIS BAYRAMI TÖREN GEÇİŞİ (TAMAMI) -VİDEO

Tüm yurtta olduğu gibi Kumru'da da 19 Mayıs Atatürkü Anma ve Gençlik Bayramı Törenleri yapıldı. Okulların resmi tören geçişinin tamamını sizler için çektik. Diğer görüntüler de yakında verilecektir. Tören geçişinin tamamını izlemek için bu videoyu izleyin...Kumru'dan sevgi ve selamlar/Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KREDI KARTI OLANLAR DiKKAT!

Nasil kandiriliyoruz. .. ?? Cok kolay.. Moda kredi kartlari ya da bir baskasi.. Bunlardan en az bir tanesini veya bir kac tanesini kullaniyorsaniz; eminim siz de kandiriliyorsunuz. .
Ama bu defa tahmin ettiginiz gibi banka tarafindan degil(onlar zaten Yapmadiklarini birakmiyorlar) magazalar tarafindan..
Hizmeti size satan tarafindan kandiriliyorsunuz. .
Beni artik kandiramiyorlar. .
Nasil mi? Bir magazadan 100 milyon TL'lik alisveris yaptiniz ve Is bankasi maximum kartla odeyeceksiniz. . Normal sartlarda o isyeri maximum'a uye ve siz 100 milyonluk alisverisiniz icin % 5 maxi puan kazanacaksiniz. Yani para yerine daha sonra kullanabileceginiz 5 milyon TL kazanacaksiniz. Ancak kazanamiyorsunuz! !!

Cunku magaza sahibi sizi kandiriyor ve maximum kredi kartinizi baska bir bankanin POS makinasindan geciriyor ve bu islemi buyuk bir hizla yapiyor...
Sahip oldugunuz ozel kredi kartlari sadece o bankanin makinasindan gecirildiginde size para kazandirir..

Bu durumda 5 milyonunuz magaza sahibine kaliyor. Worlcard anlasmali bir istasyondan benzin aliyorsunuz, world card'inizin mutlaka YKB'nin POS makinasindan gecmesi lazim,yoksa buradan da puan alamadiniz demektir. Genellikle isyerleri ayni anda bir kac banka ile anlasmali oluyor ve siz hangi karti verirseniz oteki bankanin POS makinasini kullaniyorlar. . Biz de yiyoruz. Nerden bilelim ki. Bize mal satmak icin saatlerce dil doken bozuk ahlakli kisi ve kurumlar cebimizdeki Uc kurusa da goz diktiler . BUNDAN SONRA BU YAZIYI DİKKATE ALIN!/BEKİR AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

18 Mayıs 2008

BUGÜNDEN İTİBAREN SİGARA İÇENLER YANDI

Pazartesi günü yürürlüğe girecek olan sigara yasağı, kamu hizmet binalarının, koridorlar dahil olmak üzere binaların kapalı alanlarında uygulanacak. Yasa konusunda en hızlı davranan TBMM yönetimi oldu. TBMM yönetimi, sigara tiryakisi milletvekilleri ve personel için Meclis bahçesinde çadırlar kuracak.

Cezalar çok ağır

Yasak alanlarda sigara içenlere 50 YTL, sigara izmaritini veya paketini yere atana 20 YTL, sigara içilmesine izin veren iş yeri sahibine ise 5 bin YTL’ye kadar para cezası verilecek.

Tüm uyarılara rağmen iş yeri sahipleri önlem almazlarsa 500 ila 5 bin YTL arasında para cezasına çarptırılacak.

Okul ve dershane gibi gençlerin yoğun olduğu yerlerde sigara satanlara 1000 YTL ceza verilecek.

Sokaklarda 'dal' diye tabir edilen tek sigara satanlar ise 250 YTL ceza ödeyecek.

Yasaklara uymayan firmalar hakkında ise 250 bin YTL’ye kadar ağır para cezaları verilecek.

İHA/İSTANBUL

MAYDANOZ CİNSEL GÜCÜ ARTIRIYOR/İHA/ORDU

Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Atnan Uğur, maydanozun insan vücuduna büyük yararları olduğunu söyledi. Maydanozun provitamin A (Beta karoten) kaynağı olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Uğur, bu özelliği ile görme gücüne, kılcal damar sistemine, adrenal bezine ve tiroid bezine iyi geldiğini kaydetti.

Bir tutam maydanozun günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşıladığını vurgulayan, maydanozun yüksek klorofil miktarı ile böbreklerin, karaciğerin ve idrar yollarının temizlenmesine yardımcı olduğunu dile getiren Uğur, "Maydanoz suyundaki yüksek klorofil miktarı kanı arttırarak oksijeni metabolize eder ve böbreklerin, karaciğerin, idrar yollarının temizlenmesine yardımcı olur. Sindirim enzimlerini uyararak sindirim rahatsızlıklarını dindirir. İnce bağırsaktaki peristaltik hareketleri arttırır. Mide ve bağırsaklardaki gaz birikmesini önler" dedi.


Maydanozun böbrek taşı, tansiyon ve idrar söktürücü etkilerinin de bulunduğunu belirten Yrd. Doç. Uğur, maydanoz hakkında şu bilgileri verdi: "Yapraklarında uçucu yağlar, flavonoidler (apigenin), protein, klorofil ve glikozit, köklerinde ise uçucu yağ, şeker, müsilaj ve glikozit bulunur. Yapraklar vitamin (A,C,K), demir, potasyum, kükürt, kalsiyum, magnezyum ve klorin yönünden zengindir. Toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar, kanı temizler. Kansızlık, mesane iltihaplanması, kum, romatizma, böbrek taşı, tansiyon, şişmanlama ve damar sertliğine karşı etkilidir. Yaprakları idrar söktürücü olarak kullanılır.

Ayrıca, iltihaplı yaraların iyileşmesine yardım eder, aybaşı sancılarını keser. Cinsel istekleri artırıcı (afrodizyak) özelliği vardır. Kökleri de aynı özelliklere sahiptir. Taze yaprakların aşırı tüketimi papağan ve diğer kuşlar için toksik etkileri nedeniyle tehlikeli olabilir."

HAKAN ALBAYRAK-İHA/ORDU

YANSITMA YASASI/IsIk Menderes - Radikal Gazetesi

Yeni bir gunun telasiyla hareketlenmis sokaklardan birinde, buzuldugu kaldirimin kosesinde, misil misil uyumaktaymis adam. Bu manzarayi gorenler, farkli yargilara varmislar.
"Butun gece kumar oynayip, yorgunluktan sizip kalmis olmali. Kumarbazlar boyledir iste," diye dusunmus birisi. Digeriyse, "Zavalli, cok hasta herhalde. Onu uyandirmamali. Kendine geldiginde evine gider nasilsa," demis ve yoluna devam etmis. "Su hale bak!" diye soylenmis otekisi, "Pis sokak serserisi, insan musvettesi! Bedava icki buldun; icip korkutuk sarhos oldun. Simdi de yolumuzu tikiyorsun." Son sahis ise, saygiyla adamin onunde egilerek soyle demis: "Bir ermis icin Tanri'dan baska hicbir seyin onemi yoktur. Su anda kim bilir hangi boyutlarda dolasiyor. Onu rahatsiz etmemeli." Metafizikcilerin onemini anlatmakla bitiremedikleri evrensel bir yasayi isliyor bu Hint hikayesi. Icimizdeki bir seyleri daimi olarak disariya projekte ettigimizi; yasamin ekraninda ancak kendimizde varolanlari gorup, algilayabilecegimiz i vurguluyor, "Yansitma Yasasi".
"Butun dunya kendi projeksiyonlari mizdan baska bir sey degildir," diye izah ediyor Swami Satchidananda, "Temeliyse, dusuncelerinize ve zihni tavirlariniza dayanir. Eger zihninizde cehennem varsa, hicbir yerde cenneti goremezsiniz. Eger zihninizde cennet varsa, cehennem bile sizin icin cennet olacaktir."
Kendi icindeki kizginligi, saldirganligi, kabaligi sahiplenmeyenler nereye giderlerse gitsinler, dunyanin agresif ve nezaketsiz insanlarla dolu oldugunu soyleyeceklerdir. Agzimizdan bilincsizce cikanlari, kulagimiz farkindalikla duydugunda; baskalarina atfettigimiz duygu ve dusunceler kendimizi sevmemiz ve yasadiklarimiza mutesekkir kalmamiz icin essiz birer firsata donusecektir. .


Gercege ulasmak istiyorsak eger, tahammul sinirlarimizi zorlayan insanlari dikkatle inceleyerek, onlar icin sarf ettigimiz sozlerin ne anlama geldigini irdelememiz gerekiyor. Oz guvenle ilgili bir probleminiz varsa mesela, zaman zaman yaptiginiz cikislarda, karsinizdakini "akilsiz ve aptal olmakla" suclayarak rahatlamaya yeltenirsiniz. Egonuzu asmakta zorlaniyorsani z, baskalarinda sahit oldugunuz ego sizi tedirgin ederek, cozum bulmayi bekleyecektir.

Calisma mekanizmasini ancak deneyerek kavrayabilecegimiz bu yasanin cok enteresan bir baska yonu de var. Baskalarina verdigimiz nasihatleri genellikle kendimiz duymak ve ikna olmak icin soyleriz. Dolayisiyla yol gosterip, nasihat verdiginizde, kullandiginiz kelimelere, kurdugunuz cumlelere dikkat edin. Onlarin mutlaka bir sekilde gecerli oldugunu; en iyiyi, en dogruyu secip yasayabilmeniz icin ipucu verdiklerini fark edeceksiniz. Soylediklerinizi dinlerseniz, icinizde kesfedeceginiz derinlik, dinginlik ve irfan, kendinize duydugunuz guvenin, saygi ve sevginin artmasini saglayacaktir.

Sahsimiza yoneltilen elestirilerden, kendimizi gelistirmek, guclendirmek adina payimiza duseni kabullenirken, sozlerin gerisindeki manayi desifre ederek karsimizdakini daha iyi anlama olanagini elde ederiz. Duyduklariniz sizi yureginizden vurdugunda, saldiriya veya savunmaya kalkismadan, durup dusunun. Cunku o, aciyan bir yaranin sozlere, hareketlere dokulerek, care bulma arayisidir.

Problemlerinizi halledip, yaralarinizi iyilestirdiginizde, onceleri gosterdiginiz asiri reaksiyonlar gittikce dinecek ve sizi daha notr bir davranis tarzina yoneltecektir. Genellikle sizi uzen, sinirlendiren, tedirgin eden bir tavir veya soz karsisinda artik hic etkilenmediginizi, tepki bile gostermediginizi fark ettiginiz an, bilin ki konu kapanmistir.

IsIk Menderes - Radikal Gazetesi

Mevlana çiçegi görenleri hayrete düsürüyor

Kırşehir'de, Makine Mühendisi Ömer Çetiner tarafından çekilen çiçek resminde ortaya çıkan semazenler, görenleri hayrete düşürüyor.
Sütleğen otunun yapraklarının üzerinde görülen semazenler, Makine Mühendisi Ömer Çetiner tarafından takvim haline getirildi. Yaklaşık 2 bin adet takvim yaptırarak kişi ve kurumlara hediye eden Çetiner, vatandaşların yoğun ilgisi nedeniyle tekrar bir çalışma yapacağını söyledi. Çetiner, çektiği resimler içerisinde en fazla yapraklarında semazenlerin görüldüğü Sütleğen Çiçeği'nin ilgi odağını kaydederek, "Sütleğen dediğimiz otta görülen semazenler görenleri ve beni hayrete düşürdü. Dünya Semazen Yılı'nda böyle bir resim yakalamak beni gururlandırıyor. Konya'dan çok kişi beni aradı. Özellikle Konya Mevlana Kültür Derneği'nden 'Bununla ilgili nasıl yardımcı oluruz ve tanıtırız' diye konuştuk. Ben hiçbir beklenti içerisinde değilim. Bu fotoğrafı istedikleri yerde sergileyebilirler" dedi.

Mevlana'nın tanıtımı için yapılacak her türlü faaliyete destek vermeye hazır olduğunu belirten Çetiner, "Yapılacak her türlü katkıya hazırım. Mevlana'nın dünyaya tanıtılması noktasında bir faydamız varsa ne mutlu bizlere" diye konuştu.

Hazırladığı resimlerin Kırşehir Güçsüzler Yurdu'nun duvarlarını süsleyeceğini vurgulayan Çetiner, yakın zamanda sergi açacağını ve sergide satılan fotoğrafların gelirini yine Güçsüzler Yurdu'na bağışlayacağını sözlerine ekledi
KAYNAK: http://www.e-yolla.com/news_2310.html

17 Mayıs 2008

ÇARIKTAN AYAKKABIYA GİDEN BİR HAYATIN ÖYKÜSÜ-1 –Bekir AKKAYA

Çok sayıda yazılmış anı ve hatıra okudum. Şimdi bir bir sıralasam pek hoş olmayacak. Ama hala bu tür kitapları okumayı çok ama çok severim. Kendi hayatımı yazmayı bugüne kadar hiç ama hiç düşünmedim. Benim gibilerin hayatı sıradan bir hayat ki, kimi ne kadar ilgilendirir ya da ne işe yarar? Okul hayatımdan kısa bir kesiti sizlerle paylaşmam birileri tarafında hiç akla gelmeyecek türden değerlendirildi ki beni hayli düşündürdü. Yazanı önemli değil ama şu iki cümle beni epey etkiledi. Cümleler şöyle “ 1- Acıklı bir hayat ama tuzaklı. 2. Köklü bir dönüşümden satır başları. Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcuttur.”

Aynı yazıdan şu cümleler bir ibretlik. “Hoca sende neler çekmişsin bu halkın çocuklarından. Acıdım. Fakat aldanmadım. Cambaza bak cambaza. Bizde cambaz gözleyecek göz mü var?” Yazının diğer “coni” muhabbetini ve oradan bir kesime sataşmalar yazımızın hiç konusu olamaz.
Demek yazılanlar önem arz ediyor. Demek yazılanlar birileri tarafından ters istikamete çekiliyor ya da önemseniyor. O halde gerçek olan yaşanmış hayatları duymak istemeyen ya da terse yönlendirmeye çalışanlara inat yediden yetmişe nakletmek gerek. En azından çocuklarımıza yaşadıklarımızı anlatmak gerek.

Geçmiş ve yaşanmış hayatımıza kimsenin acımasını talepte etmiyoruz. Acınası hayatlar dünyanın her yerinde olsa da bizler şu anda acınması gereken durumda değiliz. Allah’ta kimseyi acınacak duruma düşürmesin.

Birileri dinlediklerine inanmayabilir. Bu yaşanmışlıkları ya da yaşanılanları görmeyebilir. Bu böyle olsa da bizim gibilerin durumları geçmişte kalmış ama yaşanmış hayatlardır.
Yazdıklarımızın “Tuzaklı” olarak değerlendirilmesi gerçekten ilginç. Yine yazılarımıza atfen “çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir.” Cümlesi de enteresan bir cümle. Oysa bizim yazılarımızda isimler zikredilmekte ve şahitler gösterilmektedir. Bu kadar paranoyak bir insanın var olabileceğini insan düşünemiyor bile.

Geçen ay bizim köy olan Fizme-Karapınar’dan ve Fizme’de ilk, ilkokul diploması alan kız unvanlı Emekli Öğretmen Lale Türkoğlu (Saygı)’nın “Uluçayır’dan Gebze’ye…” adlı 164 sayfalık kitabını okudum. Lale Abla çok sağ olsun bir de bana göndermiş. Kitapta Lale Abla “ çocukluğundan başlayarak emekli olduğu güne kadar yaşadıklarını okuyucularıyla paylaşmış. Emekli olduktan sonra da Gebze Haber Gazetesinde köşe yazarlığını sürdürüyor.

Şimdi ben de çocukluğumdan başlayarak kendi yaşadıklarımı sizlerle paylaşmaya karar verdim. Henüz hiç bir satır yazmadım. Yazarken ben de beni takip edenlerle kendi geçmişimi tekrar yaşamış olacağım. Bazen çocukluk arkadaşlarımla totuk ya da bokuç oynayacağım. Bazen de geceleri kiraz hırsızlığına bazen de kirmit toplamaya gideceğim. Bazen “sivri” göle bazen de “kısık” göle yüzmeye gideceğim.Bazen bostan hırsızlığı yapacağım, bazen de mal gütmeye gideceğim. Bazen tut ağacından bazen de kiraz ağacından düşeceğim. Bazen okula gitmeyeceğim, bazen de dersleri asacağım. Bazen yolda dövüleceğim, bazen de döveceğim. Bazen inşaata çalışmaya gideceğim, bazen de fındık ameleliği yapacağım.

Bilenlerin bildiği gibi benim bütün yazılarım kendime ait olan “BLOG” ta yayınlanmakta ve arşivlenmektedir. Tüm dünyada “blog” daha çok günlük tutmak ve hatıralar için kullanılsa da diğer internet yayıncılığını da barındırmaktadır. Ama ben kendimi yazarken özellikle de kendime ait “blog” sayfası için bu yazıları yazdığımın bilinmesini istiyorum. İsteyen http://bekirakkaya.blogspot.com/ bu sayfaya girerek yazılarımızı okur ya da www.kumru.org sayfasından güncel yazıların linkine tıklayarak bizim yazılarımıza ulaşabilir.

Henüz başlamadım ve ileriki günlerde çocukluğumdan başlayarak tüm yaşadıklarımı yazmaya çalışacağım. Bu yazdıklarım sadece gittim, gördüm, yedim ve iştim türünden olmayacak. Elimden geldiği ölçüde çevremde olup bitenlerle ilişki kurmaya ve bir sonuç çıkarmaya çalışacağım. O günlerde tuttuğum notlarda ilgili hatıralarda yer alacak. Zaman zaman çevremde insanlarla yer değiştirerek yaşamaya çalışacağım…

Size bir ip ucu. Mehmet Efe’nin Mızraksız İlmihal’ini okuduysanız bunun gibi bir şey. Mehmet Efe Bir Dönemin İslamcı Gençliği’nin Anatomisini yazmıştı. Ve yazdığı kesimden büyük tepki almıştı. Ben başkasını değil kendimi yazacağım.

Belki bir Kuran Kursu Öğrenci dünyamı ya da İmam Hatipli kendimi. Ama hep kendimi yazmaya gayret göstereceğim. Gerçi zor bir şey ama en azından yazmaya gayret göstereceğim. “Topaldan İmam Olmaz!” yazıma yazılan yorumlar beni hayli etkiledi.

CELALETTİN DERVİŞOĞLU Kardeşim Kuran Kursu için 35 yıl önce yazdığım şiiri için şöyle demişti. “Bekir Hocam 35 yıl önceki düşüncelerinle şimdiki düşüncelerinde hiçbir farklılık yok mu? Eğer varsa bu yazıyı yayınlaman bence yanlış. Kendi içinde veya yakın çevrenle mütalaa etmen daha doğru olurdu. Bazılarına bazı şeyleri ulu orta ve de yıllar sonra deklare etmek sanki şimdi de böyleymiş gibi görmelerinin sebebi olacağı gibi bazı kurumlara antipatiyle bakılacağı düşüncesindeyim. Yazınızın bu boyutlara çekileceğini belki düşünerek yazdığını da sanmıyorum. Kötü niyette aramıyorum ama talihsiz bir yayınlama olduğunu düşünüyorum. Geri çekerseniz iyi olur. Değerlendirmenizi diler hayırlı akşamlar dilerim.”

YAKUP ALYURT denilen bilinmeyen zat ise “Topaldan İmam Olmaz” yazımıza aynen şöyle yazmıştı. “Açıklı bir hikaye ama tuzaklı ,açımtırak, yalın anlatılmış. İmamlı bir tarz anlatım. Köklü bir dönüşümden satır başları . Bu gibi dönüşümler çaktırmadan birileri tarafından finansa edilir, geçmiş anlatılmayanlarda mevcutdur. BU güne gelelim şimdi yardım kaynaklarınız daha iyi , başadamınız conilerde yaşar palazlandıkça palazlanır maşaallahhh, marşal yardımınız gelişdi maşallah. Nazar deymesin işallah kem gözlere şiş , yürüyün be kim tutar conilerin yardımıyla sizi .Aslanlar bedirin aslanları. Irak da müslümanlar ölüyormuş , filistin de zülüm arşi delmiş size ne . Hele gelsin dolarlar, bak memlekete müslümanlaştı dolarlar fazlalaştı müslümanlarda işgüç onlarda . Sermaye onlarda ya allah amerikaaaaa. He be hoça sende neler çekmişsin bu halkın çoçuklarından gayrı. ACIDIM . fakat aldanmadım. MANZARAYA BAK BAK.. çambaza bak çambaza. Bizde çambaz gözleyeçek göz mü var. KORK HAÇIDAN HOÇADAN , KÖRDEN TOPALDAN , BİRDE YERE .............. YAKIN OLANINDAN. Söz doğru. İsabeti eyledik. Hoşçakalın .

Bu iki yazıyı karşılaştırdığımızda Celalettin Dervişoğlu haklı bir konuma geliyor. Yakup Alyurt gibi birilerine bazı şeyleri anlatmak mümkün değil. “Bana biri yardım etti” dediğiniz an Celalettin Dervişoğlu “sadaka, fitre, zekat, Allah için verme” anlarken Yakup Alyurt bu cümleden Amerikan ya da “coni” yardımı anlıyor.

Ben kesinlikle Celalettin Dervişoğlu kardeşime hak veriyorum ve bundan sonra da kendimi yazarkende söyledikleri önerileri hiç aklımdan çıkarmayacağım.

Ufak tefek kıyıdan kenardan yazılsa da Türkiye’de Kuran Kursları ya da bizim gibi oralarda yıllarını vermiş öğrencilerin dünyası henüz yazılmadı. Bu İmam Hatipler için de geçerli. Ben şahsen böyle bir kapsamlı ne roman ne de çalışma görmedim. İnanın ben şahsen böyle bir roman yazmayı bile düşündüm ama cesaret edemedim. Belki çocukluğumdan bu yana yazacaklarım arasında buralardan da geçmek nasip olur.
Ne bileyim. Bakalım söylediklerimi gerçekleştirebilecek miyim?

Mevla Görelim Neyler. Neylerse Güzel Eyler…

Buluşmak ümidiyle…

Bekir AKKAYA/18.05.2008/KUMRU