Sen ve Ben;
Aynı dünyanın insanlarıyız aslında. Kısacık ömrümüzü yaşıyoruz aynı yer ve mekanlarda. Toprağımız, havamız, güneşimiz ve suyumuz hep aynı. Fiziki özelliklerimiz et ve kemik. Ruhi özümüz de aynı. Altından ya da tunçtan kalbimiz
yok. Ayaklarımız demirden olmadığı gibi kollarımız da plastik değil. Sorulmamış bize « Hangi madeni arzu ederdiniz ?Sen
ve Ben;
Yaratanın
;eşrefi mahluk; diye adlandırdığı varlığız. Yaratılanlar içerisinde; akıl;
denilen değerle; cüz-i irade; hürriyeti verilen Adem oğullarıyız. Bunun
dışındaki özelliklerimizle, var olan varlıklardan biriyiz. Bizim dışımızdaki
varlıkların tümü özünde olanı yaşadığı halde, bin bir alçaklık ve maskaralıkla
özünde olanı yaşamamakta direnen sen ve ben...
Sen
ve Ben;
Şiirlerimiz
ve sözlerimiz oklava gibi. Ruhtan uzak ve çok kaba. Zorlamalarla dizilen
kelimeler bestelense de ruhu okşamıyor. Yüreklerimizi deliyor ve parçalıyor..
Sen
ve Ben;
Dostluklarımız
ve sevgilerimiz, günübirlik menfaate göre. Hiç mi hiç sıcak değil. Sarılsak ta
buzullarda yaşıyoruz. Çok yüzeyseliz, ,içten değil. Cilalarımızla ilişkilerimiz
devam ediyor. Boyalarımız ve foyalarımız çatladığı an, her şey açığa çıkarak
balon gibi sönüyoruz. Her birimiz, her birimizin badanalarını gözlüyoruz kaportalarımızın...
Sen
ve Ben;
Bir
çiçek gibi açamıyor, bir ot gibi büyüyemiyor ve bir kuş gibi uçamıyoruz.
Şarkılarım, türkülerimiz de yaptıklarımız gibi suni. Özde olanları
yaşamadığımız gibi, yaşayanlara da fırsat tanımıyoruz... Hatta bizim
dışımızdaki varlıkları yok etmek için büyük bir çapa içerisindeyiz.
Ne
ormanda çam, ne gülde bülbül. Hiç bir varlık elimizden kurtulamıyor. Çiçeklere
inat yapma çiçeklerimiz, kuşlara inat yapma kuşlarımız ve insanlara inat yapma
adamlarımız var. Tanrılarımız ve de tanrılarımız;
Sen
ve Ben
Özümüze
inat satamayacağımız hiç bir değer yok. Hırs, intikam, kin ve nefret... Yaşayan
ölüler veya özsüz robotlar... His, hareket, duygu ve düşünce... Ruhsuz
makinalar, haraketli cenazeler… Tabutlar; Tabutlar Ve dahi tabutluklar;
Sen
ve Ben
Kendimizi
yaşayamıyoruz. Her şeyimiz başkaları için. İşimiz, aşımız, mekânımız ve biz...
Koltuklarımız, masalarımız ve dahi sandalyelerimiz... Saçımız, başımız ve dahi
beynimiz... Yediklerimiz ve giydiklerimiz hep başkaları için. Sazımız, sözümüz
ve dahi ağlamalarımız ve gülmelerimiz...
Sen
ve Ben...
Bir
kuş gibi uçamadık, şarkılar söyleyemedik... Bir su gibi akıp, gönlümüzce
deryamıza gidip, yâre kavuşamadık. Bir çocuk gibi özden sevemedik veya
ağlayamadık
Tabiattaki
tüm varlıklar, sizleri kıskanıyorum. Yaratılışa uygun yaşantılarınızı ve
yaptığınız görev bilincini kıskanıyorum... Özgürce dolaşan kuşlar, içinizden
geldiği gibi bağıran kurbağalar, tepen at, havlayan köpek sizleri kıskanıyorum... Olgun
meyveler ve çiçekler tatlarınız ve kokularınız hep aynı... Ey güneş ve ay! Sizler
de hep aynı doğup batıyorsunuz. İşiniz özünüzden. Ey yüce dağlar! Bizim gibi
sizler de ovalara özenseniz altında kimler kalır acaba?
Sen
ve Ben...
Yalnız
değiliz... Kainat özde bizimle... Yaratan da; Özden, özgürce, yaşama mücadelesi
verenlere, özden selamlar;
Bekir
AKKAYA/01.01.1998 /ORDU HABER GAZETESİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...