Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

22 Nisan 2022

Yalaka ve Yağcılar Bu Yazıyı Okumasın!

Son iki aydır epey Kumru dışına çıktım. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Konya’yı da içerisine alan bir çok şehri enine boyuna gezme imkânı buldum. Çorum ve ilçesi Osmancık’ı görünce bugüne kadar Kumru’da yaşamın ne kadar zor bir durum olduğunu anladım. Kocaeli ve Samsun da binlerce insanlarla aynı çadırda iftar açmak nasip oldu.

Şehir ve şehirde yaşama nedir sorusuna kesinlikle Kumru’da cevap bulamazsınız. Şehirde bulunan çok sesliliği de, insanların seçenek listesinde istediği yerde eğlenip dinlenme imkanlarını da Kumru’da bulmak çok zor. Cadde ve sokaklar hep aynı olduğu gibi, oturup konuştuklarınızda hep aynı yüz ve sözlerden ibarettir.

Büyük şehirler ne ise ilçelerinde de durum aynı.
Ordu’daki canlılık bir ölçüde Fatsa ve Ünye’de olsa da bizim Kumru’da “gide gele” bir cadde ve aynı cadde boyunca aynı seçenekler. Bıktırıcı bir donukluk, seçimi hiçbir zaman farklı olmayan aynı yaşantı biçimleri.

Bu kadar ruhsuz ve bu kadar anlamsız bir hayatın var olduğunu anlamakta güç. Bir birikim ya da bir bilgiden yoksun bir cemaati mislimin topluluğu. Tadı ve tuzu olmayan ve derinlikten nasipsiz bir kuru kalabalık. Muhatabınız enlerin arasında gözükse de İzmir’in Konak kaçkınları ile sizi ayıramıyor.

Hakkımızda kimin ne düşündüğü kesinlikle umurumuzda değil. Şu iki ay içersinde çok sayıda Kumru dışında yaşayan birikimli insanlarla bir araya gelme imkanımız oldu. Kumru içersinde olmasa da Kumru dışında yaptıklarımızın anlamlandırılması işin doğrusu hoşumuza gidiyor. Erzurum’dan İstanbul’a, Amerika’dan Japonya’ya bizi takip edenlerin “teşekkürleri” bize fazlası ile yetiyor. O dostlarımız sitelerimizden aldıkları fotoğrafları albüme dönüştürdükleri sürece bizlerin fotoğraf çekmeleri kesintisiz sürecektir. Bizlere bir “Allah razı olsun” desinler yeter de artar bile…

Bütün bu eylemlerimizin sonucunda bize haksızlık edildiğini ve hak etmediğimiz halde olmayan istikametlere çekildiğimizi de belirtmek isteriz. Uzun yıllardır yaptığım bu yazı çizi alışkanlığımın nedenini daha önceleri defalarca anlattığım halde birkaç cümle ile tekrar izah etmek istiyorum.

Paylaşmayı seven biriyim. Okuduklarımı ve düşündüklerimi paylaşma hayatım boyunca benim en büyük eğlencemdir. Boş zamanlarımı ben de böyle değerlendirmeye çalışıyorum. Bunun dışında bir amacımın olmadığını bugüne kadar anlamayanlara ben ne yapabilirim ki?

Benim gayem bu olduğu halde, başka amaçları olanların benimle hiçbir bağlantıları olamaz. Sonuçta aynı yerleri paylaştığınız ve yaşadığınız insanlarla bir arada bulunmamızın ne günahı olabilir? Ortada belgeye ve yazılı ve sözlü bir bilgiye dayanmadıktan sonra kimse kimsenin yaptıklarından ya da yapmadıklarından sorumlu tutulamaz. Kimsede benden sebep cezalandırılamaz ya da sorumlu tutulamaz. Bu durum benim için de geçerlidir, başkası için de. Biri birine “geçende senin yanında bulunan birinin bana yaptıkları …..cümlesinin hiçbir anlamı olamaz. Küçük bir yerde ya da aynı fotoğraf karelerinde isteyerek ya da istemeyerek bulunmak bir suç ya da günah sayılamaz…Sonuçta burası Kumru ve bizler Kumru’da yaşıyoruz. Ancak bir araya gelme imkanımız olmayanlar ya da hiçbir bardak çay içmediklerimizde bizim hakkımızda iyi veya kötü anlamında bir şey söyleyemez. Bizi referans göstererek bir şey de pazarlayamaz, bizimle de bir bağlantı kuramaz. Biz kurmadığımız gibi. Şimdilik hiçbir dernekle ilişkim olmadığını buradan özellikle söylemek isterim. Ne kör ne de topal bundan böyle hiçbir dernekle bir ilişkim kesinlikle olmayacaktır. Bu böyle bilinmelidir.

“Kelin merhemi olsa başına sürer.” Misali benim kimsenin düşündüğü gibi bir gücüm ve kuvvetim de yoktur. Ne bir kimseyi mağdur edebilirim, ne de bir kimseyi ekmeğinden edebilirim. Ne kimseyi zengin edebilirim ne de kimseyi fakir. Kimsede beni kendine ayak bağı olarak görmesin. Üstelik ben zorunlu olmadıktan ve hayati önem taşımadıktan sonra bir şey talep etmem. Bir dostumun ifadesi ile “işim olunca adam aramam.” Beni kim nasıl görür bilemem. Ben yüzleşmekten ya da imtihan olmaktan korkarım. Belkide o yüzden bir şey talep etmem. 

Çok kırılganımdır. Olabilecek bir talebin yerine gelmemesi beni bütün geçmişi ortadan kaldırmaya götürür. Bütün köprüleri yıkarım. O yüzden eşimi dostumu kaybetmekten korkarım. Çünkü ben yapılabilecek bir şeyi kesinlikle geri çevirmem. Belki de bir çoklarının sağlam ilişki dediği durum budur. Kimseden talep etmiyor, kimsenin talebini geri çevirmiyorsunuz. Ve çok iyi adam oluyorsunuz. Bana kendini taşıtana “az çişim geldi şurda durayım” dediğinizdede çok kötü adam oluyorsunuz. Yaranma ümidiyle Başkalarından almadıkları ücretleri ya da benzin paralarını sizden almaları işin çabası. Benim yakınımdaki dostlarıma bir sorun bakalım. Ben onlardan hiçbir şey talep etmiş miyim? İşte bizim iyiliğimiz bu. Yani daha henüz hiç düşmedik ve hiç kimseden bir talepte bulunmadık. Durumumuz bu. Allah kimseyi de düşürmesin!

En çok nefret ettiğim husus nedir diye bana sorsalar şöyle cevap veririm. Kısa zamanda fırsatçılık yaparak iş bitiriciliğe soyunmak. Bunu çok yaşarım. En küçük ilişkiyi ticarete ya da menfaate dönüştürmek. Birilerini alet ederek ya da basamak yapıp birilerine ulaşmak. Benim çevremde bulunan bir çok ipsiz sapsızın bu durumundan illallah demişimdir. Eşimden dostumdan da bu yüzden çok ikaz işitmişimdir.

Kitaplarda “ Allah’a şirk koşmayan herkesin cennete gideceği” yazılıdır. “Şirk” kelimesi üzerine yüzlerce yazı ve araştırma mevcut. Şirk; Allah’a ortak koşmaksa günlük hayatta “şirk” kelimesine denk düşen eylem var mıdır?

Bana güre günlük hayatta “şirk” kelimesine karşılık gelen davranış “had ve hudut” tanımamadır. Yerini ve konumunu bilmek ve ona göre davranmak. Sınırları ihlal etmemek. Haksızlık yapmamak. Yani ölçülü ve olması gerektiği gibi olabilmek.

Ta ilkokulda bize toplama öğretilirken aynı cins varlıkların toplanabildiği söylenilmişti. Elma ile elma, fındıkla fındık. Kıyaslama ya da bir sonuca gitmek için de aynı yöntemi uygulamak gerekir.

Baba ile oğlu, anneyle kızı doğruluk ya da yanlışlık noktasında yargılayamazsınız. Aynı terazide de tartamazsınız. Tartarsanız sağlam bir sonuca gitmek mümkün değildir. Yaparsanız şirke bulaşmış olursunuz. Varlığı inkar etmiş, baba ile oğlu bir tutmuş olursunuz. Had ve hududun ihlali şirke bulaşmadır.

“Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” ayetini herkes bilir. Okuyanla okumayanı, düşünenle düşünmeyeni aynı kefeye de koyamazsınız.

Kimse küçük arzularını tatmin için bizi alet edemez. Etmemeli ve kendi süfli işlerine bakmalıdır. Bu yüzden de bize olmaması gereken davranışlar göstermemelidir. Bak biz hiç kimseye bir şey söylüyor muyuz? Kimin, kiminle oturup kalktığına, kime yalakalık yaptığına hiçbir şey diyor muyuz? İnce hesap yapıp hinliklerine, her gün yeni bir dolmuşa bindiklerine bir şey diyor muyuz? Demeye hakkımız da yoktur, hukukumuz da…

Ne para kazanma derdim var, ne bir yerde iş bulma…Ne kimseye şirin görünme derdim var ne de yağcı olmaya. Dün nerde isem bugün de oradayım. İşimiz ve aşımız da ortada. Allah kimseyi mağdur ve mazlum etmesin!

Kimseden gizli saklı hiçbir beklentim yok. Beklentilerimi de açık ve alenen yapar ve olması gereken bir durumsa alenen arzu ederim.

Gizli ve gizlenmesi gereken işleri olanlar bizden uzak dursun. Gizli beklentileri olanlar ve adamına göre davranış gösterenlerde bizden uzak dursun.

Tosuncuk “Bekir uzantılı” laflar ediyor. Hakaret ediyor, ültimatom gönderiyor. Had bilmiyor hudut bilmiyor.

Tosuncuk kendi durumuna bakmıyor yol ve yöntem öğretiyor.

Fisi fisi alışkanlıkları ile oradan oraya olmadık laflar taşıyor, kötü alışkanlıklarına bir kez olsun pişmanlık duymuyor.

Gün geliyor ona buna şikayet ediyor, güya ihbar ediyor.

Tesadüfen bulunduğu ortamları kendi gibi algılıyor. Oysa bu davranışları daha önce aynı alışkanlıklarla sürdürenlerin yerlerinde şimdi kendi bulunuyor. Allah’ın vermediği akılı tesadüfen geldiği yerde bulduğunu zannediyor.

İstediğimiz şudur. Bu isteğimiz bize olmadık davranışta bulunanların da işine yarayacaktır. Biz kimseye saygısızlık yapmayız. Önemsediklerimiz bizi de aynı derecede görmeli yaptığımız kusursuz davranışları kendileri de dikkate almalıdır. Bizim yapmadığımız her hangi bir saygısızlığı bizlere de kimse yapmamalıdır. Bizi önemseyenler ya da bizden saygı bekleyenler kafalarında oluşturdukları önemli adamlar listelerine gösterdikleri özeni en az onlar kadar bizlere de göstermelilerdir. Aksi takdirde bekledikleri hiçbir olumlu davranışı şahsen benden kimse beklemesin.

Ben şahsen aksesuar olarak değil, olması gereken bir insan olarak görülmek ve öyle davranılmak isterim. Çünkü ben muhataplarıma aynı yaklaşımı gösterir döner yanar davranışlardan hep kaçınırım. Olmaması gereken davranışlar sonucu, kendimizi o mıntıkalardan çekmek ve had hudut tanımayan insanlardan uzak durmak bari hakkımız olsun…Bunun dışında şehsen benim yapabileceğim hiçbir durum da yoktur. Bunada kimse alınmasın.

Güzel ve düzgün yaşamak uzun süren alışkanlıklar sonucu oluşur. Hemen olmayacağını ve hemen oluşmayacağını herkes bilir. Bunun terside aynı süreçler sonucu elde edilir. Bu yaştan sonra benim dansöz olmam ve dedikodu ile “dedi demedi” lafları eşliğinde bir yerlere çekilmem olabilir mi? Edinmediğim alışkanlıkları ya da arkadaşlıkları bundan sonra kazanmam mümkün mü? Bundan sonra ben bu şekilde bu dünyadaki hayata veda etmek istiyorum. Ben zora gelemem. Ben boyun eğemem. Ben ağız kokusu çekemem. Ben hokus pokus yaşayamam. Bugüne kadar ne kazandıysam o. Bundan sonra benden alıştığım yaşantı dışında hiçbir bok olmaz. Hepsi bu kadar. Kimse de benden başka bir şey beklemesin!

Kıyaslama yapacaksanız aynı ile yapın, sapla samanı karıştırmayın.

Yarışmayı kazanacak ata oynayın, topal ata değil…

Kaz gelen yerden tavuk esirgemeyin, yedirecekseniz fazlası ile yiyeceğiniz yere özen gösterin.

Kendini tanıtamayanlardan uzak durun ve onları sizi tanıtacağınızı zannetmeyin.

Şirke girmeyin ve kendinize de yazık etmeyin…

En önemlisi haddiniz bilin. Haddini bilmek belki de tüm günahlarınızın yok olmasına vesile olacaktır.

Kumruyu sevdiğim kadar kendimi de çok seviyorum. Kendim, kendime “keşke” yaşatmamak istiyorum. Ve bunun için çabalıyorum. Ve Allah’a beni ve hiç kimseyi zor duruma düşürme diye dua ediyorum. Size de tavsiye ederim…Bekir AKKAYA/22.12.2009 /ORDU HABER GAZETESİ

.................... © Bekir Akkaya Blogspot Copyright 1999 ©.............

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfamızda yazmak ve paylaşmak isteyeler
kumruhaber@gmail.com bildirebilir...