Bu içerikler Bekir Akkaya tarafından oluşturulmaktadır .İçeriklerin izinsiz ya da kaynak belirtilip link verilmeksizin kopyalanması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre suçtur.

30 Kasım 2007

DENİZHAN KILIÇ'TAN

merhaba ben Denizhan Kılınç.Kumrumuz da 1999 yılında mçok programlı lisede ingilizce öğretmenliği yapmıştım.Temel hoca, levent hoca larla aynı dönem.Muğla Fethiye denm ulaşıyorum sizlere .Site çok güzel olmuş Bekir hocam tebrikler .Cemallettin doktoruma da bol bol selamlar...
kimden bekir akkaya ayrıntıları gizle 19.06.2005
yanıtlama adresi bekir akkaya
kime tuğçe
tarih 19.Haz.2005 14:16
konu Re: selam

Abdullah ARIDORU - MORAL FM Radyosu Genel Yayın Yönetmeni

Selam ile...
yazılarınızı sözlü olarak kullanmak için sizden izin istiyorum...
Gerek radyoda gerekse Kumrulular Pikniği gibi aktivitelerde... Olumlu cevabınızı tez zamanda istirham ediyorum...
Abdullah ARIDORU - MORAL FM Radyosu Genel Yayın Yönetmeni

kimden bekir akkaya ayrıntıları gizle 11.06.2005
yanıtlama adresi bekir akkaya
kime abdullah arıdoru
tarih 11.Haz.2005 19:27
konu Re: istirham
On 6/11/05, abdullah arıdoru wrote:


******
CEVABIMIZ
Selam Ve dua ile...
Yaptıklarımız anlam kazanacaksa ve de faydalı olacaksa tabiki kullanabilirsiniz. Ne varki hayırla anılmak ve belki de birilerinin dualarına sebebiyet için adımın da kullanılmasından çok mutlu olurum...Bu durum beliki de Son zamanlarda bıraktığım ve ara verdiğim yazılarımın tekrar başlamasına bir vesile olabilir....Allah razı olsun...Selam ve saygılar...
BEKİR AKKAYA

Hüseyin TÜTÜNCÜ'DEN

Merhabalar Bekir Bey. Okulların son günlerinin yaklaştığı şu günlerde yüreklerimizde sevinç ve hüznü birlikte yaşıyoruz. Sevinçliyiz çünkü pırıl pırıl bir gençlik yetişiyor ; hüzünlüyüz yine çok sevdiğimiz öğrencilerimizin bir kısmını okulumuzdan veda ederk ayrılıyoruz.

Evvela sizi taktir ettiğimi belirtmeliyim. Çeşitli konularda haksızlıklar ile karşılaştığınızı görmek bizleride üzmektedir. Kaldı ki aynı durumlarla kimi zaman bizlerde karşılaşmaktayız.
Okul gecemize ait resimleri okul sitemize yüklemiş bulunmaktayız. Ayrıca ilçe genelinde yapılan bilgi yarışmasında okulumuz 1.olmuştur. Bu yarışma ile ilgilide resimler ve bilgiler sitemizde mevcuttur. Ayrıca 06.06.2005 pazartesi saat 11 de okul bahçemizde ses yarışması yapılacaktır.
Kendinize iyi bakın. Kumru'nun sizlere ihtiyacı avr. Murat YÜREKLİ'ye sevgilerle....


Hüseyin TÜTÜNCÜ
Atatürk PİO Sosyal Bilgiler Öğrtm.


kimden kumruataturkpio ayrıntıları gizle 02.06.2005
kime kumruhaber@gmail.com
tarih 02.Haz.2005 12:06
konu merhaba Bekir Bey
gönderen alan mynet.com

Sebahattin Sarıoğlu 'ndan- Malatya

Sayın Hocam sürekli ziyaret ettiğim sitenizde son zamanlarda dikkatimi çeken
bir noktayı sizlere iletmek istedim.
Ziyaretçi defterinizde edebiyat kurallarını çiğnendiği;aynı zamanda konu
bütünlüğü olmayan, mahalle aksanının aynı şekilde sayfalara yansıdığı
mesajlar çoğaldı.
Bu konunun sizinde dikkatinizden kaçmadığı kanısındayım.Gereken önlemi
alacağınızı sanıyorum.(Örneğin bu mesajları denetleyerek sonradan yayına
vermek gibi)
Kumru sitesinin her konudaki özenli tavrının süreceğini ümit ediyor,başarı
dileklerimle saygılarımı iletiyorum.

Sebahattin Sarıoğlu - Malatya

kimden sebahattin sarıoğlu ayrıntıları gizle 24.05.2005
kime kumruhaber@gmail.com
tarih 24.May.2005 22:55
konu slm.siteyle ilgili gözlemler..
gönderen alan hotmail.com

KUDRET ZENGİNCE'NİN TEŞEKKÜR YAZISI

ben ısparta süleyman demirel üniversitesi inşaat mühendisliği öğrencisiyim ve kumru luyum site çok güzel olmuş emek harcayıp böyle bişey yapıp bizlere aktardığınız için çok teşekkür ederim sizden bi ricam olacak eğer imkanınız varsa düzoba şenliklerinden veya o tarflardan resim koyarsanız çok sevinirim sitede çok az sayıda var ben 6 senedir kumru ya gelemiyorum ayrıca bikaç resimde eniştemi (muzaffer yaylak) gördüm çok mutlu oldum ilginiz için teşekkürler

Kudret ZENGİNCE


kimden kudret zengince ayrıntıları gizle 14.05.2005
kime kumruhaber@gmail.com
tarih 14.May.2005 01:32
konu hasret

Nedim Kovan'ın Dikkatine/ Bekir Akkaya

Sayın Bekir AKKAYA,

Kenthaber.com sitesinde aşağıda detay bilgileri bulanan yorumunuzun yayın durumu değişmiştir.

Haberin Konusu : Ordu’da ne var ne yok
Açıklama : Kent Haberin Kumru İlçesi Editörü olarak yazıyorum. Nedim Kovanı yakından tanımam. Hiçte yüz yüze gelmedim. Ordu Güneş Gazetesinden ve Kent Haberin Ordu Sayfasından sürekli takip eden biriyim. Yıldız Haber Dergisini de bir arkadaşın sayesinde inceleme imkanım oldu. Her ne kadar bir kamu kuruluşunda çalışmakla birlikte 15 yıldır da gerek haber noktasında ve gerekse köşe yazısı olarak sürekli yazan biriyim. Büyük ihtimal yazılarımız ve Kent Haber sayesinde yüz yüze olmasa da isim olarak tanışıyoruz. Düşüncelerimin tamamını yazma imkanım olmasa da işin doğrusu “30 MİLYONA FUHUŞ” başlıklı bölüm özelliklede lise önlerinde çoook kimlik sahibi, hatta yönetici bile tanıyorum….” Sözü gerçekten beni ürpertti. Bu yazıyı da bir yazı yazma noktasında değil bir anne baba kimliği içersinde yazmak istedim. Eğer bu yazıda yazılanlar doğru ise çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız demektir. Özellikle de bu anne babalar için son derece tedirgin edici bir durumdur. Bu noktada yetkililerin bu sözün doğruluğu yanlışlığı bir yana derhal üzerine gidilerek anne babaları rahatlatmaları gerekmektedir. Bu kesinlikle sıradan bir haber ya da bir yazı olamaz…Ben yorumları da okudum. Ne var ki Nedim Kovan’ın yorumlara verdiği cevapların içersinde “mas…….” İle başlayan kelimeyi de işin doğrusu çok yadırgadım. Bu noktada Nedim Kovanın tahriklere kapılarak kendisini ispatlama noktasına

POSTACI MEHMET ALIRLA SÖYLEŞİ /BEKİR AKKAYA

(Kesenizde Bereket Yoksa Bu Söyleşiyi Mutlaka Okuyun!)

Hiç kötülük düşünmeyecek ve kalbi sevgi ile dolu biri var mıdır? Diye sorsalar aklıma ilk gelen kişi u olur herhalde. “Saf ve temiz” kelimeleri beklide en güzel şekliyle ona uyuyor. Kimse “saf” kelimesinden abdaldır, delidir ifadesi çıkarmasın. Buradaki saflıktan maksadım tek kelime ile bozulmamışlık ve güzelliklerle donatılmışlıktır. Sözünü ettiğim kişi belki de en önemli işi yaptığı halde hiçbir hatada yapmamış. Yani hep görevinin bilincinde olmuş.Ne kadar zamandır derseniz? Hemen söyleyeyim, Tam 34 yıl…

O’nun kalbindeki sevgi, çok fazlası ile sözüne de yansıyor. Kendisini uzun zamandır tanıdığım halde dertleşme ve paylaşma isteği kendisinden geldi. İtiraf edeyim ki, bu durumda böyle biri ile bugüne kadar bir araya gelmemekten dolayı epey üzüldüm. Devşiricilikle itham edilen biri için bu kötü bir durum. Çünkü bu konuşmayı çok önceden yapmış olmam gerekirdi.

“Bak postacı geliyor” şarkısını Kumru’da söylüyorsanız, Mehmet Alır aklınıza gelmiyorsa, sizin iletişim noktasında eksikliğinizdendir. 1982’den bu yana tam 23 yıl Kumru’da her türlü mektubu

BİR METRE SÜT /Bekir Akkaya

Bundan önceki yazılarımızda duruş ve ilke kelimelerine yüklenen anlamı irdeleyerek duruşun “durma tarzı”, ilkenin ise “temel düşünce “olduğunu ifade etmiştik. Kelimelerden yola çıkarak “insanın bir duruşu ve durduğu yeri sabitleyen bir temel düşüncesi olması gerektiğini” söylemiştik. Bununda insana çok büyük yararlarının olduğunu belirtmiştik.

Yazılarımdan yola çıkarak bana görüşlerini ileten okuyucularımızdan bazıları “katı bir düşünceden söz ettiğimi, bu tür düşüncede olanların kesinlikle zamana ayak uyduramayacaklarını, düşüncenin sabitleştirilmesinde bağnazlık olacağını” ifade eden mesajlar aldım. İlk etapta doğru gibi gözükse de, ben bu görüş ve düşüncede değilim. Neden?

Benim üzerinde durduğum husus “doğruluğuna inanılan temel bir düşünceye bağlı olarak bir duruşun olması gerektiğidir.” Yani ölçü birimi kabul edildikten sonra kaç metre ölçülürse ölçülsün fark etmez. Bir metre yüz santim mi? Beş yüz santim mi?

İSTANBUL NOTLARI-OSMAN YILMAZ

Malum mevsim tatil mevsimi.Herkes bir yerlere gidiyor.Bende dört çocuk altı kişi düştüm yollara.İstanbulda yaşayanlar bu mevsimde akın akın köylerinin yollarını tutar.Bizde İstanbulun yolunu tuttuk tatil yapalım diye.

Bu yazıya İstanbula gittim anaam diye diye başlamak istiyorum.Gerçi artık her yerde İstanbul dili konuşuluyor ama eskiden böyle denilirdi.İstanbula gettim anaam..

Evet bir haftalığına da olsa İstanbula gittim.İş için değil eş ve dostları ziyaret için.Bir uçtan öbür ucu arabayla bir saat çekiyor.Gördüğün her yer İstanbul.Hatta her yer köy..Yanlış değil köy.Ne köyümü :Kadıköy,Bakırköy,Alibeyköy,Ataköy

OLMAK YADA OLMAMAK

Bazen bu duygunun içimden geçtiği zamanlar oldu.’’olmak yada olmamak’’neydi beni olmaya yada olmamaya itenler.Baktım ki yazılacak şey çok fazla ben de kısaca anlatayım istedim.

Bazen alıp başını kaçasın gelir, hiç insan denilen canlının olmadığı, ıssız bir yere.Robinson gibi.

Neydi hikaye gemi batar, adam(ROBİNSON)denizde yüzer, bir adaya çıkar.yanında Cuma diye biri ile başlarlar adada yaşamaya.Ne güzel bir hayat savaş yok,televizyon yok,araba yok,benzin derdi yok,tüp

Derdi yok,ütü derdi yok, tıraş derdi yok,odun bitti,para gitti derdi yok,kaşın havada yada gözünün üstünde kaşın var derdi yok,bunlar çok basit şeyler,en önemlisi Cuma ile oturup beni çekiştirecek,benimle oturup Cumay’ı çekiştirip dedikodu yapacak adam yok.Ne güzel devletleri yıkan dedi kodu vebasını hallettin mi geri kalan sadece yaşamını sağlayacak şeyleri halletmek.

Ama şimdi öyle değil.Herkes çok biliyor.Hatta herkes en iyisini biliyor.O yüzden şimdi fikirleri beyan etme zamanı.Durmayalım herkes bir şey söylesin.Haaaaa… unuttum soru sormayı kusura bakmayın benim öyle pek aklım çalışmadığı için soruyorum.Bu

29 Kasım 2007

BÖLGEMİZDE SINIR DAVALARI VE YOL DAVALARI BİTMEK BİLMİYOR -EKREM SAYGININ KALEMİNDEN

Genel olarak bölgemiz de insanların çoğu birbirlerinden şikayet edip dururlar. Yolların yapılmayışından ve yollarının dar olduğundan yakınırlar. Fakat yol kenarlarından ve komşularının sınırlarından kendi sınırları içersine kattıkları bölümü kar sayarlar. Hemen her olayda içlerindeki şeytani ilişkileri artırarak karşılarına konanları suçlama kolaylığına kapılırlar. Kendilerinin haksız olduklarını bildikleri halde, haklı çıkmak için “şeytana çarığı ters giydirirler”



Yaklaşık 15 yıldır görevlendirme ile, tahkikat yapmak üzere basit ve kayda değer olmayan davalara katıldım, önce konuyu ciddiye alır, çok önemli bir konu zannederek şikayetçinin tuttuğu araç ile olay yerine gideriz. Konuyu inceleyip baktığınız da, ya kardeş, kardeşin sınırını 10 cm. geçmiş, ya da komşu komşunun yolunu 10 cm daraltmıştır. Bunu neden yapmıştır…? Gasp ettiği yer kendisine çok fayda getirmediğine göre ciddi bir sıkıntı var demektir… Bir de kadınlarımız

Peygamberler Şehrinde Güneş, Nemrut Heykelinde Dolu/Bekir AKKAYA

Kumru Atatürk Yatılı İlköğretim Bölge Okulu Öğretmenlerinden Özden Yaktı'nın çabaları sonucu, Samsun İkadım Belediye Başkan Yardımcısı Şamil Bilgü'nün tahsis ettiği otobüsle geçtiğimiz hafta iki günlüğüne Gaziantep, Şanlıurfa ve Adıyaman ilimizi kapsayan bir gezi de yer aldık. Son derece keyifli ve paylaşımcı bir gezi oldu. Şahsen ben bu geziden son derece faydalandım. Sizlerle geziden edindiğim izlenimleri kısaca paylaşmak istiyorum.

Gezilen yerler kadar gezide beraber olduğunuz insanlar da amacınızın gerçekleşmesinde önemli bir unsurdur. Bu yönden benim için çok keyifli bir yolculuk oldu. Gezi boyunca Dr Cemalletin Yaktı ile memletim ve insanları kurtarma adına derin konular içersine girmemiz, istemeden de olsa gezi amacımıza da uygun düşmedi. Her ne olursa olsun gezimizde yer alan başta öğretmen arkadaşım Özden Yaktı ve diğer öğretmen arkadaşlarımız, Eczacı Mehmet Bilgü , Eczacı Mehmet Güneytepe ve Ekrem Saygı ile birliktelik, gezi kadar verimli ve keyifli oldu. Şamil Bilgü’nün bereketinden olsa gerek İlkadım Belediyesine ait otobüs şoförlerimiz de son derece yetenekli ve bir o kadarda bilge insanlardı.

İnsanlığımdan Utandım! /Bekir AKKAYA

Yapılanlar insanın yanına “kar” olarak kalmalı mıdır? Ya da kalır mı?



Bizim inancımızda kesinlikle kalmaz! Bazı olumsuzluklar “ değişik nedenlerle” sır olarak kalsa da, gün olur kabak gibi ortaya çıkar. Ya da kabak gibi siz ortadasınızdır. Söylemleriniz ya da eylemlerinizin bir de şahidi ortada ise sizin varlığınızın adından bile söz etmek mümkün değildir. Böylelerinin bırak kişiliklerini, kendi varlıkları bile tartışma konusudur.



“Dün dündür, bugün bugündür.”


Mahalle Salatası! Afiyet Olsun!

Son zamanlarda Türkiye’mizin gündeminde bir “Mahalle Baskısı” muhabbeti aldı başını gidiyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda epey bilmediklerimizi bu vesileyle öğrenmiş olduk. Bana göre muhabbetin her türü makbuldür. Konuşmamaktansa konuşan bir ülke insanı olmak, bunun da ötesinde insanın kendi mahallesinde olup bitenleri işin uzmanlarınca ve hatta hocaların hocaları tarafından öğrenebilmek son derece yararlı. Tartışan ve ahkam kesenlerin bizim mahalle ile bir ilgisi olmasa da, ya da bizim mahallelilere benzemese de onların uzmanlıklarından yararlanmamak, biz mahallelilerin lüksü olamaz. Mahalle dışındakiler işin sosyolojik ve psikolojik yönlerini konuşacak, biz de bu konuşmalardan karın doyuracağız. Afiyet olsun!
Mahalle baskısı deyince bizim kafa geçmişten günümüze gidip geldi. İşin sosyolojik boyutunu algılayamasam da bu kadar sözün beni neresi ilgilendiriyor diye epey düşündüm. Genelde konuşulanları biz pek üzerimize almayız ama, elin koskoca hocaları “beni” konuşunca bir hücre olarak ben, farkında olmasam da epey incelenmiş olduğumu öğrendim. Bu büyük zevatlar bizi inceleyerek kendi şablonlarına göre kalıplar oluştururlar ve o kelime ve kavramlara yine kendilerine göre anlam vererek garipler kürsüler oluşturarak geçimini temin ederler. Yandan destekçiler de “benim de hocamdı” diyerek, kıyıdan kenardan biz ne kadar baskıcı mahalleliler olduğumuzu yorumlayarak akşam iftar rızklarını temin ederler. Tevfik Fikret “Yiyin efendiler yiyin!” derken büyük ihtimal onların söz ettiği mahallelileri kast etmemiştir sanırım.
Uzmanlar baskıyı hep kılık

SEVİYESİ ÖLÇÜLÜYORSA “ÇUKURDUR” /Bekir AKKAYA

Bu hafta içersinde okuduğum Zihni Çakır’ın “Ergenekon’un Çöküşü” adlı kitabın son cümlesini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Seviyesi Ölçülebilen Şeyin Derinliği Yoktur; Ona Ancak Çukur Denir.”



Cümleden yola çıkarak maddi ve manevi tüm bildiklerinizin ne olduğuna siz karar verin. Yani, elde ettiğiniz ya da karşılaştığınız tüm değerleri bu güzel sözle değerlendiriniz. Ben, sen, o, ya da biz, siz, onlar…



Necip Fazıl Kısakürek “hatırladığım kadarı ile bir muhatabına "alçaklık bile bir seviyeyi ifade eder. Ben sana alçak diyemem. Sen ancak çukur adamsın" deyu seslenmiştir.



Anlarsınız adamın kalıbını ya da boyunu. Bilmek için de illa da ip salmak ya da cetvel ya da pergel gerekmez.


Eyüp Fatsa ile Tarihi Bir Konuşma- Röportaj /Bekir AKKAYA


NOT : Bu röportaj Ordu Haber Gazetsinde Rıza Razı imzası ile yayınlanmıştır.
Rıza RAZI : Fatsa Kurultayı ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim. Bu kurultay katılan yedi ilçeye ne getirebilir veya iler ki yıllarda bu kurultaya katılan ilçeler, Fatsa tarafından mağdur duruma düşebilir mi. Bu konuda görüşleriniz nelerdir?


Eyüp FATSA : Demokratik toplamlarda kurultaylar çok önemlidir. Kendi yöremiz hakkında konuşacak olursak mesela, Mesudiye kurultayları vardı. Genelde de çok fazla ciddiyete alınmazdı. İşte Mesudiyeliler bir araya toplanmışlar konuşuyorlar, birbirleriyle

Kumru'da Bunları Biliyor musunuz?(2003) /Bekir AKKAYA

Kumru Kaymakamının adı Ali Çalgan olduğunu,

************************************************************************************************

Kumru Belediye Başkanının adı Adil Karaoğlanoğlu olduğunu, partisinin CHP olduğunu bundan önceki Belediye başkanının partisinin Refah Partisi olduğunu,

***********************************************************************************************

Kumru Vaizinin isminin Faruk Ana olduğunu ve Fizmenin Karapınar Mahllesinden olduğunu...

*************************************************************************************************

Yukarıdamlalı Belde Belediye Başkanı Hüseyin Yanar, partisinin MHP, Fizme Belde Belediye Başkanı Ahmet Ağrbaşlı, partisinin AK parti ve iki başkanın seçildikleri partinin Fazilet partisi olduğunu,
************************************************************************************************


1998 yılında tam teşekküllü olarak açılan Kumru Devlet Hastanesinde hiç uzman dokturun olmadığını, bu sebeple vatandaşların uzak ilçelere giderek mağdur olduklarını
************************************************************************************************


Kumru'da görev yapan iki avukatın Fizmeli olduklarını, adlarının Mehmet Bilu ve Ali Arguç olduğunu
**************************************************************************************************


Kumru dışında 45 bin Kumrulu yaşadığını, bunun 15 bininin İstanbul'da olduğunu...
*************************************************************************************************


İstanbul Avcılarda bulunan Kumrulular Derneği Başkanının Harun Topalcı Olduğunu ve bu derneğin hizmetleri ile İstanbulda örnek dernek seçildiğni,
**************************************************************************************************


Ak Parti Ordu Millet Vekili Eyüp Fatsa'nın Kumru Çokdeğirmen Köyünden olduğunu, Ordu İmam Hatip Lisesi Mezunu olduğunu ve daha önceki partisinin Sadet Partisi olduğunu
*************************************************************************************************


Erol Başar'ın Kumru Milli Eğitim Müdür Vekili olduğunu, Yaşar Başar'ın ise bir yıl önce öğretmen olarak Ünye'ye tayini çıktığını, Tahsin Nas ise Şube Müdürü olarak Kumru'da görev yaptığını,
**************************************************************************************************
Kumru Milli Eğitim Müdürlüğü Şefinin Ekrem Saygı olduğunu kendisinin Fizme - Karapınar Mahllesinden olduğunu,
**************************************************************************************************


Ünye Savcısı Fizmeli Zülkarneyn Kısık'ın ve eşi Kumru Noteri Süreyya Kısık'ın tayinlerinin Karadeniz Ereğlisine çıktığını,
**************************************************************************************************


Kumru'nun ilk Belediye Başkanının Kemal Kumru olduğunu ve Kumrulular tarafından hiç unutulmadığını
**************************************************************************************************


Ak Parti İzmir İl Başkanının Kumrunun Fizme Beldesinden Avukat Ali Aşlık'ın olduğunu
*************************************************************************************************


KUMRU KİTABININ PARASIZLIK YÜZÜNDEN BASTIRILAMADIĞINI

*********************************************************************************************

Siz de bildiklerinizi bize bildirin, burada bilmeyenlere bildirelim.

BEKİR AKKAYA -2003


BAŞA DÖN

Bir Üsluptur Kumru /Ekrem SAYGI

NE DESEM BİLMEM Kİ;SEVDAMMISIN,YOKSA AYAĞIMA TAKILAN PRANGAMMI?NE SENLE NEDE SENSİZ OLUYOR,KIŞIN SÜSÜLÜ,YAZIN SÜSLÜ GEÇMİŞİMDEN ANISIN,ÇEVREMLE BAĞIMSIN BİRDE GUBET OLMASA.

Bir başkadır Kumru ve Kumrulu. Havasıyla, suyuyla insanıyla bir başkadır. Bir pencere ki, o pencereden bakan gözler, hep farklı şeyler görür. Bu bir bakıştır. İnsanların dünyaya bakışı, insanın insana bakışı ve bu bakışlarla kitaplar yazılır. Sayfalar aralanır ve her sayfanın her satırında ayrı bir anlam, ayrı bir dünya. İşte; tarih konuşulur ve tarih konuşturulur. Kumru’da, Kumruluda kirlenmemiş pek çok değer sıkışmış satır aralarından sessizce seslenir dünyaya. Bir dünya ister. Geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe ışık tutacak. Yalanlardan kurulmamış, saf ve tertemiz. Açlığın ve sefaletin sofralara çökmediği, zilletin ve rezaletin olmadığı, kavgaların ve gürültülerin olmadığı bir dünya. Bir hayat ki, kirlenmemiş, kardeşçe ve insanca. Yok olmanın ezginliğini çekip, var olmanın muhteşemliğini hissederek,

Kumru'nın Kısa Tarihi ve Ekonomik Göstergeler-2007

KUMRUNUN KISACA TARİHİ NÜFUS VE EKONOMİK GÖSTERGELER

BEKİR AKKAYA

Kumru'nun Tarihçesi :

----------Kumru İlçesi çağlar boyunca kavimlerin yaşadığı bir bölgedir. Tarihi M.Ö. 584-555 yıllarında Pers İmparatorluğu’ na dayanmaktadır. Pont hakimiyeti ve daha sonra Roma’nın egemenliğine giren Kumru M.S 391 395 yıllarında Orta Asya’dan gelen Peçenek ve Kuman Türkleri’nin akınları ile karşı karşıya kalmıştır. Yörede güçlü Türk hakimiyeti 1095 – 1175 tarihlerinde Danişment’liler tarafından sağlanmıştır. 1178 ‘de Selçuklu hakimiyetine girdikten sonra Türk nüfusu kademeli olarak yerleştirilmiştir. Kösedağ savaşından sonra sırasıyla; Eretna beyliği, Kadı Burhanettin ve

Kumru'yu Tanıyalım /Bekir AKKAYA

KUMRU'NUN TARİHİ

Kumru'nun tarihinden söz etmek için, öncelikle Fatsa ve Ünye İlçelerinin tarihine bakmak gerekir. Yüzölçümü 344 kilometrekare ve denizden yüksekliği 450 metre olan kumru ilçe merkezinin kuruluşu çok yenidir. Ancak Fatsa'ya bağlı bölge olarak yerleşimin tarihi çok eskilere kadar gider. Tarihi kaynaklara göre Fatsa ve Ünye merkezlerine İniş ve yerleşme M.Ö.3000 yılına kadar gider. Sahilden iç bölgelere yerleşme ise bu tarihlere kadar dayandığı görülür. Sebep ise, sahilde sıtma hastalığının çok yaygın olması olarak görülür.

Fatsa Pontos Krallarından Farnakes tarafından kurulmuştur. Ünye ise M.Ö. 1270 yıllarında yapılan Truva Savaşları sonucunda sömürge haline getirilmiş bir bölgedir. 2. Farnakes'ten sonra Fatsa Bölgesi'nde ayrı sülaleden gelen Polemen hükümdarlık yapmıştır. Fatsa'dan Trabzona kadar uzanan sahil şeridi ile iç kesimlerde kalan Tokat-Niksar, dolayısıyla kumru

Anten ve TV /Bekir AKKAYA

BİR YORUM

Aslında her birimiz şaşırdı ne yapacağını. Ben de öyle...Benim gibiler bir şekilde kendilerini kurtarıyorlar. Ya durumu müsait olmayanlar? İşte sıkıntıda burada başlıyor.
Neden mi söz ediyorum? Şu TELEVİZYON ANTENLERİNDEN...
Bundan bir kaç yıl önce çatal antenler aldık. Sonra bunlar tedavülden kalktı. Sonracığıma Çanak ve uydu cihazları girdi devreye bugünlerde bunlarda tedavülden kalkmak üzere. Ben şahsen dijital uydu aldım hem de kartlısından...Zaten kitap okuma alışkanlığı yok. Oturuyorum

SEN VE BEN / Bekir Akkaya

Sen ve Ben

Aynı dünyanın insanlarıyız aslında. Kısacık ömrümüzü yaşıyoruz aynı yer ve mekanlarda. Toprağımız, havamız, güneşimiz ve suyumuz hep aynı. Fiziki özelliklerimiz et ve kemik. Ruhi özümüz de aynı. Altından kalbimiz, tunçtan kalbimiz yok. Ayaklarımız demirden olmadığı gibi tunçtan, kollarımız da plastik değil. Sorulmamış bize « Hangi madeni arzu ederdiniz ? »

Sen ve Ben.....

Yaratanın ;eşrefi mahluk; diye adlandırdığı varlığız. Yaratılanlar içersinde ;akıl; denilen değerle ;cüz-i irade; hürriyeti verilen Adem oğullarıyız. Bunun

KUMRU;DA BİR ŞEYLER OLUYOR /Bekir Akkaya

Siz siz olun Kumru;yu görmeden sakın Azrail;e teslim olmayın. Hakikaten Kumru, güzel, şirin ve tarihi bir ilçe. Bugüne kadar tarihi diyemiyorduk. Ancak son araştırmalar Kumru;da yerleşmenin MÖ. 4500 yılına kadar uzandığını gösterdi.
Geçen ay Fatsa;da yapılan, Fatsa;nın da aralarında bulunduğu ;FATSA VE ÇEVRE İLÇELER KALKINMA KURULTAYI;n da 7 ilçeden birisi de Kumru idi. Kumru;nun da yetkilileri, Kumru;nun da problemlerini gözler önüne serdi. Bunun Kumru için güzel bir adım olduğunu düşünüyoruz. Belki de diğer ilçeler Kumru kadar içlerine kapanık değildirler. Bizim gözlemlerimizden şunu söyleye biliriz. Kumrunun ne iş adamı, ne politikacısı, ne de kurum amirleri bu tür toplantılara alışık değil. Kurultaya iştirak eden Kumruluların ifadelerinden biz bunu çıkardık. En azından neyin nasıl istenildiğini, insanların nasıl bir araya gelebildiklerini diğer ilçelerden görebilmek bile büyük başarı. Kurultaya katılan diğer ilçelerdeki bayan katılımcılar, bir Kumrulu olarak beni utandırdı. Bizler Kumrulu olarak çok kaderciyiz. Veya birileri tarafından sürekli pasifize ediliyoruz. Bilmem yanılıyor muyum?
Karadenizliler olarak Yayla şenlikleri kervanına artık Kumrulular da katıldılar. Düz Oba Yayla şenliklerinin bu yıl 9.su yapıldı. Ericek Yaylası Şenliğinin birincisi. En azından insanların değişik bir mekanda bu tür yerlere gitmeleri çok güzel. İnsanlar moral buluyorlar. Piknik yapıyorlar. Bunları görmezden gelmek mümkün değil. Ancak Bu tür etkinliklerin İlçeye kazandırdığını sormadan da geçemeyiz. Yayla turizmi, ilçemize kalıcı olarak ne kazandırıyor?

Kumru'yu Sevmek /Bekir Akkaya

Erıch Fromm ; sevmek vermektir; diyor. Karşılık beklemeden vermek, verebilmek. Almayı herkes gerçekleştirebilir. Vermek öylemi? Sevmek; hissetmek, paylaşmak, dert edinmektir. Verme eylemini gerçekleştiremeyen hiç kimse sevemez de.
Hakikaten sizler Kumrulu idiniz değil mi? Zannedersem Kumru;yu da çok seviyorsunuzdur. Kumru;da devlet görevlerini yerine getiren ve Kumru;yu çiftlik görenler de Kumru;yu çok seviyorlarmış. Verme, dert edinme eylemi olmayınca sevenlerimiz de çok fazla oluyor.
Üç beş kuruş para kazanmak için zorunlu olarak gurbet ellere düşmüşlere Allah yardımcı olsun. Bu durumda olanlarımıza tek söz söylemek mümkün değil. Ancak, Bulundukları yerlerde krallar gibi yaşayıp, Kumru veya Ordulular hayrına hiçbir faydalı işte görünmeyen beylere,

Kumru Tarihi ya da Parasız Olmuyor/ Bekir AKKAYA

Herkes için olmasa da günümüzde maddi unsurlar çok önemli gibi gözüküyor. Bir çoklarımız ;para olmaz ise hiçbir şey olmaz, en önemli şey benim için para, ben başka bir şey tanımam; yaklaşımı içersinde. Bu düşüncenin bir çok haklılık payı var. Ancak her şeyin para olmadığı da muhakkak. Ben şahsen böyle düşünmüyorsam da bu söyleme hak vermeye başladım.
Bu düşünceye ben de inanıyor olmamın asıl sebebi, yakın zamana dayanıyor. Yıllardır Kumru;yu tanıtmak, yok olmaya yüz tutan kültür değerlerimizi araştırır dururum. Sona geldiğimde elimdeki çalışmayı bir kitap olarak bastıramamanın rahatsızlığını yaşıyorum. Yıllarca dağ taş demez dolaş, ;sen bundan para olarak ne kazanacaksın ki uğraş veriyorsun; diyenlere ben bunların önemli olduğunu söyler dururdum. Kısa zamanda hakikaten bu para sevdalıların ne kadar

Kumru'nun Tarihi MÖ 4500 Yıllarına Kadar Gidiyor/Bekir AKKAYA

Değerli iş adamımız İsmet ERÇAL, elinizdeki bu gazetenin Mart-1998 tarihli 8. sayısında ;KUMRU;NUN BİR MEDENİYETLER VE HAZİNELER ŞEHRİ OLDUĞUNU, KUMRU;DA YERLEŞMENİN ÇOK ESKİLERE GİTTİĞİNİ; iddia ediyordu. Bu konuda araştırma yapmak için yetkililerden yardım talep ediyordu. Daha sonra aynı iddiaları başka yayın organlarında da sürdürdü.
Bu iddialar daha sonra Kültür Bakanlığı;nca dikkate alındı. 1999 yılında Ordu Müze Müdürü Sayın M. Yücel KUMANDAŞ Kumru;ya gelerek İsmet ERÇAL;la görüşme yaptıktan sonra, Dr Cemalettin YAKTI, Öğretmen Bekir AKKAYA ve Kumru Kütüphane Müdür Vekili Osman Kasımoğlu ile birlikte bir ekip oluşturarak Kumru;nun Akçadere (Küşnefak), Ayvalı (Kömerik), Divani Kayabaşısı, Tekke ve Karaağaç gibi yerleşim birimlerini iki gün gezerek önemli bulgular tespit ederek ilgililere iletilmek üzere bir rapor hazırlandı.
Nihayet geçtiğimiz ay, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özsait başkanlığında bir bilim adamı

Kumru'dan Teşekkürler /Bekir AKKAYA

Son zamanlarda Kumrulu olmaktan ve Kumru;da yaşamaktan son derece keyif almaya başladım. ;Bir musibet bin nasihattan iyidir; derler. Zaman zaman bazı uyarılarımızla dalga geçenler, veya bizimle alay edenler, yaşadıkları olumsuz olaylar karşısında neredeyse bizleri evliya ilan edecekler. Hani meşhur bir söz var ; ZARARLARINDAN EMİN OLDUKLARI İÇİN DOSTLARINI UZAK TUTTULAR, KENDİLERİNE BAĞLAMAK İÇİN VE YAKINLAŞMAK İÇİN DÜŞMANLARINI YAKINLAŞTIRDILAR, YAKIN OLDUKLARI DÜŞMANLARI DOST OLMADI, UZAKLAŞAN DOSTLAR DÜŞMAN OLDU, HERKES DÜŞMAN SAFINDA BİRLEŞİNCE.....................; Bu cümleler Vicdanül Kumru, Cüzdanül Kumru ve Zoraki Kumrulu olarak düşünülürse denilmek istenilen çok daha iyi anlaşılır inancındayım.........Beni sıkıntıya sokan bari Kumrulu olsa.....
Zaman zaman insanın kendi kendini sigaya çekmesi gerekir. Bireysel olarak her birimiz bunu sık sık yaparız. Ancak insan ilişkileri açısından bu son derece zor.

İYİ ÖĞRETMEN - KÖTÜ ÖĞRETMEN TANIMLAMASI DOĞRU MU?/Bekir AKKAYA

Geçenlerde bir öğretmen arkadaşım aynen şöyle dedi. "Bizi ucuza satmışlar. Ben okula gittiğimde kolumdan tuttular en yakın bir okula ve hiç tanımadığım bir öğretmene teslim ettiler. " Bu cümleleri söylerken bayağı kızgın bir hali vardı. Bunun üzerine ben "Hayrola hocam neden böyle söylüyorsun? Dediğimde bana " Ben branş öğretmeniyim. Sınıf öğretmeni arkadaşları dikkatle takip ediyorum. Sürekli küçük çocuklarla beraber olduklarından olsa gerek, bütün davranışlarını bir çocuk gibi yapmaya başlıyorlar. Küçük meseleleri büyütüyorlar. Olmadık şeyleri ciddileştiriyorlar. Tabi ki bu sözlerim tüm sınıf öğretmenlerine yönelik değil. " dedi.

İlgili öğretmen arkadaşın söylediklerinin doğru olduğunu söyleyen bir başka öğretmen arkadaş : " On beş yıldır Kumru'da öğretmenlik yapmaktayım. Şimdi emekli olan bir sınıf öğretmeni arkadaş yaz tatilinde birinci sınıf öğrencilerinden iyi diye nitelendirdiği ailelerin çocuklarını toplar ve ders yılı başladığında seçtiği öğrencileri kendisinin okutacağını söyler, öğrencileri

BU YAŞAMA ÖYLE Mİ? Bekir Akkaya

Hayranım efendim sizlere emin olun hayranım! Sizdeki bu muhteşemlik herkese nasip olmaz..Kıvırma muhteşem, duruş muhteşem...Daha ne olsun...Sizinle herkes gurur duyuyor...

Dün alabildiğine yakınıyordunuz? Ya bugün ne oldu. Dünkü yakındığınız fiillerin içersindesiniz...

Bey Efendi, hani yakınıyordun...Elinde dosyalar ve faks çekmeler...Ve şikayetler, ama bugün maşallah şimdi bir başkası aynı yöntemleri uyguluyor. Dün ne oldu bugün ne oldu. Maşallah maşallah, aman ayağına bir taş değmez inşallah....

Evetefendim,muhteşemsinizmuhteşem...Dostluklarımız muhteşemdi. Ama son zamanlarda gözükmüyorsunuz. Mutlaka bugünde bir başkasını bulmuşsundur... Sende bu endam oldukça sen adamsız kalmazsın...sEN MUHTEŞEM BİR YARATILIŞA SAHİPSİNDİR...Ben bilirim...

Benim dostlarım, nereye kadar istifade ve yararlandığıma kadar....İlişkilerimde öyle...Zenginse severim. Boş ver ilkeyi milkeyi de sen paradan haber ver bana.. O kadar dostum var ki gökteki yıldızlar kadar...Birini boşar diğerini alırım. Memlekette enayiden

BUNUN SONU EŞŞEK CENNETİ OLMASIN? /Bekir AKKAYA


Ne hayallerimiz var. Her birimizin yapmak istediklerini normal şartlarda yapmaya kalkışsak kaç yüz yıl alır dersiniz? Ama işin gerçek yönü hiçte öyle değil. 50 -60 derken 100;e kadar yaklaşanımız yüz kişide ya bir ya da hiç yok...
Bana en fazla sorulan şey emeklilik ne zaman? Yaş elliyi geçince de hayatın pek fazla tadı olur mu? Çevremdeki yaşayanlara baktığımda hiçte iç açıcı bir durum yok ortada. Hastaneden çıkmayanlar, yolda yürüyemeyenler, emekli kuyruğunda düşüp bayılanlar...Hepsi bunların gerçek. İnadına da hatırlamak istemiyor, gerçekle yüz yüze gelmek istemiyoruz...Sanki gözlerimizi yumunca hakikat yok oluyor...
Kendimizin yaşayamadığı hayatları geleceğe havale etmek, çoluk ve çocuklarımıza bırakmak ne derece gerçekçi. Kızlarımıza çeyiz,

PTT'de Kafayı Oynattırdı /Bekir AKKAYA

fatsa telekom müdürlüğü telefon faturalarından haberdar mı?

Geçen ay bir vesile ile dile getirmiştim. Şimdi tekrar dile getirmek istiyorum. Neyi mi? Neyi olacak birkaç aydır gelen telefon faturaların durumunu. İnanır mısınız başlıktaki gibi oynatmama az kaldı. Emin olun samimiyetimle söylüyorum ne yapacağımı “VALLAHİ” bilmiyorum. Baştan söyleyeyim, bu konuda site ziyaretçilerimizden veya yetkililerden beni aydınlatan bana bir yol gösteren olursa son derece memnun olacağım...Şimdiden Teşekkür ediyorum.

“Ne oldu kardeşim, hepimiz telefon kullanıyor, hepimize fatura geliyor, TÜRK TELEKOM BU KONUDA SON DERECE DUYARLIDIR” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Aslında ben de aynı şeyi düşünüyorum da bir türlü aklım ermediği için nereye gideceğimi, nereye müracaat edeceğimi bilemiyorum. Sorun da zaten buradan kaynaklanıyor. İşte ben de bu yüzden sıkıntımı bana

27 Kasım 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk- Ruhsal Yansıma - 5 /Bekir AKKAYA

Geçen yazımızda kısaca Akait ilminden söz ederek Akait ilminin iman esaslarını inceleyen bir ilim olduğunu ifade etmiştik. Devamında ise “İslam tasavvuf tarihinde önemli yeri olan Hicri XII. Asırda Fas’ta yaşamış zamanın Kutbu Abdülaziz Dabbağ Hazretlerinin esrar dolu sözlerinden oluşan “EL-İBRİZ” adlı kitaptan Allah’ın varlığı ile ilgili bazı alıntılar yapmıştık.
Yine aynı yazıda Ergün Candan’ın “Ölümden Sonra Neler Oluyor” adlı kitabının 45. sayfasında Sadıklar Planı ismiyle tebliğ veren ileri düzeyli bir ruhsal varlıklar grubu, “fiziksel varoluşun ruhsal varoluşun yansıması” olduğu ile ilgili bir konuda yapılan bir celsede alınan bilgilerin bir kısmını aktarmıştık. İlgili bilgilerin “Yaratan ve yaratılan” kavramlarına önemli açıklık getirdiğini düşündüğümüzden bir bütünlük oluşturması açısından ilgili bölümün tamamını buraya almanın faydalı olacağını ümit ediyoruz.
“Fizik bir kürenin (gezegenin) meydana gelişi, çok ince titreşim vasatlarından meydana getirilen bir düşünce şekliyle başlar. Düşünce şekli, bir yüce varlığın, ebedi ve ezeli olan Bir’e hizmette bulunan bir yüce varlığın düşünce şeklidir. “Tanrı evreni yaratmayı diledi” dendiği zaman, varlığa göre dilemek ve düşünmek, düşünmekle yaratmak, aynı şeydir…. O yaratılış ancak kainatın minicik bir noktasının, yarım yamalak izahından başka bir şey değildir. Hiçbir varlık mutlak Yaradan’ın yaratmak istek ve fiilini anlayacak ve intikal ettirecek yükseklikte değildir. Hiçbir varlık, bu yaratılışı anlayacak zihinsel kapasiteye sahip olamaz. Bizler şu anda onu biliyoruz ki, dünya vasatının oldukça yüksek seviyelerinde bulunan bir sistemin işçileriyiz. Böyle bir yaradılışa ait bir bilgimiz yoktur. Böyle bir imajın, böyle bir düşüncenin intikal edilmesine de anlaşılmasına da imkan yoktur.Yalnız şu anlaşılabilir: Yaratılmış olan, var olan varlık, kendini idrak edebildiği için varlığını anlar. Dolayısıyla, bu varlığa ait olan tüm yaratmalar hakkında bilgi edinebiliriz.
İşte dünyanızın meydana gelişi, onun

22 Kasım 2007

Hoş Gelmişsin Bekir /Haşmet Uzar Yazısı


http://www.kumru.tv/ 'den Alıntı

SESSİZLİĞİN SESİ


21/11/2007
HAŞMET UZAR

HOŞ GELMİŞSİN BEKİR

Bazen düşünürüm en çok ne kullanılır?
Yemek yapıyorsan, ortalama olarak tüm yemeklerde tuz kullanılır...
İnşaat yapıyorsan, tüm inşaatların ortak noktası da harcı.
Evet, şimdi asıl konuya geliyorum. Bu iş medya işi... Yani yazı çizi işi! Evet, tabii ki bu işte de ortak nokta; Bekir akkaya...
Bu memlekette yazın hayatıyla alakalı bir iş olsunda altından çapanoğlu gibi Bekir akkaya çıkmasın… Olur mu? Olmaz tabiî ki…
Ama neden olmaz?
Olmaz efendim olmaz!
...
Peki ya kardeşim neden olmaz?
Olmaz çünkü o Bekir! Hem Bekir, hem de kayası ak...
Yazar mı yazar...
Eeeeeeeee,
Yazarda yazar.
Peki, ne yazar.
Tarihe not düşer.
Ne tarihine?
Orası biraz karışık tabii.
Bu Akkaya yazdı mı okunur. Okunmasa dokunur.
Be kardeşim bu memlekette senin yazmadığın bir yer varsa oraya gidelim desek gidecek yer yok.
Kalmamış!
Her yerde ağabeyimiz Bekir.
Evir Bekir
Çevir Bekir...
Hoş gelmişsin Bekir.

20 Kasım 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk ve Allah’a İman-4 /Bekir AKKAYA

Allah’ın varlığına inanma İslam’ın altı iman esaslarından biridir. İslam Dini’nde imanın esaslarını inceleyen ilme Akait adı verilir. Akait, akîde kelimesinin çoğuludur. Akîde, “akd” kökünden türemiştir. “Akd” ise düğümlemek, bağlamak anlamına gelir. Buna göre akide, bağlanılan, sağlam bir şekilde inanılan, düğüm atmışçasına kesinlikle gönülden kabul edilen şey anlamını taşır. İtikat kelimesi de “akd” kökünden türemiş olup kalpten bağlanma, kesin olarak karar verme, inanma anlamına gelir. Terim olarak akait, İslâm dininde inanılması ve kalben kabul edilmesi gereken konulara verilen addır. "Akait" terimiyle kastedilen, iman esaslarıdır. Akait ilmi denilince akla, iman esaslarından bahseden ilim gelir.
Akait, İslâm dininin ameli değil de itikadî ve nazari hükümlerinden bahseder. İslam dininin temel kurallarını inceler. Akait ilmi, kısa ve özlü olarak, iman esaslarını inceler. Bu açıdan bakıldığında akaidin konusu, iman esaslarının tümüdür. İman esasları, altı bölümden oluşur.Allah’ın zatına ve sıfatlarına iman, bu esasların temelini teşkil eder. Bundan sonra diğer esaslar gelir. Bunlar; meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhrete(ölümden sonrası) , kaza ve kadere imandır. Akait ilmi, sözü edilen iman esaslarına inanmanın nasıl ve ne şekilde olacağını da belirler ve iman etmenin

Ölümden Sonrasına Yolculuk- “Ruh” Gerçeği-3 /Bekir AKKAYA

RUH GERÇEĞİ
Yazımızın ilk bölümünde maddenin en küçük yapısı olan atomdan söz etmiştik. Ve atomun da aslından bir boşluklardan oluştuğunu ve bir enerji topluluğu olduğunu söylemiştik. Bu nedenle de maddenin olmadığını ve var sandığımız ya da bizim bilme imkanımız olmayan tüm varlıkların bir enerjiden ibaret olduğunu ifade etmiştik.
Bu durumda şöyle bir soru sorulabilir. O halde tüm kainatı oluşturan enerji nasıl ortaya çıkmıştır? Bu sorunun cevabını verebilirsek sürecin küçük bir parçası olan ölüm gerçeğini de, ruh gerçeğini de kısa yoldan öğrenmiş olacağız. Sadece ölüm sonrasını değil, doğum öncesini de yakınan tanıyacağız.
Hiçbir dini kabul etmeyen modern fizik bilimcilerinin kısaca cevabı şöyle. “ Dünyamızı oluşturan her şey atomların parçacıklarından meydana gelmiştir. Madde

15 Kasım 2007

Haşmetname (Şiir) /Bekir AKKAYA

NOT : BU KASİDEDEN NASİPLENMEK İSTİYORSANIZ, ÖNCE, HEMEN ALTIMDA DURAN HAŞMETİN “HOŞGELDİN BEKİR” YAZISINI OKUYUNUZ...SONRA ABDEST ALIP BU KASİDEYE BAŞLAYINIZ. ALLAH GAZANIZI MÜBAREK ETSİN!

Ben bu sesi, bir yerlerden tanıdım.
Uzar soy adınız yeni mi Haşmet?
Haşmetteki “met”e ben çok takıldım.
“Meddi Cezir” aynen devam mı Haşmet?

Alaylı bir üslup “Bekir” demişsin.
Yazıdan çıkardım, çok tuz yemişsin.
Direği es geçmiş, harca girmişsin.
Ortak nokta ordan, görünmez Haşmet?

“Yani” diyor isen, giriş olmamış.
Düşündüm desen de, hiç oturmamış.

3 Kasım 2007

Ölümden Sonrasına Yolculuk-2 /Bekir AKKAYA

Önceki yazımızda "Bütün ruhların aynı anda yaratıldığını, ruhla bedenin bir araya gelmesi ile de insan denen varlığın dünya hayatını oluşturduğunu ve ruhun bedenden ayrılması ile de ölüm denen hadisenin gerçekleşmiş olduğunu ve ahiret ya da ölümden sonrası hayatın başlamış olduğunu ve sürecin devamından başka bir şeyin olmadığını" ifade etmiştik.
Bu inancımız Kuran-ı Kerim başta olmak üzere Tevrat ve İncil'de de açık olarak ifade edilmektedir. Sadece kutsal kitaplarda değil, ilahi dinlerin dışında tüm inançlarda da bir şekilde ölümden sonrası söz konusu edilmektedir. Dünyanın bir çok yerinde "ölümden sonrası" bilim adamlarınca araştırılmakta çok farklı düşünceler olsa da hayatın devam ettiği gerçeği özellikle de vurgulanmaktadır. Şahsen benim öğrenebildiğim kadarıyla kendilerini "ateist – tanrının olmadığını ve buna bağlı olarak ölüm sonrasını yok sayan çok az bir insan, ölümden sonrasını inkar ederek, ciddi bir veri de ortaya koyamamaktadır.
Benim asıl maksadım ölümden sonrasının varlığı veya yokluğundan öte "inandığım bir ölüm sonrası hayatı" nasıl bir hayat olduğunu paylaşmak, “neden inandığımı” ortaya koymaktan ibarettir. Sonuçta, inanılsa da inanılmasa da bu dünyada ölüm gerçeğini kimse inkar edemez. Şahsen ben şu elinizdeki gazetenin varlığı kadar ölümden sonraki hayatı somutlaştırıyor, gidemediğim ama ve kesin olarak gideceğimi bildiğim bir şehrin varlığına inandığım kadar ölüm sonrası hayata inanıyorum.
Yaratılış ve yaratılışımızın gayesi ve bu dünyadaki yaşamamızın nedeni, ölüm ötesi hayatın süreci olarak düşünüldüğünde, bu dünyadaki hayatta anlamlaşıyor. İslam inancıyla bütün işler ibadet haline dönüşüyor. Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile " Dünya

1 Kasım 2007

Habere Yapılan Yorum Ama Ne Yorum /Bekir Akkaya

Söylenecek çok söz var da karşıda muhatap yok. Sıkıntıda burada zaten…
Kendi konum ve durumlarından memnun olmayanlar platformu. Prestiş kazanma sevdalıları. Meslekleri dışında söz üstatları. Belki haberli, belki habersiz fotoğrafların yan yana koyulduğu bir alan…Birilerince bilerek, olmayan birliktelik görüntüsü. Haberler ya alıntı ya da çalıntı. Üretilmiş hiçbir şeyin bulunmadığı…Kısa yoldan para kazanma sıkıntısı.
Resmi kurumlar için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ya da bir başka kanun. Memurların bilgi ve demeç verme şekilleri kanunla düzenlenmiş. Yani kanunda yazılı durumların dışına çıkamazlar. Siyaset, gazete ya da ticaret mümkün değil. Her şey kurallara dahil.
Basın ve internet kanunu gazete ve internet için geçerli. Onlar